21.Bölüm - Gerçekliğe Uyanış

avatar
931 2

Sahte Adam - 21.Bölüm - Gerçekliğe Uyanış


Bizler sadece Tanrı'nın rüyasıyız.

 

 

 

 

Ben... Yaşıyor muyum! 

 

 

Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey hoş bir gün ışığı vurmuş tavanı görmek oldu. Ardından kafamı sağa çevirdim; kalp ritmimi gösteren bir zımbırtı vardı. Ve burun deliklerimden salınmış hortumları hissettim.


Bu... Rüya mı?


(Siz de benim gördüğümü görüyor musunuz?)


Araf'ta mıyım acaba? Hâlâ yaşıyorum... Neden? Yoksa... Sonsuz bir uykuya mı uyandım? Öyle olmalı. Cezalandırılıyor olmalıyım. Eğer cezalandırılıyorsam, yaşıyorum olmalıyım.


(Ulen bu çocuk nasıl yaşıyor, dalga mı geçiyorsunuz falan olduysanız, ben de öyle oldum. Hani 2. sezon gelmeyecekti yazar? Ne, insanların fikri ve kendi fikirlerin bile s*kinde değil mi? Çok ayıp. Unutmadan: Küfürlere sansür geldi yoğun eleştiri üzerine. Bundan sonra küfür yok. Şaka, şaka. Gülün diye. Yoğun eleştiri olmadı. Eleştiriyi takacak bir karakter değilim. Eleştiriyi sikeyim.)

 

"Hello, Beautiful," sesini işittiğimde aniden irkildim.

 

Kafamı kaldırıp bakmak istedim ama o kadar güçsüzdüm ki bir annenin bebeğini emzirmesi için başını desteklemesinin gerektiği kadar çaresizdim.

 

Sesin geldiği taraftan adım sesleri geliyordu.


Karşımda dikildi. "Uyanmanı bekliyordum,'' dedi. ''Tam olarak beş yıldır."

 

Gücümün çeyreğini dahi toparlayamamıştım. Fakat bitap halime rağmen: "Beş yıl mı?!'' diye çığırdım. ''Ciddi misin sen!"

 

Yamyam gibi yediği gevreği güçlükle yutkundu. "Ehh. Biraz abartmış olabilirim," dedi. "1820 gün oldu sen makineye bağlanalı."

 

"Oh. İyi o zaman... Sen benimle dalga mı geçiyorsun, Komik Adam?"

 

Gevreğini bitirdikten sonra masaya kaseyi bıraktı. "Ne kadar da sevecen bir itham şekli.''

 

Konuşacağım sırada geğirdi.


(Sizin de etrafınızda böyle insanlar varsa belirtmeyi unutun. Umurumda değildir böyle şeyler hatırladığınız üzere.)


Hayvan herif.

 

"Benim ölmüş olmam gerekiyordu. Niçin hâlâ hayattayım?"

 

"Tütütütü. O nasıl kelime! Ağzından yel alsın."

 

"Soruma cevap ver."

 

Ellerini iki yana açtı. Yüzünü ekşiterek bilmediğini işaret etti. "Ben de senin gibi bilmiyorum, güzelim," dedi. "Sen benim kim olduğumu unutmadın, değil mi?"

 

Nasıl unutabilirdim? Her şey seni hatırlamamla başladı.


"Sen, bensin. Doğru. Evet. Sen... Bensin. Ben! Belki de ben intihar etmedim! Şizofren olduğum için öyle sanıyor olmalıyım. Halüsinasyon görüyor olmalıyım. Şu an... Evdeyim!"


Kabloları hışımla göğsümden çektim. Sonra burnumdaki hortumlara da asıldım; inanılmaz bir ağrıyla vücudum baştan aşağı titredi.

 

"AHHHHHHH!'' diye çığırdım. ''Halüsinasyon için bile fazlasıyla can yakıcı oldu." 

 

İki elimle burun deliklerimi ovaladım.

 

Gereksiz kahkaha attı. ''Çok mu film izledin? O filmlerde oluyor oğlum; burnundan serumu çekip havalı bir şekilde kalkamazsın. Ya da John Wick gibi koluna G3 mermisi yiyip, on kişinin arasına dalamazsın."

 

Sözlerine aldırış etmeden kalkmaya yeltendim. Fakat adım atmayı denediğimde yere kapaklandım.


Ayaklarım... Güç yok. Hissedemiyorum. Yere düştüğüm sırada bir kürdanın hafifçe parmak ucuna dokunmasındaki sızı kadar ufak bir ağrı hissettim.


Hastanedeyim.


Gördüklerim sahiden de halüsinasyon değil.

 

"Değildir değil."

 

"Her makarnaya salça olma. Kapat çeneni. Sen vicdanım mısın, yoksa şizofrenimin bir parçası mı?"

 

Hayat ne kadar da insancıl duygulara sahip. En mutlu olduğumu hissettiğim an cezalandırdı. Şimdi de telafi etmek istiyor. Özrünü kabul etmiyorum, kader. Bir dahaki sefere işimi bitirdiğinden emin ol.

 

Ayağa kalkmaya çabaladım. O sıra saçlarımın absürtlük derecesindeki uzunluğunu fark ettim. Sonra uzun sakallarıma dokundum; neredeyse göğsümün aşağısını geçiyordu. 

 

"Beauty... Sen çok özel bir şahsiyetsin."

 

 Yavaş yavaş sürünmeye başladım.

 

"Yaşamdan vazgeçtin ama ölümü alt edebilecek kadar güçlü bir öz benliğe sahip olduğunun farkında değildin."

 

"Ailem nerede?" diye sordum.

 

"Beni dinliyor musun?"

 

"Hayır. Genellikle bir başkasının sözlerine kulak verdiğim söylenemez."

 

Duraksayıp kafamı kaldırdım.


Ciddi bir ifadeyle bakıyordu. "Öldüğünü sanıyorlar.''

 

"Neden?"

 

"Huzura ermen için fişinin çekilmesine müsaade ettiler."

 

Demek sonunda beni anlamışlar...

 

"Peki niçin hâlâ yaşıyorum?"

 

"Öğreneceksin.''


Bir başka soru için kafamı kaldırdım


Yoktu.


Yitip gitmişti.

 

Tuvalete kadar sürüneceğim ama sonrasında nasıl tuvaletimi yapacağım hiç düşünmedim. İyisi mi biraz daha tutayım. Yuh! Ben bunca zamandır yarı ölüyken altımı kim değiştirdi? Umarım hemşire kadın değildir. Bitkisel hayattaki insanların tuvaleti geliyor mu ki?


(İçimde mi patlasın?)

 

Sürünürken koridordan ayak seslerinin geldiğini işittim. Sakin sakin, bütün koridor sadece o ayak sesleriyle yankılanıyordu.


Adım sesleri kesildi.


Odamın kapısının önünde dikiliyor gibi hissediyorum.


Tuvalet kapısının yarısını çoktan geçmiştim. Belimin alt kısmı kapının öteki tarafında kaldı.


Yanılmamışım.


Adım seslerinin sahibi her kimse, benim için gelmiş.


Kapı yavaşça, gıcırtılı bir biçimde açıldı.


Kapı ardına dek açılınca ses kesildi.


İki adım daha.


Her kimse, tepemde dikiliyor.

 

"Güzellik uykundan uyanmışsın."

 

Dönüp kim olduğuna bakacaktım ama bu ses oldukça tanıdık bir tınıya sahip.


Kime ait olduğunu bilmediğim ses, içimi kıpır kıpır etti.


Yavaş yavaş hatıralarımda o sesi takip ettim.


Kime ait olduğunu hatırlar gibiyim.


Yoksa bu ses?..






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr