Bölüm 13: Gece ve Akşam Yemeği

avatar
5364 6

Sovereign of Judgment - Bölüm 13: Gece ve Akşam Yemeği


 

Çeviri: OsanU Düzenleme: Asile

 

Cesetler kül haline geldiğinden spor salonu düşündüğünden daha temizti. İyileşme statı karmanın yenilenme hızını azaltmakla kalmadı, yaralar içinde mükemmeldi. Yaraların çoğu yavaş yavaş kapanacaktı. Ağır yaraları olanda şok yüzünden ölüyordu ve kül haline geliyordu. Beklendiği gibi hiç iz kalmamıştı.

 

Eğer kıyafetlerde kan lekeleri olmasa her şeyin bir rüya olduğu düşünülebilirdi.

 

Ani barış durumu insanları germişti.

 

İlk öne çıkan Jung Minji'ydi. Her ne kadar Taht Oyunu’nun kuralları artık geçerli olmasada kimse Jung Minji'nin liderlik yeteneklerini sorgulayamazdı. Hayatta kalan 483 kişinin 258'i Jung Minji'nin grubundaydı. Grubundaki ahlak öğretmeni Park Solam sayesinde grubunda bir çok öğretmende vardı.

 

Jung Minji öğretmenlerin önünde durdu ve emir verdi.

 

{ Alacakaranlık olmadan okulu terk edemezsiniz.}

 

Önce, bunun okulun diğer alanlarını kapsayıp kapsamadığını kontrol etti. Daha sonra herkesi takım haline getirdi ve herkesin temizlenmesi için tuvaletleri kullanmasına izin verdi. Sonraları kafeteryaya baskın yaptı, atıştırmalıkların depolanmasını ve düzenli dağıtılmasını emretti. Köle Kral Song Simin de Jung Minji'nin komutlarını izledi. Choi Hyuk yiyecek için sıraya girmedi, doğrudan aldı ama payına düşenden fazlasını almamıştı.

 

Fakat Sık Boğaz Eden Kral Kim Hyunbaek liderliği elinden gideceği için endişelendi.

 

"Ne zaman bir şeyler olacağını bilmiyorsun ve böyle kaynaşmak mı istiyorsun?"

 

"Sonra?"

 

"Her şeyi kendin yapmana gerek yok. Malları adil bir şekilde bölelim ve her grup nasıl paylaşacağına kendi karar versin."

 

Jung Minji, Kim Hyunbaek'e erzak ve malzemeleri vermeden önce dik dik baktı. Kim Hyunbaek gülümsedi. Jung Minji'nin çok saf olduğunu düşünüyordu. Savaş alanında bir hayalet gibi olsada böyle durumlarda yumuşak bir kalbi vardı.

 

‘Eğer ben olsaydım, asla malzemeleri paylaşmazdım. Tsk, tsk. Güç sahibi olmanın anlamı ne? Onu nasıl kullanacağını bile bilmiyorsan.'

 

Kim Hyunbaek gizlice Jung Minji'ye baktı. Onun sayesinde birkaç şey elde edebilirdi. İlk bakışta, Jung Minji'nin kişiliğini anladı ve grubuna yeteneğini gösterebilirdi. Emirleri mutlak olmadığı için halkta iyi bir imaj yaratmak önemliydi. Jung Minji grubuna az miktarda yemek dağıtıyordu, onun aksine Kim Hyunbeak o günlük grubundaki herkesin istediği kadar yemesine izin verdi.

 

Yıkadıktan sonra, dolaptan kıyafetler giymişler ve yemek molası vermişlerdi. Yapacak bir iş olmadığı için insanlar ansızın her şeyin farkına varıyorlard. Her şey sadece bir gün içinde oldu.

 

"Buna inanamıyorum... Biz insanları öldürdük mü?"

 

Bu sabah normal öğretmen ve öğrencilerdi fakat şimdi aralarında katil olmayan kimse yoktu. Bu korkunçtu. Şok her şey olup bittikten sonra gelmişti. Bu zamana kadar bir kılıcın insana saplandığındaki o duyguyu, kanın verdiği sıcak hissi ve kurbanların son nefeslerini verirken ki o ifadeleri.

 

Bununla başa çıkamadılar.

 

"Sakın söyleme, yarında böyle mi olacak?"

 

"...Siktir! Bu gece bile olabilir."

 

Yapacak bir şeyleri olsaydı, durum bu kadar ağır hissettirmezdi. Ancak akşama kadar okulu terk etmeleri yasaktı, endişeleri onlara yardımcı olmazdı ama artabilirdi.

 

Bitmek bilmeyen hırpalanmadan sonra umutsuz olmaları doğaldı. Bu vakitte kalplerindeki huzurun ordan kazınarak söküldüğünü hissettiler. Etrafta hıçkırık sesleri duyuluyordu. Bazıları ölen arkadaşlarını arıyorlardı, bazıları ise boş sınıflara girip ağlıyordu.

 

O gece.

 

Okulun girişinde bekleyen bir öğrencinin yüksek sesi duyuldu.

 

"Duvar yok oldu! Dışarı çıkabiliriz!"

 

Sesi duyan insanlar girişe doğru atıldı. Ancak o sırada sadece krallara bir mesaj geldi.

 

{Tüm birlikler sabaha kadar hazırda bekleyecek.}

 

Choi Hyuk mırıldandı.

 

"Siktir... şimdi ne planlıyorlar?"

 

Bu mesaj herkese değil sadece krallara gelmişti.

 

"Herkes dursun!"

 

Bir kadının sesi okulda yankılandı. Bu Jung Minji'ydı. Elinden geldiğince hızlı koştu ve Chu Youngjin'le girişi engelledi. Neyse ki henüz kimse ayrılmamıştı. Bunun nedeni, sokak lambalarının tamamen kapalı olması olabilirdi. Karanlık bir gecede tek başına yürümek korkutucu olabilirdi. Zaten çok fazla insan ölmüştü.

 

"Sadece krallara bir mesaj gönderildi. 'Sabaha kadar bekleyin, ayrılanlar yok olur.’

 

Jung Minji belli ki yalan söylüyordu. 'Ölmeleri' hakkında hiçbir şey yoktu. Sadece beklemeleri söylenmişti. Choi Hyuk yardım edememişti ama onun bu kadar hızlı düşünmesine hayran kaldı. Her şekilde bu mesajı reddetmiştiler, durum hiç iyi görünmüyordu.

 

İnsanlar telaşlanmıştı.

 

"Neden mesaj sadece krallara geldi?"

 

Şüpheli yaklaşıyorlardı. Hayır, inanmak istemiyorlardı. Kendini ortaya atan sonraki kişi Köle Kral Song Simin'di.

 

"Ben de aldım. Bu doğru!"

 

İnsanlar gürültü yapmayı kesti, ağır bir sessizlik oluşmuştu. Başka bir kral daha ortaya çıkıp teyit ederse, herkes hemen hemen emin olurdu. Durumu mahveden kişi Sık Boğaz Eden Kral Kim Hyunbaek'ti.

 

"Ben de o mesajı aldım. Ama yok olma kısmı bir yalan. Sadece ‘bekleyin’ diyor."

 

Herkes yine gürültü yapmaya başladı. Jung Minji Kim Hyunbaek'e öldürme isteğiyle baktı. O sadece omuzlarını silkti.

 

"Gerçekten yok olma konusunda bir şey yok mu?"

 

Aptalca beklentilere sahip olanlar sordu. Jung Minji kesin suretle söyledi.

 

"Hayır. Kesinlikle ölemden bahsetti. Kim Hyunbaek, neden yalan söylüyorsun?"

 

Kim Hyunbaek sesini yükseltmeden önce Jung Minji'nin sorusuna nutku tutulmuş bir şekilde kaldı.

 

"Ne? Neden yalan söyleyeyim?"

 

Kim Hyunbaek dehşete düştüğünü hissetti. Çünkü bu bir yalan değildi. Onun tepkisinden bazıları düşünmüştü; ‘Doğruyu söylüyor gibi gözüküyor?’

 

"Ben de mesajı aldım. Diyor ki; Yok olurlar." dedi.

 

Dört kralın üçü de yok olacaklarını söylemesi dışarı çıktıkları an öleceklerini düşündürtmüştü. Jung Minji, "İçeri girelim," dediğinde, herkes geri dönmeye başladı. Daha fazla şüphesi olan kalmamış gibiydi.

 

"Ha! Birini aptal yerine koymak kolaydır! Anladım! Evet! Üzgünüm!"

 

Sınıfa dönenlerle arasında kısmen yüksek sesle konuşan kişi Kim Hyunbaek idi.

 

Gecenin ilerleyen vakitlerinde, Jung Minji Choi Hyuk'un yanına geldi.

 

"Birkaç saniye toplanabilir miyiz?"

 

Jung Minji' hala bir renk yaymıyordu. İyi veya kötü niyeti yoktu.

 

"Konu nedir?"

 

"Ne tür lanet bir durumda olduğumuzu konuşmak istiyorum."

 

Bunların arkasındaki kişiyi bilmek isteyen Choi Hyuk için kötü bir teklif değildi. Bir sınıfa gittiler. Jung Minji'nin grubunun temel üyeleri zaten toplanmıştı.Hatta Song Simin ve Kim Hyunbaek'in gruplarının da çekirdek üyeleri gelmişti.

 

İlk konuşan Jung Minji idi.

 

"İki şey dikkatimi çekti. İlk olarak, Yeniden Doğuş Ringi’nde yazan kelimeler. Öldür ya da öl."

 

Bazıları Jung Minji'nin sözlerini anladığını kafasını sallayarak belli etmişti, bazılarının ise yüzündeki ifadelerden anlamadığı belli oluyordu.

 

"Neden ‘yaşa’ değilde ‘öl’ ?”

 

Jung Minji orada durmadı.

 

“Bir şey daha. Bugünkü mesaj. Bütün ‘birlikler’ bekleyecek. Bizi ‘askerler’ olarak çağırdılar."

 

Choi Hyuk başını salladı. Aynı mesajı camda da görmüştü. O ilizyon gibi geçen sözcük; ‘hiddetlen’di.

 

"Onlar... Bilmiyorum, Tanrılar ya da şeytanlar. Her neyse, sanırım bizden bir ordu yapmaya çalışıyorlar."

 

O çoktan bir sonuca varmıştı.

 

"Yeniden Doğuş Ringi bireyler içindi. Ve öldürme yetenekleri test edildi. Taht Oyunu'nda bizi gruplaştırdılar ve liderleri seçtiler. O zaman sıradaki ne? Ordu olarak neyle savaşacağız?"

 

O sessizdi. Yarın... evet, yarın ne olacaktı?

 

Tam o sırada, Kim Hyunbaek'in sesi duyuldu. Konuştuğunda hafif bir koku yayılmıştı, sarhoş olduğu belliydi. Gece burada kalmak zorunda olduklarını anlayınca etrafı aramışlardı, Kim Hyunbaek'in grubu alkol bulmuştu.

 

"Ahh-- Gerçekten baş ağrısısınız. Neden gece gece bizi burada topladın ki. Nasıl olsa yarın öğreneceğiz, neden bu kadar panik yapıyorsun ki?"

 

Kim Hyunbaek koltuğundan kalktı sallanıyordu. Jung Minji sordu.

 

"Kim Hyunbaek. Sen Sarhoş musun?"

 

“Siktir! Kim Hyunbaek... Ben senin arkadaşın mıyım? Üstün olmasam bile, bu biraz fazla."

 

O zaten sarhoştu. Ve bugünkü olaylara o kadar uzanktı ki, kendini farklı hissetmişti. Kim Hyunbaek gerçek kişiliğini göstermeye başlamıştı.

 

Ancak Jung Minji ona göz yummadı ve talep etti.

 

"Herkes hassas olsun. Sarhoşlar kendilerini kaybetmişken kızdırılırsa kılıçlarını çekebilirler. Hemen dışarı çıkın, içki içenleri durdurun ve uyuyun."

 

Bu sözleri duyan Kim Hyunbaek ayrılmadan önce orta parmağını kaldırdı.

 

"Ben gittim~ Siz sabaha kadar çene çalabilirsiniz!"

 

Jung Minji'nin yüzü soğuktu.

 

**

 

Toplantıdan bir sonuç çıkmamıştı. Jung Minji'nin sonucu en akla yatkın olandı. Bilgi yoktu. Daha fazla bilgi ettiklerinde tekrar toplantı yapmaya karar verdiler ve dağıldılar.

 

Choi Hyuk sınıfa döndü. Öğrenciler arkadaşlarıyla gruplaştılar ve farklı sınıflara yayıldılar. Choi Hyuk yalnızdı. Oturdu ve bugün meydana gelen olayları hatırladı. İlk önce istatistikleri.

 

___________

{Choi Hyuk}

*İnsan

*Karma Puanları

Güç: 71(+5)   Hız: 75(+5)   Kontrol: 86

Dayanıklılık: 70   Yaşam Gücü: 0 ( ★ )   İyileşme: 90(+10)

*Ücretsiz Karma Puanı: 10   *Cezalandırma: 59

 

{Uyanan Yetenek}

 

Seçen Gözler

 

 

BAŞARILAR

 

Üstündeki karma etkinleşmeden rakibini öldürdün. Hükümdarlık Vasıfları 1/3

 

__________

 

Vücudundaki karma insan sınırlarını aşalı uzun zaman olmuştu. Bir stat 100 puana ulaşırsa ne olacağını merak ediyordu ancak tekrar tek basamaklı olmuştu ve bitişiğinde bir yıldız oluşmuştu. Bu istatistiklerde basit bir artış değildi. Karmanın yetişimi değişmiş gibiydi. Birini öldürse bile bu stat yükselmeyecekti. Artık onun rakibi olmadığı için mi?

 

Başarılar bölümünde Hükümdar Vasıfları diye bir bölüm ortaya çıkmıştı. Bu taht alan birinin ödülüydü.

 

{Hükümdarlı vasıflarının bir kısmını kazandınız.}

 

Her zamanki gibi, bu konu hakkında bir şey bulamamıştı. Sadece Jung Minji'nin ordu hakkındaki sözlerine daha fazla inandığını hissetmişti.

 

Ayrıca bir silah aldı. F seviye estoku savaş sırasında kırılmıştı, şuan elinde Fang kılıcı ve yeni kılıcı olan Yırtıcı Kılıç vardı.

 

Choi Hyuk elindeki silahı kaldırdı. Kılıç niteliksiz görünüyordu ama çok keskindi.Bu kılıç gizli kurallar sayesinde aldığı bir ödüldü.

 

______________

{Yırtıcı Kılıç}

Sınıf: D (Eşsiz, Gelişen tip)

Keskin ve sağlam. Ne kadar çok kan dökerse o kadar güçlenir.

Sağlamlık: 1,000/1,000

______________

 

Derecesine bakmak şüpheliydi. D sınıfı veya daha yüksek bir ödül alabilirdi ama o alabileceği en düşük sınıfı almıştı. İstatistiklerinde de herhangi bir değişiklik olmamıştı. Görünüşü de E Derece Fang Kılıcından daha kötüydü. Ancak, Choi Hyuk silahtan memnun kaldı.

 

'Bir kılıç sadece keskin ve dayanıklı olmalı.'

 

Ve düşmanlarını öldürdükçe güçleniyordu, bu çok iyiydi.

 

Choi Hyuk, sayısız insanı öldürmenin duygusunu hatırladı. Huzursuzdu. Karışık bir histi. Kalbinde savaşmak harika birşeydi ama aynı zamanda psikolojik bir savaş veriyordu. Annesinin ağlayan yüzünün hatırladı ve insanlara vurmamasını istediğini, bu yüzden suçluluk hissediyordu.

 

Hayır... çünkü bu, onu daha çok sinirlendirdi. Aynı bu oyunun yaratıcısının istediği gibi.

 

'Geçmişi değiştiremem.'

 

Choi Hyuk dişlerini sıktı. Annesi ölmüş olabilirdi. Hayatta kalsa bile... bu demekti ki Choi Hyuk’un direnecek güce ihtiyacı vardı. Sadce onu kurtarabilir ya da intikamını alabilirdi. Satranç tahtasında basit bir piyon olup da bilmediği şeylere katlanamazdı. Eğer durum buysa...

 

‘Bu bir katil olmam gerektiği anlamına mı geliyor? Önceki halimi unutsam, ayırt etmeden öldüren bir ölüm makinesi mi olmalıyım?’

 

Choi Hyuk başını iki yana salladı. Kesinlikle onun intikamını alacaktı. Ancak, bir minimum kuralı, onun bir tanesine ihtiycı vardı.. İkiyüzlüydü. Ama annesinin onda bıraktığı iz... Vazgeçemedi.

 

Choi Hyuk daha sonra birkaç basit kural koydu. Geçmişini hatırlamak için.

 

Kim ölmeli?

 

'Beni öldürmeye çalışanlar. Ve güçleri ile benim önümde övünenler.’

 

Şansına bu insanlardan çok vardı. Kendisini sivriltmek için bir çok insanı öldürmesi gerekiyordu... Bugün bile, çok sayıda aday vardı.

 

Şimdi, kim kurtulacak?

 

'Bunu... bilmiyorum. Bana faydalı olanlar mı? Birinci... Jung Minji?'

 

Net bir standart belirlemek zordu.

 

Choi Hyuk gözlerini kapadı.

 

'Bunu yavaş yavaş yapalım. Yavaşça.’

 

Kimi öldürmesi hakkındaki kuralın şimdilik yeterli olacağını düşündü.

 

Gece huzur vericiydi etrafta gürültüler ve kahkahalar duyuluyordu Bu kadar şok yaşasa bile 24 saat ağlayamazdın. Büyük bir hüzünden sonra gelen kahkahalar aynı bir dalga gibiydi. En üzücü cenaze töreninde bile baş ağıtçı ağlamadan önce ansızın gülerdi.

 

Belki de bunun sebebi, günden sonra gelen gecenin huzuruydu. Ve bu seslere karışan bir kargaşa vardı. Choi Hyuk kaşlarını çattı.

 

Kim Hyunbaek'in sarhoş grubu yüksek sesle şarkı söylüyordu.

 

‘Bu çöpleri öldürmeye gerek yok.’

 

Öfkelenmesine rağmen, onları öldürdükten sonra daha da rahatsız hissedecekti. Choi Hyuk'un dikkatini çekti ve arkasına baktı. O anda birisi sınıf kapısını çaldı. Kapıyı açtığında karşısında Jung Minji ve Chu Youngjin vardı. Tamamen silahlanmıştılar.

 

Jung Minji aniden sordu.

 

"Kim Hyunbaek'e gidiyoruz."

 

Sonra Choi Hyuk'un ruh halini okudu. Hoşnutsuz olup olmadığına baktı. Choi Hyuk omuzlarını silkti.

 

“Bu konunun benimle bir alakası yok.”

 

Jung Minji başıyla onayladı ve gitti. Chu Youngjin onu takip etti. Lee Hyejin öldükten sonra Chu Youngjin yabani bir hava yayıyordu ve intikamını almasına yardım eden Jung Minji'ye mutlak sadakat gösteriyordu.

 

"Gidelim."

 

Jung Minji koridorda koşmaya başladı. Arkasında Jung Minji'nin birliğindeki seçkin kişiler vardı.

 

"Hah! Bu nedir?"

 

İçki içip şarkı söyleyen Kim Hyunbaek'in grubunda aniden bir gürültü patlak verdi. Bıçaklanmış birinin iniltisi. Bir çığlık. Ve...

 

“Kurtarın beni! Üzgünüm... Minji! Tamam! Ah!! Ahhhhhh!!!”

 

Kim Hyunbaek'in umutsuz çığlıklar atıyordu.

 

Sonra sessizleşti. Sohbet ve kahkaha sesleri kayboldu. Gece terörle son buldu.

 

Choi Hyuk pencereden dışarı baktı. Gerçeklerle yüzleşemeyen öğrencileri gördü, onlar ‘bekle’ emrine uymamış ve evlerine gitmek için koşuyorlardı. Choi Hyuk böyle tahmin etti sonrasında asla onları tekrar görmedi.

 

Choi Hyuk aya baktı.

 

Ay dünden farklı değildi. Sınıfta dünden farklı değildi.

 

Gel gör ki şu an aslında dünden tamamen farklıydı.

 

Yeni bir dünya.

 

Kitap 1: Yeni Dünya (Son)

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr