Bölüm 11: ‘ Araya Girmek Utanç Verici Bir Şey Sansheng’

avatar
1699 0

Sansheng, Wangchuan Wu Shang - Bölüm 11: ‘ Araya Girmek Utanç Verici Bir Şey Sansheng’


 

Çevirmen Şebb | Düzenleyici : Grandal

 

Siyah ve Beyaz taşıyıcı hayaletler beni yeraltına getirdiğinde boynumdaki mühür bir kez daha yandığında anladım ki son bir yaşam hakkımız kalmıştı.

 

Bu sefer yeraltında Moxi’yi beklemeye niyetim yoktu. Onun bana 100 ya da 1000 yıllık bir mühür vermesine fırsat vermeyecektim. Aynı zamanda çok erken reenkarnasyon geçirip, tamda Moxi beni yeni gömmüşken Liubo da belirip insanların ödlerini kaçıramazdım.

 

Yanwang’ın yerine gidip Moxi’nin buraya ne zaman varacağını öğrenmeye gittim ki ayrılacağım zamanı ayarlayabileyim.

 

Daha bir kelime etmeden, Yanwang etrafımda dönenip aynı zamanda da hım hım diye sesler çıkararak: ‘cık cık Sansheng sen oldukça yeteneklisin!’ Yanwang’ın boyu oldukça kısa olduğu için anca bacağıma ulaşıp mutlulukla dürttü. ‘’Lord’un 2 sınanmasını tamamlayabilmesine yardım ettin. Artı her seferinde kendine âşık etmeyi de başardın. Yeraltının ışığı gördüğü gün yakındır! Ahahaha!’’

 

Elini geri itip sordum: ‘’ Moxi buraya ne zaman gelecek? Bu sefer ona rastlamamam lazım.’

 

Yanwang masasına zıplayıp Kaos kitabını karıştırmaya başladı. ‘Ahh işte burada işte burada.’’ gözlerini kısıp okumaya başladı: ‘’Siming XingJun’unun Kader kitabında; Liubo’nun gücünün Hu’yi nin atağından sonra giderek azalacağı, 2 yıldan kısa bir sürede ise Zhong Hua’nın odasında öldürüleceği yazıyor.’’

 

Çok şaşırmıştım. ‘Kim öldürecekmiş peki?’’

 

‘Junior’u Qingling.’’

 

‘’O rahibe mi?’’ çenemi kaşıdım.’ Reddedilen bir hayran gibi gözleri aşk-nefret gözyaşlarıyla dolu olan. Nasıl öldürecekmiş Moxi’yi?’’

‘’Muhtemelen aşk nefrete neden olmuş ve sahip olamayacağını anladığı şeyi yok etmek istemiş. Bak, tam burada ustanın Hu’yi öldürdükten sonra kendini içkiye vurduğu yazıyor. Qingling ise ona duygularını itiraf etmiş. Sonra o karşılık bulamayınca onu öldürüp intihar ediyormuş’

 

Bir süre ciddi ciddi düşündükten sonra ‘’Yanwang, sakın bana bu çeşit bir beyaz dizi bir hikâyeyi senin yazdığını söyleme?’’

 

Yanwang’da onu soruyu yönelttiğim aynı ciddiyetle cevap verdi: ‘’Lord Moxi’nin kaderi bizzat kişisel olarak Siming Xingjung tarafından yazılıyor’’

 

Bunu duyunca merakım daha da büyüdü: Siming XingJun’nun kafası nasıl çalışıyordu…

 

Wangchuan Nehrinin yanına taş olmaya geri döndüm. 2 yıl bir su gibi akıp geçti. Jia ve Yi ruhları taşımak için dünyaya indiklerinde onlardan Moxi’den haber olup olmadığını araştırmalarını istedim. Geri döndüklerinde Liubo’nun gücünün baya azaldığını ve Saygıdeğer usta Zhong Hua’nın her gün içki içtiği, Qingling denilen kadınınsa ondan nefret etmeye başladığını haber verdiler.

 

Fakat Kader kitabı birkaç detayı unutmuştu... Zhong Hua sarhoş olduğu günleri karlı erik bahçesinde, Liubo’nun mirası olan kılıcı ise bahçedeki isimsiz bir mezara saplamıştı. Kılıcını mühürlemiş ve inzivaya çekilmişti. Bütün bunları dinledikten sonra kafamı cennete doğru çevirip, Jia ve Yi’nin korkmuş bakışlarının altında kahkaha attım.

 

‘Sansheng, senin şuan onun için üzülmen gerekmiyor mu? ‘diye sordu Jia.

 

Jia’nın omzunu dürtüp: Nasıl reenkarnasyon olursa olsun, ne sınanması olursa olsun Moxi’yi kendime aşık etmeyi başardım. Kendimle gurur duyuyorum. Onun tek başına acı çekmesi yeterli. Tek yapmam gereken suratıma bir sırıtış oturtup bir sonraki sınanmada da başarılı olmam yeterli!’

 

Yi yana doğru döndü, avuçlarını birleştirip dua etti: ‘Amitabha. İyi şanslar Lord Moxi.’’

 

Neşeli bir mod da taşıma geri döndüm ve birkaç gün daha etrafta dolandım. Ayrılma zamanın yaklaştığını tahmin ederek üzerimi silkeledim ve cool bir şekilde dünyaya indim.

 

Dünyaya vardıktan sonra, birkaç kez Liubo’ya gidip Onu görmeyi istedim fakat son anda bu duyguyu bastırmayı başardım. Derken bir gün restoranda 2.katta kitap okurken birilerinin konuştuğunu duydum;

 

‘Bu doğru olamaz!’

 

Aşağıya göz gezdirdiğimde elindeki mektubu sıkı sıkı tutan yaşlı bir adamın sanki epilepsi nöbeti geçirir gibi titrediğini gördüm.

 

Ağlayarak üzgün bir şekilde: ‘Saygıdeğer efendi vefat etti! Libuo’nun sonu geldi! Ölümümüz yakındır!’ Bunları derken ki ses tonu çevredekileri ürpertti. Eğer Zhong Hua’yı tanımıyor olsaydım onların unutulmaz bir hikâye ye karıştıklarını düşünecektim.

 

Zhong Hua sonunda ayrılmıştı. Bu seferki yaşamda onun büyüdüğünü izlemeye kararlıydım. Mutsuz bir çocukluk geçirmesine izin vermeyecek ya da başka kadınlara âşık olmasına fırsat vermeyecektim. Şeytanca sırıttım. Bu sefer onu parmağımda oynatacaktım.

 

Bu seferki sınanması ‘’Sahip olamayacağı şeyi aramaktı.

 

Sahip olamayacağı şeyi aramak???

 

Ben buradayken Moxi neyi arayamazdı ki?

 

O gece tanıdıklarımdan birisi beni görmeye geldi. Siyah taşıma hayaleti beni görünce bir an ürperdi. ‘Sansheng, korkarım yeraltına bir sonraki dönüşünde daha dikkatli olman gerekecek.’

 

‘Neden??’

 

Siyah taşıma hayaleti tekrardan ürperdi. ‘Savaş tanrısının yüzündeki kızgınlığı görmedin. Senin bir adım önden gittiğini öğrenince, Yangwang’a sanki onun kadınını çalmış gibi baktı. Zavallı Yanwang hala korkudan altına ediyor.’’

 

‘Çok mu kızgındı?’

 

Siyah hayalet tekrardan ürperip kafasını birkaç kez evet anlamında salladı. Bana cevap veren beyaz hayalete baktım: ‘’Yangwang’ın yerindeki Fengzhen (yere serilen)mermerlerini hatırlıyor musun? 3 adımda hepsi tuzla buz oldu.’

 

Yerimde donakaldım. Bu sınanmalarda dünyada ne kadar güçlü olursa olsun sonucunda ben yeraltına geri dönecektim oda bu sınanmaları bitirecekti. Bundan sonra o gene Savaş tanrısı bense Sansheng taşı olmaya geri dönecektim.

 

Dahası Fengzhen mermeri benden 100 kez daha sert olan bir türdü.

 

Siyah hayaletin koluna yapıştım ve gözlerimde yaşlarla : ‘Jia abi o gün geldiğinde, beni kurtarman lazım!’

 

Beyaz hayalet bir an bana sönükçe bakıp ‘ Araya girmek utanç verici bir şey Sansheng’ dedi.

 

Sıradan bir şekilde gözlerimi kuruladım. ‘Moxi’de işe yaramıştı’

 

Siyah hayalet beyazı yanında çekiştirip şunları ekledi: ‘Daha fazla konuşamayız. Geri dönmemiz lazım.

 

Kendi başının çaresine baksan iyi olur. Oh bu arada, bu sefer Yangshan Dağında bir çiftçinin bebeği olarak inkarnasyon olacak. Onu bulmayı istiyorsan acele et.’

 

Sanki hatırlatmaya ihtiyacım varmış gibi.. O gece Yangshan Dağının eteklerine vardım, gözlerimi dört açıp o çevredeki yeni doğan bebek seslerini dinledim.

 

Geceye kadar ışığı yanan birkaç ev vardı, fakat yıldızların yok olmasına kadar beklediğim halde yeni doğan bir bebeğin işaretini gösteren hiçbir farklılık yoktu. Çiftliğin çatısında dikkatle bekliyordum.

 

Siyah ve beyaz hayaletler Moxi’yi reenkarnasyona götürdüğüne göre bana verdikleri bilgi yanlış olamazdı. Nerde tekrardan doğacaktı ki Moxi?

 

Tam o sırada Kulübeden bir adamın kollarında bir şey taşıyarak sıyrıldığını gördüm.

 

Bileğimdeki mühür ısındı. Aceleyle onu takip etmeye başladım. Nehrin kıyısına giden adam orda durdu. Etrafa şöyle bir göz gezdirdikten sonra kucağındaki sarılı şeyi suya fırlattı. Sarılmış kumaşlar açıldı ve bir bebeğin suratı gözüme çarptı.

 

Öfkeyle fırladım ve adamı kendinden geçiren bir tokat attım. Suya girip Moxi’yi sudan çıkarıverdim.

 

Kıyıya varıp dengemi bulduğumda koyu renkli minik surata göz attım. Dudakları açıldı ve kapandı fakat hiçbir ses çıkmadı.

 

Moxi…. Bu hayatta dilsizdi!

 

D.N. WTF la koca savaş tanrısına yapılırımı be

 

O zamanlarda dilsizlik uğursuzluk sayılıyordu. Babası onun doğduktan sonra ses çıkarmadığını görmüş olacak ki onu öldürmeye çalışmıştı. Bunun içindi.. Sansheng yanında olsa bile Moxi’nin kaderi aradığı şeyi bulamamaktı.

 

Bu hayatta Moxi’nin engelli olduğunu öğrenince aklıma ilk gelen düşünce izole bir hayat sürmekti. Bu şekilde dünyevi dedikodulardan korunmuş bir şekilde yaşayabilirdik. Fakat sonra bu hayatta nasıl yaşamak istediğini kendi karar vermesi gerektiğini düşündüm. Halan denenmesini bitirmesi gerekiyordu. Eğer onu her şeyden korursam denenmesinden kalmasını neden olurdum. O zamanda cennet kuralları beni yargılardı..

 

Moxi’nin minik yumruklarını salladım. Hafifçe açık olan avucunun içine bir bozukluk para sıkıştırıp:

 

‘’ Moxi, yazı gelirse şehirde sakince yaşayacağız, tura gelirse köy tarafında sakince yaşayacağız. Fırlat bakalım.’

 

Moxi elini sallayıp parayı suratıma fırlattı. Biran kaşlarımı çatıp gülsem mi ağlasam mı bilemedim.

 

Belki de Yaşlı Meng in unutma çorbası işe yaramamıştı yoksa benimkisi gibi güzel bir surata el kaldırmaya nasıl cüret ederdi?

 

Yerdeki paraya bakıp söyledim: ‘Bunu sen seçtin. Şehirde sakin yaşam o zaman.’’ Moxi hiçbir şey umurunda değilmiş gibi elini emmeye başladı. Çenesinden akıttığı salyalarıyla çok meşgul olduğundan başka bir şey umurunda değildi. Yakışıklı savaş tanrısı reenkarnasyondan sonra acınası bir halde çirkindi…

 

Şu anki resmini çizip sonradan ona gösterecek olsam eminim suratı çok komik olurdu.

 

Moxi şehirde yaşamayı seçtiğine göre, Moxi’ye istediğini verebilmek için büyük bir şehir seçtim. Uzun bir kararsızlıktan sonra başkentte karar kıldım. O gece bulutlar üzerinde başkente doğru yola çıktık.

 

Moxi yetişkin olana kadar benimle yaşacağını düşünerek, onun çocukluğunu şehirden şehire benim yüzümden devamlı yer değiştirerek yaşamasına göz yumamazdım. Bu yüzden kendimdeki bütün karanlık gücü toplayıp bir kenara koyup karar verdim; bundan sonra son derece gerekli olmadıkça sihir kullanmayacaktım.

 

Bir kulübe kiraladım ve döşedim. Daha sonrasında Moxi’yi izlerken baya ciddi bir şekilde yaşamımızın sihirsiz nasıl olacağını düşündüm.

 

Burnunu çimdikleyip: ‘Eee sen yaşamak için(meslek olarak) ne yapacaksın?’

 

Sanırım sesimden onu küçümsediğimi anlamış olacak ki elime tükürüklerini akıtarak mutsuzluğunu dile getirdi. Sessizce elimi çekip onun saçına kuruladım.

 

Ağzını sessizce açtı ve minik yumruklarıyla beni iteledi.

 

‘’Şuan sana sataşabileceğim nadir zamanlardan. Tekrar Savaş tanrısı olduğunda kim bilir bana nasıl davranacaksın. Kaybetmeyi göze alamam.’ Bunu dedikten sonra tükürüklü elimi onun üzerine daha da emin bir şekilde sildim.

 

Öteki gün halen yaşamımız hakkında düşünüyordum. Sihirle para yapmak zor değildi. Asıl zorluk bütün gün evde oturduğum halde, etraftaki insanların dikkatini çekmeden nasıl para elde ettiğimdeydi. Moxi kucağımda kapıda oturuyordum. Tam o sıkıntılı anda evimizin önünden sallanan sarhoş birisi geçti. Birkaç saniye arkasından bakıp, Moxi ye sordum: ‘ İçki hakkında ne düşünürsün?’

 

Oysa çoktan parmağını emer bir vaziyette uykuya dalmıştı.

 

7 yıl sonra. Şehrin doğusunda bir taverna vardı.

 

Tezgâhın üstüne vurdum. Arkasında kasaya bakan(hesapla uğraşan) işçi gözlerini kaldırdı. Beni görünce gülümseyip: Bayan Sansheng, bugün ki ziyaretinizin sebebi nedir?’

 

‘Moxi’yi evde bulamadım. Burada olabileceğini düşünüp bakmaya geldim.’ Etrafa bakındım ama gözüme çarpmayınca:’ Son zamanlarda işler nasıl?’ diye sordum.

 

‘Son zamanlarda iş çok iyi. Hesap defterine bakmak ister misiniz?’ Muhasebeci Liu dürüst, iyi huylu bir ihtiyardı. Ona her zaman güvenmiştim. Bunun yanı sıra bu bar sadece bir görüntü amaçlıydı. Paraya ihtiyacım olduğunda, tek yapmam gereken elimi bir kez çevirmekti. Elimi ona doğru gerek yok gibisinden salladım.

 

Üst katta, gözüme küçük bir figür çarptı. Dikkatli bakınca Moxi olduğunu gördüm. Gülümseyip elimi salladım: ‘Moxi! Akşam yemeği için eve gitme zamanı.’

 

Beni görünce parıldayıp merdivenlerden aceleyle indi.

 

İçerideki müşterilerden bazıları dillerini cıklatmaktan kendilerini alı koyamadılar. Muhasebeci Liu başına sallamaya engel olamadı. ‘Hanımım siz hala gençsiniz. İnsanlar sizi devamlı genç efendiyle görünce yanlış anlıyorlar. Zamanla gelecekteki olasılıklarınızı bozmanızdan korkuyorum.’ Dedi.

 

Ben herkese Moxi’yi evlatlık edindiğimi anlatmıştım, yetiştirdiğim bir küçük kardeş. Bu ‘soylu’ davranışımı gören beni tanıyanlar hep hüzünlü bir ifade gösteriyorlardı.

 

Moxi yanıma koştu. Bunu duyunca önce Muhasebeci Liu ya sonra bana merakla baktı. Suratındaki kiri silmek için eğildim ve pekte umursamayan bir ses tonuyla cevap verdim: ‘Bırak yanlış anlasınlar o zaman. Onlardan bir şey istediğim yok. Benim için bu hayatta Moxi olsun yeter.’

 

Küçük bir yetişkin gibi Moxi gülümsedi ve kah küllerimi okşadı.

 

Muhasebeci Liu tekrardan iç geçirdi. ‘Bayan Sansheng, sonuçta hala çok gençsin.’

 

Moxi’nin elini tutup ciddi bir tonla cevap verdim:’ Ben genç değilim. Sadece benim cildim kırışmıyor, saçım beyazlamıyor o kadar.’ Bırak kırışıp buruşmayı saç uzatmak zaten bir taş için zor bir işti.

 

Muhasebeci Liu şaka yaptığımı düşünmeye devam etti. Daha fazla açıklama yapmak istemediğimden Moxi’nin elini tutup yavaşça eve yöneldik.

 

Akşam yemeğini yerken Moxi aniden ve büyük bir heyecanla bana bir şeyi işaret etti. Bir süre izleyince bana bir başkasıyla yaşayıp yaşamayacağımı sorduğunu fark ettim.

 

Serin(cool) bir salatalık gibi, soruyla karşılık verdim :’ Benim bir başkasıyla yaşamamı ister misin?’

 

Kâsesini tutarken kafasını hüzünlü bir şekilde salladı. Yarım gün süren işaret dilinin ardından, esasen bana yan komşu Xiao Ding’in büyük kız kardeşinin evlenip gittiğini ve bir daha Xiao Dingi görmeye gelmediğini anlattı. Komşunun kız kardeşi gibi olacağımdan korkmuştu.

 

Ben ondan hiçbir zaman geçmişi saklamamıştım, oda hiçbir zaman bir eksiğinin olduğunu hissetmemişti. Fakat 2 yıl önce okula başladıktan sonra, başkalarıyla onun arasındaki farklılıkları anlamaya başladı. Belki de diğerleri ona onu korkutan, onu artık istemediğimi ima eden şeyler söylemişlerdi. Ondan sonra her işini kendi yapar hale gelmiş, diğer çocuklar kadar sorunlu olmamıştı.

 

Onun bu dikkatliliği benim içimi acıtıyordu.

 

Eğer böyle olacağını bilseydim onu daha özgür ve rahat olabileceği dağlarda büyütürdüm.

 

Kafasını okşayıp cana yakın bir şekilde söyledim: ‘Sansheng bir yere gitmeyecek. Sen nerdeysen bende orada olacağım.’ Buraya onun için geldiğim halde ondan ayrılmayı nasıl göze alırdım?

 

Bunu duyunca gözleri mutlulukla parladı. Ben yumuşak saçlarıyla oynarken yemeğini yemeye devam etti.

 

Geceleyin Moxi’yi yatırdıktan bir süre sonra bahçeden hafif bir ses duydum. Kaşlarımı çatıp hangi salağın benden hırsızlık yapmaya cüret ettiğini düşündüm. Hırsız değil fakat gece yolculuğu kıyafetleri içinde iri kıyım bir adamdı. O anda karın kısmındaki yarasını tutup, duvara yaslanmış gecenin gölgesinde kendini saklamıştı.

 

Gözlerim kapansa bile her şeyi görebileceğimden haberi yoktu. Dudaklarımı büzüp onu görmemiş gibi yaptım ve bahçenin köşesinden eve su taşımaya gittim.

 

Başkent o gece dışarı çıkma yasağı altındaydı. Dışarıda bütün gökyüzü yanan meşalelerle aydınlanmıştı. Moxi’ye sarılıp huzurlu bir uykuya yattım. Uykuya dalmadan önce, belki de Moxi’nin denemesinin başladığını ya da bu olanların sadece bir tesadüf olup olmadığını merak ettim. Ne olursa olsun baş ağrıtan bir şey olacağa benziyordu. Eğer yarın hala buradaysa….

 

Onu bayıltıp caddeye atmalıydım.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr