Bölüm 76: İlerleme Değerlendirmesi (10)

avatar
1677 2

Sovereign of Judgment - Bölüm 76: İlerleme Değerlendirmesi (10)


Çevirmen: SnBurak

Editör: ÇHY

 

İkinci yok olma gerçekleşmişti. Özellikle şok edici olan 5’te 1’in yok olmasının arkasındaki anlam ‘hayatta kalanlar’ değil, ‘başlangıç popülasyonu’nun 5’te 1’i olmasıydı. İttifakın oyun tasarım tarzının zaten farkında olan insanlar 'Elbette.' diyerek tepki gösterdi ancak iyimser olanlar çok şaşırmıştı. Böyle olursa olasılık açısından hayatta kalmak gittikçe zorlaşırdı.

 

Dirilmeyenlerin sayısı iki günde keskin bir şekilde %60'a düşmüştü. Bütün bunlar onlar hâlâ şaşkınken gerçekleşmişti. %80 ila %60 arasında yaşadıkları fark çok büyüktü.

 

Dün sabaha kadar birçok insan hâlâ işe gidiyordu.

 

Gelmeyen insanların dağınık masalarına bakarak kimin yaşadığını ve kimin öldüğünü anlamalarına rağmen. Telefonları elinde olan birçok kişi olup da çalışmak yerine ailelerini ve arkadaşlarını aramalarına rağmen. Mola odaları, kayıp insanların haberlerini ve hükümetin tepkisini izledikçe hıçkıran insanlarla dolu olmasına rağmen. Choi Hyuk'un karşı önlemlerinin doğru mu yanlış mı olduğu konusunda tartışmalar başlamasına rağmen…

 

Düne kadar, insanlar normalde gittikleri yerlere gidiyorlardı.

 

Düne kadar, hiç arkadaşı ya da ailesi ölmemiş olan birkaç şanslı insan vardı.

 

Ancak, dün gece başka bir ilerleme değerlendirmesinde başarısız olduktan sonra sabah, dünya tamamen değişmişti.

 

Bazıları bu sabah eşinin kaybolduğunu görerek uyanmıştı.

 

Dün gece dışarı çıkan ebeveynler, odalarından kaybolan çocuklarını aradılar ve eve döndüklerinde umutsuz bir şekilde çocuklarının eve döneceğini umdular. Hâlâ işe giden insanlar olmasına rağmen boş bir ofisle karşılaştılar. Bunlar arasında bölüm başkanları ve bölüm şefleri astlarını aramaya çalıştılar. Çoğu cevap vermemişti. Bazen, birisi cevap verdiğinde, işe gelip gelmediklerini sorduğunda küfür ve lanetlerle karşılaşıyorlardı.

 

Yok olma çok gerçek dışı geliyordu. Dün hissetmedikleri halde bugün hissetmişlerdi. Başka bir ilerleme değerlendirmesinde başarısız olursa ne olacaktı? Sadece %40'ı hayatta kalacaktı. Yarısı bile değil. Ve yine başarısız oldularsa? %20'si kalacaktı. Geri kalan %20, ilk başarılı ilerleme değerlendirmesi için müteşekkir olsa da... Geri kalan %80'i sonsuza dek ölecekti. Ölmeseler bile sevdikleri kesinlikle ölecekti.

 

İlk kez, insanların kanı kaynamaya başlamıştı. Sıvı kaynama noktasına gelene kadar durumunu değiştirmezdi. 100 derece kaynama noktası, 10 veya 99 derece olsaydı, çıplak gözle büyük bir fark görülmezdi. Ancak, sıcaklık 1 artarsa, 99 derecede sakin olanın gerçek doğası ortaya çıkacaktı. Kritik nokta buydu. Değişim dramatikti. Dün 99 derece ise bugün 100 dereceydi. Hayır, 150 dereceydi. Dün sıvıysa bugün gaz halindeydi.

 

Bu insanlar kanları kaynadıkça ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bir yöntem istiyorlardı. Bu krizden kurtulmak için ne yapmaları gerekiyordu? Ve bir cevap orman yangını gibi yayılmıştı. İlk olarak kimin konuştuğu bilinmese de internet üzerinden ve konuşma yoluyla herkese iletilmişti.

 

[Vahşi Savaşçı Egemen’in kolonize topraklarında toplanalım!]

 

Vahşi Savaşçı Egemen.

 

Geriye baktıklarında bu duruma sorumlu bir açıklama yapan tek kişi oydu.

 

Bir günde insanların Choi Hyuk hakkındaki görüşleri değişmişti. Dün düşüncesiz olan şey bugün bir umuttu.

 

***

 

Öğle vakti Yeouido'daki portal, dirilmeyenlerin dalgalarıyla doluydu... Hepsini saymanın yararsız olduğu noktaya gelinmişti.

 

Yüz bin? Hayır, bir milyon, hayır, 10 milyon. Sayılar her dakika arttı. Güney Kore'deki tüm dirilmeyenler burada toplanmış gibi görünüyordu. İnsanlar Seul'de aniden ortaya çıkmıştı. Yeouido'da toplanmışlardı. Trafik donmuştu. Yeouido Parkı çok küçük olduğundan, insan dalgaları 63 Building ve Ulusal Meclis binasına kadar geri itildi. İnsanlar sokakları kaplayan binalara girdiler. İçlerinde neredeyse hiç çalışanı olmayan ofislerde yerlerini aldılar. Pencerelerin yanına oturdular ve dışarıya baktılar. Çatıların üzerine oturdular ve dışarı baktılar.

 

Bu durumda bile işini sadakatle yapan uluslararası gazeteciler, helikopterlere bindi, Yeouido'nun üzerine uçtu ve bu tuhaf manzarayı dünyaya yayınladı. Yayını gören yabancılar aynı fikirdeydi. Onlar da Koreliler gibi, ülkelerinin egemenini bulmak için sokaklara çıktılar ya da geniş bir ekranın önünde toplandılar ve Kore'deki durumu izlediler.

 

Dangun’dan[1] bu yana yapılan en büyük toplanmaydı. Haziran Demokrasi Hareketi[2] veya 2002 Dünya Kupası sırasında, bir yerde en fazla yüz binlerce insan toplanmıştı. Herhangi bir devrim sırasında hiçbir zaman bir yerde toplanan insan sayısının milyon ölçeğini aştığı bir zaman yoktu. Sadece bu manzaraya bakmak bile muhteşem, korkutucu ve heyecan vericiydi. Bir insanın hissedebileceği tüm duyuları uyandıran bir şeydi.

 

Birisinin aniden sorduğu zamanlar oluyordu,

 

“Peki neden burada toplandık?”

 

“Dünyayı değiştirmek için!”

 

Toplandıkları gerçeğinden kaynaklanan şok zaten sebebini aşmıştı.

 

İnsanlar bir şeyler yapmak zorunda oldukları düşüncesiyle bir araya gelmişlerdi. Toplandıktan sonra ne yapacaklardı?

 

Buna cevap verebilecek tek bir kişi vardı. Vahşi Savaşçı Egemen Choi Hyuk'tu.

 

Bu süre zarfında Choi Hyuk, Naro'nun uzay gemisindeydi. Normalde zamanını Naro'nun uzay gemisinde geçiriyordu. Diğer Vahşi Savaşçılar için de durum aynıydı. Ya uzay gemisinde ya da kolonileştirilmiş topraklarda oluyorlardı.

 

“Ne kadar tatsız...”

 

Choi Hyuk, ayaklarının altındaki sonsuz kalabalığa bakarken dudaklarını ıslattı. Uzay gemisi şu anda gizli moddaydı. Dışarıdan, sadece mavi gökyüzünü görüyorlardı. Öte yandan, uzay gemisinin iç duvarları cam gibi şeffaftı ve dışarıyı açıkça görebiliyordu. Normalde metalik bir duvardı, ancak duruma bağlı olarak istenildiği gibi değişebiliyordu.

 

“...Gerçekten, bunun böyle olacağını hiç düşünmemiştim. Beklendiği gibi siyasette ki gelecek tahmin edilmiyor.”

 

Baek Seoin, elini kocaman göğsüne yerleştirerek önünde durdu.

 

Choi Hyuk'u görmek için on milyonlarca insan toplanmıştı.

 

Toplandıkları gerçeği, Baek Seoin, Lee Jinhee, Ryu Hyunsung... Ve Choi Hyuk da dahil olmak üzere tüm Vahşi Savaşçıları anlaşılmaz bir endişeye sürükledi.

 

Toplanmalar böyle bir güce sahipti. Yeşil göçmen çekirgeler normalde tatlıydı. Bununla birlikte, toplanmaya başladıklarında, vücutları hızla serotonin üretip şekillerini değiştirirdi. Büyürler ve renkleri kırmızımsı kahverengiye dönüşürdü. İnsanların tarlalarına girip tarlalarını mahvederlerdi. Sevimli bir böcek korkulu bir çekirge sürüsüne dönüşürdü. Toplanmalar sadece nicel bir değişiklik değildi, aynı zamanda bireylerde de niteliksel bir değişiklik meydana getirirdi.

 

Sosyal hayvanlar olan insanlar aynıydı. Bir araya gelmenin basit eylemiyle normalden tamamen farklılaşıyorlardı. Henüz hiçbir şey yapmamışlardı ama zaten her şeyi başardıkları hissine kapılmışlardı. Choi Hyuk şimdi ortaya çıkarsa Mesih'in ikinci gelişi gibi olurdu.

 

Ancak Naro uyardı,

 

“Lütfen dikkatli ol. Bu duygudan sarhoş olup onları yalnız bırakamazsın.”

 

Choi Hyuk gitmek üzereyken durdu ve sordu,

 

“Neden?”

 

“Çıkarımlarıma göre dördüncü ilerleme değerlendirmesinin yakında gerçekleşmeme şansı yüksek. İnsanları test edecekler. Araştırdığım zamandan insanlar bir araya gelme konusunda olağanüstü ama aynı zamanda bu birlikteliği uzun süre koruyamıyorlar. Kısa bir süre sonra kalabalık dağılacak. Ayrıca, bu duygudan ne kadar çok sarhoş olurlarsa dağıldıklarında o kadar çok üzülüyorlar.”

 

“Ah...”

 

Choi Hyuk içini çekti. Birinci ve ikinci ilerleme değerlendirmeleri arasında bir gün ara verilmişti. İkinci ve üçüncü ilerleme değerlendirmesi arasında, birbiri ardına ertesi gün başladıkları için ara verilmemişti. Ardından, dördüncü değerlendirmenin önümüzdeki iki gün içinde gerçekleşmesini beklediği aşikârdı. Yarım gün içinde 10 milyondan fazla insanın sıkışık bir Yeouido'da toplanmasının nedeni yakında başka bir değerlendirme olacağından endişe duymalarıydı.

 

Ancak, değerlendirme hemen gerçekleşmezse ne olurdu? Hayır, ne zamandan beri hemen gerçekleşeceğinin garantisi vardı ki?

 

Naro ellerini uzattı ve sanki sakinleşmesini söylüyormuş gibi aşağı doğru bir hareket yaptı.

 

“Ustanın şimdi vermesi gereken mesaj aslında kalabalığı sakinleştirmek için olmalıydı.”

 

“... Kalabalığı sakinleştirmek?”

 

“Evet. Böylece bu tutku bir kömür ateşi gibi ısrarla yanmaya devam edebilir.”

 

“...”

 

Choi Hyuk dediklerini kabul etti.

 

Choi Hyuk, üst düzey yöneticileri ve Naro'yla 'onları sakinleştirmek' hakkında ne söyleyeceği konusunda genel fikirleri tartıştı çünkü kendisine güvenmediği bir şeydi.

 

Ancak bu, mevcut ruh halinde samimiyetsiz ezberlenmiş kelimeler söylemek için bir müritini göndermek istediği anlamına gelmiyordu.

 

Hazırlıklarını bitirdiğinde Choi Hyuk uzay gemisinden çıktı.

 

Naro efektleri hazırlamıştı.

 

Mavi gökyüzü dalga misali dalgalandı. Gizli modu devre dışı bırakılmıştı. Beyaz metalle kaplı muazzam kale tipi uzay gemisi, Yeouido'nun yukarısındaki gökyüzünde ortaya çıktı. Yeouido sanki yağmur yağacakmış gibi kararmıştı.

 

<< Vay...>>

 

Hayranlıkla bağırdılar. Yeri kapatan insanlar kargaşa çıkardı. Sanki zeminin kendisi bağırıyormuş gibiydi.

 

Karanlığı delen bir ışık hüzmesi indi ve Choi Hyuk ışık yolunda yürüdü.

 

Tezahüratlar patladı. Haykırmaları binaları salladı.

 

Yavaş yürüyen Choi Hyuk havada durdu. Siluetini uzaktan açıkça görebiliyorlardı. Bir tanrının inişi gibiydi.

 

Tezahüratlardan titreyen Yeouido anında sessizleşti. Choi Hyuk'un konuşmasının bir kelimesini bile kaçıracaklarından endişe duyuyorlardı, ağızlarını kapattılar ve kulaklarını büzdüler. Bütün dünya Choi Hyuk için kulak kesildi.

 

Choi Hyuk ağzını açtı. Naro'nun telepatik becerisinin uygulanması nedeniyle, sesi yanlarında konuşuyormuş gibi netti.

 

Tanrı'nın sesi gibi sözlerini bekleyen insanlara,

 

[Mutlu musunuz?]

 

Bu ne demekti? Beyinleri duydukları kelimeleri kolayca yorumlayamadı. Sadece sessizlik vardı. Choi Hyuk devam etti,

 

[Şimdi böyle toplandığınıza göre, bir şey başardığınızı hissediyor musunuz?]

 

Sesi eleştiri ile doluydu.

 

[Hayal edin. Nüfusun %40'ı çoktan öldü. Kaybetmenin yarısındayız. Nüfusun %40'ı ölürken ne yapıyordunuz ve neden şimdi sürünüyorsunuz? Siz insanlara güvenmiyorum. Umurumda da değilsiniz. Bu sizin işiniz. Ne istiyorsanız onu yapın. Ölmek istemiyorsanız savaşın ya da ölmeyin. Size iltifat etmemi mi istiyorsunuz? Fakat muhtemelen o zaman da hepiniz savaşmayacaksınız. Şu anda bir değerlendirme olsaydı belki çocuğunuz savaşırdınız. Çünkü şu anda sarhoş gibisiniz. Ancak, 2 hafta sonra, bir ay sonra, çoğunuz savaşmayacaksınız. Bu ruh haliniz değiştiği için. Hepinizden nefret ediyorum. Şimdiye kadar savaşmamış insanlardan nefret ediyorum ve artık savaşmayan insanlardan da daha fazla nefret ediyorum. Kesinlikle size bedelini ödeteceğim. O zaman… Trafiği tıkıyorsunuz, yolu açın.]

 

Sanki üzerlerine soğuk su dökülmüş gibiydi. Öfke ve bir kriz duygusu kalplerine gömüldü.

 

Ancak o zaman insanlar onlara bakan sömürgecilerin bakışlarını fark ettiler. Ölenler dirilmeyenlerdi. Sömürgecilere göre bu başka birinin endişesiydi. Bu eğilim özellikle tüm ailelerini ve arkadaşlarını kaybeden birinci nesil dirilenlerde güçlüydü. Uzun zamandan beri kendileri için bile savaşmayan dirilmeyenlerden tiksiniyorlardı.

 

Üçüncü ilerleme değerlendirmesinden başarısızlıkla dönmelerinin ana nedeni buydu. 3. aşamada kraliçe eşek arısına saldırmak için 2-3 yıldız seviyesindeki güçlü muhafız eşek arılarını yenmek gerekiyordu. Bu süre zarfında acemi savaşçılardan daha deneyimli sömürgecilere ihtiyaçları vardı. Ancak, ilerleme değerlendirmelerinde ilerledikçe katılan sömürgecilerin sayısı giderek azalmıştı. Her egemen ve Camilla klanı sahip oldukları her şeyle savaşsalar bile yetersizdi. Başından beri, egemenlik altında katılmayan pek çok mürit vardı ve egemenlikle bağlantısı olmayan daha fazla sömürgeci vardı.

 

Deneyimli sömürgecilerin sayısı, anahtar buydu.

 

İlk ilerleme değerlendirmesinde bile, ilk saldıran ekip olan Vahşi Savaşçılar çok fazla kayıpla karşılaşmadı. Arkalarındaki ekipler muhafız eşek arılarını öldürmeseydi Choi Hyuk bile kraliçe eşek arısını hedefleyemezdi.

 

Ayrıca, hâlâ şüpheci olan birçok sömürgeci vardı.

 

“Yine de sarf malzemesi olacağımız belli değil mi? Hayatımızın geri kalanının tadını çıkaralım.”

 

Bu gibi kelimelerin sömürgecilerin arasında açıkça dolaştığı bir noktaya gelinmişti.

 

Dirilmeyenlerin gösterdiği çaba hâlâ hayal kırıklığı yaratmıştı. Şimdilik hayatlarını sürdürebilmeleri için kolonileştirilmiş topraklara gitmek ve dirilen olmak için muazzam miktarda para harcamışlardı. Arkasındaki anlam açıktı. 'Bir dirilen olduktan sonra ilerleme değerlendirmesine katılmayacağım.' Çünkü ilerleme değerlendirmelerinde başarısız olsalar bile var olmayacaklardı.

 

Buna bakarak birisi konuştu.

 

“Bak, tipik insanlar.”

 

Böyle iki hafta geçmişti. Hiçbir şey olmamıştı.

 

İki hafta şüpheli bir zamandı. Şok gerilemese de bu süre zarfında hiçbir şey yapamayacakları anlamına gelmiyordu. Hala yaşamak için üretime devam etmeleri gerekiyordu. Bu şekilde, birer birer zihinleri değişmişti. Acil bir krizden normal yaşama dönüşmüştü. Ve bu noktada, dördüncü ilerleme değerlendirmesi başladı, kalplerindeki çatlaklara gömüldü.

 

[Katılacak mısınız? Katılmayacak mısınız?]

 

Duyuru ve fırsat ortaya çıktığında, insanlar aniden Choi Hyuk'un alaycı sözlerini hatırladılar. Ani öfke dalgalanması nedeniyle katılmayı seçen insanlar vardı.

 

Fakat katılmayan çok kişi vardı.

 

Gergin kalpleri yumuşadı ve 10 saniye çok kısaydı.

 

“Ne… Ne yapacağım?”

 

Kısa sürede kararları belirsizdi, 10 saniye geçmişti. Ancak o zaman kederli bir şekilde dediler ki,

 

“Siktir… O piçin, Vahşi Savaşçı Egemen’in, dediği gibi…”

 

Yine de dördüncü değerlendirmeye katılan dirilmeyenlerin sayısı üçüncüye katılanların en az on katıydı. Bazıları bunun Choi Hyuk'un konuşmasından kaynaklandığını söylerken, diğerleri ise saçmalamayı bırakmayı söylüyordu.

 

Ancak, katılan sömürgecilerin sayısı aslında üçüncü değerlendirmeden daha azdı. Bu kez duyuruyu alan sömürgeciler, dirilmeyenler için savaşmak istemediler. En azından egemenlerle bağlantılı müritler egemenliklerini takip edip katılmışlardı ancak bağlı olmayanların çoğunluğu katılmamayı seçti. Daha çok böyleydi, çünkü dirilmeyenler için savaşmaya istekli olan sömürgeciler, birinci, ikinci ve üçüncü değerlendirmelerde zaten savaşmışlardı ve bu yüzden kalanlar sürekli olarak katılmamayı seçenlerdi.

 

Dördüncü ilerleme değerlendirmesine, en güçlü olarak bilinen Choi Hyuk katılmıştı. Fakat çoğu kişi başarısız olacaklarını tahmin ediyordu.

 

“Çok fazla dirilmeyen varsa ne anlamı var? İblislerin Efendisi ne kadar çılgına dönerse dönsün o kadar çok sömürgeciyle 3. aşamayı geçemeyecekler.”

 

“Eğer daha küçük sayıdaki sömürgeciyle 3. etaba girdilerse... O zaman acemi savaşçılar yok edilecek. Yıldızı olmayan dirilenler 2-3 yıldızlı canavarlarla nasıl savaşabilirler?”

 

Ancak, o akşam insanlar sayısız hayatta kalanlara tanık oldu. Birçok acemi savaşçı hayatta kaldı ve geri döndü. Ayrıca, kimse o gün var olmayı bırakmadı.

 

İnternette, ‘Vahşi Savaşçı Egemen, İblislerin Efendisi, Choi Hyuk, Alevler’ en sık arananlara girdi.

 

2 galibiyet, 2 mağlubiyet. Dramatik bir beraberlikti.

 

[1] Dangun – Kore'nin ilk krallığı Gojoseon'un efsanevi kurucu babası. Bu temelde Kore'nin kuruluşundan bu yana yapılan en büyük toplanma olduğunu söylüyor.

[2] Haziran Demokratisi Hareket 1987 yılında Güney Kore'de ülke çapında bir demokrasi hareketiydi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr