Bölüm 43: Tüketim Malzemeleri (6)

avatar
3277 2

Sovereign of Judgment - Bölüm 43: Tüketim Malzemeleri (6)


Çevirmen: Behiko

Editör: ÇHY

 

Swoosh!

 

Avcı Kılıcı, Keushisuit'in kanını saniyede 1 litre olacak şekilde emdi. Hayattayken, çok emilmemesi için karması kanın akışını durdurdu, fakat karması vücuduna dağıldığı için kılıcını daha fazla kullanmaktan sakınmasına gerek yoktu.

 

‘'Hooo...''

 

Choi Hyuk rahatladı. Avcı Kılıcı'ndan emilen kan {Kan Emici} gücü ona yineleyici bir kuvvet olarak geri geldi. Gerilmiş gibi hissettiren yoğun karma iyici gerildi ve yaraları iyileşti. Hani dudakların kuruyup çatlar ve su içtiğinde hissettiğin o ferahlatıcı duygu gibiydi.

 

Kanı hunharca içmekte olan Avcı Kılıcı, kırmızılaştı ve sessizleşti. Cesette hâlâ kan vardı ancak, sanki içi hâlâ kanla dopdolu gibiydi.

 

——————–

 

{Obur Avcı Kılıcı}

 

Rütbe: C (Eşsiz, Büyüme tipi)

 

Keskin ve sağlam. Güçlü düşmanlardan ne kadar çok kan emilirse, kılıç daha da güçlenir.

 

Kan Emilimi: Düşmanların kanını emerek kılıcı kullanan kişinin karmasını doldur ve yaraları iyileştirir. Saniye başı 1 litre kan emebilir.

 

Dayanıklılık: 9,173/10,000

 

Evrim: 3/100

 

——————–

 

Önceden, büyümek için cesedin tümünü yemesi gerekirken şimdi ise öldürmesi yetiyordu. Sanki D rütbesinde C rütbesine geçerken etkisi de artmıştı. Evrim istatistiği 3 idi. Şu ana kadar 3 kişi öldürmüştü; Yıkım Ejderi, Keholeun, Keushisuit.

 

 Keushisuit'in cesedini ve ekipmanlarını el çantasına koydu.

 

 Sisli hava ona yaklaşırken Choi Hyuk, nefesleniyordu.

 

 "İlk, Şafak Şimşeği ve şimdi ise Geyik Boynuzu Mükkemelsin ya."

 

 Bir uzaylı. Fakat Korece'yi akıcı konuşuyordu. Figürü dalgalanan ışık ve ısı kümesindendi ki onu tam olarak göremiyordu. Fakat anlayabiliyordu ki, O bir dişiydi, ve ismi 'Alev Yağmuru' idi. Sanki bu olguyu hep biliyormuş gibiydi.

 

 "... Garip."

 

 Ona yaklaşışını hissedemedi bile. Beyaz aurasını (İyi Niyet) yayıyordu, ama Choi Hyuk gardını bırakmamakta kararlıydı. Avcı Kılıcı'nı onun olduğu yöne doğrulttu.

 

 "Amacın nedir?"

 

 ''Sadece... Bir selamlama."

 

 Choi Hyuk ölçüsüz bir şekilde konuşunca mavi alev daha da coştu ve o da ihtiyatsızca cevapladı.

 

ÇN: Burada 'reserve' kelimesi kullanılmıştı. Burada demek istediğim ihtiyat, lafını ölçmeden konuşmadır.

 

 'Alev Yağmuru'nun bu tutumu ona garip geldi. Şu ana kadar karşılaştığı tüm düşük rütbeli savaşçılar düşman ve çılgındı, ama kız arkadaş canlısıydı ve hiç gerginlik hissiyatı yoktu.

 

Ona sessizce bakarken vücudunu saran alevleri şaşırtıcı bir şekilde insana benzeyen suratını göstermek için kaldırdı.

 

 "Öyle bakma. Diğer görevde tekrar karşılaşabiliriz."

 

"...Yine karşılacak mıyız?"

 

 ‘'Her zaman değil. Genelde yakınlardaki gezegenlere ve bizimle aynı güçte olan insanlara yollanırız. Tabi sık sık görüştüğüm arkadaşlarım da var."

 

 "Pek de arkadaş olacak kadar değerli değiller herhalde.''

 

 Diğerlerini katletmekte olan etrafındaki en düşük rütbeli canavarlara baktı. İzleyen ve savaşı terk etmiş olanlar vardı fakat yaklaşık 30 kadar savaşçı ortalığı yerle bir etmekteydi.

 

 "Eğer hedefini yenersen sana görev puanı verirler. Böyle ki diğerleri seninle savaşmayı göze alamazlar."

 

 Bunu acı dolu bir sözle söylemişti. Sesi o kadar insancıl bir duyguyla geliyordu ki, onun uzaylı olduğunu fark etmek çok güçtü.

 

 "Hedefini yenersen daha yüksek puan mı verirler? Peki neden bana saldırıyorlar? Peki ya bizi inceleyenler?"

 

Onlar durumu inceliyorlar. Çıldıranlar genelde daha güçlüdür. Ve sen de onların tatlı avısın. En azından öyle gözüküyorsun. Başlangıçta 3-yıldızlı intikamı almış gibi gözüküyorsun ama istatistiklerinin kalanı düşük göürünüyor. Eğer fazla intikamla öldürürken daha fazla karma elde edersin... Bu demek oluyor ki, tatlı av gibi gözükürsün.

 

Karma sisteminin belirli hesaplaması gerçekten güçtü ama prensipte basitti. Rakibinin toplam istatistiği veya intikamı ne kadar yüksekse, onları öldürdükten sonra o kadar karma kazanırsın. Bu hem uzaylılara hem de canavarlara uygulandı.

 

Demek oluyordu ki Keushisuit Choi Hyuk'u karma puanı için öldürmeyi planlıyordu.

 

"O zaman birbirimize arkadaşça davranmanın manası yok."

 

Aynı durumun içinde bulunmaları müttefik olmaları demek değildi. Bunun yerine, onları düşman olarak görmek daha iyiydi. Ezik göründüğün o an yutulacaksın.

 

Choi Hyuk, Alev Yağmuru'ndan bir adım uzaklaştı. İhtiyacı olan biligiyi almıştı. Onun arkadaşlığı Hyuk'a tehlikeli görünmüştü.

 

 "Öyle bakma. Herkesin zorlandığı bir durum var."

 

 O bu sözleri söylediğinde yüzündeki ifade acıklı bir hal aldı. Ancak, tatlı, beyaz ışık, yüzünü bir duvak gibi örtmüştü.

 

"Her neyse sonra görüşürüz. Canavarlar akın etmek üzere.''

 

Sanki sözleri bir işaretmiş gibi, yer sallanmaya başladı. Çırpınan kanat sesleri, kullakları tırmalıyordu. Düşman karargahının tam ortasındalardı. İşgalcileri def etmek için canavarlar her taraftan akın ediyordu. Etrafa bakılınca kozalar, ve asıl hedeflerin hepsi yok edilmişti.

 

Dönüş vaktiydi.

 

Alev Yağmuru dönüş kodunu aktif etmek için kafasını salladı ve ortadan kayboldu. Crunch. Crunch. Tüyler ürpertici bir şekilde boşluğa yutulup gözden kayboldu.

 

Choi Hyuk, takipçilerine baktı. Hâlâ Keken'le dövüşüyorlardı. Avantaj onlarda gibi gözüküyordu ama onun işini bitirecek silah gücü yoktu, aynı zamanda çok yavaş ilerliyorlardı. Keken, gözleri iyileşince onları bitirebileceğini düşündüğünden direnmeye devam etti.

 

Ancak, canavarların sesleri heryerden geliyordu ve çok gürültülüydü. Nihayet, ilk vazgeçen Keken'di.

 

 {Kodumun böcekleri! Bir dahakine sizi öldüreceğim!}

 

 Hışımla saldırdı fakat, Lee Jinhee de ona saldırdı.

 

 "Bir daha karşıma çıkma!"

 

Keken geri çekildi ve dönüş kodunu aktif etti. Görünüşe göre Lee Jinhee'nin dayanıklılığı azalmıştı ki onu kovalamadı.

 

Soluklanan Lee Jinhee, Baek Seoin ve Chu Youngjin'nin gözleri, onlara doğru yaklaşan Choi Hyuk'a döndü. Göz teması kurdukları anda Choi Hyuk kafasını salladı.

 

 'Herkes hayatta.'

 

İlginç bir rahatlama hissetti.

 

Sanki bir kabus gibi, görevler devam edecekti ve tehlike daha da artacaktı. Daha fazla dayanamazlarsa öleceklerdi.

 

Ölmemesi gerekenlerin öldüğü bir dünyaydı.Ve de öleceklerini hiç sanmayanların öldüğü bir dünya.

 

Dünün düşmanlarının dost olduğu, bugünün dostlarının düşman olduğu bir dünya.

 

Choi Hyuk, birinin kendi yoldaşı olması için gereken bir prensibi hatırladı.

 

'Kolayca ölmeyen insanlar.'

 

Dönüş kodlarını aktif eden takipçilerine baktı. Mutluydu.

 

Dönme vakti onun için de gelmişti. Dövüşten önce Keushisuit'in zamanlayıcısı ve dönüş kodunu çalmıştı.

 

 ‘'Dönün!''

 

Alçak sesle bağırdı, midesi ters dönüyordu adeta. Crunch. Crunch. Vücudu boşluğa düştü.

 

——————–

 

{Görev Puanı Hesaplanıyor}

 

Başlangıç Puanı: 100.

 

50'den fazla canavar öldürüldü. 100.

 

 Toplam 200 puan!

 

——————–

 

Sonradan öğrenmişti ama Baek Seoin, Lee Jinhee ve Chu Youngjin 'Öldürülen Hedef' ile bir 100 puan daha kazanmıştı. Toplam 300 puan. Canavarlarla dövüşmekle meşgul olup hedef yok etmeyen tek Choi Hyuk 200 puan kazanmıştı.

 

 Bu bilgiyi öğrendiğinde.

 

''Geyik Boynuzu... Kodumun piçi...''

 

Ağzını topladı.

 

***

 

Choi Hyuk ve Keushisuit savaşmaya başladığında Yüzbaşı Lee Kangjin kaçmıştı. Çünkü başıbos sallanmış bir kılıcın bile onu öldürebileceğini düşünmüştü. Iyileşme iksirinin gücü ile ezilmiş kolu iyileşmeye başlamıştı. Kolu göğüsündeydi, umutsuzca savaş alanında geziniyordu ki, koza bulmayı umuyordu.

 

''Yaşayacağım...''

 

Doğrulukla yaşamak istiyordu. Yaşamak ve daha güçlü olmak istedi.

 

Choi Hyuk ona bir sarsıntı gibiydi. Ona nasıl bakarsa baksın, Hyuk da kendisi gibi bir insandı. Fakat Choi Hyuk, Keushisuit ile başa baş gitmişti. Ona bir kabus gibiydi.

 

'Önceki görevde aynı olsa bile...'

 

Güçlüler gerçekten de güçlüydü. Belirli bir yerde hepsi karma alsaydı, aralarında cennet ile dünya farkı olurdu. Bazıları o kadar güçlüydü ki, onların insan olduğunu düşünmek biraz zordu. Önceden başka bir dünyadan bile olduklarını düşünmüştü.

 

Ama, şimdi çok farklıydı.

 

''Kodumun piçi...''

 

Kendinden nefret etmişti. Kendinden o kadar nefret etmişti ki, kendi kalbini ezip defalarca bıçak saplamak istemişti.

 

Güçsüzlüğünden ve başa çıkamamazlığından nefret ediyordu. Sadece Başçavuş Jang Sudong'a fırça atabilen, kendisini öldürmek istiyordu.

 

''Yaşayacağım... Ve daha da güçleneceğim...''

 

Gözü yırtılmak üzere olan bir kozaya ilişti. Çanaktaki küçük bir kraterin içindeydi ki daha yok edilmemişti.

 

İşte o anda.

 

Whiiiing!

 

Koza yırtılmaya başladı ve şiddetli bir rüzgar kozadan esti.

 

Pashashasha!

 

Ona en yakında olan bir uzaylı yere devrilmeden dört parçaya bölündü.

 

Jjijijik!

 

Jilet gibi keskin bacakları kozayı iyice yırttı ve figürü ortaya çıktı.

 

'Evrimi tamamlanmak üzere.'

 

Doğal olarak, durumu kavradı. Kozanın içinden diğerleri ile kıyaslanamaz bir aura hissetmişti. Onu yok etmek için toplanan uzaylıların tümü başka yönlere kaçıştı. Kıyımın ortasında olan savaşçı uzaylılar, kozanın karşısında gardlarını aldıklarında gerginliklerini saklayamadılar. Pervasızca yaklaşmayı düşünmediler bile. Bu canavarın ne kadar kudretli olduğunu gösteriyordu, ki o da evrimini tamamlamak üzerindeydi.

 

Yine de, Yüzbaşı Lee Kangjin geri adım atmadı.

 

 ''Kelokok! Shih!''

 

 Çığlık atan uzaylıların yanından geçti.

 

 Thump! Thump!

 

Ve titreşmekte olan kozaya doğru koştu. Neyse ki, sert rüzgar sadece başta esmişti ki, kesilmekten kurtulmuştu ve böylece kozaya yaklaşabilmişti.

 

ÇN: Az önceki şiddetli rüzgar bir uzaylıyı 4 parçaya ayırmıştı.

 

Bunun yerine, kozadan dışarı sarkmış, jilet keskinliğindeki bacak onu hedef aldı ve savuruldu. Eğildi ve saldırıyı savuşturmak için sol ayağını kaydırdı.

 

Clash!

 

Uzun bacak onu ıskalayıp yeri deşti. Yere yuvarlandı.

 

Bam! Bam! Slash!

 

O anda devamı olan bir saldrıydı. Diğer bacak ona iki kere hamle yaparken ilk hamle kafasının üzerinden vız diye geçti. Yuvarlanıp, şans eseri bu saldırıları savurmuştu, her halükârda kozanın yakınına gelmişti. Lee Kangjin tüm gücüyle ileri atladı. Aklındaki bütün korkuları silmişti. Sadece ileri. İleri.

 

 Swish!

 

 Bu atlayışla 3 saldırıyı da savuşturmayı başarmıştı

 

Üçüncüyü savururken tehlikelice savrulan bacaklar onu hemen durdurmakta acizdi.

 

Diğer bir yandan, konsantrasyonu zirveye ulaştı.

 

{Doğal Yetenek: ‘Zayıflık Tespiti’ Uyandı!}

 

Parıl parıl parlayan bir nokta buldu.

 

Canavarın bir parçası hâlâ kozaya bağlıydı. Evrimini tamamlamak üzereydi.

 

Thump!

 

Kozanın merkezinde toplanan ve evrimleşen patlayıcı enerji gittikçe genişleyip büzülüyordu. Lee Kangjin içgüdüsel olarak, parıl parıl parlayan merkezi kesmesi gerektiğini düşünüyordu.

 

Kozaya atladı. Çaresizce bacakları ve antenleri, omuzlarını kesip açmıştı.

 

 ''Kirak! Kirararah!''

 

Canavarın tüm vücudu kıvrıldı. Bu kargaşa içinde, derisi soyulup kanını akıtırken bile, durmadı. Sonunda amacına ulaşmıştı.

 

Crack!

 

Evrim denen şeyin çekirdeğini kesti.

 

 ''Kiyaaaah!'' 

 

Canavar korkunç bir çığlıkla devrildi. Lee Kangjin de devrildi Mukusla kaplanmış bir biçimde, cesedin içinde yorgunca yığılıp kaldı.

 

 {Hedef temizlendi. Başkalaşan ceset enerjiye dönüştü. Kalan Zaman: 5 dakika}

 

Mesajı teyit ettiği an yerde ölü gibi yığılmıştı, ve geçen saniyeleri sayıyordu. Dönüş kodlarını deli gibi aramakta olan uzaylılar, Lee Kanhjin'e ölü olduğunu veya çoktan kaçmış olabileceğini sandıklarından yaklaşmamışlardı.

 

 '4 dakika.'

 

'3 dakika.'

 

Geçen zamanı sayarken aniden yer sallanmaya başladı. Dönmeyi başaramayan uzaylıların gürültülü naraları, kovandaki arıların sesi gibi gelmişti ona. Sanki uzaylılar her taraftan geliyordu. Sanki burası onların iniymiş gibi.

 

 'Her neyse.'

 

 Saymaya devam etti.

 

 '1 dakika.'

 

'30 saniye.'

 

'10 saniye.'

 

5 saniye kalmıştı ki...

 

Jjijijik!

 

Koza ikiye bölündü.

 

 ''Grrrr...''

 

Önceden hiç görmediği bir canavar kafasına yapıştı. Öyle büyüktü ki Lee Kangjin'in kafasının iki katı kadardı.

 

Ancak, sakinliğini korudu ve kılıcını savurdu.

 

''Kaybol!''

 

Kakang!

 

Kılıcı kafasını çizmedi, canavar fırladı ve kafasını geriye çekti. O anda--

 

{Geri dönüş kodu aktif.}

 

Zamanı gelmişti.

 

 

 

"Geri dön! Seni piç kurusu!”

 

Lee Kangjin boşluğa emildi.

 

“Krahlahlak!”

 

Crunch!

 

Canavar insan büyüklüğündeki ayağını savurup kozayı ezdi ancak Lee Kangjin çoktan ortadan kaybolmuştu.

 

***

 

O gün ve birkaç gün sonra da insanlar, dünyaya dönmeye devam etti. Kaybolan Polis ve Ordu onların arasındaydı.

 

Dünyayı bir araya getiren olay buydu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44255 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr