Geniş ağaçlar ile kaplı bir ormanın dış kesimlerinde bir Alfa Karanlık Kurt, son hızıyla ilerliyordu. Her geçtiği yerlerde ince bir karanlık sis bırakıyordu. Bu durumda, geçtiği yerlerde bitkilerin ölmesine veya kurumasına sebebiyet veriyordu.

Bu Alfa Karanlık Kurt, Aiden'den başkası değildi. 5 saattir kurt formunda ormanın dış sınırlarına doğru ilerlemişti. Kendi Alfa Karanlık Kurt formu, öldürdüğü alfaya göre daha güçlü ve büyük bir formdaydı. Bu yüzden ilerlemesi hızı daha yüksekti. Daha önce görmediği yerleri görmek ve neredeyse yabancı olduğu bu dünyayı tanımak, bu ilerleme olayını Aiden için daha heyecanlı bir konuma getirmişti.

Fakat son ilerlediği yerden sonra zihninde birden fazla aura hissetmesi ile duraklamış ve kurt kulakları istemsiz olarak auranın merkezine yönelmişti. Bunun hemen ardından derin Alfa Kırmızı Gözlerini o yöne çeviren Aiden, vücudundan kan kırmızısı aurasını patlatmış ve tüm kemiklerinin tekrardan kırarak geri dönüşüm işlemini başlatmıştı.

Alfa Kurt formundan tekrardan insan formuna kan kırmızı bir parlama eşliğinde dönüştükten sonra en son kaybolan kan kırmızısı gözleri olmuştu. Fakat Aiden ilk auraları kontrol etmek yerine kıyafetlerine bakmıştı.

"Eh... Tuhaf bir şekilde kıyafetlerimin yok olduğunu düşünmüştüm. Fakat ruh dönüşümleri sırasında onlara zarar gelmemiş." dedikten sonra uzuvlarını incelemişti. Uzun saatler, Kurt formunda gezindiği için, şu anda insan formuna bile yabancılık çekmişti. Yine de bir süre daha inceledikten sonra auraların merkezine doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada dönüşüm olayını düşünüyordu.

"Dönüşüm yaparken, bir çok kemiğim ve damarım kırılıyor. Bu dönüşümde acı duymadığım gibi dönüştüğüm formada hızlıca alışabiliyorum. İlk Kurta dönüştükten sonra birkaç saat afallasam da, hızlı toparladığımı düşünüyorum. İkinci olarak..." derken Alfa Gözlerini aktif etmişti. Gözleri kan kırmızısı bir şekilde parlarken, hisleri daha da artmıştı.

"Kurt Formundayken, Alfa Hislerim daha keskin hale geliyor. Yerde ki Titreşimler, Ses Dalgaları, Canlı Auraları gibi bir çok şey daha hassas hale geliyor. Özellikle Karanlık Elementi, benim iznim olmadan faaliyete geçmiş ve geçtiğim her yerde ki bitkilerin adeta içinden geçmişti. Sanırım bu dönüşüm olayı da düşündüğüm kadar basit bir olay değil."

Aiden bir süre bu düşünceler eşliğinde ilerledikten sonra ormanın uzun ağaçları arasından kurtulmuş ve parlak güneş ışığı ile buluşabilmişti. Güneş ışıkları arasında bir uzun binalar ile dolu bir şehir göze çarpıyordu.

"Az önce çıktığım orman, Anger Şehrinden sonra ki en kalabalık şehir olan Pride Şehri. Buradan bir kafile bularak yola öyle devam edebilirim. Çünkü yol oldukça uzun ve yetişime yeni başladığım için vücudumun dayanıklılığı aslında bir ölümlüden çokta farksız değil." diyen Aiden, şehri incelemeye başlamıştı.

"Böylesine uzun binalar sadece burada olduğunu duymuştum. Eski gezegenime göre pekte uzun değiller ama neredeyse ortaçağı andıran mimarlık, tüm gezegeni ele geçirmiş gibi. Bu ölçülerde bu şehir, teknolojik şehirlere en yakın olan. Tabii, başkentler hariç. Onlar ayrı birer kategoride."

Aiden uzun binalara baktıktan sonra kendi üstünü kontrol ederek, şehrin içine doğru ilerlemeye başladı. Buralar ile ilgili bilgisi tamamen kitaplar ve harita üstüneydi. Hatta teorik olarak bu dünyada ki tüm şehirler ve imparatorluklar ile bilgisi, tamamen kitaplar ve haritalar ile sınırlıydı. Bu yüzden bir tür kafile bulması gerekiyordu. Ayrıca güncel bilgileri de alması elde etmesi gerektiğini düşündüğü için, parlayan gözler ille şehrin içine baktı.

"O zaman novellerde ki klasik bilgi alma noktalarına gidelim... Hanlar! Her novelde klasikleşmiş şeylerden birisidir. Ana Karakter şehre yeni gelmiştir ve kalacak yere ihtiyacı vardır. Tabi ki bu klasik bahanelerden birisidir. Bu genellikle yazarın handa çıkacak olan iletişimden, okuyuculara dünya hakkında bilgilendirme durumudur. Bir bakalım, belki böyle bir kitle gerçekten vardır."

Aiden eski dünyasında birçok novel ve manga okumuş birisiydi. Bununla da kalmamış, her türlü fantastik ve bilim kurgu filmlerini seyretmişti. Bu yüzden bir çok novelin, püf noktasını biliyordu. Şu anda yaşadığı şey ne kadar gerçek olsa da, bir çok yönden novelleri andırıyordu.

Pride Şehrinin geniş sokaklarında, bir çok seyyar satıcı bulunuyordu. Her bir sokak başında bir silah satıcısından tutun, aksesuar satıcılarına kadar birçok malzeme bulunduran satıcılar vardı. Fakat hepsini tek amacı, bu ucuz malzemeleri, pahalıya satabilmekti. Bu durumu az çok bilen Aiden, bu kısımlara hiç uğramadan sokağın karşısında gördüğü Pride Han yazan koskoca tabelalı binaya doğru ilerlemeye başladı.

Hanın iki katı bulunuyordu. Kapısının önünde yemek masaları varken, kapının üstünde klasikleşmiş olan zil bulunuyordu. Bu durumu gören Aiden "Aynı novellerde ki gibi..." dedikten sonra içeriye girerek, dosdoğru ilerlemeye başladı.

Hemen önünde bir bar masası bulunuyordu. Barın öteki tarafında ise barın sahibi ve işletmecisi olan kahverengi saçlı, sarı gözlü birisi vardı. Elinde sürekli parlattığı bir bardak bulunmasına rağmen, bir gözü hanın içerisindeydi. Tuhaf bir şekilde adam sıska olmasına rağmen, güçlü bir aura yayıyordu. Yuvarlak yüz hatları, onun yaşlılığında tontiş bir dede olacağını gösterir gibiydi. (Dipnot: Çok içimden geldi. Kusura bakmayın :) )

Dükkanında yeni birinin geldiğini gören İşletmeci, bardağı bir kenara koyarak bar masasına ilerledi. Aiden, bir köşke oturduktan sonra onunla karşı karşıya gelerek "Ne istemiştiniz efendim." diye sormuştu.

Aiden adamın nasıl bir karaktere sahip olabileceğini düşünürken, tek kaşı havaya kalkmıştı. Karakterinin yapısı gereği, birçok bilginin kaynağını ve derinliğini merak ediyordu. Bu yeni tanışmalar içinde gerçekti.

"Merhabalar. Ben Güneş Krallığının Güney Sınırı şehri olan Anger Şehrine gidebilmek için bir kafile arıyordum. Birde dinlenmek için bir gecelik oda. Bunlara sahip misiniz ?" dedikten sonra sessizliğe bürünmüştü.

Han sahibi ise şöyle bir Aiden'in süzdükten sonra "Hiç boş odam kalmadı maalesef. Başka bir zamana gelmelisiniz. Kafile içinse bilgim yok."

Aiden, Han sahibinin zor yoldan oynadığını görünce, yüzüğünden 1 altın çıkararak masaya koymuş ve "Emin misin ?" demişti.

Bar sahibi ise altını görünce ifadesi değişmemiş ve altını geri uzatarak "Sen git bunla sakız al..." diye eklemişti. Kendisiyle açıkça alay edildiğini gören Aiden ise ne kadar öfkelense de, köle olduğu günlerden bu gibi durumlara alışıktı. Bu yüzden yüzüğünden 19 altın daha çıkartarak öne sürdü.

Han sahibi, masada duran 20 altına baktıktan sonra hızlıca, altınları almış ve Aiden'e yaklaşmıştı.

"Senin için bir gecelik odam var. Ayrıca şimdi aklıma geldi de, yarın Anger Şehrine kalkacak olan bir tüccar kafilesi var. Fakat kestirme yollardan gidecekleri için yolculuk tehlikeli ve pahalı olacaktır. Ona göre gitmeni tavsiye ederim. "

Sonunda istediğini alan Aiden "Teşekkürler kıdemlim... Gerekli bilgiler sizden alacağım." diyerek bir bira almış ve handa ki kalabalığın arasına karışmıştı. Handa ortalama 20 kişi felan bulunuyordu. Herkesin elinde bir içki türevi içecek varken, aralarında hararetli bir şeyler konuşuyorlardı.

"Siz benim dediğime gelin dostlar! Genç neslin lideri, biricik göz bebeğimiz olan Skyler Pendragon'dur! Edindiğim bilgilere göre kendisi Genişleme Aleminin 5. seviyesinde. Lanet olsun daha 18 yaşında bir kızın böyle bir yetişime sahip olduğu nerede görülmüş. Herşeyi geçtim, 7 temel elementi de kullanabiliyor. Zıt Elementler de dahil. Ejderha İmparatorluğumuzun yükselişi için büyük bir şans! Bu kız Gökler tarafından gönderilmiş bir lütuf."

Aiden bu sözleri duyar duymaz "S*kerim öyle gökleri! Adalet kavramı bilmeyen p*ç kurular!" demiş ama sesini çıkaramamıştı. Yoksa bunca kişi arasında linç yeme ihtimali vardı. Dışarıdan belli belirsiz gök gürültüsü sesleri gelirken, kalabalık daha da çoşmaya başlamıştı.

Gür sakallara sahip adamın konuşmasından sonra, gözlüklü ve zayıf bir adam konuşmasına başlamıştı.

"Bu saçmalık. Kişiler enerjiyi hissederek ve Gelişim Merkezini açarak yetişime başlıyorlar. 18 yaşında bu seviyede olmak, belki imparatorluk seviyesinde etkileyici olabilir. Ama üst seviye tarikatlarda, pekte mühim bir seviye değil! Ayrıca, tek dahi olan Skyler Pendragon değil. Ejderha İmparatorluğunun hanedanı olan Holydragon hanedanın da da iki kişi göze batıyor. İlki İmpratorluğun Üçüncü Prensi Ned Holydragon. Bir çağırıcı...19 yaşında Genişleme Alemi 6. seviyesinde. Fakat savaş gücü, çağırdığı canavarlar ile çok daha üst seviyeye geçiyor. Bilgilere göre tam tamına 7 kurt eğitmiş. Her biri de yüksek seviyeliymiş."

Aiden sadece "7 Kurt" lafına katılmıştı. Şu anda envanterinde Bir Alfa ve 10 kurt bulunuyordu. Şu anda önünde ki kişiler ise sadece 7 kurda dahi seviyesi diyorlardı.

"Diğer ise onun kardeşi adı neydi... Ha! Ashley Holydragon. 19 yaşında Genişleme Alemi 6. seviyede. Bir Ateş Büyücüsü olduğunu konuşuluyor ama öyle sıradan bir ateş büyücüsü değilmiş. Ateşlerinin bir Ejderhanın ateşlerinden farksız olduğu konuşuluyor."

Gözlüklü adam da konuşmasını bitirdikten sonra Han sahibi arkadan seslenmiş ve tartışmalara son vermek için konuşmuştu.

"Boşuna kavga ediyorsunuz. 6 ay sonra geleneksel olarak düzenlenen Yıllık Gençler Turnuvası olacak. O zaman Ejderha İmparatorluğunun dahileri buraya gelecek. Şampiyona bir çok ödüller olacağını duydum. Bu turnuvanın ilk beşi, imparatorluklar arası düzenlenen Kutsal Turnuvaya katılmaya hak kazanacak. Kutsal Turnuva sonrası, genç neslin en güçlüsünü öğrenmiş oluruz."

Bu sözler üzerine herkes suskunlaşmıştı. Aiden, bu turnuvayı biliyordu. Okuduğu kitaplardan da bir çok detayını okumuştu. Ejderha Prensi, son yıl Kutsal Turnuvanın üçüncüsü olmuştu.

"6 ay çok az... O kadar kısa sürede, imkanı yok birinci olacak düzeye gelemem. Fakat ilk üçe girmek pek sorun olmayacaktır."

Aiden aklında güçlenmenin düşüncelerini geçirirken, dinleneceği odaya doğru yol almaya başlamıştı.

"Ya ruh toplayacağım yada Temel Kurma Aleminde ilerleyeceğim. Başka çıkar yolum yok!"

Bilinen Gelişim Alemleri;

Temel Kurma Alemi -> Genişleme Alemi -> Yükselme Alemi -> Enerji Alemi -> Enerji Çekirdek Alemi -> Dünya Çarkları Alemi -> Kadim Dünya Alemi -> Yeraltı Ölümsüzü Alemi -> Gökyüzü Ölümsüzü Alemi