Bölüm 7: Batı Dağı Kılıç Bahçesi

avatar
4314 0

Seeking the Flying Sword Path - Bölüm 7: Batı Dağı Kılıç Bahçesi


 

Çeviri: Ratel Düzenleme: bebebiskuvisi

 

Qin Yun malikanenin girişine yürüdü ve dışarıya bir bakış attı. Devasa bir sakalı olan kel bir adam, bir atın yularından tutarak girişte bekliyordu.

 

"Kardeş Yun." Adam hızla gülümsedi. Sesli heyecanla bağırırken aşırı derecede gürültülüydü.

 

Qin Yun gözlerini genişletti ve dikkatle gözlemledi. Bu kişinin kel bir kafası ve gür sakalları vardı. Eski yüzünü hatırlamanın tek yolu kilit yüz hatlarını tanımaya çalışmaktı. “Sen Kardeş Bobo musun? Bu nasıl olabilir? O yakışıklı ve utangaç genç adam gerçekten sert görünüşlü devasa bir adama mı dönüştü?"

 

Tian Bo, o ergenlik çağındayken en iyi arkadaşlarından biriydi ve ondan sadece bir yaş küçüktü.

 

Onlar gençlerken, Tian Bo yakışıklı ve dürüst bir çocuktu. Dahası aşırı derecede utangaçtı.

 

Ama şimdi, o… kel miydi? Devasa boyutta gür sakallar? Tıknaz bir yapı?

 

"Kardeş Yun, bana nasıl böyle diyebilirsin?” Tian Bo hızla konuştu. “Bu çok incitici. Zavallı kalbim ağrımaya başladı!"

 

"Kes numarayı.” Qin Yun takıldı.

 

Tian Bo kıkırdadı.

 

Birbirlerine bir ayı kucaklamasıyla sarıldılar.

 

"Kardeş Yun, uzun zaman oldu!” Tian Bo konuştu.

 

"Kesinlikle öyle." Qin Yun dostunu rahat bıraktı ve hemen güldü. “Fakat, Küçük Bobo, bu kadar dramatik bir değişimden sonra seni sokakta görsem tanıyabileceğimi iddia edemem.”

 

"Ne diyebilirim ki. Saçlarım on sekizime bastığımda dökülmeye başladı. Bunun durmasını ummak çok manasızdı.” Tian Bo  çaresizce kafasını ovdu. “Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Hem babam hem de dedem keller, bu yüzden benim de sonumun aynı olacağını düşündüm. Dahası sakallarım delice bir hızla uzamaya başladı. Yine de biraz otoriter gözüküyorum, değil mi?"

 

"Evet, evet öylesin." Qin Yun güldü.

 

Küçüklüğündeki oyun arkadaşı da büyümüştü!

 

"Cidden, neden bana dönüşünü haber vermedin? Gelişinin söylentilerini Altı Yelpaze Kapısı’ndan öğrendim. Bizim Batı Dağı Kılıç Bahçesi’nin Genç Efendisi Wufeng öğlen sana sıcak bir hoş geldin partisi vermek için herkesi çoktan çağırdı.” Tian Bo gülümsedi ve konuştu. “Bense, seni getirmek için gönüllü oldum ve hızla buraya geldim."

 

"Bir hoş geldin partisi mi?” Qin Yun şaşkındı. “Siz çocukların gerçekten iyi haber kaynaklarınız var."

 

"Söylentiler hızlı yayılıyor." Tian Bo hızla yanıtladı. "Gidelim. Acele et. Seni bekleyen pek çok eski arkadaşın var."

 

Kapıda dikilmekte olan Qin An da güldü ve konuştu. “İkinci Kardeş, arkadaşlarının çoğu seni beklediğine göre, acele et ve git."

 

"Tamam. Kardeşim, beni beklemene gerek yok. Muhtemelen eve geç dönerim." dedi Qin Yun.

 

Ardından, Qin Yun hizmetkârların onun için hazırladığı bir ata bindi. Dostu Tian Bo ile birlikte at sürmeye başladı.

 

 

Batı Dağı Kılıç Bahçesi, Ulu Hakimiyet Şehri’nin hemen dışındaki batı dağının eteklerindeydi.

 

İki kafadar atlarını acelesiz bir şekilde sürdüler ve yolculukları boyunca sohbet ettiler.

 

"Ergenliğimde ben de senin gibi dünyayı dolaşmak istiyordum ama bu düşük yetenek seviyemle, birkaç lanet hafta sonra topuklarım kıçıma vura vura kaçmam oldukça muhtemel bir sonuç olurdu. Ben de aile işimizi devralmamın daha mantıklı olduğuna kanaat getirdim. Şimdi, babamla beraber yiyecek ve içecek işini yürütüyorum." Tian Bo kafasını salladı ve konuştu. “Bu arada, geçenlerde bir metres edindim. Bu yıl, babam tarafından gerçek bir eşle evlenmem için zorlanıyorum."

 

"Bir eş edinmeden önce metresin mi oldu?" Qin Yun şaşkın bir sesle sordu.

 

"Hamile kaldığı için başka bir seçeneğim kalmamıştı." Tian Bo kafasını salladı. “Ancak doğan çocuk erkek olduğundan ötürü babam oldukça mutlu sayılır."

 

"Sen Ticaret Kralı Tian’ın tek oğlusun. Doğal olarak senin aile soyunu devam ettirmeni bekliyor." Qin Yun kendince durumu açıkladı.

 

Sohbet ederlerken, batı dağının eteğindeki bir göle vardılar. Göl sakindi, batı dağını yansıtan devasa bir zümrütü andırıyordu. Ve gölün diğer kıyısında bir malikane vardı. Gölün bu yanından bakan birisi orada duran birkaç figürü belli belirsiz seçebilirdi.

 

Göl kıyısında bekleyen birkaç hizmetkâr vardı. Hevesle bekliyorlardı ve at sırtındaki ikiliye doğru hızla yaklaştılar.

 

"Genç Efendi Tian, yanınızdaki Genç Efendi Qin mi?"  Bir yaver şevkle sordu. “Hızla beni takip edin. Efendim ve diğer genç efendiler sizi bekliyor."

 

Qin Yun ve Tian Bo atlarından iddiler ve atlarının yularlarını kenarda bekleyen hizmetkârlara verdiler.

 

İkisi, hizmetkârlar tarafından ufak bir tekneye kadar eşlik edildiler.

 

Tekne küçük olsa da, zarif bir biçimde dekore edilmişti. Tekneyi kullanan kişi güzel genç bir hanımefendiydi. Tekne, ölümsüzlerin cennetini hatırlatan dalgasız göl boyunca yol aldı.

 

"Eskiden tekneyi kullanan kişinin yaşlı bir adam olduğunu hatırlıyorum. Şimdiyse onun yerini genç bir hanım almış." Qin Yun iç çekti.

 

"Göz zevki konusuna gelince Genç Efendi Wufeng en iyisidir." Tian Bo açıkladı.

 

Batı Dağı Kılıç Bahçesi, Li ailesinin birinci genç efendisi Li Wufeng’e aitti. Kılıç Ustalığı’ndan zevk alıyordu ve ‘Batı Dağı Kılıç Bahçesi’ni gençliğinde kurmuştu. Sadece on altı yaşından genç olanlar buraya katılabiliyordu. Qin Yun katılmak için davet edildiğinde sadece on yaşındaydı. Batı Dağı Kılıç Bahçesi, Genç Efendi Wufeng’in kendisi gibi kılıç ustalığına ilgisi olan yaşıtlarını bulmak için inşa ettiği bir yerdi. Ancak bu kapıdan giren gençler büyüdükçe, Batı Dağı Kılıç Bahçesi Ulu Hakimiyet Şehri’nde nüfuz kazanmaya başlamıştı.

 

Gölün diğer kıyısında genişçe bir çadırın altında bir şeyler içen ve sohbet eden birkaç genç vardı. Onlar da diğer yakadan gelen küçük tekneyi fark etmişlerdi.

 

“Hahaha…"

 

Uzaktan yüksek sesli bir gülüş duyuldu. "Kılıç tanrısı geri döndü. Kılıç Bahçemiz’in kılıç tanrısı geri döndü."

 

"Acele et! Qin Yun, acele et. Sallanma!" Onlar Qin Yun’a acele ettirirken, kalan herkes yüksek sesle gülüyordu.

 

"Kardeş Yun, gidelim." Tian Bo hemen küçük bottan sıçradı ve suyun üzerinden karşıya geçmeye başladı. Yanaşma iskelesine ayak basmadan evvel 200 feet boyunca gölün yüzeyinde uçtu.

 

Qin Yun da gülüyordu. O da su üzerinden geçti. Ancak bilerek gösteriş yapmamayı tercih etti. Hızı gölün yüzeyini dalgalandırmayı ancak başarıyordu. İskeleye yavaşça inerken tek bir damla bile su sıçramamıştı.

 

"Kardeş Yun, uzun zaman oldu."

 

"Altı yıl oluyor. Hadi içelim. Senin şehir dışındayken öleceğinden gerçekten korkuyordum. Kesinlikle şanslı bir adamsın. Sonunda evine döndün."

 

Genç erkeklerden oluşan grup bir şarap kadehi doldurdu ve direk olarak Qin Yun’un eline tutuşturdu.

 

Qin Yun kadehi aldı. Gülümsedi ve konuştu: “Tamam, tamam. Şerefe."

 

Bu çocukluğundaki oyun arkadaşlarınla buluşmaktan çok ama çok daha rahatlatıcıydı.

 

 

Neşeyle içmek için toplanmış yirmiden fazla insan vardı.

 

"İkinci Kardeş, hadi bir müsabaka yapalım. Seninle olan son maçımızda sana yenilmiştim. Tekrar karşılaşalım."

 

"Tabii. Senden korktuğumu mu sanıyorsun?"

 

İkisi şarap kadehlerini masaya yerleştirdiler ve hızla ileri atıldılar. Suyun yüzeyinin üzerinde, yeşil ormanlarla kaplı dağların eteklerinde kozlarını paylaşmaya başladılar.

 

İki figür sayısız değişim geçiren göl yüzeyinin üzerinde birbiriyle çarpışırken, bir anda kılıç ışınları parladı.

 

"Harika."

 

"İkinci kardeşin tekniği, ancak hikmeti kendinde gizli harika bir sanat olarak tanımlanabilir. Yeteneği ise, bunu daha da sıra dışı bir hale getiriyor."

 

"Fiyuuv, ne kadar sıra dışı bir saldırı. Tüylerimi diken diken ediyor."

 

Kenarda duranlar şarap içip savaşı izlerken bir yandan da kendi aralarında yorumlarını paylaşıyorlardı.

 

Savaş sonunda bir sonuca vardı; bir taraf suya uçurulduktan sonra tamamen sırılsıklam olmuştu.

 

"Kardeş Ming, sen de bir dene."

 

"Çarpışalım."

 

Bir anda, insanlar çiftlere ayrıldılar ve suyun üstünde kılıç çarpıştırmaya başladılar.

 

Batı Dağı Kılıç Bahçesi’nde bir kılıç müsabakası görmek oldukça sıradan bir sahneydi! O zamanlar, Batı Dağı Kılıç Bahçesi çok sayıda gence katılması için davetiyeler göndermişti. Katılan herkesin kılıç konusunda belirli bir yetenek seviyesini geçmiş olması gerekiyordu. Bu bekar genç adamlar Ulu Hakimiyet Şehri’nin genç neslinin en iyi kılıç ustaları kabul ediliyorlardı.

 

İçki, sohbet ve kılıç müsabakaları…

 

Şimdi, büyüyüp koca adamlar olduklarından ötürü, hayatları katman katman zincirle bağlanmış gibiydi. Bu da onların Batı Dağı Kılıç Bahçesi’ne gitmeyi tercih etmelerine neden oluyordu. Burada, neşeyle sarhoş olup, zevkle kılıç çarpıştırıyorlar ve dünyevi hayatın gereksiz sıkıntılarından kendileri soyutluyorlardı.


// Yazarın anlattıkları bana büyük iş adamlarının takıldığı Gay Golf Clup’lar gibi geldi, hafta sonu kaçamaklar falan...

 

Qin Yun da bir şarap kadehi kaptı ve dostlarıyla beraber alkolün keyfini çıkardı. Aynı zamanda, boş boş çene çalıyorlardı.

 

"Çılgın Zhang nerede? Geçmişte o hep benimle kılıç müsabakası yapardı. Neden onu burada göremiyorum?" Qin Yun sordu.

 

"Çılgın Zhang ailesinin tüm servetini bir ölümsüzlük yetişim yoluna yatırdı. Hatta ‘Ailesel Dağ Tarikatı’na katıldı. Ne yazık ki yirmi yaşına bastığında henüz ölümsüzlüğün kapısını açamamıştı. Sonuç olarak şimdilerde dünyayı dolaşıyor…"

 

"Çılgın Zhang’ı gerçekten takdir ediyorum. Ben gençken, bir yandan kılıç ustalığımı ilerletmeye çalışırken diğer yandan da yetişim yaparak bir ölümsüz olmayı diliyordum. Ancak, git gide bu hevesimi kaybettim. Off of, başka bir seçeneğim yoktu. Babam şu anda yaşlı biri. Aile klanım benim desteğime ihtiyaç duyuyor, bu yüzden artık her istediğimi yapamıyorum."

 

"Katman katman zincirler. Bir insan asla özgür değil."

 

Herkes hasretle iç çekti.

 

Şu anda bu mekanda bulunan herkes kılıç ustalığında yetenekli birer uzmandı. Genel olarak, Qi Saflaştırma’da yedinci aşamaya ulaşmışlardı ve yetişim yoluna karşı duydukları bazı arzular vardı.

 

Gençliklerinde yüksekleri hedeflemişlerdi ve her birinin kendi amaçları vardı.

 

Ancak yaşları ilerledikçe, kısıtlama katmanları tarafından zincirlenmeye başlamışlardı. Dahası, ancak Qi Saflaştırma’da dokuzuncu aşamaya eriştiklerinde ölümsüzlüğün kapılarını açmaya aday olabileceklerdi. Burada bulunanlar arasında sadece üç yada dört kişi Qi Saflaştırma’da dokuzuncu aşamaya ulaşmıştı. Dahası, bir yetişim tarikatına katılmaya çalışmak da inanılmaz zor bir meseleydi.

 

"Ya Kız Kardeş Yuqing?" Qin Yun tekrar sordu. O Batı Dağı Kılıç Bahçesi’nin bir parçası olmayı başarabilmiş tek kadındı.

 

"Babası Güney Yıldızı Eyaleti’ne gönderildi ve o da onunla beraber gitti. Gelecekte onu bir daha görmemiz zor olabilir."


//*Southbright demiş düzgün karşılık bulamayınca Güney Yıldızı dedim.

 

"Ben Kız Kardeş Yuqing’in evlendiğini de duydum. Evlendiği kişi Güney Yıldızı Eyaleti’nin zengin ailelerinden ‘Guihai Ailesi’nin hastalıklı genç efendisiymiş."

 

"Guihai Ailesi Güney Yıldızı Eyaleti’nin en zengin ailelerinden biriymiş. Ancak aynı zamanda hastalıklı bir genç efendiye sahip olduğunu duydum. Söylentilere göre berbat bir durumdaymış ve önümüzdeki birkaç yıl içinde ölmesi bekleniyormuş.."

 

 

"Kardeş Luobing neden burada değil?" Qin Yun sordu.

 

"Luobing öldü. Bir gün geç bir saatte genelevden arkadaşıyla beraber evine dönmüş. Çok sarhoşmuş ve sonunda cinayete kurban gitmiş. İşte hayatını kaybetme hikayesi bu. Bugün bile onu kimin öldürdüğünü gizemini koruyor."

 

Qin Yun hafifçe şaşırdı.

 

O gururlu genç adam böyle mi ölüvermişti ?

 

 

"Jiawu da öldü. Onun ölümü daha da adaletsiz bir şekilde oldu. Jia Malikanesi’nden şehre dönerken bir şeytanla karşılaşmış. O ve yanındaki herkes katledilmiş."

 

 

Qin Yun bunu duyunca sarsıldı.

 

Batı Dağı Kılıç Bahçesi’nden bazı dostları evlerini terk etmiş bazılarıysa çoktan hakkın rahmetine kavuşmuştu.

 

Kılıç Bahçesi’ndeki arkadaşlarıyla ilişkisi kötü olmasa da, onlardan toplam kırk kişi vardı. Doğal olarak, bu grup içerisinde bazılarıyla arası daha iyi bazılarıyla ise daha kötüydü. Birkaç günde bir karşılaşıyorlardı. Birkaç yıl sonra, bazıları diğerleriyle neredeyse hiç konuşmayacak derecede uzaklaşmışlardı. Qin Yun, Batı Dağı Kılıç Bahçesi’ne on yaşında katılmıştı. O zamanlar, babası Qin Liehu sadece sıradan bir polis memuruydu ve bu genç grup hala birbirine uyum sağlayamamış vaziyetteydi. İnsanlar birbirlerini arka planlarına bakarak değerlendiriyorlardı. Sıradan bir polis çocuğu olarak, hafifçe zengin tüccar çocuklarından bazıları ona tepeden bakmışlardı.

 

Qin Yun konu kılıç antrenmanına gelince bir fanatikti. Onun da takma adı ‘Çılgın Yun’du. Ona gerçekten yakın olan kişiler onunla benzer arka plana sahip olan ‘Küçük Bobo’  Tian Bo ve ‘Deli’  Xie Lei idi.

 

Birkaç akranı yitip gitmiş olsa da, şeytanların her yere yıkım getirdiği bu çağda ölüm doğal bir durumdu. Ek olarak, arkadaşlıkları derin değildi, bu yüzden Qin Yun’un tek yaptığı şey iç çekmekti.

 

"Bu arada, Deli nerede? O neden gelmedi?" Qin Yun yanında şarap içen Tian Bo’ya sordu. "Silahlı refakat görevinde mi?"

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44300 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr