Vali tarafından Ulu Hakimiyet’teki hoş bir avluya sahip olan bir malikaneye muhafızlar ve güzel kadınlar gönderilmişti. Burası, yolculuğun üçüncü üyesi olan Jia Huarien’in vali tarafından ayarlanan geçici ikametgahıydı.

“Bebeğim, kaçma. Yakalayacağım seni.”

“Genç Efendi, buradayım.”

Sayısız kız çiçeklerin arasında çömelmiş veya küçük kayaların arkalarına saklanmıştı. Birbiri ardına çağırıyorlardı. “Genç Efendi, Genç Efendi…”

Soluk benizli genç adam, ellerini uzattı ve gözleri bağlıyken yumuşakça tokatlamaya başladı. “Buradasın. Biliyordum. Ha ha, seni yakaladım.” Genç adam bir kızı kucakladı ve gözlerindeki bağı çıkardı. Kollarındaki şehvetli kıza bakarak gülümsedi. “Küçük Ye Ye, kucakladığım anda sen olduğunu anlamıştım. He he he kaybettin. Ne yapman gerektiğini biliyorsun değil mi?”

“Genç Efendi, bana sadece kötü davranmayı biliyorsunuz.” Kadın latife etti.

“Evet, sana ‘kötü davranmayı’ seviyorum.” Adam kızı öpmeden önce kıkırdadı.

“Huairen.”

Güler yüzlü bir elder kapıda belirmeden önce dışardan seslendi.

“Elder Qian” kızlar nazikçe eğildiler. Nefes almaya bile cüret edemiyorlardı.

Genç adamın kolları hala kızı sarmalamış haldeydi. Gülerek “Amca Qian, sorun nedir?” dedi.

“Eyalet Valisi seni çağırdı. Yolculuğun diğer iki üyesi de orada. Birbirinizle tanışmanızı istiyor.”

“Vali mi?” Genç adam bu istek karşısında şaşırdı ve kollarındaki kızı salıverdi. “Bizi yalnız bırakın.”

“Emredersiniz, Genç Efendi” kızlar çıkmadan önce hep bir ağızdan konuştular.

Çıkan kızların ardından bakan adam “Valinin gönderdiği bu güzellikler bana hizmet etmeye kolayca alıştılar. Bu kadınlar sevgililerimden bir tık daha üstte. Validen beklendiği gibi, gücü her yere uzanıyor.” dedi.

“Huairen, hemen hazırlan da çıkalım.”

“Tamamdır.” Genç adam arkasını dönüp yanındaki binaya girdi.

Binanın içi karanlıktı.

İçerde üzerindeki eğri kılıcı kutsuyormuş gibi görünen bir adak masası vardı. Kılıç, kanla dolu dairesel bir diskin içerisindeydi. Kan yavaşça kılıcın içine sızarken, kılıcın yüzeyinde kan renkli işaretler beliriyordu.

“Bebeğim, gel”  Bir Dharma mühür büyüsü yaptı.

Kılıç, havaya fırladı ve adamın belindeki kına girmeden önce etrafında döndü. Ardından adam kenardan bir kutu alıp kanla dolu dairesel diskin üzerini kapattı.

“Huairen, Dharma eserlerine güvenerek avantaj kazanmak doğru bir yol değildir.” İnce yapılı Elder, bu sahneyi görünce yüzünü buruşturdu ve genç adama hatırlattı. “Kendini Dharmic yöntemleri yetiştirmeye ve tılsım muskalarıyla ilgili teknikler öğrenmeye adarsan senin için daha iyi olur. Bu senin temelinin daha sağlam olmasını sağlar. Ancak o zaman, gelecekte Kaynak Alemine ulaşma şansın olur.”

“Anlıyorum, Amca Qian. Yetişim aceleye gelmez. Kim bilir kaç yetişimci Kaynak Alemine geçerken başarısız oldu? Bazılarıysa 70-80 yaşlarına geldiğinde sadece Sahte Kaynak Çekirdeği Alemine ulaşabildi. Ben sadece 36 yaşındayım. Hala gencim. Dharma büyülerini ve tılsım muskası tekniklerini çalışmam ne kadar sürer? Bir Dharma eserine sahip olmak çok daha kullanışlı.”

“Valinin konağına gidelim. Ne de olsa beni bekliyor.” dedi Jia Huairen. “Yeşil Diş Dağından dönüp Yüz Zehir Kanını elde ettiğimde Dharma eserim çok daha güçlü olacak.”

İnce yapılı Elder gizlice başını salladı. Jia Huairen ile birlikte avludan çıkıp valinin sarayına yöneldiler.

…

Valinin sarayındaki sessiz bir avluda …

Qin Yun ve Yi Xiao, taş bir masanın etrafında oturmuş, yetişim hakkında konuşuyorlardı.

“Kardeş Qin.” Yi Xiao konuyu değiştirerek fısıldadı. “Sana bir şey söylemem gerek.”

Ç/N: Heyecan yapmayın sıradan şeyler sadece.

“Bayan Yi, çekinmeden söyleyebilirsiniz.”

“Amca Wen bizi Yeşil Diş Dağından bin yıllık Buz Yeşimi Bitkisini getirmekle görevlendirdi. Çok fazla ömrü kalmadığı için bin yıllık Buz Yeşimi Bitkisini özümseyerek ömrünü uzatmak istiyor.”

Qin Yu hafifçe başını salladı.

“Kardeş Qin, muhtemelen ne demek istediğimi anladın. Amcam yaşamaya devam etmek istiyor. Sana dokunmaya cesaret edemez ama olur da görevimiz başarısız olursa, büyük bir mezhebin öğrencisi olsan da, sana çok öfkelenir. Qin ailesinin Ulu Hakimiyetteki günleri artık huzur dolu geçmeyebilir.”

Qin Yun afalladı ama bunu dışa vurmadı.

Büyük bir mezhebin öğrencisi mi?

Büyük bir mezhebin öğrencisi olduğunu söylemek oldukça yanlış bir tahmindi. Sadece en üst seviye birkaç bölge onun sahip olduğu üst düzey bir miras olan Ölümsüz Kılıç Mirasına sahip olabilirdi. Örneğin en köklü Daoist kutsal toprağı olan Ruh Hazinesi Dağında bu miras hala mevcuttu. On dokuz bölgeden biri olan Shu bölgesinin zirvesinde olan ve aynı zamanda en ünlü ölümsüz kılıç mezhebi olan Kılıç Kulesi de Ölümsüz Kılıç Mirasına sahipti.

Bir ölümsüz kılıç öğrencisinin ortaya çıkması nadir olan bir şeydi çünkü ölümsüzlüğün kapılarını açmak zordu.

Qin Yun ise yüz yıldır görülmeyen mezhepsiz bir ölümsüz kılıçtı.

Ancak diğerleri onun büyük bir mezhepten olduğunu söyleyecek olurlarsa inkar etmeyecekti. Çünkü ‘büyük bir mezhebin öğrencisi’ statüsü hatrı sayılır fayda sağlıyordu. Örneğin valiyi hayrete düşürmek için yeterliydi.

“Valiyle ilk karşılaştığımda günlerinin sayılı olduğunu anlamıştım.” dedi Qin Yun. “Beni bin yıllık Buz Yeşimi bitkisini getirmekle görevlendirdiğinde, bitkiyi kendi hayatını uzatmak için istediğini de anlamıştım. Kolay bir görev olmadığını biliyorum. Ama eğer onu reddedecek olsaydım yine de bana öfkelenirdi.”

Bunu duyan Yi Xiao başıyla onayladı.

“Bu yüzden krizi fırsata dönüştürdüm. Hatta Yeşil Diş Dağına doğru yola çıkmadan önce bir kısmı bana verilecek. Aramızda oluşacak Karmadan dolayı da elimden gelenin en iyisini yapmam gerek.” dedi Qin Yun.

“Amca Wen geçmişte babamın hayatını kurtardı. Şimdi borcu ödemek için buradayım.” Yi Xiao başını salladı. “Bu biraz riskli bir iş. Başarılı olursa ne ala ama eğer başarısız olarak geri dönersek aranızda düşmanlık doğar.”

“Bayan Yi’nin yardımına ihtiyacımız olacak.”

“Yeşil Diş Dağına olan yolculukta ana kuvvet sensin.” dedi Yi Xiao. “Grubun üçüncü üyesinin gücü oldukça sıradan. Sadece şeytan hizmetkarı işe yarayabilir.”

“Haha..”

Dışardan duyulan kahkaha sesi Wen Chong’a aitti. Arkasındaki ince yapılı Elder ve soluk benizli adamla içeri girdiler. “Yeşil Diş Dağına gidecek üçüncü yetişimci de burada.” dedi yaklaşırken.

Jia Huairen içeri girdiğinde etrafı şöyle bir süzerken gözleri Yi Xiao’ya takıldı.

Bu ne güzellik!

Qin Yun gibi dünyayı dolaşan birine göre, Yi Xiao’nun güzelliği bütün gördükleri arasında tartışmasız ilk üçe girerdi. Buna bir yetişimcinin dünya dışı havasını da katarsak kesinlikle en güzeli oluyordu. Jia Huairen ise Qin Yun’dan çok daha az görmüştü. Gördükleri de genelde ölümlülerdi. Bugüne kadar yalnızca iki kadın yetişimci görmüştü ve onlar da çok yaşlıydı. Hal böyle olunca Yi Xiao, onun gibi bir sapık üzerinde büyük etki bırakmıştı.

“Güzellik, bir güzellik, eşi bulunmaz bir güzellik.” Jia Huairen kendi kendine düşündü. Yüzündeki gülümseme gitgide daha da parlaklaştı.

“Siz muhabbet edin. Benim gibi bir ölümlü, siz yetişimcilerin meselelerine karışmamalıdır.” Wen Chong güldü.

“Kardeş Daoistler.”

Jia Huairen yaklaştı ve gülümseyerek konuşmaya başladı. “Ben Jia Huairen. Yeşil Diş Dağına gitme görevinde size katılacağım.”

“Lütfen otur. Bu kim?” Qin Yu, Jia Huairen’in yanındaki ince yapılı Elder’i işaret etti.

İnce yapılı Elder hemen nazikçe eğildi. “Ben sadece düşük seviye bir şeytanım. Adım Qian Bao. Sadece efendimin emirlerine itaat ederim.”

“Qian Bao. Qian Bao?” Yi Xiao bunu duyduğunda gülmekten kendini alamadı.

Qin Yun da olaydaki mizahı görebiliyordu.

Qian Bao? Telaffuzu ‘para kesesi’ ile aynı değil mi bunun?

“Bu ismi babam, ölmeden önce, Amca Qian’a vermiş.” şeklinde açıkladı Jia Huairen.

“Elder Qian, oturun lütfen.” dedi Yi Xiao. “Elder Qian’ın da yardımına ihtiyacımız olacak.”

“Sesi çok şirin.” Jia Huairen hayretler içindeydi.

“Yardım edebilmekten mutluluk duyarım.” dedi ince yapılı Elder ve masaya oturdu. Bir şeytan olduğundan, fazla konuşup insanlar arasındaki meseleye karışmak istemedi.

Jia Huairen öne atıldı. “Millet, Yeşil Diş Dağına olan yolculuğumuz tehlikelerle dolu. Orada çok fazla şeytan var ve meyveyi ele geçirebilmek için birlikte çalışmamız gerek. Birbirimizi daha iyi tanıyıp, birlikte daha uyumlu savaşır hale gelebiliriz. Bu bayan kardeş Daoist’in ismini öğrenebilir miyim? Ve hangi tekniklerde uzman olduğunu?”

Yi Xiao hafifçe yüzünü buruştudu ama yine He cevapladı. “Adım Yi. Yıldırım Dharmasında uzmanım. Beş Elementli Yıldırım Dharması!”

Qin Yun da şaşkındı.

Beş Elementli Yıldırım Dharması, yıldırım Dharmasından üstündü. Beş element olan metal, tahta, su, ateş ve toprak bir arada uyumla çalışarak muazzam miktarda güç artışına neden olurlar. Beş Elementli Yıldırım Dharmasına sahip olan mezhep kesinlikle en üst seviyelerdedir. Ayrıca, Qin Yun çok fazla yetişimci tanıdığından biliyordu ki Beş Elementli Yıldırım Dharması, en güçlü yıldırım Dharması olan, Gök Kubbe Yıldırım Dharmasınin temeliydi.

Jia Huairen şaşkına dönmüş halde titredi. “Beş Elementli Yıldırım Dharması mı? En güçlü mezheplerden birinin öğrencisi olmalı, veya kutsal Daoist topraklarının! Böyle bir kadın benim Dao partnerim olursa, ben Jia Huairen’in Kaynak Alemine geçme şansı artar!”

Güzelliği veya arka planı, arzularla dolmuş Jia Huairen’in gözünde değersizdi.