Bölüm 6: Yirmi Yaşından Önce Ölümsüzlük Kapısını Geçmekte Başarısız Olmak, Sonsuz Umutsuzluk Getirir.

avatar
4838 1

Seeking the Flying Sword Path - Bölüm 6: Yirmi Yaşından Önce Ölümsüzlük Kapısını Geçmekte Başarısız Olmak, Sonsuz Umutsuzluk Getirir.


 

Çeviri: Ratel - bebebiskuvisi Düzenleme: bebebiskuvisi

 

"Dönüş." Önünde uçan üç inçlik uçan kılıç üç feet uzunluğuna ulaşana ve normal bir kılıç gibi gözükmeye başlayana dek hızla boyutunu arttırdı.

 

Qin Yun elini uzattı ve kutsal kılıcı kavradı.

 

Kılıç tamamlanmamış olmasına rağmen yine de inanılmaz derecede keskindi. Bir demiri ya da taşı tofu keser gibi kesebilirdi. Ancak, Qin Yun onu kullanmaya cesaret edemiyordu, çünkü talihsiz bir durum yaşanması halinde, pişman olmak için çok geç olacaktı.

 

"O zamanlar, Ölümsüz Kılıç Yadigârı’nı elde ettiğimde sadece on üç yaşındaydım. Bu keyif vericiydi ancak ölümsüzlüğün kapısını çalmanın bu kadar zor olduğunu kim bilebilirdi." Qin Yun duygusal bir şekilde iç çekti. “Eğer birisi yirmi yaşına basmadan önce ölümsüzlüğün kapısını geçmeyi başaramazsa, bundan sonra başarılı olması ancak umutsuz bir hayal olabilir."

 

Yetişim Dünyasında, üç büyük âlem vardı—Yeni Doğan, Kaynak ve Cevher Ruh*.

// Ç.N : Postnatal, Connate ve Essence Soul, evet kaynak ulan zorunuza mı gitti :D

 

Yeni Doğan Âlemi düzgün bir şekilde 12 Qi Saflaştırma Seviyesi’ne ayrılabilirdi ve her bir seviye geçişi, bir öncekinden daha zordu.

 

Kaynak Âlemi üç aşamaya ayrılıyordu— Sahte Nüve Aşaması, Gerçek Nüve Aşaması ve Altın Nüve Aşaması.

 

Cevher Ruh mu? Bu uzun bir efsaneydi!

 

‘Ölümsüzlüğün Kapısını Geçmek’ denen şey, Qi Saflaştırma’da dokuzuncu seviyeden onuncu seviyeye geçmek demekti. Anca bu geçişten sonra Öz Qi’si Öz Cevheri’ne dönüşebilirdi! Bu aynı zamanda yetişimin başlangıcı olarak kabul ediliyordu.

 

Ancak, bu aynı zamanda cennetlerin talihsizliğini ve hasedini de davet ediyordu.

 

Eğer biri onuncu seviyeye geçişin yöntemini yazarsa, yazılan metin direk yok oluyordu! Eğer biri geçiş yöntemini birine sözle aktarmaya çalışırsa, aniden dili tutuluyor ve konuşamaz hâle geliyordu.

 

Bir yetişimci, yirmi yaşından önce ölümsüzlük kapısından geçemezse, bir daha geçmesinin imkansız olduğu söylenirdi. Bunun nedeni, yirmi yaşından önce bedenin hala büyüyor olması ve limitsiz bir canlılığa ve coşkunluğa sahip olmasıydı. Bedenin ana ve yan kanalları sonsuz ihtimallerle  doluydu. Bu zaman periyodunda Öz Cevheri’ni yoğunlaştırıp damıtarak ölümsüzlüğün kapısından geçme şansınız en yüksek seviyedeydi. Bir kez yirmi yaşına ulaştığınızda, bedeniniz zirveye ulaşıyor ve yavaş yavaş düşmeye başlıyordu. Bundan sonra Ölümsüzlüğün Kapısı’ndan geçme umudu neredeyse sıfırdı.

 

"On üç yaşımdayken kılıçlı biri oldum ve tam da aynı yıl, dokuzuncu seviye Qi Saflaştırma’ya ulaştım! İkinci ya da üçüncü sınıf bir tarikata katılıp ölümsüzlüğün kapısından geçmem çok kolay olurdu. Ancak 800 yıl evvel Kaynak Altın Nüve Aşaması Büyük Daoist Chen tarafından bırakılan Ölümsüz Kılıç Yadigârı’nı elde ettim.” Qin Yun bir kez daha iç çekti. “Ölümsüz Kılıç Yadigârı yetişim dünyasının en yüksek seviyeli miraslarından biriydi, ancak yetişim yapması diğer Dharmik yöntemlere göre en az on, hatta yüz kat daha zordu."

 

"Yetişim dünyasında ‘Tek bir kılıç tüm Dharma’yı yerle bir edebilir.’ diye bir söz vardır. Bu sözde bahsedilen kılıç uçan kılıçtan başka bir şey değil." Qin Yun kafasını salladı. "Ölümsüz Kılıç Yadigârı’nı, bana rehberlik eden tek bir ustam ya da büyüğüm olmadan miras edindim, bu da benim işimi sıradan bir Dharmik yönteme göre en azından on ya da yüz kez zorlaştırdı."

 

"Mirası on üç yaşımda edindim, evimden on beşimde ayrıldım ve öleyazdığım onlarca ölüm-kalım savaşına girdim. Hatta kuzey sınırlarına bile gittim."

 

"Ölümsüzlüğün Kapısı’ndan geçebildiğimde neredeyse on dokuz yaşıma basmıştım."

 

Qin Yun bir kez daha iç çekti.

 

Ölümsüzlüğün Kapısı’nı bir ustanın ya da büyüğün yardımını almadan kendi başına açması, bundan sonra anca kendine güvenebileceği ve yolunu ancak tırnaklarıyla kazıyarak açabileceği anlamına geliyordu.

 

"Oh? Çoktan sabah mı oldu?" Qin Yun penceresinden dışarının aydınlandığını fark etti.

 

"Geri dön." Qin Yun’un bir düşüncesiyle üç feet uzunluğundaki kılıç hızla küçülmeye başladı. Qin Yun’un işaret parmağından girip damarlarını takip ederek dantianına girmeden önce bir saç teli kadar ince oluncaya dek inceldi. Ardından, dantianının içinde dönmeye başladı ve çakıl taşı boyutunda gümüş, metal bir topa dönüştü.

 

Kılıç topu uzun süre daha ruhundan ve Öz Cevheri’nden besleneceği yer olan Qin Yun’un bedenine geri dönmüştü.

 

Yataktan kalktı ve parçalanarak çevreye dağılmış Yıldız Desenli Çelik talaşı gözüne takıldı. Bir an için Öz Cevheri’ni dışarı gönderdi ve geri çekti ve sadece bir anda, yere dağılmış metal parçacıkları toparlanıp bir metal top halini aldılar, ardından bu metal top kenarda duran bambu sandığa doğru alçaldı. Yıldız Desenli Çelik çantasını aldı ve elbise bavulunun içine koydu. İki paketi elbiselerinin altına gizledi ve arkasında bir Öz Cevheri izi bıraktı. Sonrasında bavulunu kapattı ve kilitledi.

 

Kapıyı açıp odasından ayrıldı.

 

Sabahın erken saatleriydi ve çok soğuktu. Qin Malikanesi’ndeki hizmetkârlar çoktan temizlik ve kahvaltı hazırlama koşuşturmasına başlamışlardı.

// Ç.N : Şu anda saat 5:24, benim amk ben

 

 

Qin Yun güzelce yıkandıktan sonra üstündekileri, onu saygıdeğer bir evlat gibi gösteren işlemeli elbiselerle değiştirdi. Taşrada yolculuk ederken, doğal olarak düz ve şüphe çekmeyecek giysiler giyiyordu, ancak şimdi eve döndüğüne göre, Qin Malikanesi’nin İkinci Genç Efendisi olarak ailesini utandıracak bir şey giyemezdi.

 

"İkinci Genç Efendi, günaydın."

 

"İkinci Genç Efendi, günaydın."

 

Qin Yun malikanenin çevresinde gezindi ve yanından geçtiği her hizmetkâr ona saygıyla selam verdi.

 

Her bir ot ve her bir ağaç, her bir dar patika ve her bir karmaşık koridor; bunlara bakmak ona bir sıcaklık ve tanıdıklık hissi veriyordu, kısa süreli nostaljik yürüyüşünün ardından eğitim alanına vardı.

 

Eğitim alanının bir tarafında silah rafları duruyordu ve duvarın uzak tarafında,okçuluk için hedefler vardı.

 

"Eğitim alanı." Qin Yun gülümsedi. Geçmişte babası burada antrenman yapardı ve de abisi. O da küçüklüğünde gayretli bir biçimde kılıç ustalığı çalışmaları yapardı. Annesi sık sık kenardaki taş masaya oturur ve mutlu bir şekilde ailesini izlerdi.

 

‘Kılıçlı biri’ olma durumu Kusursuz* olma durumunun sadece bir seviye altıydı.

//Seamless*

 

Kusursuz durumuna ulaşmak Yeni Doğan Âlemi’ni geçmemiş varlıklar için tartışmasız bir zirve noktasıydı. Bedenleri kusursuzdu, bu da onlara bedenlerindeki her bir saç teli üzerinde tam bir kontrol veriyordu. Hatta uzun süre kılıç tekniklerini çalışmasalar bile elleri hiç de paslanmıyordu.

 

O çoktan Kusursuz durumuna ulaşmıştı; bu nedenle, her gün azimle antrenman yapmaya ihtiyaç duymuyordu. Qin Yun kılıçla yaptığı antrenman süresini azaltsa da, hâlâ bu alışkanlığı günlük hayatının bir parçası olarak devam ettiriyordu.

 

"Fyuuv."

 

Belindeki kılıç, kınından sıyrıldı.

 

Qin Yun bir noktada durdu ve ayaklarını durmadan hareket ettirdi. Kılıç oyunlarını sergilerken elinde uzun bir kılıç duruyordu. Kılıç oyunları çok hızlı görünmeseler de oluşan kılıç ışınları aynı puslu bahar yağmurları gibi bulanık bir sis şeklindeydi. Herkesi güzelliğiyle büyüleyebilecek bir rüya gibiydi. İnsan öldüren bir kılıç tekniğinden çok, bir şiire ya da çizime benziyordu.

 

Eğitim alanının köşesinde bir kişi belirdi. Bu onun abisi Qin An’dı. Sadece ilgiyle izliyor ve kardeşini rahatsız etmeden sessizce oracıkta duruyordu.

 

Qin Yun da kılıç çalışmasına ara vermeden devam etti. Ancak kendini tatmin olmuş hissettikten sonra durdu ve kılıcını kınına geri yerleştirdi.

 

"İkinci Kardeş, neden kılıcın bu kadar yavaş?" Qin An merakla sordu. "Kılıç sanatını çok güzel bulmuş olsam da, bu daha çok genelevlerdeki kadın sanatçıların yaptığı kılıç danslarına benziyor, sence de aşırı yavaş değil mi? Bu şekilde hareket eden bir kılıç nasıl öldürebilir?"

 

"Haha…" Qin Yun güldü. "Bu benim kendi kendime oluşturduğum kılıç tekniğim, Sisli Yağmur Kılıcı. Senin gördüğün şey Sisli Yağmur Kılıcı’nın sadece bir yönüydü."

 

"Bir yönü mü?" Qin An bu sözler üzerine uzun uzun düşündü. "Peki. On yaşındayken beni yenebiliyordun ve on beş yaşına bastığında Ulu Hakimiyet Şehri’nde çoktan genç neslin bir numarası olmuştun. O zamanlar, hala kılıç sanatının mükemmel olduğunu söyleyebiliyordum, ama şimdi tekniklerini idrak dahi edemiyorum."

 

Qin Yun gülümserken konuyu değiştirdi. "Abi, neden bu kadar erken geldin? Daha kahvaltı vakti bile olmadı, ama sen çoktan şehrin güney yakasından batı yakasına kadar gelmişsin."

 

"Biz iki kardeş altı yıldır birbirimizi görmedik. Doğal olarak seninle hasret gidermek istiyorum.” Qin An duygusal bir şekilde konuştu. “Sen taşrada seyahat ederken, sık sık senin hakkında endişeleniyordum, bir daha asla geri gelmeyeceğinden korkuyordum. Yeter, bu bahsi keselim! Geçen yarım yıldan bahsetmem gerekirse, her sabah tükenmiş bir biçimde uyanıyordum. Doktora gittim ama bana hasta olmadığımı söylediler. Ancak, bugün daha iyi hissediyorum.”

 

Qin Yun'un kalbi hızlandı.

 

Bugün daha iyi mi hissediyorsun? Belki de dün gece kedi şeytancığın senin Yang’ını emmemiştir.

 

"Bu seni özlemem yüzünden miydi, İkinci Kardeş? Dönüşünün ardından kalbim rahatladığından mı daha iyi hissediyorum?” Qin An mırıldandı.

 

"Beni mi özledin? Eğer beni özlediğinden dolayı olsaydı beş buçuk yıldır iyi olup, sadece son altı aydır rahatsız hisseder miydin?” Qin Yun sırıttı. “Bedenine gizlice şeytani aura sızdırılmış."

 

"Şeytani aura mı sızdırılmış?" Qin An'ın yüz ifadesi dramatik bir şekilde değişti.

 

Qin Yun abisinden hiçbir şey saklamazdı. Sonuçta yıllarca yedikleri içtikleri ayrı gitmemişti. ’Şeytani Aura Sızması’ gibi konular abisinin ondan duyduğu sürece kolayca inanabileceği bir şeydi.

 

"Dün fark ettim." Qin Yun açıkladı.

 

"Öyleyse neden dün hiçbir şey söylemedin?" diye sordu Qin An.

 

"Suçluyu şüphelendirmek istemedim. Umutsuzluk içinde bir şeyler yapma ihtimalleri vardı! Bu yüzden hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranmak zorunda kaldım. Gizlice araştırıp dün gece her şeyi hallettim. Sorunu kökünden çözdüğüm için artık sana söylemem bir sıkıntı oluşturmaz." dedi Qin Yun. "Sana bu söylediklerimi kimseye söyleme ama."

 

"Bunu biliyorum zaten." Qin An başını salladı. "İyi olacak mıyım?"

 

“Rahatla, umutsuzluğa kapılacak bir durum yok.” dedi Qin Yun sırıtarak.

 

Bunu söyler söylemez daha önce hazırlamış olduğu kağıt bir tılsım çıkardı ve dedi ki: “Bu iyi bir arkadaşımdan hacıladığım ‘Hastalığı Giderme Tılsımı’. Böyle bir şeyin nasıl yapılacağını ben bilmiyorum.” Bunu söylerken tılsımın içine Öz Cevheri’ni enjekte edip onu etkinleştirdi. Tılsım hiçbir belirti göstermeden aktifleşip Qin An’ın bedenindeki görünmez güç ile birleşti. Qin An hafif bir serinlikten başka hiçbir şey hissetmedi. Daha doğrusu tüm o gizli, rahatsız edici duygular kayboldu ve Qin An kendini daha iyi hissetti.

 

“Şeytani auranın çoğu temizlenmiş durumda zaten.” dedi Qin Yun. “Ama bir kısmı iç organlarına girmiş ve derinlerine kök salmış durumda, bu yüzden Hastalığı Giderme Tılsımı bu auradan tamamen kurtulamıyor.”

 

“Peki ondan nasıl kurtulabilirim?” diye sordu Qin An

 

“Haha, seni hedef alan şeytan öldüğüne göre, içindeki şeytani aura kaynaksız bir sudan farksız şimdi. Hâlâ genç, hâlâ zindesin, yani Hastalığı Giderme Tılsımı olmasa bile üç beş yıla iyileşirsin. Tılsımı kullandıktan sonra vücudunda hâlâ şeytani aura kalsa da, bu kalan miktar seni çok etkilemeyecektir. Belki birkaç aya bu şeytani auradan doğal yollardan kurtulursun.” dedi Qin Yun heyecanlı bir şekilde. “Canlılığın gerçekten de mucizevi.”

 

Qin An rahatladı ve merakla kardeşine sordu: “İkinci Kardeşim, neden bir iblis bana zarar vermek istesin ki? Ben sadece kendi hâlinde bir tüccarım, neden bir iblis beni hedeflesin ki? Babam yüzünden mi?”

 

“Evet.” dedi Qin Yun başını sallayarak. “Babam geri dönünce ikinize de ayrıntılı bir şekilde anlatacağım.”

 

Qin An çabucak bu sarsıcı haberlerin etkisinden kurtuldu ve gülümseyerek dedi ki: “İkinci Kardeşim, Qi Saflaştırma’da dokuzuncu seviyeye ulaştığın zaman ölümsüzlüğün kapısını çalıp, ölümsüzlük yoluna gireceğini biliyordum. Bugün anladığım kadarıyla şeytani auraları görebiliyor ve hatta onları yok edebiliyorsun. Gerçekten de ölümsüzlük yoluna adım atmışsın.”

 

Qin Yun gülümsedi.

 

Ölümsüz Kılıç Yadigârı’nı elde ettiği zaman, bunu sadece babasına söylemişti! Babası da, bunu başkalarına söylememesi konusunda onu uyarmıştı. Bundan dolayı annesine ve abisine bile hiçbir şey söylememişti. Bu kelimelerin yayılmasının, ona felaketten başka bir şey getirmeyeceğinden korkuyordu.

 

“Ölümsüzlüğün kapısını çalmak, kolay bir şey değildir.” dedi Qin Yun samimi bir şekilde.

 

...

 

İki kardeş anneleriyle birlikte kahvaltı yaptı ve uzun bir sohbete dalmışlarken aniden yanlarına bir hizmetkâr geldi. “İkinci Genç Efendi, malikânenin dışında sizi görmek isteyen birisi var. Sizinle iyi arkadaş olduğunu söyledi.”

 

“İyi arkadaş mı? Daha dün geri döndün ama seni görmek için insanlar gelmeye başlamış bile!” dedi Qin An şaşkın bir şekilde.

 

“Kimmiş görelim öyleyse.” Qin Yun ayağa kalktı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr