52.Bölüm - Bulutlar Herkes İçin Ağlamaz

avatar
703 0

Sahte Adam - 52.Bölüm - Bulutlar Herkes İçin Ağlamaz


Öldürmek, fındık parçacıklı çikolata sürülmüş ekmeği ilk defa tatmaya benziyor... Ağzında tadın yayılışını hissettiğin zaman, sonunu nasıl getireceğini bilemiyorsun.


Genellikle insanlar benim dış görünüşüm hakkında yakışıklı veya ''güzel'' olduğum yorumunu dile getirdi. Açıkçası bu bir insan için mutluluk verici. Kime karşı müteşekkir olmalıyım emin değilim: Tanrı, genlerim, şansım... Ya da insanların güzellik veya yakışıklılık algısına. Ön yargı denilen şey ne kadar da kör ve acımasız. İnsanları bir kalıba sığdırarak onları pozitif ve negatif anlamda ayırıyor ve karakter önemini hiçbir zaman göz önünde bulundurmuyor. Hiç tanımadığınız çirkin bir insan üzerine hissedilen ve düşünülen şeyler negatif, güzel veya yakışıklı olan insanlara karşı düşünceler daima pozitif oluyor. Ön yargı kırılmadıkça, insanlara hak etmediği değerler yüklemeye devam edeceğiz.



Ameliyatım başarılı geçse de, kurşun yarasının ve tüm yaşananların izi bedenimde kalacaktı. Doktor eğer ilaç kullanmazsam birkaç gün omzumun uyutmayacak derecede ağrıtacağını söylemişti ama ben ilaç kullanmayı reddettim. Acı çekmek mi istiyordum? Kesinlikle hayır. İlaçlardan nefret mi ediyordum? Evet. Ama asıl sebep, hissedebilmekti.


Rahip, Franz ve Boris'in tabutunun önünde ilahi sözler zırvalarken Ivan bana çatarcasına sokuldu. ''Planın kusursuz işlediğini söylemiştin.''

''İşlediğini sanmıştım,'' dedim sessizce, diğer yanımda Branka gözyaşları içinde ağlarken. ''Sıra senin demek için aradığımda baban ve Kazimir veda konuşmasını bitirmişti. Veya Kazimir'in bitirdiğini sanıyorduk.''

Ivan gözlerini tabutun başında İncil'le mırıldanan hoca efendiye asabiyetle sabitlemişken bakışlarının sebebi muhtemelen benim anlatılarımdan dolayıydı.

''Jasenko Kazimir'e arabada kendini ele verdiğini söylemiş. Evet, 1 hain değil, 2 hain vardı. Veda konuşması bittiği sırada Kazimir Boris'e ateş etti, Boris ise Jasenko'ya. Boris namluyu Kazimir'e çevireceği sırada Kazimir üstüne mermileri yağdırıp onu yere serdi. Yaşanan tüm bu kaosta ise panikle silahımı belime attım, Kazimir benden önce davranıp namluyu çevirdi ve bana ateş etti, ama gördüğün gibi kazanan ben oldum,'' dedim omzumun sargılı tarafını kaldırarak.

''Şahit olmayanlar için ne kadar ucuz bir hikaye,'' dedi Ivan. 

Derin bir nefes aldım, sesimin panikle çıkmasını ve aptalca bir cevap vermemi önledim. ''Sana inanman için anlatmıyorum, gerçek neyse onu anlatıyorum.''

''Franz,'' dedi Ivan.

Branka bir anda sessizliğe gömüldü ve göz ucuyla bakış attı.

''Hiçbir fikrim yok.''

''Eddie arabanın patlayıcıyla havaya uçurulduğunu söyledi,'' dedi Ivan, yine sıkıştırmaya çalışan hızlı bir cevapla.

''Eddie'den öğrenmişsin, bana sormanı gerektirecek bir şey yok.''

''Gerçekleri anlattığın için sana sormak istedim.''

''Yeter!'' diyerek böldü Branka. ''Babamın cenazesinde saygısızlık yapmayı kesin. Şimdi tartışmanın sırası değil.''

Rahip başını kaldırıp gözlerini bizde gezdirdi, Branka özür mahiyetinde başını hafifçe eğerek kaldığı yerden devam etmesine müsaade etti.

Ivan, ''Gerçekten hiçbir zaman sevmediğin öbür tabuttaki salağa üzülüyor musun?'' dedi Branka'yı hedef alarak.

Cenaze olması gerektiği gibi ölüm sessizliğini taşıyordu, ama şu anda tam anlamıyla ölümün ta kendisi yaşanıyordu.

Rahip tekrardan gözlerini bize dikmişti, ama bu sefer çekimserdi.

''Neden düşmanca davranıyorsun abi,'' dedi Branka çaresizce.

''Babam öldü ve sen ölümünden bir gece öncesinde Beautiful'la, en iyi dostumla birlikte olduğunu söylüyorsun. O aptalı sevmediğini biliyordum, lakin beni sevmediğini bilmiyordum.''

Öğrenmiş. Akıllı ve aptal bir erkeğin arasındaki benzerliklerden birisi ikisi de tüm işleri berbat edebilir. Lakin akıllı bir kadın, aptal bir kadın gibi tüm işleri berbat etme durumuna düşmez. Branka'nın şeytani yanı aklından değil, kötü kalpliliğinden geliyor olmalı.

''Ivan... Ben...'' dedim muhtemelen aptalca bir açıklama yapmaya çalışarak.

Ivan dönerken beni sarsacak derecede omzuma çarptı, hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı.

Branka dönüp, ''Abi!'' diyerek seslendi. ''Babamın cenazesinde nereye çekip gidiyorsun!''

''Amcamın cenazesine,'' deyip duraksadı Ivan. ''O da bir vedayı hak ediyor,'' dedi ve devam etti.

Rahip kaldığı yerden devam etti, yağmur hızla bastırmaya başladı. Sol elimde tuttuğum kara şemsiyeyi Branka'ya yanaşıp açtım.

''Senin suçun yok,'' dedi Branka. ''Abim kendisini İstanbul'a gönderdiğin için seni suçluyor. 'Orada olsaydım babamı kurtarabilirdim' diye düşünüyor...'' derken Branka gözyaşlarına boğulup omzuma yaslandı ve ağlamaya başladı.


Belki de onu yanlış değerlendirmiş olabilirim. Akıllı biri. Yaptığımız şeyin vicdanında daha fazla yük olmaması için Ivan'a hemen itiraf etmiş olmalı. Ve haklıydı. Ben suçlu değilim. Hukuk karşısında bir insan öldürdüğüm için suçluyum, ama kendi anlayışıma göre suçsuzdum. Suçluyu cezalandırmak seni suçlu yapıyorsa, iyilik yapmak Peygamber olmak anlamına mı gelir?







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr