Bölüm 2: Yeniden Doğuş Ringi (2)

avatar
5933 12

Sovereign of Judgment - Bölüm 2: Yeniden Doğuş Ringi (2)


 

Çevirmen: OsanU

Editör: ÇHY

 

Üçüncü ders de diğer günlerle aynıydı.

 

Her şey aniden değişti.

 

İlk başta, Choi Hyuk yanındaki öğrencinin onu zorla ittirdiğini düşünüyordu. Ama öyle değildi. O öğrenci de itiliyordu. Sınıfın ortası karman çorman olmuştu ve bütün öğrenciler sıralarıyla birlikte duvara doğru itiliyordu.

 

Çığlıklar, bağırmalar ve çarpışma sesleri her taraftan geliyordu, sonra her yer birden sessizleşti.

 

Sınıfın ortasında sınıfın yarısını kaplayan bir ring ortaya çıktı. Bir boks ringine benziyordu ama etrafı bel yüksekliğinde şeffaf bir duvar ile kaplıydı.

 

Ring tamamen görünür olduğunda sesler tekrar yükseldi.

 

"Bu acıttı."

 

Etrafa saçılıp, bir şeylere çarpan kız öğrenciler inliyordu.

 

Düzenli olarak antrenman yapmadıkları için öğrencilerin birçoğu kolayca yaralanmıştı.

 

Bu durumda bile herkes telefonlarına sarıldı.

 

"Ah... Ekranı kırılmış!"

 

Biri haykırdı. Diğerleri de ona eşlik etmeye başladı.

 

"Ha? Benim de."

 

"Benim ki de öyle!"

 

Telefonu olan herkesin durumu aynıydı.

 

Sınıfın kapısı açılmıyordu.

 

"Gerçekten açılmıyor!"

 

Çok bilmiş Piç Lee Mingi, elinden gelen her şeyi yapsa da kapı açılmadı. Hareket bile etmedi.

 

"Kıpırda!"

 

Lee Mingi, Kang Minho’nun bağırmasıyla şaşırdı ve kenara çekildi.

 

Mingi'nin kenara çekilmesiyle birlikte aynı anda Kang Minho koşarak kapıya tekme attı. Mingi zamanında kaçmasaydı, kapı yerine ona vuracaktı. Kang Minho tekme atmadan önce ayağını çenesine kadar kaldırdı. 190 cm’lik adam bütün gücüyle vurdu. Yine de…

 

Güm!

 

Ses değişmemişti.

 

Sürgülü kapı biraz bile hareket etmedi.

 

'Nasıl böyle olabilir?'

 

Choi Hyuk tamamen şaşırmıştı. Bu fizik yasalarına aykırıydı. Büyük bir tutarsızlık olduğunu hissetti.

 

Kang Minho sendeleyerek yürüyordu, bacağı yaralanmıştı. Tüyleri ürperten karanlık bir ifadesi vardı.

 

"Sessiz olun! Sessiz olun! Sakin ol. Kang Minho, git yerine otur."

 

40'lı yaşlarında görünen bodur ve otoriter öğretmen öğrencileri sakinleştirmeye çalıştı. Ancak bu karışıklıkta bunu yapmak kolay değildi.

 

"Hocam! Ringin üstünde bir şeyler yazıyor!"

 

Yazı tahtasının yanındaki öğrenci bunu söyleyince, bütün öğrenciler orada toplandı. Ring sınıfın tam ortasındaydı ve 30 öğrencinin etrafına toplanması kaotik bir ortam oluşturmuştu.

 

Choi Hyuk hiç endişe etmeden, herkesi kenara iterek yavaş yavaş en öne geçti. Yarı saydam duvarın üstünde bazı şeyler yazıyordu. Neyse ki, Kang Minho’dan başka kendisinden uzun öğrenci yoktu; bu yüzden yazıları rahat rahat okuyabiliyordu.

 

   {Yeniden Doğuş Ringi}

 

Ringe çıktığınızda karma (talih) dağılacaktır. Çıkan ilk kişi rakibini seçebilir. Seçilen kişinin yerine başkası geçmediği sürece, o kişi ringe çıkacaktır. Birden fazla insanı öldürmeden ringden ayrılamazsınız. En fazla beş kişiyi öldürebilirsiniz. Başka şansın yok. Öldür. Yoksa sen öleceksin.

 

 

"Cinayet? Birini öldürmek mi?"

 

Bir kız öğrenci şaşkına dönmüştü.

 

"Siktir, bu gerçek mi? Kahretsin, lanet olsun. Ne lanet bir çıkarım."

 

Bae Hyunsung yüksek sesle bağırdı.

 

"Susun! Susun! Durumu tam olarak anlayana kadar bekleyin!"

 

Matematik öğretmeni durumu kontrol altına almaya uğraşırken kız öğrenciler itiraz etti.

 

"Telefonlarımız kırıldı, ne olduğunu nasıl öğreneceğiz?"

 

Matematik öğretmeni kızları sakinleştirecek bir yol bulamamıştı. Ortam kaotikti, durumu düzgün bir şekilde analiz edebilen kimse yoktu.

 

Choi Hyuk sessizce bir köşeye oturdu. İlk bakışta korkmuş gibi görünüyordu. Bununla birlikte düşünceleri karmaşıktı.

 

'Yazılanlar doğruysa, ne yapmalıyım?'

 

Öğrenciler pencereleri çoktan kontrol etmişlerdi zaten. Açılmıyor ve kırılmıyordu. Kımıldamadılar bile.

 

"Eğer buradan ayrılamazsam, açlıktan mı öleceğim? Hayır, ölmeden önce nereye işeyip, sıçacağım?"

 

Bu kritik bir sorundu.

 

"Sessiz olun! Bae Hyunsung, seni piç kurusu! Oturmayacak mısın?"

 

Matematik öğretmeninin aklına bir şey gelmiş gibi duruyordu; bütün öğrencileri kollarından tutup sıralarına oturttu. Kız öğrencilere bile aynı davranmıştı. Bae Hyunsung ve diğerleri bu durumdan memnun olmasalar da, matematik öğretmenine karşı çıkmaya korkuyorlardı. Matematik öğretmeninin güçlü bir yapısı vardı.

 

Herkes öğretmeni dinleyerek sırasına oturdu ve birbirleriyle konuşmaya başladılar. Sürekli telefonlarını kontrol ediyorlardı.

 

 'Bunun böyle çözüleceğini sanmıyorum.'

 

Choi Hyuk'un kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı.

 

'Gerçekten bekleyerek çözülecek mi? Ya, ringde yazılanlar gibi, sadece birini öldürerek buradan ayrılabilirsek?'

 

Choi Hyuk güçlü bir şekilde atan kalbini kontrol etmeye çalıştı.

 

'Yaşamak için birini öldürmek zorunda mı kalacağım?'

 

Choi Hyuk, annesinin durmadan ağladığı o günü hatırladı. O günlerden sonra asla dövüşmemişti. Birine vurma düşüncesi ile yine başını sallamaya başladı. Bu bir alışkanlık haline gelmişti.

 

Choi Hyuk aklından geçirdi.

 

'Eğer... Herkes açlıktan ölmeyi planlıyorsa, ben de öleceğim.'

 

Ama ya yapmazlarsa? Ne yapardı? Choi Hyuk şimdiye kadar bunu düşünmemişti. Belki bunu düşünmekten kaçmıştı.

 

Bununla birlikte, kalbi sürekli olarak tehlikeli biçimde çarpıyor; elleri titriyordu. Korku ya da endişeden değil...

 

'Hayır…'

 

Choi Hyuk kontrolsüz bir biçimde kafasını salladı.

 

Ve yerinde duramayan insanlar Ringe ilgi duymaya başladı.

 

"Gerçekten içine girebilir miyiz?"

 

Lee Mingi, şeffaf duvarı iki eliyle aşağı doğru ittirdi. O ittiğinde, yarı şeffaf duvar aşağı doğru büküldü, tıpkı lastik bir top gibi.

 

"Siktir, sana söylüyorum, o duvarda yazılanlar gibi! Ancak birini öldürdükten sonra buradan ayrılabiliriz!"

 

Bae Hyunsung, Kang Minho’dan onay bekledi.

 

Kang Minho bir kelime bile etmedi.

 

"Lee Mingi! Ona dokunma!"

 

Matematik öğretmeni Lee Mingi'ye bağırdı. Lee Mingi matematik öğretmenine baktı ve duvarı ittirdi, ardından şunu söyledi:

 

"Bunun ne olduğunu görmek zorundayım. Ve tuvalete gitmeliyim."

 

Swoosh.

 

Lee Mingi duvarı iterken belli bir noktayı geçmiş ve içeri girmişti. Lee Mingi girer girmez yarı şeffaf duvar netleşti.

 

“Lee Mingi!”

 

Matematik öğretmeni fırladı ama Lee Mingi zaten ringdeydi. Sanki bir sahnede duruyor gibiydi. Anlamsız bir şekilde dans etmeden önce sınıftakilere sakince baktı.

 

Matematik öğretmeninin yüzü öfke ile kızarmış olsa da, ringe bir adım daha yaklaşmamıştı.

 

"Hemen buraya geliyorsun!"

 

Sadece bağırdı. Lee Mingi sanki onu duyamıyordu ve dans etmeye devam ediyordu.

 

"Keke, bu aptal piç."

 

Bae Hyunsung kıkırdadı.

 

Lee Mingi bir süre dans ettikten sonra durdu ve başını eğdi. Orada boş yere bakarak duruyordu.

 

"Bu ne? Güç, Hız, Kontrol..."

 

Lee Mingi, kendi kendine mırıldanmış ve aniden zıplamıştı.

 

Güm!

 

Öğrenciler tavana baktı.

 

Lee Mingi 80 cm'lik bir atlayış yaptı. Basketbol oyuncuları ile aynı seviyedeydi.

 

Lee Mingi şaşırmıştı.

 

“Vay be... Ben güçle doldum! Karma dedikleri şey bu mu?”

 

Herkes şaşırdı. Bunun nedeni, onun biraz zorba ve çok bilmiş olmasına rağmen; fiziksel bir yeteneği olmadığını biliyorlardı.

 

Lee Mingi neşelendi ve gülmeye başladı.

 

"Ah, ama. Ringde olduğum için, bir rakibe ihtiyacım var. Burada dikilmek garip geliyor. Ben bunu test edeceğim." dedi.

 

Mingi heyecanlı bir şekilde çağırdı.

 

"Gilsoo, kalk buraya gel."

 

Herkes içgüdüsel olarak Yang Gilsoo'ya baktı. Sınıfın en zayıf kişisi.

 

Başta Gilsoo sadece orada durdu. Sonra aniden arkasından biri itiyormuş gibi ayaklarını sürüye sürüye ringe doğru yürüdü.

 

“Vay be... Kahretsin... Tüylerim diken diken oldu.”

 

Bae Hyunsung bağırdı.

 

"Ha? Ha?"

 

Gilsoo sanki bir şey onu itiyormuş gibi ringe doğru yürümeye devam ediyordu.

 

"Hayır! Hayır! Yapma"

 

Yang Gilsoo'nun yüzü korkuyla doldu. Herkes, hatta matematik öğretmeni bile, önlerindeki sahneyi şaşkınlıkla izledikleri için hepsi korkuya kapılmıştı.

 

O anda.

 

Tutma.

 

Birisi Gilsoo'nun belini tuttu.

 

"Herkes onu tutsun!"

 

Bu sınıf başkanı Jung Minji'ydi. Gilsoo'nun ringe doğru sürüklenmesini önlemek için elinden gelenin en iyisini yapıyordu.

 

Choi Hyuk onu takip etti ve Gilsoo'yu çekti. O zaman herkes uykudan uyanıp Gilsoo'ya yardım etmeye çalıştı. Ancak…

 

Güm!

 

Herkes duvara fırladı ve Gilsoo ringe doğru çekildi.

 

"Oooo... Gilsoo mutlu olmalısın. Minji beline sarıldı."

 

Mingi ringin içinde seyrederken kıkırdadı.

 

"Minji'den sonra seni Hyukie tuttu. Belki de ayakçı arkadaşın Hyukie’den başka; senin gerçek arkadaşın yok, doğru mu? ... Belki de değildir. Belki de Hyukie, Minji geldiği için geldi?"

 

Lee Mingi kolunu utanmaz bir şekilde korkudan titreyen Yang Gilsoo'nun omzuna koydu. Çok rahat ve doğaldı.

 

Aslında en çok korkan kişi Lee Mingi'ydi.

 

'Bu gerçek. Gerçekten de söylediği gibi...'

 

Lee Mingi titreyen dizlerini gerginleştirdi.

 

'Ölmek istemiyorum.'

 

Ringe giren ilk kişi Lee Mingi'nin ciddiyetsiz davranmasının sebebi buydu. Bu basit bir hesaplamaydı. Acımasız bir kabadayı gibi davransa da, dövüş yeteneklerinin bir hiç olduğunu herkesten daha iyi biliyordu.

 

Yazan kurallar doğruysa, birini öldürmeden buradan ayrılamayacaktı. O kendinden kuvvetli biri tarafından seçilseydi, bu onun sonu olurdu.

 

Bu yüzden ilk o girdi ve Yang Gilsoo'yu seçti.

 

"Dışarı çıkmak için iyi çalış. Ben gerçekten yapacağım."

 

Lee Mingi'nin eli Gilsoo’nun omuzunda dolanıyordu. Bu olabilecek en iyi pozisyondu. Ringe girdiğinde gücünün arttığını biliyordu.

 

'Yang Gilsoo da muhtemelen daha güçlendi. Yang Gilsoo olmasına rağmen, onu küçümsememe ve eziyete gerek yok. Bir vuruşta yapmalıyım. Bir vuruş.'

 

Lee Mingi kolunu kaldırdı ve Gilsoo'nun omuzlarına koydu. Onu aşağı doğru çekti.

 

Güm!

 

"Boğul!"

 

Onu yere indirdi ve sert bir şekilde boğmaya başladı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44260 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr