Bölüm 57: Ulu Hakimiyet Karışıyor

avatar
2847 1

Seeking the Flying Sword Path - Bölüm 57: Ulu Hakimiyet Karışıyor


 

Çeviri: Xanaphia Düzenleme: Kharsmi

 

Çalışma odasının dışından bir ses duyuldu, “Baba, Genç Usta Qin ve Bayan Yi bir görüşme istiyor."

 

Eyalet valisi biraz şaşırmıştı. Gecenin bu saatinde neden görüşmek istiyorlardı ki?

 

Yerinden kalktı ve dışarıda Qin Yun’u ve Yi Xiao’yu gördü. Yi Xiao’nun kıyafetlerinin kan içinde olduğunu görünce telaşa kapıldı. “Yi Xiao ne oldu sana?”

 

Yi Xiao hemen cevap verdi, “Wen Amca, bu yaraların önemi yok. Sana söylemem gereken çok daha önemli bir şey var. Altı saat önce, Qin Yun ve ben Su Tanrısı’nın işini bitirmek için gittik ve başarıyla onu bu dünyadan sildik. Bu Su Tanrısı’nın kişisel Dharma hazinesi – Karasulu Öküz Boynuzu!” lafını bitirmesiyle belindeki kozmik çantadan koca üç dişli mızrağı çıkardı ve yere attı. Mızrak gürültüyle yere düştü.

 

On feet uzunluğundaki Karasulu Öküzboynuzu’nun yaydığı ölümcül aura karşısında, iki muhafız, Wen Chong ve eyalet valisi dehşete düşmüştü. Afallamış halde Qin Yun’a ve Yi Xiao’ya bakıyorlardı.

 

“Siz… Siz…”

 

Valinin kendini toparlaması biraz vakit aldı, “Qin Yun ile beraber Su Tanrısı’nı öldürdüğünüzü mü söylüyorsun? Bu… Bu Karasulu Öküzboynuzu mu?”

 

Su Tanrısı’nın hazinesi çok ünlüydü! Ancak eyalet valisi daha önce kendi gözleriyle görmemişti, sadece duydukları kadarıyla biliyordu.

 

“Eyalet Valisi Lordum.” Qin Yun da söze girdi, “Su Tanrısı öldü ve bu şüphe götürmez bir gerçek. Elimdeki de kendisinin diğer Dharma hazinesi, Çapalı Bulut Zinciri.” Sözünü bitirmesiyle bileğindeki zincir hızla salındı uçtu. Uçtukça büyüdü ve yüzlerce feet uzunluğuna gelmesiyle etrafı sarmıştı, muhafızlar, Wen Chong ve vali dehşete düşmüştü.

 

Yi Xiao ekledi, “Wen Amca, sana mektubumda buraya başka bir şey için geldiğimi söylemiştim, gerçek amacım mezhep görevi olan Su Tanrısı’nı ortadan kaldırmaktı! Qin Yun da beni tamamladı ve İlahi Gök Meclisinin verdiği değerli hazinelerle Su Tanrısı’nın hakkından gelmeyi başardık.”

 

Eyalet valisi heyecandan yerinde duramıyordu. “Yani bu İlahi Gök Meclisinin bir planıydı.”

 

Vali yere çömeldi ve Karasulu Öküzboynuzu’na dokundu. Önündeki hazineden yayılan ölüm aurası ve garip cazibeden dolayı bunun sıradan bir Dharma hazinesi olmadığını anlayacak kadar bilgiliydi. “Gerçekten müthiş bir Dharma hazinesi. Aferin size, ikiniz çok büyük bir iş başardınız!”

 

Wen Chong da ekledi, “Daha önce Karasulu Öküzboynuzu’nun portrelerini görmüştüm. Gerçekten de aynısı. Ve böylesi güçlü bir Dharma hazinesi sahte olamaz.”

 

Eyalet valisi çok heyecanlıydı adeta kanı kaynıyordu, “Zaten böyle ciddi bir konuda Qin Yun ve Yi Xiao niye yalan söylesin?”

 

İki yüzyıldan fazla olmuştu!

 

Tüm Ulu Hakimiyet Eyaleti iki yüzyıldan uzun bir süredir Su Tanrısı’nın gazabından korkuyordu! İmparatorluk hükümeti onu öldürmek için mümkün olan her şeyi düşünmüştü, fakat Su Tanrısı çok dikkatli davranıyordu. Su Tanrısı Sahte Nüve Aşaması’ndaki yetişimcileri fark edince nehre kaçıyordu. Nasıl öldürülebilirdi?

 

Etrafındaki yardımcıları olan küçük şeytanları öldürmek için birlikler yollansa bile, Su Tanrısı kadim su maymunu soyuna dayandığından, sellere yol açıyordu ve birlikleri çaresiz bırakıyordu.

 

“Sonunda öldürüldü! Nihayet!” Eyalet valisi gökyüzüne baktı ve kükreme ile karışık bir kahkaha patlattı. “Göklerin gözleri var! Göklerin gözleri var!”

 

“Su tanrısı mı? Su tanrısı ölmüş mü?” Yanlarındaki iki muhafız da heyecandan titremelerine engel olamıyordu. Ulu Hakimiyet Eyaleti’nin yerlisi olduklarından Su Tanrısı’nın efsaneleriyle büyümüşlerdi. Ulu Hakimiyet Eyaleti’nde Su Tanrısı’ndan nefret etmeyen biri olabilir miydi? Nefretin yanında aynı zaman herkes iliklerine kadar ondan korkuyordu.

 

Eyalet valisi hemen emir verdi, “Wen Chong savaş davullarını çalın. Tüm orduyu topla!”

 

“Evet!” Heyacan içindeki Wen Chong derhal cevap verdi ve işe koyuldu.

 

 

Gong! Gong! Gong! Gong! Gong! Gong!

 

Zayıf davul sesleri ısrarla yükselmeye başladı. Eyalet valisinin malikanesinden yükselen davul sesleriyle kısa sürede şehrin her yanından davul sesleri birleşmişti.

 

Gümbür gümbür çalan davullar tüm şehirde yankılanıyordu!

 

Tüm şehir tam teyakkuzdaydı! Polis memurları da askerler de toplanıyordu!

 

Qin Malikanesi

 

Gümüş Nişanlı polis memuru Qin Liehu, yüksek davul sesleriyle uykusundan kalkmıştı. Hizmetkarları da dışarıda bağırıyordu, “Efendim! Efendim!”

 

“Neler oluyor?” Changlan da uyanmıştı. “Ciddi bir şey mi oldu ki? Şeytanlar şehre mi saldırıyor?”

 

“Ciddi bir şey olmalı.” Qin Liehu bir an bile tereddüt etmedi ve hemen kalkıp cübbesini kuşandı. Kıyafetlerini giydiği gibi, hizmetkarlarının çoktan hazır ettiği atına bindi ve Eyalet Valisi Malikanesi’ne doğru at sürdü.

 

O an, davul seslerini duyan tüm polis memurları malikaneye doğru akın ediyordu! Aynı zamanda askeri birlikler de toplanıyordu! Tüm yetkililer hızla Eyalet Valisinin Malikanesi’ne toplanmıştı.

 

“Neler oluyor?”
“Ne? Sorun neymiş?
“Şehre şeytanlar mı girmiş?”

 

Gecenin bi vaktinde, Ulu Hakimiyet Eyaleti’ndeki birçok insan evlerinde dinleniyordu. Bir kısmıysa genelevlerde keyif yapıyorlardı. Ama davulları duydukları anda herkesin içini bir korku kaplamıştı. Sokaklardaki herkes evlerine kaçmıştı. Restoranlardaki insanlar dışarı çıkmaya cesaret edemiyordu.

K.N: Genelev deyince de benim içimi bir korku kaplıyor :D

 

Herkes çok ciddi bir şey olduğunu biliyordu!

 

Ve Eyalet Valisinin Malikanesi’nde, vali çalışma odasına koşup altın bir parşömen ve fırça kaptı.

 

Altın parşömeni hemen açıp, fırçasını temiz suya bandıktan sonra hemen yazmaya başladı.

 

Parşömende kelimeler belirmeye başlamıştı.

 

İlahi Gök Meclisi öğrencisi Yi Xiao’dan duyduğu haberleri yazıyordu, Yi Xiao’nun mezhep görevini kabul ettiğini ve Su Tanrısı’nı öldürmek için Ulu Hakimiyet Eyaleti’ne geldiğini yazdı. Ayrıca Qin Yun’un da bu görevde nasıl Yi Xiao’yu tamamladığından bahsetmişti.

 

Her şeyi yazdıktan sonra, eyalet valisi bir mühür çıkarıp parşömenin üzerine bastı.

 

“Weng!’”

 

Parşömendeki yazılardan altın bir ışık yayılıyordu. Ardından yazılar yok oldu.

 

Vali kendi kendine mırıldandı, “İmparatorluk hükümetine rapor edildi. Şimdi, emirleri bekleyeceğiz.”

 

On dakika sonra parşömende yeni yazılar belirdi –“Tüm eyalette kontrolü sağlayın, tüm şeytanları ortadan kaldırın! Cennetin Denetleyici Büyükelçisi şafaktan önce Ulu Hakimiyet’e varacak.”

 

“Harika!” Eyalet valisi daha da keyiflenmişti.

 

İmparatorluk Hükümeti şeytanlar karşısında her zaman belirleyici ve kesin kararlar alırdı. Şimdi özellikle Su Tanrısı’nın ölümüyle, hükümet bu şansı kullanıp şehrin dışındaki bölgelerde de kontrol sahibi olmak istiyordu. Doğal olarak hızlı olmak zorundaydılar!

 

Altın parşömeni aldığı yere geri koyduktan sonra, eyalet valisi evinden çıktı. Yetkililerin çoğu evin dışında toplanmıştı. Heyecanla tartışıyorlardı. Çağırılma nedenlerinden emin olmadıkları açıkça belli oluyordu. Ama eyalet valisi görününce hemen ortalığa sessizlik hakim oldu.

 

Qin Yun ve Yi Xiao da yanında duruyordu. Yi Xiao üzerini temiz kıyafetlerle değiştirmişti.

 

“Diyeceklerime kulak verin!” Eyalet valisi ciddi bir şekilde konuşmasına başladı, “Bugün, yetişimciler Su Tanrısı’nı öldürmeyi başardı!”

 

“Ne?”
“Su Tanrısı ölmüş mü?”

 

Ortalık karışmıştı. Qin Liehu gibi Su Tanrısı’na karşı kin duyan insanlar duydukları karşısında şok olmuştu.

 

“İmparatorluk  hükümetine çoktan haber verdim ve yeni emirler geldi. Tüm eyaleti kontrol altına alacağız ve tüm zalim şeytanları ortadan kaldıracağız.” Eyalet valisi çok otoriter bir sesle konuşuyordu. İmparatorluk Hükümeti’ne rapor verildiğini duyunca hiçbir yetkili çıtını bile çıkarmaya cesaret edemiyordu.

 

Eyalet valisi tekrar buyurdu, “Hepiniz emirleri dinleyin!”

 

Önündeki herkes saygıyla duruyordu.

 

Ardından eyalet valisi tek tek emirlerini gruplara verdi.

 

Kısa sürede insan gücü yer değiştirmişti. Yetkililer aniden şehir dışına akın etti ve eyaletin farklı bölgelerine doğru yola koyuldular.

 

Ayrıca yükseklerde süzülen şahinler de vardı ve farklı bölgelere doğru ilerliyorlardı.

 

 

Ulu Hakimiyet Eyaleti’nde yirmi ilçe şehir vardı. Uçsuz bucaksız bir alana yayılmış durumdaydılar ve bir çok köylü vardı. Ayrıca bazı önemli bölgelerde yerinde denetim ofisleri vardı.

 

Bir şahin bu yerinde denetim ofislerinden birine kondu ve bir müfettiş mektubu aldı.

 

“Ne?”

 

Mektubu gördüğü anda, hissettiği heyecanın altında ezilecek gibi oldu. Boğazını temizledi ve altındakilere derhal emirler vermeye başladı, “Derhal tüm köyleri bilgilendirin, Su Tanrısı yetişimciler tarafından öldürüldü. Bugünden itibaren Ulu Hakimiyet Eyaleti’ndeki milyonlarca insan Su Tanrısı’nın gaddarlığına maruz kalmayacak!”

 

“Ne? Müfettişim bu doğru mu?”
“Su Tanrısı ölmüş mü?”

 

Emirleri duyan askerler inanmakta zorlanıyordu.

 

“Yetkililer mektubu şahin ile yollamış. Altında üç büyük mühür var, sahte olmasına imkan yok.” Müfettiş hemen emir vermeye geri döndü, “Ben burayı koruyacağım. Kalan sekiz birlik acilen köyleri bilgilendirecek.”

 

“Emredersiniz efendim!”
“Hemen çıkıyoruz efendim.”
“Su tanrısı ölmüş. Hahaha, Su Tanrısı nihayet ölmüş!”

 

Askerler de duydukları haberden sonra kendilerinden geçmişlerdi.  Askerler tempolu yürüyüşle ilerlerken komutan ve yardımcı komutan at sırtında eşlik ediyordu. Kısa süre sonra sekiz birlik ayrıldı ve köylere haber vermek için yola koyuldu.

 

Ulu Hakimiyet Eyaleti’nin çeşitli yerlerindeki denetim ofisleri şahinlerle mektubu almıştı ve hepsi habere inanamamıştı. Hatta bazı müfettişler emirlerini vermeden önce çılgınca kahkahalar atmıştı. Tüm birlikler kendi nöbetlerindeki köylere yeni haberleri duyurmak için akın ediyordu. İkinci günün öğleninden önce, haberler Ulu Hakimiyet Eyaleti’nin her köşesine ulaşmıştı.

Sonraki Bölüm: Gökyüzü Aydınlandı

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr