Bölüm 69: İlerleme Değerlendirmesi (3)

avatar
1778 1

Sovereign of Judgment - Bölüm 69: İlerleme Değerlendirmesi (3)


Çevirmen: SnBurak

Editör: ÇHY

 

Uzaktan bir mezarlık gibi görünüyordu. Mezar taşları gibi görünen taşlar, bir daire şeklinde dikilmişti. Fakat yaklaştıkça mezar taşları olmadıkları belliydi. Dikilen taşlar çok büyüktü. Daha da yaklaştıkça insanlardan daha uzun görünüyordu. İngiltere'deki Stonehenge'i andırıyordu. Ama yakından bakıldığında bunun yeterli olmadığını anlayabilirdiniz. Eğer biri dikilmiş taşlardan birinin yanında durup yukarı bakarsa düşeceği kadar geriye doğru eğilirdi ama yine de sonunu göremezdi. Dikilen taşlar, her biri Lotte World Kulesi'nin{1} yüksekliği kadar korkutucu derecede uzundu.

 

Bu taşların yüzeylerine güzel, soyut semboller oyulmuştu. Kayaların içinden çıkan tuhaf ışıklar, sembolleri çeşitli renklerde boyuyordu. Yakından incelendiğinde dikilen her taş farklı sembol ve renk desenlerine sahipti.

 

Burası Alevli Kanat İttifakı’nın en önemli yeriydi. İttifakın tüm meselelerinin kararlaştırıldığı yer, 'Beyin' idi. Dış uzaya ve farklı boyutlara dağılmış, savaş yürüten 'Ulu Kanatlar', bu dikilen taşlar (boyutlu taş plakalar) aracılığıyla gerçek zamanlı olarak iletişim kurabilmişti. Her taş levha bir adet Ulu Kanat’ı temsil ediyordu.

 

Her gün kum tanelerinden çok daha fazla konuya karar veriyorlardı. Savaş kozmik ölçekte ilerlerken en büyük komite olan 'Beyin' tarafından kararlaştırılması gereken sayısız konu vardı. Her karar gezegenlerin ve tüm türlerin kaderine karar verecekti.

 

Boyutlu taş plakaya erişen Ulu Kanatlardan biri--

 

[Dünya... Son toplantımızda bir ilerleme değerlendirmesi başlatmaya karar versek de hâlâ bu konuda karamsarım. En düşük rütbeli savaşçılar olsalar da Sarf Malzemesi kararından kurtuldukları anda ittifak yasalarıyla korunacaklar. Bizim üyemiz olacaklar. Nitelikleri olup olmadığı konusunda endişeliyim... Değerlendirmeyi büyük bir tarafsızlıkla yapmak zorundayız.]

 

Yanıt yoktu. Ulu Kanatlar, tüm insan nüfusunun günlük konuşmalarını bir göz açıp kapayıncaya kadar işleme yeteneğine sahipti. Eğer farklı bir fikirleri olursa bu süre içinde 1.000 farklı sebeple çürütebilirlerdi. Bu özellik nedeniyle, anlık sessizlik bir anlaşma olarak ele alındı.

 

'Tarafsız değerlendirme' önerisi oy birliğiyle kabul edildi.

 

Başka bir Ulu Kanat önerdi.

 

[Yeni asker eğitimi sırasında, serbest istatistik dünyalıların kendi güvenliklerini sürdürdükleri ve türlerini kötü etkileyecek birçok vaka olduğu değerlendirildi. Ancak savaşma yetenekleri kötü değil. Dünya temsilcilerinin, merkez olarak egemenlerle, mükemmel sonuçlar ortaya koydukları birkaç örnek var. Yeteneklerinin sınırlarını ve potansiyellerini değerlendirmeye odaklanmamız gerekiyor gibi görünüyor. 'İkilem']

 

Yine hiç cevap yoktu.

 

Karar verildi. Değerlendirme 'tarafsız' ve değerlendirme yöntemi 'İkilem' olacaktı.

 

Bu sadece 0,01 saniyeden daha kısa sürmüştü. Dünya'nın kaderine, Seul'den Busan'a ulaşmak için saniyede 7 kez dünyayı dolaşabilen ışık hızıyla karar verildi.

 

***

 

Dünyadaki günlük yaşam parçalanmıştı.

 

Gerçeklik ve hakikatsizlik günlük yaşam ve günlük olmayan yaşam, savaş ve barış parçaları birbirleriyle karışmadan ilerliyordu. İnsanların deneyimleri ve dünyaya bakış açıları birbirinden çok farklıydı.

Boşluk, Güney Koreli bir askerin mola verirken hissettiği garipliğe benziyordu. Kuzey Kore'nin provokasyonu nedeniyle aniden molaları ve gece ayrıcalıklarının kesilmesi, bütün geceyi tam askeri donanımlı bir arabada geçirdikleri, sonunda tatili olduğunda Noel için heyecanlı çiftlerle dolu sokaklarda yürüyen bir askerin hissettiği tuhaf bir hisse benziyordu. Hayır, bunun yüz katı daha uygun olurdu.

 

Dünya bu noktaya gelmiş olsa da,

 

Kuşkusuz dünden hiçbir farkı olmadan hayatlarına devam eden insanlar vardı. Sıradanlaşan sömürgeciler, şirketlerin iflasları ve ortak çatışmalara tanık olmamışlardı; aileleri de güvendeydi... Hayatlarını böyle yaşayan birkaç şanslı insan vardı.

 

Sömürgeciler hiç durmadan ve yorulmadan savaştılar, ancak fazla mesai yapmaktan sıkılan ve hafta sonları uzanırken televizyon izlemekten zevk alan başkaları da vardı. Medya, düzensizliklerden kaçınmak için ciddi haberleri yayınlamıyordu... Dünya, evdekiler için rahattı. Dünyanın yıkıldığı uyarılarının her şey hakkında kötümser olanları kışkırttığını düşünüyorlardı. Eğer insanlar gerçekten yaşamayı denerse o zaman dünyanın oldukça güvenli ve yaşanabilir olduğunu düşünecekler ve böylece günlük yaşamlarına devam edeceklerine inanıyorlardı.

 

Onlar için Alexei'nin Youtube videosu aşırı agresif bir teşvik videosuydu. Bu videoda Vahşi Savaşçı Egemen Choi Hyuk ve uzaylı yapay zeka Naro arasında bir konuşma vardı.

 

Choi Hyuk: Yani... Bütün bunlar boyutlar arasındaki bir savaş mı?

 

Naro: Evet. Canavarlar bizim evrenimizden değil. Farklı bir evrenden geliyorlar, yani başka bir boyuttan geçen varlıklar. Doğuştan gelen ‘karma-cıların’ bizimkiyle karışması mümkün değil. Tüm karmalılarımızı yok etmek için hareket ediyorlar. Konuşmak ve uzlaşmak imkânsız.

 

Choi Hyuk: ‘Karma-cıl’?

 

Naro: Evrenimizde yaşayan zeki varlıkların her birinin kendi görünüşü ve fizyolojik işlevi var. Bununla birlikte bir benzerlik de var. Biriktirdiğimiz intikam, başka bir deyişle karmamız aynı şeylerdir. Mutluluk, öfke, üzüntü, sevinç, aşk, nefret ve arzu... Dünya enerjisinin bu duygularla birikmesi, intikam veya karma olarak adlandırdığımız şey aynı. Bu yüzden türlerimiz arasındaki büyük farklılıklara rağmen evrenimizdeki akıllı yaşam formlarını ‘karma-cıl’ olarak genelleyebiliyoruz.

 

Choi Hyuk: Fakat canavarlar bizden farklı mı?

 

Naro: Evet. Bu yüzden ‘karma-cılların’ ve canavarların bir arada var olması imkânsız. Ayrıca... Savaşın durumu en başından beri iyi değildi. Bu nedenle ‘naro-cular’ izole edildi ve imha edildi. İttifak bize sırtını dönmüştü.

 

Choi Hyuk: İttifak? Alevli Kanat İttifakı?

 

Naro: Onların adı bu mu artık? Evet. Evrenimizdeki en gelişmiş türlerin ittifakı. Savaştan önce birbirleri arasında ticaret yaptılar ancak savaş başladığında ortak eylemde bulunmak için bir ittifak kurdular. İttifak üyeleri birbirlerine yardım etme sözü verdiler... ‘Naro-cular’ eninde sonunda atıldı ve imha edildi... Savaşın ilerlemesi büyük olasılıkla çok iyi değildi. Aslında, ‘naro-cular’  gibi boyutsal boşluğa kaçan türlerde kademeli bir artış oldu.

 

Choi Hyuk: Bu sefer Seongbuk’u yutan ‘naro-cul’ toprakları gibi mi?

 

Naro: Doğru. Boyutsal boşlukta kaldılar ve umutsuzca kurtarma sinyalleri gönderdiler ancak ittifak genelde sessiz kalmıştı. Büyük olasılıkla riske değmeyeceğini düşündüler. ‘Naro-cuların’ durumundan ileri bilimsel teknolojiye sahip olsak da... İttifak içinde bu tür bir teknoloji yaygındı. Savaşta da pek kullanışlı değillerdi.

 

Choi Hyuk: Bu yüzden mi B rütbe olmana rağmen çok değerli olmadığını söylediler…

 

Naro: Öyle mi söylediler? Evet, doğru. Onların bakış açısından öyleyimdir. Ancak, dünyalılara çok yardımcı olabilirim. Dünya’daki durumun çok iyi olmadığının farkındasınız, değil mi?

 

Choi Hyuk: Detayları açıkla.

 

Naro: ‘Naro-cuların’ değersiz olduğunu düşündükleri araziyi gönderdiklerini buradan anlayabilirsiniz. Boyutsal iletim için gerekli olan enerjiyi temin etme yöntemi şöyledir. Dünyayı ve enerji elde etmek için burada yaşayan insanların karmalarını ayırdılar.

 

Choi Hyuk: Seongbuk Bölgesi… Ayrıldı mı?

 

Naro: Evet. Ancak Dünya'da boyutsal iletim için birkaç yedek alan var. Seul'de bile iki yer var: Mapo ve Kangdong Bölgesi. Dünya topraklarından ödün vermek pahasına boyutsal iletim girişiminde bulunacaklar. Burada iletilen boyutsal toprakların hepsi ittifakın ilgisini çekmeyecek. Beklenen değer düşükken takip edecek canavarların riski büyük. Tamamen imha edilmiş bir toprak bulaşabilir. Dünya bu olumsuzluğun sonuçlarına katlanıyor.

 

Choi Hyuk: Neden… İttifak bunu yapıyor?

 

Naro: İki sebep var. İttifakın gözden kaçırdığı herhangi bir miras olup olmadığını kontrol etmek için... Ve ayrıca, gezegenin son intikamını içeren toprağın çok fazla karması var. Bunu elde ederlerse yararlanırlar. Atabilecekleri kart olan Dünya riske maruz kalır ve ittifak direkt her şeyi alır. Hatta son ‘naro-culun’ ölünce bıraktığı karmasının boyutsal iletimle bir yerde kaybolduğunu gözlemledim. Büyük olasılıkla ittifak aldı.

 

Choi Hyuk: Bu hiç adil değil. Dünya atılabilecek bir kart mı yani?

 

Naro: Evet. Sorun dirilen karma dünyalıların nereden geldiği. Gözlemlediğim kadarıyla karma gezegenin kendisinden çıkarılıyor. Daha fazla insan dirildikçe Dünya’nın sonu yaklaşıyor. Tüm karmasını harcayan gezegenler için geriye kalan tek şey mahvolmak. Dünya zaten bu noktada. Yani Dünya... İttifak için bir tür çöplük. Boyutsal boşlukta yüzen mahvolmuş türlerin mirasını getiriyorlar, açıyorlar, her şeyi alıyorlar ve sonra atıyorlar...

 

Choi Hyuk: ... O zaman kolonileştirme bizim tek yolumuz mu?

 

Naro: Evet. Dünya 3 yıl içinde yok olacak. İnsanlığın yeni bir gezegeni kolonize etmekten başka seçeneği yok. Ben, Naro, karmaları korumak ve canavarlara karşı çıkmak için ‘naro-cullar’ tarafından yaratılan son miras, bu yolculuğa katılacağım.

 

Konuşma orada sona erdi. Kamera uzaklaştı ve sonunda Seul'ün üzerinde duran muazzam uzay gemisini çekti. Çok geçmeden Alexei'nin yüzü gözüktü.

 

“Dünyanın kaderinize karar vermesine izin vermeyin. Lütfen güçlenin. Geri dönüşü yok. Kendi hayatınızı korumalısınız. Şu andan itibaren karşılaşacağımız düşmanlar, muazzam uzay gemisinin hiçbir şey yapamayacağı canavarlardır. Onlarla yüzleşmek için tek yöntem, 'karma'. Dirilmek. Eğer bir dirilen değilseniz lütfen hemen kolonileştirilmiş bir ülkeye gidin ve bir uyanık olun. Dirilenseniz eğer, etrafınızdakileri diriltin ve kendi büyümeniz için yoğun bir şekilde savaşın. Savaşmaktan korkmayın. Eğer hayatınızı ortaya koyarsanız ve savaşırsanız şüphesiz yanınızda savaşan Vahşi Savaşçılar olacaktır. ... Son geliyor.”

 

Video böyle bitmişti.

 

Bazıları Alexei'nin videosuna olumlu tepki göstermişti.

 

“Vay be... Bir uzay gemisi!”

 

“Hadi gidelim. Nasıl olsa öleceksek canımızı ortaya koyarak savaşalım!”

Uygun bir işi veya ailesi olmayan ve sadece kanı kaynayan gençler, Vahşi Savaşçılara katıldı. Tabii ki, elitizmi savunanlar Vahşi Savaşçılara resmi olarak katılamasalar da Vahşi Savaşçıların şehri Barhaloleun'a girdikten sonra dirilen insan sayısı önemli ölçüde arttı.

 

Ancak, çoğunluk olumsuz tepki gösterdi.

 

“Bakınca bile kurgu olduğu anlaşılıyor. Uzaylı bir yapay zekanın Korece konuşabilmesi mantıklı mı? Şakaya bak sen.”

 

Naro ilk gece Korece konuşma seviyesine ulaşmıştı ancak birçok insan yabancı bir yapay zekanın yeteneklerini hafife alıyordu.

 

“Uzay gemisinin sadece orada durduğunu söylüyorlar. Aslında o kadar da şaşırtıcı olmayabilir.”

 

“Rahatsızlığı arttırmaktaki amaçları nedir?”

 

“Herkesin savaşmasına gerek yok. Onları arkalarından desteklemeleri için insanlara ihtiyacı var, değil mi?”

 

“Bu adamların çok köklü olduğunu duydum.”

 

Tehlikeyi tehlike olarak kabul etmek istemeyen birçok kişi vardı. Güvenlik arzusu o kadar güçlüydü ki bariz değişiklikleri ve kanıtları reddetmelerini sağlıyordu.

 

Dirilenler pek farklı değildi.

 

“Vahşi Savaşçı Egemen'in bir ton insanı öldürdüğünü duydum?”

 

“Evet. Görünüşe göre Kore ordusunda çok sayıda kayıp var. İç çatışma da var diyorlar.”

 

“Sadece bu da değil, diğer güçler tarafından gönderilen izciler arasındaki kayıpların da büyük olduğunu söylüyorlar. Ruh hali hiç iyi değil.”

 

“Bu, kavganın patlak vereceği bir durumdu... Ancak bu uzay gemisi ortaya çıktığı için baş ağrısı yaşıyorlar. Gözlerine mi gireceklerine yoksa psikolojik savaşa mı katılacaklarına karar veremiyorlar muhtemelen.”

 

“Vahşi Savaşçılar bu kez kafalarını iyi kullandılar. Düşmanlarımızın canavarlar olduğunu söyleyerek sorunu tersine çevirdiler. Canavarlarla savaşırken ön tarafta duracaklarmış gibi gösteriliyor.”

 

“Aynen, değil mi? Sadece kavgada iyi olduklarını sanıyordum ama aynı zamanda iyi siyasi hileleri bile var.”

 

Vahşi Savaşçıların iddialarının samimiyetinden bile şüpheleniyorlardı.

 

Tabii ki, aralarında bir istisna vardı. Çok büyük bir istisna.

 

“Ha? Denge Egemeni Richard, Vahşi Savaşçı Egemenini desteklediğini açıkladı!”

 

Adına layık, dünyanın en etkili egemenlerinden biri olan Richard, Choi Hyuk'u açıkça destekliyordu. Sadece kelimelerle değildi. Grubunda bulunan aktif Lao Ban'ın müritlerini izleyen ve halka açık bir şekilde direnerek desteğini açıkça gösterdi. Daha sonra yeni dirilenlerin büyük çaplı alımını da başlattılar.

 

Richard bu şekilde davrandığında, diğer egemenlerin zihinleri daha da karmaşıklaştı.

 

Bir gün, bireysel düşünceleri ve pozisyonları ile ayrılırken ilerleme değerlendirmesi başlamıştı. Sınıfta görünen ring gibi aniden bir duyuru ortaya çıktı.

 

______

 

[İlk İlerleme Değerlendirmesi – İkilem]

 

Dragonic'teki canavarlar, istilacıların ‘dünyalıların’ farkında. Canavarlar bu bilgiyi bir iletim üssünden merkeze göndermeyi planlıyorlar. Bu bilgileri göndermeden önce röle tabanını imha edin.

 

Zaman çerçevesi içinde röle tabanını yok edemiyorsanız dirilmeyen popülasyonun 5’te 1’i boyutsal bir darbe yapmak için feda edilecek. Röle tabanı yok edilecek ancak seçilen dirilmeyenler ölecek.

 

Bu göreve katılım zorunlu değil. Seçme hakkına sahipsiniz. 10 saniyeniz var.

 

1.Röle tabanını yok etmek. (Dirilmeyenler karmayı hemen uyandıracak.)

2.Gitmemek.

 

_______

 

Bir kişinin dirilen ya da dirilmeyen olması önemli değildi hepsi aynı görevi almıştı.

 

Basit bir seçimdi.

 

Gitmek mi? Kalmak mı?

 

Gideceklerse hayatlarını ortaya koyacaklardı. Fakat dirilmeyenlerin 5’te 1’inin kurban edilişini önleme şansına sahip olacaklardı.

 

Gitmeyeceklerse dirilmeyenleri feda etme şansı artacak. Ancak gitmek için seçilenler başarılı olursa rahatça ve güvenle yaşayabilirlerdi.

 

Basit ama acımasız bir seçimdi.

 

{1} Lotte World Kulesi 554 metre boyunda.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr