Bölüm 45: Kolonileştirme (2)

avatar
2466 4

Sovereign of Judgment - Bölüm 45: Kolonileştirme (2)


Çevirmen: SnBurak

 

 

Neden bu kadar çok insan ölmek zorundaydı? Neden hepimiz Sarf Malzemesi (Ertelenmiş) Kararı almak zorundaydık?

 

“Çocukları kurtarmadığımız için olabilir.”

 

Lee Jinhee kasvetli bir sesle söyledi.

 

"Çocuklar hala hayatta olacak mı?”

 

Gökyüzüne bakarak yürüyordu. Hiç bulut olmayan temiz ve kuru bir bahar gökyüzüydü.

 

“Belki. Jung Minji söylememiş miydi? Bir sebebi olmalı. Belki yukarıdakiler her şeyi görmüştür. ‘Ah, ırklarının geleceğinden vazgeçtiler. Güzel. Sarf Malzemesi olacaksınız.”

 

Baek Seoin kasvetiyle meşguldü. Ancak, bu kelimeleri duyduğunda gözleri keskinleşmişti.

 

“Onlar kim de bizim eylemlerimizi yargılıyorlar? Ahhh… Çok rezilce!”

 

“Evet, işte bu sensin.”

 

Baek Seoin sırıttı ve başını Choi Hyuk’a çevirdi.

 

Choi Hyuk muazzam bir kürenin önünde duruyordu. Neredeyse 3 katlı olan küre koyu ve maviydi.

 

‘Portal.’

 

Kolonize etmek zorunda oldukları yeni topraklara giden bir portaldı.

 

Yeni toprakları keşfetme girişiminde bulunan ilk iki gün önce giden Çin'di. 15.000 kişi askere alınmıştı ve derhal yok edilmişti. Yeni topraklar çok riskliydi. Herkes daha fazla bilgi edinene kadar onu durdurmaya çalışmıştı ancak dinlememişti. Şimdi gitmenin bile çok geç olduğunu düşünüyordu.

 

Yeoido Parkı'nda 5,000 kişi toplanmıştı, aralarında çözüm ve umutsuzluğun bir karışımı vardı. Burada toplananlar iki kategoriden oluşuyordu, ya sağlam bir iradeye ve inanca sahiplerdi ya da zaten dünyadan vazgeçmişlerdi. Her iki taraf da yarı deliydi. Onlar deli olmasaydı bu pervasız meydan girişimi için gelmezlerdi.

 

Choi Hyuk onlara yeni topraklara meydan okuyacağını söylediğinde ve diğerlerinden ona güçlerini vermelerini istediğinde, herkes karşı çıktı. On Binlerin Liderleri ve Yüzlerin Liderlerinin çoğu reddetti.

 

Choi Hyuk onlara Dev Ork Karik'in egemenlere söylediği sözleri hatırlattı. Karik'in sözleri zaten çeşitli kaynaklar tarafından sızdırılmıştı ve hatta gazetelerde basılmıştı.

 

[İki göreviniz var. Güçlenin. Ve kolonileştirin. 5 yıl mühletiniz var.]

 

Choi Hyuk, Karik’in açıklamasını kullandı ve söyledi.

 

“Bunu mümkün olduğunca hızlı yapmamız gerekiyor. Kaderimizi Sarf Malzemesi olarak değiştirmeliyiz. Bu lanet görevleri yapmazsak 4’te 1 dönüş oranıyla tamamlamak zorunda kalacağız.”

 

Lider Cha Taeshik sağlam bir argüman ile cevap verdi.

 

“Haklısın. Fakat ‘acele işe şeytan karışır’ diye bir atasözü var, değil mi? Çin ile aynı kaderi paylaşırsak ve yok edilirsek daha da zorlaşacak. Şu anda içeri girmek çok tehlikeli.”

 

Choi Hyuk, Lider Cha Taeshik’in sözlerini başıyla onayladı. Haklıydı. Ancak şimdi geri çekilirlerse kimse bitiremeyecekti.

 

‘Tehlikeli mi?’

 

Zaten tehlikeliydi. Dünya çoktan bir krizle karşı karşıyaydı. Makul argümanı istikrarlı bir ortamda doğru yöntemdi. Ancak, krizlerde büyük başarılara ihtiyaç vardı.

 

Egemenlikler ve takipçileri ilk kolonizasyona katılabilecek tek kişilerdi. Yani, destek olmadığı durumda Choi Hyuk zaten kendi başına gitmeyi planlıyordu. Ancak bu kararlılıkla hareket ettiğinde tepki veren güçler vardı. Onlar Bae Jinman ve Ryu Hyunsung'du.

 

“Bu çok sinir bozucu.”

 

On Binlerin Lideri ve bir Muhafız olan Bae Jinman, Choi Hyuk'un yanında konuşmaya başladı.

 

“Dün gece hiç uyuyamadım bile.”

 

Unvanı Şövalye Kaptanı’ndan On Binlerin Lideri’ne değişen Ryu Hyunsung gözünü ovuştururken yanıtladı.

 

Bae Jinman ve Ryu Hyunsung birliklerini getirmişti ve Choi Hyuk'un tarafına geçmişti. Her ikisi de on bin üyeyle dolu etkili liderlerdi. Son görevden sonra, Bae Jinman ve Ryu Hyunsung sırasıyla dört bin ve üç bin üyeyle geri dönmüştü. Ortalama dönme oranının 4’te 1’in altında olduğu göz önüne alındığında oldukça önemli bir sayıydı. Yine de ikisinin de kalbi kırıktı. Katlandıkları kayıplar, geri dönüş oranlarının nispeten yüksek olması nedeniyle teselli edilemeyecek kadar büyüktü. Tanıdıkları her üç kişiden ikisi ölmüştü.

 

Herkes benzer koşullar yaşıyor olmasına rağmen Choi Hyuk harekete geçtiğinde tepki gösterenler sadece o ikisiydi. ‘Kaderimizi Sarf Malzemesi olarak değiştirmeliyiz,’ cümlesini duyduktan sonra kalplerinin attıklarını söylemişlerdi.

 

Choi Hyuk'un yanına sığınmayı planladıklarını açıkladıklarında komutalarındaki üyelerin yarısı karşı çıkmış ve ayrılmıştı. Choi Hyuk'un yanına yaklaşık 3.400 kişi katılmıştı.

 

Bunların yanı sıra son görevin son etkilerinden muzdarip olan ve ölmek isteyen 1.600 deli, şahsen Choi Hyuk'a hayran olduklarını söyleyerek gelmişti ve toplamda 5.000 kişi olmuşlardı.

 

Choi Hyuk'un müritleri hızla 3'ten 5.000 kişiye yükselmişti. Elbette sınırlı bir süre için askere alınan müritlerdi. Kolonileşmeyi bitirir bitirmez ayrılmaları muhtemeldi.

 

Ayrıca, egemenler ve müritleri arasındaki ilişkilerde herhangi bir zihinsel veya fiziksel kısıtlama olmadığı için bu insanları hareket ettirebilmesinin tek yolu tamamen liderlikti. Bu Choi Hyuk’un çok emin olmadığı bir alandı.

 

Choi Hyuk birliklerine baktı. O askerler üzerinde tam komutayı Bae Jinman ve Ryu Hyunsung’a bırakmıştı. Bae Jinman, savaş alanını arkadan koordine ederken ulusal bir kılıç sporcusu olarak yüksek bir dövüş kabiliyetine sahip olan Ryu Hyunsung, taarruzu yönetecekti. Choi Hyuk'un tek başına hareket etmesi daha kolay olduğu için Baek Seoin ve diğer müritleri de Ryu Hyunsung'un komutasına atanmıştı.

 

“O zaman, gidelim.”

 

Choi Hyuk mavi küreye en ufak bir tereddüt bile etmeden girdi.

 

[Portal kullanarak 100 görev puanı azaldı.]

 

Bir görevi tamamlamanın temel ödülü olan 100 puan bir giriş ücreti olarak harcanmıştı.

 

**

 

Portaldan geçme hissi, geçen seferki boyutsal ışınlanmadan çok daha rahattı. Hala biraz midesi bulanmasına rağmen çok da kötü değildi.

 

Gözlere sarılan portaldan gelen mavi ışık kolayca kaybolmamıştı. Sadece başını salladıktan ve gözlerini birkaç kez kırptıktan sonra yukarıdaki beyaz gökyüzünü görebildi. Karıştırılmış süt gibi dönen beyaz gökyüzünün altında tepelik bir bölge gözlerinin önünde uzanıyordu. Sadece birkaç ağacın yanı sıra kasvetli ve keskin kırmızı kayalar çeşitli yerleri kaplıyordu.

 

Çok geçmeden bir mesaj gözüktü.

 

------–

 

[Kolonize Topraklar-Spartoi[1] İlanı]

 

'Dragonic' canavarların istilası nedeniyle tükendi. Dragonic'in leşlerini kullanarak bir zamanlar egemen olan ırk, ev sahibi olarak yeni bir canavar olan spartoi ortaya çıktı. Bu bölge bir zamanlar geçmişte 'Barhaloleun' olarak biliniyordu ve büyük ejderhanın öldürüldüğü yere Barhaloleun Tepesi deniyordu. Barhaloleun Tepesi'nde yaşayan spartoi grubunu temizleyin. Belirli bir kapsamdan sonra spartoiyi algılayamazsanız bir portal etkinleştirilecektir.

 

------–

 

Burası onların bölgesi ve Choi Hyuk'un birlikleri işgalci olduğu sürece spartoinin nerede olduğu konusunda merak etmelerine kesinlikle gerek yoktu.

 

Bang, bang, bang!!

 

Tüm birlikler portaldan geçmeden önce bile büyülü bir bombardıman üzerlerine yağdı. Kırmızı kitleler onlara doğru uçtu ve birliklerinin ortasında patladı. İçlerinde bulunan güçlü enerji çevrelerini parçaladı ve askerler ya oracıkta öldü ya da kolları ve bacakları koptu. Her patlamaya ondan fazla asker yakalanmıştı.

 

“Ahhh!”

 

“Kolum… Kolum...!”

 

Geçtikleri anda karşılaştıkları güçlü saldırı insanları panik haline getirmişti.

 

Şimdi Çin birliklerinin nasıl yok edildiğini anlamışlardı. Bae Jinman olmasaydı onlar da ezici bir darbe alırdı.

 

[Kalkın!]

 

Cesaretlerini ve dayanışma duygularını arttıran bir etki alanı. Bae Jinman'ın sıcak karması onları sakinleştirdi ve iradelerini artırdı.

 

“Orası!”

 

Uyuşukluklarını üstünden atan insanlar sayesinde düşmanın yerini hızlı bir şekilde bulabildiler. Spartoi, portal konumlarıyla tepelik bölgenin başlangıcı arasında duran bir tepenin üstünde toplanmıştı.

 

Bir ellerinde kılıçlar, diğerinde kalkanlar ve arkalarından gelen kuyruklar ile dik durdular. Vücutları robot gibi açılıydı ve hafif kırmızı bir renk tonu ile seramik gibi parlak görünüyordu.

 

Toplamda 200 civarındalardı. Aralarında 180’i ağır silahlıydı, onlarla karşı karşıya kaldıklarında ayakta duruyorlardı. Öndeki 180, arkadaki 20'ten farklı görünüyordu. Öndekilerin eski LEGO figürleri gibi yuvarlak kafaları vardı ve arkadakilerin ejderhalarınkine benzer uzun kafaları vardı. Choi Hyuk'un birliklerine ağızlarından uçan kırmızı karma topları attılar. Choi Hyuk'un birliklerine ağızlarından uçan kırmızı karma topları vurdular.

 

Bang! Bang!

 

Enerji her patladığında mermilerle tamamen nüfuz etmeyen dirilenlerin bedenleri parçalara ayrıldı.

 

"Demir Savunma!”

 

Baek Seoin yeteneğini aktive etti ve portalı hedef alan bir karma top mermisini ele geçirdi. Baek Seoin'in kalkanı karma ile parladı.

 

Baaang!

 

3 adım geri gitmesine rağmen engellemede başarılı oldu. Portaldan yeni geçen sersemlemiş askerleri kurtarabilmişti.

 

“Çabuk, çabuk! Koşun!”

 

Baek Seoin yeni gelen askerlere emir verdi.

 

Baang! Baang! Baang!

 

Kalkanının üstünde üç top patladı.

 

Baek Seoin yere yuvarlanırken kan fışkırdı.

 

“1. Ekip, 2. Ekip! Önde! Kalkan becerilerinizi etkinleştirin!”

 

Baek Seoin'in onlar için kazandığı zamanı kullanırken Bae Jinman'ın emirleri duyuldu. 1. Ekip’in kalkan sahipleri portalı engellerken 2. Ekip bir toplanma alanı oluşturdu.

 

Başlarının üstünde uçan bazı gülleler olduğu için kalkan sahiplerinin onları engellemek için zıplayacakları anlar vardı. Her bir patlama duyduklarında ya kalkanlarını gökyüzüne kaldırıyorlardı ya da yere eğiyorlardı.

 

“Bu şekilde uzun süre dayanamayız.”

 

Bae Jinman sert bir yüz ifadesiyle söyledi. Daha da kötüsü 5000 askerin hala geçmemesiydi. Belki 2000 kişi anca gelmişti?

 

“Daha fazlasının gelm­­­esini beklersek yok olabiliriz... Ancak şimdi taarruza geçersek kemiklerimizi teşhis edebileceklerini sanmıyorum.”

 

Ryu Hyunsung sıkıntılı bir ifadeyle baktı.

 

Choi Hyuk onlara çözüm fikri­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­yle geleceğim.

 

“Ben onların dikkatini dağıtacağım, bir fırsatını bulup taarruza geçin.”

 

Yırtıcı Bıçağını bir kez vurdu ve hemen tepeye doğru koştu.

 

“Gerçekten...!”

 

Ona engel olmaya fırsatları bile olmamıştı.

 

Choi Hyuk çoktan ileri gitmişti.

 

Dikdörtgen bir formasyonda olan spartoi bakışlarını Choi Hyuk'a çevirdi.

 

Pat! Pat!

 

Her zıpladığında Choi Hyuk mesafeyi on metreden fazla kapatacaktı. Belli bir yere yaklaştığı sürece böyleydi.

 

“Krrrereeek! Kiriik! Kik!”

 

Sert, robotik ve duygusuz spartoi kötü bir şekilde sırıttı. Sanki yüzlerinin bir kısmı kesilmiş gibiydi. Hiç düşünmediği kısım, sırıttığı sırada zifiri karanlığı ortaya çıkaran açık bir ağıdı. Kesinlikle bir canavar ırkıydı.

 

Kuaaah!

 

Ejderha başlı Spartoi Choi Hyuk'u hedef aldı ve üzerine karma gülleler gönderdi.

 

‘Yani karma böyle de mi kullanılabiliyor?’

 

Denemeye cesaret edemese de şu anda not almaya karar vermişti. Görüş açısı düşen karma gülleleriyle dolduğunda kırmızıya dönmeye başladı.

 

"Yüksek Hızlı Hareket.”

 

Karmayı uzattı, cephede bir spartoi yakaladı ve çekti. Ping! Karma gülleleri onun arkasına düştü.

 

Gördüğü manzara anında değişti. Yaklaşırken duvar gibi bir spartoi gördü. Büyüktü. 3 metre boyundaydı. Dişlerle silahlanmıştı.

 

Hış!

 

Yüksek Hızlı Hareket’ini takip edemeyen spartoi figürüne genişletilmiş bir karma bıçağı salladı.

 

Pacak!

 

Bununla birlikte, bir karma bıçağı ile sarılmış Yırtıcı Bıçağı zırhında durdu. Derin bir göçük olmasına rağmen onu kesememişti.

 

‘Ne?’

 

Ancak o zaman Spartoi, Choi Hyuk'a kilitlendi. Zifiri siyah bir aura, iğrenç bir şekilde açılan ağzından akarken bıçağını çılgınca salladı.

 

‘Zayıf?’

 

Yıkım Ejderhası, Keholeun ve Keushisuit'in engelleyemediği karma bıçağını hiçbir şey olmamış gibi engelleyebilse de saldırı yetenekleri gülünç derecede düşüktü. 1 yıldızlı sahtekarlardan daha iyiydiler ancak çoğu 2 yıldızlı canavarın yeteneklerine kıyasla hala eksiklerdi. Onların saldırıları Choi Hyuk’u korkutamamıştı ancak sorun onun yolunu bloke ederken arkadaki ejderha başlı spartoinin karma gülleleriyle onu bombardıman etmesiydi.

 

Bababaang!

 

Saldırı öncekilerden farklıydı. Belki de çok yaklaştığı içindi ama onları bomba gibi patlatmak yerine ona makineli tüfek gibi ateş etmeye başlamışlardı.

 

‘...Kahretsin!’

 

Etrafına karma bir bariyer sardı. Önden ona doğru kırmızı karma mermi ateş aldı ve onun her iki tarafını da sıyırdı. İnanılmaz bir baskı da yukarıdan ona doğru geldi.

 

“Grrk!”

 

Ayakları yere değdi. Vücudu yerde yuvarlandı. Karma oklar onun üzerinde uçtu. O kaybolurken Choi Hyuk'un figürü kırmızı bir toz bulutu ile kaplıydı.

 

“Lider Choi Hyuk!”

 

Ryu Hyunsung ne yapacağından emin olmayarak bağırdı. Onların dikkatini dağıtacağını söyledikten sonra yenilmiş miydi?

 

Baek Seoin omzuna dokundu.

 

“Neden taarruza geçmiyorsun? Liderim sana zaman kazandırmadı mı?”

 

Ryu Hyunsung boş boş Baek Seoin'in yüzüne baktı. Yüzünde Choi Hyuk için tek bir endişe izi bulamadı. ‘Ciddi mi bu?’

 

Şüphe etti ancak Choi Hyuk'un müritlerinin tepkileri her zamanki gibiydi.

 

“Ah! Çabucak!”

 

“Ah kahretsin! Bırak onu, ben önden gideceğim! Gidelim! Hadi!”

 

Baek Seoin seslendi ama Lee Jinhee önce taarruza geçmeye karar verdi ve yanında Chu Youngjin’i getirdi.

 

Ryu Hyunsung farkında olmadan onların hızına yetişmişti ve bir emir verdi.

 

“Tüm üyeler! Bölünün! Taarruz!”

 

Varır varmaz hırpalanan askerler garip taarruzlarına başladılar.

 

[1] Spartoi – Yunan mitolojisi, Cadmus tarafından ekilen ejderhanın dişlerinden fırlayan efsanevi insanlar.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr