Bölüm 45: Planın Belirlenmesi

avatar
2720 0

Seeking the Flying Sword Path - Bölüm 45: Planın Belirlenmesi


 

Çeviri: Xanaphia Düzenleme: Kharsmi

 

“Sakin ol. Sakin ol.”

 

“Kararı aceleye getirmeye gerek yok. Tekrar düşün. Daha fazla düşün.” Qin Yun kendi kendini ikna etmeye çalışıyordu.

 

Meseleyi tüm yönleriyle dikkatle düşünmeliydi çünkü herhangi bir nedenden doğabilecek olan başarısızlığı kabul edemezdi.

 

 

O gece, Qin Yun restoran kapanana kadar oturdu. Sonrasında yalnız başına eve döndü ve İçsel Uçan Kılıcını yetiştirmeye devam etti.

 

Bir gün. İki gün.

 

Yaz güneşi erkenden yükselmişti. Sabahın erken saatlerinde Qin Yun evinden çıktı ve Eyalet Valisinin Malikanesine doğru yol aldı.

 

“Genç Usta Qin?” Eyalet Valisinin Malikanesin girişindeki muhafızlar Qin Yun’u gördüğü gibi içeri aldılar. Hepsi Genç Usta Qin’in valinin gözdesi olduğunu biliyordu. Qin Yun bu sayede dışarıda beklemek zorunda kalmadı.

 

Sonrasında.

 

Yi Xiao’nun avlusuna gelmişti. Arkasındaki muhafız seslendi, “Bayan Yi, Genç Usta Qin sizinle görüşmek istiyor.”

 

Ardından muhafız “Genç Usta Qin sizi yalnız bırakayım.” dedi ve ayrıldı. Eyalet Valisinin Malikanesi’nde toplamda altı yüz muhafız vardı ve yarısından fazlası Yeşil Diş Dağına gitmişti. Bu yüzden doğal olarak Beyaz Kaplan’ın pençesini koparanın Qin Yun olduğunu biliyorlardı.

 

Qin Yun muhafıza gülümseyerek teşekkür etti.

 

Genç Usta Qin muhafıza karşı nazik olup teşekkür ettiği için, muhafız kendiyle gurur duyuyordu. Avludan ayrılırken suratında koca bir sırıtış vardı.

 

Qin Yun avlunun önünde beklemeye başladı ve kısa süre sonra kapı gıcırtıyla açıldı.

 

Yi Xiao dışarı bakarken gülümsüyordu. “Daha ikinci gündeyiz ama gelmişsin? İçeri gel oturalım.”

 

Qin Yun başıyla onayladı ve içeri girdi.

 

İkili oturduktan sonra Yi Xiao sessizliği bozdu, “Kardeş Qin, konağına geldiğimde biraz heyecanlı ve tedirgindim. Lütfen söylediklerimi çok düşünme. Evet, Su Tanrısı’nı öldürmek için hayatımı riske atıyorum ama başkalarını da benimle hayatını riske atması için zorlayamam. Dahası senin aileni de düşünmen gerek.”

 

Yi Xiao, Qin Yun’un neden bu meseleye karşı çekingen davrandığını anladığını düşünüyordu. Qin Yun muhtemelen birçok şeyi düşünüyordu. Eğer Su Tanrısı’nı öldüremezlerse, sonrasında onları bekleyen intikamdı.

 

“Bayan Yi.” diyerek söze girdi Qin Yun, “Senden gerçekten etkilendim. Buraya yabancı biri olmana rağmen, Ulu Hakimiyet Eyaleti’ndeki milyonlarca insan için kendi canını tehlikeye atıyorsun.”

 

Bir mezhep görevinin sonunda ödüller olabilir ama Kunlun Eyaleti’nin Yi Ailesi’nin bir üyesi sonunda birazcık ödül var diye hayatını riske atmazdı. Qin Yun, Ulu Hakimiyet Eyaleti’ndeki duruma Yi Xiao’nun gerçekten tahammül edemediğini söyleyebilirdi. Sırf bu yüzden buraya kadar gelmişti.

 

Qin Yun’u gerçekten etkilemişti.

 

Yi Xiao’ya gelirsek… Dış dünyanın nasıl işlediği ve insanların neler düşündüğünü anlamaması onun için normaldi. Genç yetişimciler genelde çocukluktan itibaren dağlarda yetişim yapıyordu. Dış dünyayı çok az tecrübe ediyorlardı.

 

“Eğer Su Tanrısı öldürülebilirse, Ulu Hakimiyet Eyaleti’ndeki sayısız insan kurtulacak ve çok sayıda çocuk ailesinin yanına dönebilecek, bunu görmek için ölümü göze alırım.” Yi Xiao, Qin Yun’a kararlılıkla bakıyordu. “Şimdi bunu konuşmayalım, Kardeş Qin, buraya geldiğine göre, düşündün mü?”

 

Qin Yun soruya soruyla cevap verme niyetindeydi, “Su Tanrısı’nın Gerçek Nüve Aşaması’na geçiş ihtimali hakkında sorum var.”

 

“Bunu…” Yi Xiao bir an tereddüt etti. “Bilmiyorum. İlahi Gök Meclisi’nin bilgilerine göre, mezhep büyükleri Su Tanrısı’nın her an sıradaki seviyeye geçebileceğine karar verdi! Bu geçiş kesinlikle üç yıl içinde olacak.”

 

Qin Yun yavaşça iç çekti.

 

Her an olabilir miydi? En geç üç yıl içinde mi olacaktı?

 

Qin Yun sonunda kafasını onaylar şekilde salladı. “Pekala, seninle geleceğim.”

 

“Kabul ediyorsun yani?” Yi Xiao duydukları karşısında çok memnundu ama hemen ekledi, “Kardeş Qin, eğer başarısız olursak, ailen Su Tanrısı’nın intikam dolu öfkesine maruz kalabilir. Yani benimle gelmemeni anlarım. Başka yetişimcileri davet etmenin yolunu düşünürüm.”

 

Qin Yun bir an kıkırdadı ve, “Benim Su Tanrısı’nı öldürme isteğim, senden çok daha fazla.” dedi. “Bayan Yi, sen Su Tanrısı’nın yarattığı karmaşayı ve problemleri kitaplardan okumuş olmalısın, değil mi? Ben ise, sekiz yaşıma kadar köylerde yaşadım.”

 

Yi Xiao şaşıp kaldı. Qin Yun köylerde mi yaşamıştı?

 

“Kendi gözlerimle olanları gördüm, benim yaşımdaki çocuklar Su Tanrısı’na sunulmak için çekilişle belirleniyordu. Ailelerine kalansa yürekleri parçalayacak çığlıkları ve gözyaşlarıydı.” Qin Yun fısıldar gibi konuşuyordu, “Bunlar dışında tarlalarda çalışırken şeytanlar tarafından kaçırılan köylüler de gördüm, hiçbiri geri gelmedi.”

 

“Su Tanrısı ben daha altı yaşındayken küçük kız kardeşimi yedi.” Qin Yun sonunda Yi Xiao’ya baktı.

 

Yi Xiao’nun az önceki memnun ifadesinden eser kalmamıştı.

 

“Neden kılıç talimleri yaptığı biliyor musun? Hepsi Su Tanrısı’nı öldürmek için.” dedi Qin Yun.

 

“O zaman neden daha öncesinde kabul etmedin…” Yi Xiao, Qin Yun’un sakin sesinin içerisindeki korkunç öldürme niyetini hissedebiliyordu.

 

“Su Tanrısı fazla kurnaz. Güçlerimizi birleştirerek, ve ilahi Gök Meclisi’nin verdiklerini kullanarak, Su Tanrısı’nı öldüremesek bile çok ciddi yaralarız. Ancak eğer başarısız olursak, bir daha asla böyle bir şansı bize vermez.” dedi Qin Yun, “Yüzde altmış ila yetmiş arası ihtimal çok düşük. Ben yüzde yüz istiyordum.”

 

Bu doğru.

 

Bir yılım daha olduğu sürece.

 

Su tanrısı Sahte Nüve Aşaması’nda olduğu sürece, hatta Sahte Nüve aşamasının zirvesinde bile olması fark etmezdi. İçsel Uçan Kılıcım tamamlanmış haliyle, Cennet Adam Birliği’ne ulaşmış kılıç devinimleriyle ve Sisli Yağmur Kılıç Niyeti’yle, nehrin çok az uzağında olsa bile kesinlikle onu öldürebilirim.

 

Ama tüm bu plan Su Tanrısı’nın Sahte Nüve Aşaması’nda kalması koşuluyla gerçekleşebilirdi.

 

İki asırdır bekliyordu da, şimdi mi sıradaki aşamaya geçeceği tutmuştu?

 

Hakikaten kader insanlarla dalga geçiyordu!

D.N: https://www.youtube.com/watch?v=wgCD1zPzT9g

 

Yi Xiao, Qin Yun’a bakıyordu, “Yüzde yüz mü? Nasıl öyle bir şey mümkün olabilir ki? Yeni Doğan Alemi’nden bir yetişimci nasıl Su Tanrısı’nı yüzde yüz yani kesin ihtimalle öldürebilir? Eğer bu mümkün olsaydı, İmparatorluk Hükümeti, Daoist ve Budist mezhepleri iki asırdır çaresiz kalmazdı. Sana söylediğim yüzde altmış ila yetmişlik şans bile, ancak mezhebin önerdiği plana kusursuzca uyulması koşuluyla oluyor.”

 

“Evet, yüzde yüz olması çok zor.” Qin Yun’un bunu tartışmaya niyeti yoktu. “Öncelikle yeterli hazırlıkları yapmayı umuyordum. Ama şimdi Su Tanrısı her an sonraki aşamaya geçebilirse, geç kalırsam ne kadar hazırlanırsam hazırlanayım her şey boşa gider. Bu yüzden seninle hareket etmeyi kabul ettim.”

 

Yi Xiao, Qin Yun'a baktı ve biraz utandı.

 

Utandı, çünkü öncesinde onu yanlış anlamıştı sonrasında gülümsedi ve konuştu, “O zaman güçlerimizi birleştirelim ve Su Tanrısı denilen koca şeytandan kurtulalım!”

 

“Kurtulalım!” Qin Yun da başını salladı, gözlerinde keskin bir parıltı vardı.

 

“Harekete geçmeden önce, bazı hazırlıklar yapmamız gerekli.” dedi Qin Yun, “Kendi gücümüzün yanında düşmanın gücünü de bilmeliyiz ki onu öldürme şansımız olsun. Bunlar şimdiye kadar Su Tanrısı hakkında topladığım bilgiler.”

 

Bunu demesiyle Qin Yun el yazması bir kitap çıkardı.

 

“Bende de böyle bir şey var.” dedi Yi Xiao ve bir çanta çıkardı. Çantanın içine elini attı ve aniden çantanın kendisinden çok daha büyük kalın bir kitap çıkardı.

 

“Kozmik çanta.” Qin Yun fark ettirmemeye çalışsa da hayrete düşmüştü.

 

Kozmik çantalar çok nadir şeylerdi. Komutan Fang ve Beyaz Şeytan gibi Sahte Nüve aşamasındaki uzmanlarda bile yoktu. Qin Yun daha önce sadece bir kere görmüştü ve şimdi ikinci kez görüyordu.

 

İkili, her birinin topladığı bilgileri karşılaştırmaya başladı.

 

“İlahi Gök Meclisi’nden beklenileceği üzere, buradaki bilgiler çok sağlam kaynaklardan. Yani Su Tanrısı Bulut İblisi Dağı’nın bir öğrencisi miymiş?” Qin Yun telaşlanmıştı. Efsanelerde söylenenlere göre, Bulut İblisi Dağı, bulutların üzerinde yüzen şeytansı bir dağ idi. Yetişimciler, Daoistlerin kutsal topraklarını nasıl görüyorsa, şeytanlar da orayı öyle görürmüş.

 

Böylesi kadim bir güruh, İmparatorluk Hükümetiyle kafa kafaya çarpışabilecek kapasiteye sahipti.

 

“Ustası, Altın Nüve Aşaması’ndaki bir şeytanmış ve kendisinin ayrıca birçok öğrencisi varmış.” Rapordaki açıklamaları okuyan Qin Yun saygıyla karışık bir korkuyla haykırdı. Bu rapor sayesinde dünyadaki zalim şeytan güruhlarının buzdağının görünen kısmı olduğunu anlamıştı.

 

 

“Benim asıl planım bu. Bir bak bakalım.” Yi Xiao, Qin Yun’a birkaç parça kağıt uzattı.

 

Qin Yun kağıtları incelemeye başladı.

 

Hiç de abartı değilmiş!

 

İlahi Gök Meclisi’nin planına göre gerçekten yüzde altmış ile yetmiş arasında bir başarı şansı var.

 

“İçsel Uçan Kılıcım tamamlandığında, gücüm yüksek miktarda artacak.” Qin Yun kendi kendine düşünmeye başladı, “Cennet Adam Birliği’nin kılıç devinimlerine ulaşamasam da, gücüm Yi Xiao’nun Usta-Amca’sından çok daha fazla olur.”

 

Qin Yun sessizce başını salladı, “O halde, Yi Xiao ile takım olursak, başarı şansı yüzde seksen ile doksana kadar çıkar.”

 

Yanında oturan Yi Xiao hemen aklındakini sordu, “Nasıl? Usta-Amca’mın yapabildiklerini yapabilir misin?”

 

“Tabii ki. Ama, sanırım biraz daha ileri seviyede saflaştırılmaya ihtiyacı var.” dedi Qin Yun.

 

Yi Xiao “Bana da anlat.” dedi ve pür dikkat kesildi.

 

 

İkili, iki asırdır Ulu Hakimiyet Eyaleti’nde büyük sorunlar yaratan Su Tanrısı’nı ortadan kaldırmak amacıyla ellerindeki istihbaratlar ve stratejiler hakkında tartıştı.

 

Ne dünyadaki milyonlarca insan ne de eyalet valisinin kendisi farkındaydı. Ulu Hakimiyet Eyaleti’ndeki milyonlarca insanın hayatını etkileyecek olan büyük savaş başlamak üzereydi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr