Ek Hikaye 2 Sonsuza Kadar ve Daha Ötesi (Moxi'nin Özel Hikayesi)

avatar
1673 0

Sansheng, Wangchuan Wu Shang - Ek Hikaye 2 Sonsuza Kadar ve Daha Ötesi (Moxi'nin Özel Hikayesi)


 

Çeviri:Mehmet Çakıcı    Düzenleme: madShy

 

Moxi’nin ruhu ölümlü vücudundan çekildiği anda Wuqu Xingjun havada bekliyordu: “Tekrar hoş geldiniz, Lordum. Ekselansları geri dönüşünüzü kutlamak için bir ziyafet hazırladı.

Geçmişin anıları aklındayken Savaş Tanrısı sınamasından geri dönmüş olmaktan hiç zevk almıyordu. Kulakları Sansheng’in naif sesiyle doluydu: “Sırf seninle tanışma şansını bulduğum için hoşuma gidiyor.

Kalbinde ekşi bir sıcaklığın yükselmesini engelleyemeyerek, bakışlarını aşağı indirip ölümlü diyarında kollarında kanlı bir “Moxi”yle savaş alanında yatan kıza döndü. Uzun bir süre baktıktan sonra sordu, “Wuqu, Siming nerede?” Moxi’nin sesindeki soğukluğu duyunca Wuqu titremeden edemedi. “Siming… Siming…” “Boş ver, kendim bulurum.” Wuqu Ölümlüler diyarından yükselen kulak delici sesi duymadan önce eğilecek vakit bulamamıştı. Korkunç ses Wuqu’yu alarma geçirdi. İç çekerek Sansheng’e baktı “Yeraltı’nda bu kadar zeki bir ruh bulmak zordur. Bundan sonra karanlığa düşecek olması büyük şanssızlık.” Moxi sakince bekiyordu, Wuqu hızlıca tavsiye verdi: “Lordum, yapamazsınız! Yapamazsınız! Bu aşağı diyarın sorunu, müdahale edemeyiz.” Wuqu’u soğuk terlere boğarken Moxi cevap verdi: “Karışacağımı nereden çıkardın?” sonra da ekledi “Tek gördüğüm kaderi kutsallık olan bir ölümlü ve ona biraz destek olacağım, hepsi bu.

Wuqu terini silerken Moxi’nin Chang’an isminde bir insana “destek oluşunu” izledi. İç çekmeden edemedi. Bu bir taşın aşkla sınanması değildi; bu aşk sınaması Cennet’in Savaş Tanrısı’nın da sınanmasıydı.

Yalnız Savaş Tanrısı ve duygusuz bir taş aşık olmuşlardı. Dünya’nın sonu geliyordu! Sansheng isimli ruhsal varlığın ruhu uçarken Wuqu Moxi’nin yargıcın onu kelepçelemesini engellediğini gördü. Uzaktan bile kelepçelerden kutsal bir enerjinin yükseldiğini hissedebiliyordu. Moxi yargıca birkaç söz söyledi ve yargıç bilgece gülümsedi.

Wuqu başını eğip hiçbir şey görmemiş gibi davrandı. Ama yargıcın Sansheng’i o kelepçelerle bağladığını görünce “Lordum, o kelepçeler çok yoğun bir kutsal enerjiye sahip. Sansheng’in üstünde onları kullanmanın iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.

Moxi ona cevap vermedi. Obsidyen gözlerle yargıcın Sansheng’i götürdüğünü izledi. Nihayet bakışları ellerine düştü ve birden sordu: “Wugu, kırk dokuz göksel merminin gücü ne kadardır?” Wuqu Moxi’nin ne demek istediğini bilmiyordu, sıradan bir şeymiş gibi cevap verdi: “Tek bir mermi bile bütün Dünya ve Cennet’i karman çorman edecek güce sahiptir. Kırk dokuz tanesi de, doğal olarak, çok güçlü olsa gerek.

Bu mermileri yemeye gönüllü olur muydun?” Wuqu başını hızlıca salladı: “Hayatımı elimden alacak bir ceza olurdu.” Moxi nazikçe gülümsedi, yumruklarını tokuşturdu, sesi neredeyse nazik bir fısıltıydı: “Eğer karşılığında Sansheng’i alacaksam ben önemsemezdim.” Wuqu ne dediğini tam olarak duyamadı, ama Moxi’ye tekrar etmesini söyleyemeden önce o konuştu: “Wuqu, Göksel İmparator’un ziyafetine gidemem. Eğer gerçekten benim için bir ziyafet vermek istiyorsa, düğünümün masraflarını o karşılayabilir.” Bu sözler üzerine Wuqu’nun cevabını beklemeden kayboldu. Wuqu bir süre tek başına havada bekledi, çaresizce ağlamak istiyor ama hiç göz yaşı çıkartamıyordu.

Yeraltı.

Moxi Sansheng’ten bir adım önce Yanwang’ın yanına gitti. Sansheng olayını çözmek için uğraşırken Yanwang’ın başına ağrılar giriyordu. Eğer yumuşak davransaydı kanunu uygulamamış olurdu eğer sert davransaydı da barbarca olacaktı. Moxi salona girdi ve sakince üç kelime söyledi: “Kalbini çıkart.

Moxi’nin aniden odaya girmesi Yanwang’ı şaşırtmıştı. Masanın arkasına saklanıp titreyen bir sesle kekeledi: “Sa… Salonun zemini daha yeni yapıldı! Neden yine buraya geldin?” Moxi soğuk bir sesle konuştu: “Çık oradan.” Yanwang dikkatlice başını masanın ardından çıkardı ve Moxi’ye acınası bir şekilde konuştu, “Lordum! Sansheng’i ben de cezalandırmak istemiyorum, ama bu sefer çizgiyi geçti. Ben… Benim yapacak bir şeyim yok.” “Elbette cezalandırılması lazım.” dedi Moxi ve ekledi: “Cezası kalbinin çıkartılması olacak.” Yanwang cevap vermeden önce aptalca Moxi’ye baktı: “Bu… Bu çok hafif bir ceza değil mi? Ne olursa olsun, Sansheng evrenin düzeniyle oynadı.

Yeterli bir ceza olacaktır. Eğer yukarıdaki adamın bir sıkıntısı olursa senin yerine ben onunla konuşurum. Kalp çıkarıldıktan sonra hızlıca bana getirmeni istiyorum.

Yanwang’ın sarayının dışında hafif ayak sesleri duyuldu. Gelenler eşlik eden yargıç ve Sansheng olmalıydı. Moxi büyük bir kolonun arkasına saklandı, Yanwang’a fısıldadı: “Eli hafif bir infazcı bul. Acı çekmesin.

Sansheng yargıcın arkasından salona girdi. Ruh hali ne zaman Yanwang’la konuştuysa o haldeydi. Yeraltı’nın yargıcı cezayı duyurdu: “Kalbini çıkartın,” Sansheng ona hafif bir gülümsemeyle baktı diz çöktü. Ne teşekkür ne de memnuniyetsizlik cümleleri döküldü ağzından, sadece cezasını sakince kabulleniyordu. Salonu terk edişlerinden sonra Beyaz Geçicilik sordu: “Pişman mısın?” Arkalarına saklanmış olan Moxi bu soruyu duyunca durdu “Pişmanlığım yok.

Moxi yumruğunu sertleştirdi, çıkıp ona sarılma isteğini bastırırken gözleri alev alevdi. Eğer cevabı “pişmanlığım yok” ise, gelecekte de hiç pişmanlıklarının olmamasını garantilemem gerekir, diye düşündü Moxi.

Sansheng’in kalbini ulak hayaletten aldı, dikkatle ellerinde tuttu ve kutsal enerjisiyle korudu. Uzakta Sansheng’in göğsünü tutarak süründüğünü ve yavaşça Sansheng Taşı’na ilerlediğini gördü. Uzun zamandır heyecan görmemiş olan kalbi binlerce yıldan sonra ilk kez heyecan dolu bir ateşle yandı. Sert bir acı hissetti. İçinden tekrarladı ‘sadece dayan, dayan’ kendisine mi yoksa Sansheng’e mi dayanması gerektiğini söylediğinden emin değildi.

Cennet’e geri döndüğünde ilk ziyaret ettiği yer Ruh Yükseltme Kulesi’ydi. Kule’de bütün ruhları temizleyecek Ruh Pakı isimli bir hazine vardı. Şeytanlar veya hayaletler bu hazineden kalplerini geçirirse anında ölümlülerden farksız bir hale gelirdi. Sansheng’in kalbini kaldırıp Ruh Pakı’nın önüne koydu. Kısa bir süre sonra atan kalp taştan farksızdı. Moxi taşı Zafer Sarayı’na götürürken gülümsüyordu.

Cennette Savaş Tanrısı Moxi’nin sınamasından döndükten sonra giderek münzevileştiği dedikodusu çabuk yayıldı. Göksel İmparator’un hoş geldin ziyafetini geri çevirmekle kalmamış, ziyaretine giden bütün Tanrı’ları da reddetmişti. Herkes Tanrı’nın düştüğü durumu konuşurken Zafer Sarayı’nı şimşek vurdu.

Gök gürültüsü’nün sesi düşük değildi, 49 şimşek üst üste Savaş Tanrısı’nın sarayını vurmuştu ve öyle bir sarsıntıya sebep oldu ki Cennet’in yarısı sallandı. Şaşkın Göksel İmparator gecenin ortasında dışarı koştu. Tek gördüğü şey Zafer Sarayı’nın yanmakta olduğu ve ateşin orasında kanlı halde duran Savaş Tanrısı’ydı. Yüzü yara içindeydi ama suratında çok memnun bir gülümseme vardı, ellerini birbirinin üstüne tutup bir şey saklıyordu. Kimse Savaş Tanrısı’nı daha önce bu halde görmemişti. Tanrı’lar gözlerini ona dikti. Kimse ileri çıkıp ona yardım eli uzatmaya cesaret edemedi.

Siming Xingjun ilk tepki verendi, Wuqu’yu Moxi’yi alevlerden çıkarmaya gönderdi. Moxi’nin ellerinde ne tuttuğunu gördüklerinde Siming şaşkınlıkla konuştu: “Sen… Sen… Sen onun kaderini değiştirmeye çalışıyorsun.

Tanrılar Siming’in açıklamasını gördüğünde Moxi’nin tuttuğu şeye baktılar. Sansheng’in kalbiydi. Parlıyordu. Artık soğuk değildi, ölü değildi, yarı kutsal bir ışık saçıyordu, tıpkı kış ortasında çıkan kırmızı zambaklar gibiydi, karın ve buzun ortasında gururla yükseliyordu.

Göksel İmparator’un gözleri karardı, Moxi’ye gürledi: “Saçmalık! Cennet’in iradesine karşı gelip kaderi değiştirmek bir günahtır! Dünya’da karmaşaya yol açar. Sırf bir Tanrı’sın diye Cennet’in intikamından azat olacağını mı düşünüyorsun?

Wuqu ancak şimdi anlamıştı. Lord’un Sansheng’e o kelepçeleri takmak istemesine şaşmamalıydı. Sansheng’in kalbini çıkartmak istemesine şaşmamalıydı. Kırk dokuz mermiyi sormasına şaşmamalıydı. Yarın için uzun zamandır plan yapıyor olmalıydı.

Sansheng’i kelepçeledi ve böylece kutsal enerjinin içindeki karanlık güçleri emmesini sağladı, kalbini çıkartıp Cennet’e götürdü ve böylece kaderini baştan başa değiştirebilecekti. Kendi başına Kader’i değiştirdiği için kırk dokuz mermiyle cezalandırılmıştı. Kimseye söylemeden her şeyi değiştirmişti, bütün cezasını da kendisi çekmişti.

Moxi kalbi sessizce kenara koydu ve Göksel İmparator’a seslendi: “Birkaç gün sonra Yeraltı’na bir ziyaret yapacağım. Geçen sefer bana hoş geldin festivali düzenlemiştin ama icap etmedim. Bu sefer, lütfen, bir düğün ziyafeti hasırla. Kaçırmayacağım.

Göksel İmparator ona uzunca baktı: “Hayatını sırf o Taş yüzünden zorlaştırdın, değdi mi bari?

Ruhunu kaybedeceğini bilmesine rağmen benim için cinayet işledi. Benim bu kırk dokuz mermiyi yemem ne ki?” “Yeraltı’ndan bir ruhla evlenmeye razı mısın?” Moxi başını salladı: “O artık bir peri.

Göksel İmparator iç çekti: “Cennet’te daha iyi kadın kıtlığı yok, neden bu taşı sevmekte ısrar ediyorsun?” Moxi Sansheng’in geçen sefer Beyaz Geçicilik’e söylediklerini hatırladı, gülümsedi: “Onunla tanıştığım andan beri seçeneğim olduğunu zannetmiyorum.

Bütün Tanrılar sessizliğe gömülmüştü. Göksel İmparator Zafer Sarayı’nın yerinde gürleyen yangına baktı ve gitmeden önce tek bir söz söyledi: “Eğer ikinizin de arzusu buysa yolunuzda duran ben olmayacağım.

Moxi bakışlarını alçalttı. Kanla kaplı olsa da Tanrılar yüzündeki huzurlu gülümsemeyi fark edebiliyorlardı.

Sansheng, Sansheng… Nihayet, sonsuza kadar birlikte olacağız.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr