BÖLÜM 48

avatar
1912 4

SAHİPKIRAN - BÖLÜM 48


BÖLÜM 48

 

 

SURANIN YOLU

 

ol1:  AGNİ. Ateş Tanrısı Agni. Bu yol Shuranın 1 . yoludur. İşte bu yolun etkileri. -Agninin, koruması.(Ateş zarar vermez aksine iyileştirir. Saf ateş olduğu sürece gücünün önemi yoktur, asla zarar  veremez.) -Yüksek miktarda ateş elementi yatkınlığı.(Her türlü ateş elementli yetenek çok basit olur, ateşin gücü ve kabiliyeti artar.) - Gerilim artar.(Artık daha fazla enerjiyi kontrollü bir şekilde bir noktaya toplayabilirisin.) - Agninin Adımı, hareket yeteneği öğrenilir.

 

 

 Şimdi de bu tekniğe bir göz atacaktı, gözlerini kapadı. Arkasında bir tasvir belirdi, yüz binlerce metrelik dağlar ve yerde magmalar vardı, dağların en büyüğünün üzerinde ise iki kafası olan siyah-mavi derili korkunç bir varlık vardı,  boyu en azından 2km vardı. Aşağıdaki, ona meydan okuyan varlıklara küçümseyerek bakıyordu.  Sanki onlara ceza yağdıracak bir tanrıya benziyordu…..

Agni onlara tepeden küçümserce bakarken aşağıdaki kişilerde en azından 50 adam boyundaydı, sahip oldukları güç çok engin ve ölçülemezdi. Bir şeyler söylese de İstapha anlayamadı. Sadece ruh formu olarak bulunduğu yerden izlemekle yetiniyordu, hiçbir şey duyamıyordu. Bir an sonra ise Agni elinden bir ateş topu bıraktı, tıpkı enerji küresi gibi gözüken bu kırmızı küre ateş topu,  aşağıdaki kişilerin üzerine geliyordu, onlar da küreye küçümsercesine bakarak bir şey yapmadılar, ancak küre yere değdiği anda ifadeleri değişti, küre bir anda ateşe dönüşüp onları yakmaya başladı, öylesine yakıyordu ki İstaphanın ifadesi çoktan değişmişti bile. Etraf ise şekil değiştirmeye başlamıştı, normalde Agninin elinde küçücük görünen bu top en azından 150 metre uzunluğundaydı, ancak asıl mesele boyutu değildi, yaydığı sıcaklıktı.  Etrafı çoktan erimişti bile, ateşten oluşmuş gibi duran dağlar, hatta yerdeki magmalar bile erimeye, yanmaya başlamıştı, İstapha elbette ruh formunda olduğu için etkilenmiyordu ama bu bir şeyi anlamasına vesile olmuştu, gökyüzüne bakınca bulutların yandığını gördü, atmosfer, gökyüzü, her şey yanıyordu. Az önceki ateş topu, muhakkak ki güneşin çekirdeğinden daha sıcaktı, sadece öylesine oluşturulmuş bir top güneşin çekirdeğinden bile daha sıcak hale gelmişti. Kesinlikle bu devasa şey Agni olmalıydı. Ancak bir an sonra Agni birden bire tepeden yok oldu,  tepe İstaphanın binlerce metre uzağında bulunuyordu, fakat Agni tepeden yok olduktan hemen sonra İstaphanın önünde belirdi.

 

‘’Kimsin insan ve neden beni izliyorsun?’’

 

Onun sesini duyunca şaşırmıştı ama baktığında Agninin yüzünü göremedi, o kadar yüksekti ki onu göremiyordu, sadece önünde bir dağ gibi duran şeye bakmaya çalışıyordu.

‘’Asuranın yoluna çalışıyorum, tekniğini istiyorum.’’

‘’Layık mısın öğrenmem  gerek.’’

Tekrar gür bir sesle konuştuktan sonra İstaphanın vücudu garip hissetti, mor bir ışık vücudunu bir süre kuşattıktan sonra geri çekildi.

‘’Tekniğimi sana veriyorum’’

 

Bu mu yani, bu kadar kolay mıydı? Sadece biraz güçlü bir ruhu olan teknikler bile sahiplerini titizce seçerdi, ama koskoca bir tanrı, alev tanrısı ona bir anda onay vermişti. İstapha sevinse de garip olduğu gerçeğini göz ardı edemedi. Bir süredir garip şeyler oluyordu.

 

Ardından yüksek bir sıcaklık vücudunu kapladı, gerçek dünyadaki bedenini parlak kırmızı dövmeler kapladı,  20 saat kadar vücudunda kalan dövmeler yavaş yavaş yok oldu. İstapha da ruh diyarından yok olmuş ve gerçek bedenine dönmüştü. Birden gözlerini açtı, garip hissediyordu.

 

‘’Ne oldu şimdi yani?’’

‘’İlk yolun bir kısmını tamamladın, artık ateşe karşı tamamen zarar görmezsin, ama hareket tekniğini çalışman gerekiyor, onu da kısa sürede halledeceğinden eminim. Yine de sadece 20 saatte 1. Yolu neredeyse tamamlayacağını düşünmemiştim.’’

Açıklamalarını dinledikten sonra iyice anlamıştı, bağışıklık kazandırmasının yanında ona bir de hareket yeteneği verilmişti. İstaphanın en büyük eksikliği hızıydı, koşu hızı fena değilse de dövüşte mana ifade etmiyordu, çünkü normal koşu farklıydı, dövüş sırasındaki ani hareketler farklı. Şimdi bir de hareket yeteneği olacağı için rakibe vurması çok daha kolay olacaktı, aynı şekilde ondan kaçması da.

 

‘’Nerede çalışacağımı biliyorum.’’

Kendisine müdire tarafından gönderilen öğretmenin onu götürdüğü yere geldi, ardından aklından tekniğin yasalarını inceleyerek hareket etmeye çalıştı. Meryn memleketine gidene kadar zamanı vardı…

 

 

Nihayet süre doldu, Merynin gideceği zaman gelmişti. Onun kapısına gitti.

‘’Geliyorum.’’

İçerden seslenerek yaklaştı.

‘’Ah, İstapha geldin demek, bende hazırlanıyordum. Yol  en azından 3 gün sürecek, maalesef gelmem için para göndermediler o yüzden araç kullanamayacağız, sorun olmaz değil mi?’’

‘’Merak etme, yeteri kadar yiyecek alalım yeter.’’

 

Ardından kızlarla görüştü.

‘’Bildiğiniz gibi Meryn ile birlikte gidiyorum, ne zaman döneceğimi ise maalesef ben de bilmiyorum. Şu parayı alın.’’

 

Cebinde kalan son 10 altını da onlara verdi, İstapha artık tamamen parasızdı.

 

‘’Ağabey, bizim paraya ihtiyacımız yok ki.’’

‘’Paranız olmadığını biliyorum, en azından ben gelene kadar kafeteryada kullanmanız için yeterli bu. Geldiğimde daha fazla para kazanacağım merak etmeyin.’’

Onlara parayı biraz da zorla vererek, yanlarından ayrıldı. Hemen müdireye gittiler, onun da iznini aldıktan sonra okuldan ayrıldılar. Uzun ve zor bir yolculuktan sonra nihayet Merynin kasabasına vardılar.

 

‘’Ah, şurası benim evim.’’

Meryn fakir gibi göründüğü için evden beklentisi farklıydı ama görünce öyle olmadığını anlamıştı, çok zengin birisinin evi gibi görünmese de fakir birisinin evine de benzemiyordu, en azından 300 metrekarelik ve iki katı olan bir evdi. Az biraz eski gibi dursa da bakımlı ve temizdi. Meryn kapıya vurdu. Kapıyı 35-40 yaşlarında güzel bir kadın açtı.

‘’Anne, ben döndüm.’’

 

Yani bu kişi annesiydi.

 

‘’Oh, hoş geldin, geç içeri.’’

 

Böyle söylemişti ama yüzünde pek bir ifade yoktu, oğlunu gördüğüne çok sevinmediği belliydi.

 

‘’Ah, unutmadan, bu arkadaşım İstapha, o da bizimle kalacak.’’

‘’Yatak hazırlarım, içeri geçin.’’

 

Doğruyu söylemek gerekirse İstapha daha da kötü bir karşılama  beklemişti, muhtemelen annesinin onlara kötü davranacağını ve onları görmekten hoşnutsuz olacağına inanıyordu, ancak öyle olmamıştı. Kadın çok sıcak karşılamasa da çokta kötü karşılamamıştı. Sadece annesi değil de başka birisi gibi karşılamıştı o kadar. Sesini çıkarmadan içeriye girdi. Meryn Yang yasaları çalıştığı için yetişim seviyesi başkaları tarafından kolay kolay görülemiyordu, yoksa annesi onun yetişim seviyesini görse bunun kendi oğlu olmadığına bile inanırdı, kadın ne hale gelirdi kim bilir.

Merynin odası içinde iki yatak olan küçük bir odaydı, İstapha çokta büyük olmayan bir yatakta yatacaktı, uzanınca bileğinden aşağısının yataktan dışarıda kaldığını fark etti. Ancak bunu çok umursamadı, yolda Merynin gücünü görme fırsatı olduğundan keyfi yerindeydi, 3 Seviye Yang tekniği ‘’Parlak Güneş’’ tekniğini kavramayı başarmıştı bile. Gücünden memnun kalmıştı.

 

‘’İstapha, madem eve yerleştik gel de sana kasabayı gezdireyim, zaten en son dinlenişimizden beri fazla bir zaman geçmedi.’’

‘’Olur tabii.’’

 

Güzelce banyo yapıp üstlerini değiştirdikten sonra evden çıktılar, ancak İstapha evden çıkmadan Merynin annesi ile göz göze gelmişti, birbirlerine 5-10 saniye kadar garip garip baktıktan sonra İstapha dışarı çıktı. Kadında garip bir şeyler vardı. Ancak çok fazla üzerinde durmadı, zaten hikayeyi dinleyince bu kadından soğumuştu bile. Oğluna karşı ne olursa olsun sıcak davranması gerektiğini düşünüyordu.

 

‘’Bak burası fırın, çocukluğumdan beri ekmeğimizi buradan alırız. Ah Linda teyze, epeydir görüşemiyoruz, nasılsın?’’

 

Meryn herkesi tanıyor gibi görünüyordu ve epey de enerjikti, İstapha bunu beklemiyordu, yol boyu çok suskundu çünkü. Bir süre daha gidince okuldaki öğretmenlerden Yakununda burada olduğunu gördü, ancak uzaktaydı, zaten birisiyle konuştuktan sonra hemen gitmişti, İstapha da onunla konuşamamıştı. Epey bir süre gezdikten sonra Meryn hareket etmeyi kesti, olduğu yerde titriyordu, dikkatle bakınca onun bir yere odaklandığını gördü, bir erkek ve bir kız yürüyordu. Erkek 1.80 boylarınca turuncu saçlı yakışıklıydı, gururlu birisiydi ve hareketlerinden özgüven fışkırıyordu, kız ise buz gibi soğuktu, çocuk elini omzuna atınca ve hatta ona bir şeyler söyleyince bile ifadesi değişmemişti, öyle buz gibi soğukça bakıyordu. Birkaç saniye sonra kafasını çevirince Merynin ona baktığını gördü, o anda gözleri hafifçe büyüdü, bir anda donakaldı ancak hemen ardından kendisini toparladı. Yanındaki çocukta Merynin görünce şaşırmıştı, ama ardından sırıtmaya başladı. Hemen yanlarına geldi.

‘’Oh bu  Meryn değil mi? Suzumiya, Meryn gelmiş.’’

‘’Merhaba.’’

Bu kız bahsettiği eski sevgilisi Suzumiya olmalıydı, yanındaki de Hakari.

Meryn cevap vermedi.

‘’Ne oldu Meryn neden konuşmuyorsun?’’

Hakari şaşırmış gibi davranarak soru sordu.

‘’Ah, yoksa kız arkadaşını yanımda gördüğün için garip mi hissediyorsun?’’

Dalga geçercesine soru soruyordu.

‘’Sadece sizi bir anda karşımda görünce şaşırdım o kadar, bizimkisi eski bir mesele, sizinse ne yaptığınız beni ilgilendirmiyor. Buraya turnuva için geldim.’’

‘’Turnuva mı, izlemeye mi? İzlemekten bıkmadın mı?’’

‘’İzlemeye değil katılmaya geldim.’’

‘’Katılmaya mı? AHAHAHSD JLOSLOASHDKJAHDAWOJDHALWHDALSK DHALSJKDHNALJCHALWJCHALWJCHALJKWHCALWJHCAWLKJCHAWLJKWC. Duydun mu Suzu?’’

 Suzumiya ise hafif bir endişeyle ama soğukça onlara bakıyordu.

''Gidelim Kahari, tadım kaçtı.''

Böyle söyledikten sonra Hakariyi de alarak uzaklaştı. Hakarı ise hala sızlanıyordu.

Devam edecek.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44307 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr