1. Bölüm - Kader Ağlarını Örüyor

avatar
239 3

Sonsuzluğun Habis Hükümdarı - 1. Bölüm - Kader Ağlarını Örüyor


*Hikaye Ruhani Enerji Tanrısı ile aynı evrende geçse de zaman dilimi olarak Ruhani Enerji Tanrısından önce bir zaman diliminde yer almaktadır.

Bilinen en eski hikayeler, kainatta ki en antik yıldızların derinliklerinde saklıdır. Bunun gibi antik yıldızların aydınlattığı, kainatın bilinmeyen bir bölgesinde görkemli ve bir o kadar da büyük bir toprak parçası, engin uzayda süzülüyordu.

Bu toprak parçasının üzerinde bir çok kudretli canlı formunun auraları yankılanıyordu. Fakat en kudretli ve yoğun aura, bu toprak parçasının merkezinde ki bir saraydan yayılıyordu. Bu saray, yıldızlar kadar parlak, nebulalar kadar rengarenk ve Göklerin bile dokunmaya korktuğu bir yapıda inşa edilmiş gibiydi.

Bu kudretli aura, sarayın içerisinde ki taht odasında ki yıldızlar ile kaplı gibi görünen bir tahtta oturan bir canlıdan yayılıyordu. Bu canlının siyah saçları ve mavi gözleri vardı. Engin bakışlarında derin bir anlam yatıyormuş gibiydi. Fakat önünde ki enerji ile oluşturmuş olduğu bir görüntüyü izlerken, kaşları şaşkınlıkla biraz yukarıya kalkmıştı.

"İlginç..."

Tahtta ki adam görüntüyü izlemeye devam ederken yanına dünyalar güzeli bir kadın gelmişti. Kadının dünyaları yok edebilecek derecede mükemmel bir fiziği ve tahtta ki adam kadar olmasa da kudretli bir aurası bulunuyordu.

Kadın tahtın yanına geldikten sonra adamın dizine oturmuş ve görüntüye odaklanmıştı.

"Ne izliyorsun hayatım ?"

Görüntü de yıldızlı bir gecenin altında meditasyon yapan genç bir adam vardı. Bu genç adamın parlak kahverengi saçları ve parlak mavi gözleri bulunuyordu. Keskin yüz hatlarına oldukça beyaz bir ten eşlik ediyordu. Vücudunun etrafında bulunan rengarenk enerjiler, onun bedenini turlayarak bir döngü içerisine girmişlerdi.

"Kaçak parçayı izliyorum tatlım. Kader ağlarını ördü. Sana bahsettiğim o gün geldi."

Bu sözler kadının güzel yüzünde hafif tedirginlik yaratmıştı.

"Bundan emin misin ? Eğer varlığına izin verirsen, oda senin gibi safkan olacak. Potansiyeli senin gibi ölçülemez olacak."

Kadının endişeli sözlerinden sonra gözlerini ona çeviren adam, omuzlarını silkerek "Varlığına mantıklı bir sebepten dolayı izin verdim. Şimdi yapacağım yardım ise ilk ve son olacak. Eğer başarılı bir şekilde hayatta kalırsa, potansiyeli benim gibi sınırsız olabilir. Bu yüzden ona bunu vereceğim." dedikten sonra ellerinde üç boyutlu bir sembol belirmişti. Sembol tam anlamıyla rengarenk bir sonsuzluk işaretiydi. Bu işaret ortaya çıkar çıkmaz, adamın da gözleri rengarenk parlamış ve ellerinden başlayarak dirseklere kadar olan kısım da enerji hatları oluşmuştu. Enerji hatları bir noktada birleşerek kollarının her birinde sonsuzluk işaretini oluşturuyorlardı.

"Demek onu Safkan olarak ilan ediyorsun."

Adam bu soruya cevap vermeden görüntüye odaklanmıştı. Çünkü görüntüde ciddi değişimler yaşanmaya başlamıştı. Rengarenk enerjiler eşliğinde meditasyon yapan adamın yanına 20 kişi gelmişti. Her birinin ellerinde kudretli auralar saçan element silahları vardı.

"Pekala... Ufak bir işi hallettikten sonra geleceğim hayatım."

Adam son sözlerini söyledikten sonra tüm vücudu mavi bir renkte parlamış ve ortadan kaybolmuştu. Geride kadının ne olacağını bilemeyen bakışları kalmıştı.

________________________________________________________________________________

Rengarenk enerjiler ile meditasyon yapan adam, bir şey hissetmiş gibi gözlerini birden açarak etrafına bakınmıştı. Gözlerinin maviliğinde kozmik evrenin dengeliği hissediliyor gibiydi. Fakat gördüğü manzara pek hoşuna gitmemiş olacak ki, kaşlarını çatarak gelen kişilere bakmıştı.

"Kardeşlerim ? Vücudunuzda ki ölüm aurası ve elleriniz de ki kudretli silahlar ile oldukça hoş bir görüntü çiziyorsunuz... Çiziyorsunuz da bu hareketlerinizin ne gibi sonuçlar getireceğinin farkındasınızdır umarım. Babamızın bundan haberi olursa, sizler için hiç mi hiç iyi olmaz. Özellikle veliaht abim Michael için."

Bu sözler ile birlikte silahları kuşanmış olan grup derin bir şekilde yutkunmuş ama geri çekilmemişlerdi.

"Biliyoruz Aron. Yine de yapmak zorunda olduğumuz şeyler mevcut. Bu yüzden buraya geldik. Prens Aron Silas Eternal... Senin de bildiğin üzere Kral babamız İlkel Kaos'a bir araştırma için gitti. Fakat gelen haberlere göre babamın silahını ıssız bir gezegende başıboş bir şekilde bulmuşlar. Anlayacağın babamın akıbetinin ne olduğu belirsiz. Bu yüzden Felix Hanedanının tahtına en büyük evlat olarak ben geçeceğim. Sen ise hanedanımız ve alemimiz için fazla tehlikeli olduğun için idam edileceksin."

İşlerin bu duruma geldiğini anlayan ve başka çaresi kalmadığını anlayan Aron isimli adam ayağa kalkarak şiddetle enerjisini saldı. Az önce meditasyon yaparken ona eşlik eden tüm enerjiler, birden eline toplanmıştı.

"Öyleyse ne olmuş ? Beni idam edebileceğinizi düşündüren şeyde nedir ? Milyonlarca yıldır hayattayım ben. İlahi Enerji Fiziğim ile sizin tahmin edemeyeceğiniz enerjileri deneyimledim. Evrenin bir çok sırrına vakıf oldum. Sizler ne yaptınız sevgili kardeşlerim ?"

Aron'un konuşmasından sonra tüm kardeşler aynı anda bir kahkaha atmışlardı. Kardeşlerinin söylediği şeyleri oldukça komik buldukları belliydi.

"Doğru... Milyonlarca yıldır babamızın ufak deneyini devam ettiriyorsun. Evrenin bir çok sırrına vakıf oldun. Fakat hiç düşündün mü ? Babam neden hiç dış evrene gitmene izin vermedi ? Bırak evreni, üstünde yaşadığın gezegende kendi başına gezmene bile iznin yoktu. Ayrıca öğrendiğin şeylere gelecek olursak... Babamızın sana öğrettiği ve senin kendi başına öğrendiğin şeyler içerisinde çok ama çok önemli bir kaç konu eksik. Öncelikle babamız senin silah eğitimini almana tamamen yasakladı. Gördüğün silahları sadece görsel olarak biliyorsun. Eminim ki sana elimdeki silahı versem bile kullanamayacaksın. Ek olarak... Babamız sana savaş ile ilgili hiç bir teknik, bilgi veya önemli noktaları anlatmadı. Bunlar tamamen seni deneye devam edebilmen amacı içindi."

Abisinin söylediği birkaç sözden sonra kaşları daha da çatılan Aron, hiddetle "Ne deneyinden bahsediyorsun sen!" demişti.

İstediği etkiyi aldığına inanan Michael, kardeşlerinden birine işaret verdikten sonra konuşmasına devam etti.

"Babamızın sırf sen güçlerini anlayabil diye mi bu kadar servet döküp seni güçlendirdi zannediyorsun. Senin tüm enerjiler üzerinde ki mutlak kontrolünü arzuladı. Seni en üst noktaya kadar getirdikten sonra ruhuna koyduğu saldırı mührünü çözecekti. Bu şekilde ruhun yok olduğu için bedenin boş bir kabuk haline gelecek ve babamızın senin bedenini ele geçirmesi mümkün olacaktı."

Aron duyduğu gerçekler ile dona kalmış gibiydi. Zihninde bunların bir yalan ve iftira olduğunu savunsa da, düşünce mantıklı geldiğini kabul etmek zorunda kalmıştı. Aron bunları düşünürken, meditasyon yaptığı alanın 50 metre çevresi sarı bir aura ile kaplanmıştı.

Bu auranın gelmesi ile birlikte rengarenk enerjiyi kontrol edebilme kabiliyetinin düştüğünü fark eden Aron, çaresizlik ile kardeşlerine baktı.

"S-Siz ne yaptınız !"

Aron çaresizliğini gördükçe hoşuna giden Michael, gülümseyerek kılıcını kardeşine doğrulttu.

"Her ne kadar savaş teknikleri ve diğer şeyleri bilmesen de, milyonlarca yıllık yetişimin ve enerji üzerinde ki kabiliyetlerin küçük görülemez. Bu yüzden bu alana ufak bir formasyon yerleştirdik. Bu formasyon senin yetişimi kaotik bir şekilde baskılayacak. Bu da bizim işimizi kolaylaştıracak. Normalde babamızın koyduğu mührü aktif etme imkanım olsaydı, vücudunu ele geçirmek isterdim. Fakat ne yazık ki bu şansa sahip olamadığımız için böyle bir yol izleyeceğiz."

Michael'in konuşması bittikten hemen sonra kardeşinin hala daha ona öfkeyle ve kafa karışıklığı ile baktığını gördüğünde, diğer kardeşlerine de işaret vererek saldırıya geçmeye hazırlanmıştı. Tüm kardeşler aynı anda enerjilerini salmadan önce Aron ümitsizlik ile enerjisini kontrol etmeye çalışmıştı. Fakat bunu başaramadığı gibi ruhundan gelen bir baskı buna engel oluyordu.

Tam her şeyin bittiğini düşünürken, alanın ortasında rengarenk bir parlama olmuş ve hiçlikten oluşmuş gibi görünen bir adam, Aron ile kardeşlerinin arasında varlığa bürünmüştü. Bu az önce taht odasında ki tahtta oturan adamdan başkası değildi.

Karşısına gelen adamdan muhteşem ve baskın bir aura hisseden Michael, kılıcı tutan elini titreyerek "Sende kimsin! Felix Hanedanlığının bölgesine nasıl izinsiz girebilirsin. Bu ne cüret!" demişti.

Fakat gelen adam, onlara küçük bir bakış attıktan sonra arkasına dönmüş ve Aron'un yanına gelmişti. Elinde tuttuğu üç boyutlu sonsuzluk işaretini onun vücuduna bastıran adam, işaretin vücut ile muhteşem bir şekilde kaynaşmasını izlerken gülümsemişti.

"Şu an ki yetişimin çok dengesiz. Temellerin bile aşırı derecede bozuk. Fakat artık yetişimin gerçekte nasıl yapıldığını biliyor olacaksın. Bu yüzden seni göndereceğim gezegende yetişime yeniden başlayabilirsin. Sana yapılan deney burada bitiyor kaçak parçam. Fakat bu sana yapacağım ilk ve son yardımım olacak. Artık kendi başınasın." dedikten sonra arkasına dönmüştü. dedikten sonra arkasına dönmüştü.

"Bu sözde kardeşlerini sağ bırakacağım. Sağ bırakacağım ki güçlendiğinde Felix Hanedanlığından kendi gücün ile intikam alabilesin."

Bu sözlerden sonra Aron'un tüm vücudunu rengarenk bir enerji sarmalamış ve uzay-zaman dokusu düzenli bir şekilde parçalanmaya başlamıştı. Aron bunun bir tür ışınlanma tekniği olduğunu fark ederek kaybolmadan önce bir soru sormuştu."

"Sen de kimsin ? Neden bana yardım ediyorsun ?"

Aron'un kaybolmak üzere olduğunu fark eden adam ise "Bizler safkanız... Sana yardım etme nedenine gelince... İleri de öğreneceksin." demişti.

Aron'un kaybolmasının ardından geriye sadece adam ve Michael ile kardeşleri kalmıştı.

"Sizler ve babanız bir safkana, benim kayıp parçama hakaret etmeye cüret ettiniz. Aron'un intikam alabilmesi ve güçlenebilmek için hırslı olabilmesi için sizleri hayatta bırakacağım. Fakat... Yetişiminize ve doğuştan gelen yeteneklerinize veda edin!"

Adam sözlerini bitirdikten sonra ellerinden kan kırmızı ve yeşil bir enerji yayılarak doğrudan karşıda ki gruba çarpmıştı. En ufak bir savunma bile yapamayan grup, enerjinin çarpması ile ölmediklerini fark etmeleri uzun sürmemişti.

Fakat bundan daha da kötüsü vücutlarına çöken aşırı yorgunluk ve ellerinde ki silahları bile kaldırmayacak güçlerinin olmaması, gözlerinin şaşkınlık ile büyümesi bir olmuştu.

"B-Biz tekrardan ölümlü mü olduk..."

"Yetişimim! Onu hissedemiyorum..."

Bu sözler ile adamın ilgisiz bakışları tekrardan grubun üzerine çökmüştü.

"Sadece yetişiminizi değil, doğuştan gelen yeteneklerinizi de yok ettim. Artık herkes gibi normal şartlar altında yetişime başlayabilirsiniz. Ruhlarınıza ve bedenlerinize merhamet ettiğim için sevinçli olmalısınız. Yaptığınız onca şeyden sonra varlığınıza ve aleminize yaşama hakkı sunuyorum."

Adam sözlerini bitirdikten sonra ortamı terk etmişti. Arkasında ona küfürler eden ve lanetler okuyan bir grup ölümlü bırakmıştı. Adam tahtına geçtikten sonra tahtında bıraktığı kadını hala orada onu bekliyordu.

"Hayret... Onları bağışladın. Ben ruhlarını bile yok edersin diye düşünüyordum."

Adam bu sözlerden sonra kadını kucağına alarak tahtına geri oturmuştu. Bu sırada ekranda ki görüntü bir kez daha değişmişti. Bu sefer bir tür kuyruklu yıldız gibi görünen bir cisim, bir gezegene çakılmak üzereydi.

"Ergenlik zamanlarını atlatalı çok oldu tatlım. Bu öfkemi başkaları için saklıyorum. Her neyse..." diyerek ekranı kapattı.

"Artık kendi başına... Yapabileceğim en iyi yardımı ona yaptım."







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44592 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr