Bölüm 20: Prenses ve Kahraman

avatar
356 2

Dışlanan Havarinin Dönüşü - Bölüm 20: Prenses ve Kahraman



Günler günleri kovaladı. Dean’ın tek hobisi Maceracılar Loncası’nın görevlerini tamamlamak olmuştu. Acemi seviyesindeki görevleri o kadar hızlı tamamlamaya başlamıştı ki, bir süre sonra yapılacak görev kalmamaya başladı.

 

Maceracılar loncasının görevleri başkalarının verdiği dış ve iç olarak iki türe ayrılırdı. Dış görevler, soylular ve müşteriler tarafından verilen görevlerdi. Bu görevler genellikle koruma, temizleme, baskın ve kaçırma olurdu. Görevlerin ödülü nispeten çok daha fazlaydı ve maceracıların çok büyük bir kısmı bu tür görevleri tercih ederdi.

 

İkinci tür olan iç görevler ise lonca tarafından verilen görevlere denirdi. Bu görevler genellikle zindan temizleme ya da canavar öldürme olurdu. Para ödülü dış görevlere kıyasla daha az olsa da, puan kazanıldığından loncanın kaynaklarını kullanma imkanına sahip olunurdu. İki türdeki görevinde kendine ait avantajları vardı.

 

Dean’ın tamamladığı görevler ise iç görevlerdi.

 

[Gri Kurt Sürüsünü Temizle], [Bir Goblin Sürüsünü Yok Et], [Şeytan Gözü Bitkisi’nden Düzine Topla] tarzı görevler, onun yapmaktan hiç usanmadığı görevlerdi. Hepsi özünde takım görevleriydi ancak tek kişi de yapabiliyordu. Bu yüzden, kendi seviyesindeki en iyi görevler bunlardı.

 

Bu görevleri tercih etmesinin iki nedeni vardı. İlk ödüllerinin diğer görevlere kıyasla daha dolgun olmasıydı. Gri Kurt Sürüleri yirmi beta ve bir alfa kurttan oluşurdu. Her beta için elli, her alfa içinse yüz venia kazanıyordu. Üstelik cesetleri de hasarsız bir şekilde geri getirirse, derisini, etini, kemiklerini, gözlerini, pençelerini ve dişlerini satarak bonus kazanabiliyordu.

 

Diğer sebep ise savaş deneyimi kazandırmasıydı.

 

Günler boyunca kaç tane goblin veya kurt avladığını bilmiyordu. Aldığı yaraların haddi hesabı yoktu. Ancak, bu yaralar onun her seferinde daha yetenekli bir şekilde ayağa kalkmasını sağlamıştı. Günden güne azalan fiziksel gücünü deneyimle telafi ediyordu.

 

Dean yoğun geçen bir günün ardından yatağına düştü ve gözlerini kapattı. Bugün bir [Kıyı Tavşanı] sürüsü avlamakla uğraştığından aşırı derece bitkin haldeydi. Bu lanet tavşanlar saçma derecede çevik ve atik olmalarıyla biliniyordu. Acemi okçular ve savaşçıların en büyük düşmanlarıydı. Yakalamayı bırak, saldırının isabet etmesi bile imkansızdı.

Üstelik sürü avlamakla uğraşmıştı. Normalde bir izci, bir büyücü, bir şifacı ve bir savaşçıdan oluşan partiler için uygun bir görevdi. Hatta, bu görevi tek başına olduğundan neredeyse alamayacaktı. Neyse ki lonca görevlileri onu tanıyordu ve birçok yardımı dokunmuştu. Yorucu görevleri onun kadar istekli yapan başka birisi daha yoktu. Bu yüzden izin vermişlerdi.

 

‘Artık Kara Orman’daki halimle kıyaslanamam. Sadece bir tavşanı yakalamak yedi saatimi aldı.’

 

Kıyı Tavşanları aşırı çevik yaratıklardı ve yaşam alanları ormanlardı. Yaşam alanlarında onları yakalamak çok zor ve yorucuydu. Dean bile birisini yakalamak için onlarca tuzak kurmuş ve birçok kez başarışız olmuştu. Ancak en sonunda, bir tavşanı yakalamış ve onu kimsenin incelemeyeceği kadar incelemişti.

 

Hareketlerinden yapısına kadar detaylıca inceledi. Tekrar, tekrar ve tekrar. Hiç kimsenin yapmayacağı kadar manyakça bir incelemeydi. Ardından diğer tavşanları yakalamış ve başka tavşanları tuzağa çekmek için onları kullanmıştı.

 

Bir süre sonra ise tavşanlar onun eline düştüğünde ölmek için kendi karınların kemirmeye başlamışlardı. Kafesteki diğer tavşanlar ise birbirini öldürmek için can atmaya başlamıştı.

 

En nihayetinde olan olmuş ve görevi başarıyla yerine getirmişti.

 

Karanlık tavana bakarken hafiften gülümsedi. Vücudu uyuması için çırpınsa da olabildiğince az uyumaya çalışıyordu. Çünkü, Goétia her gün rüyalarında belirmeye başlamıştı. Hiçbir söylemeden sadece önündeki yemeği yiyordu. Yüzündeki pus daha da yoğunlaşması dışında değişen hiçbir şey yoktu.

 

Bu sayede ona olan korkusu gün geçtikçe azalmıştı.

 

Fakat hâlâ onu görmekten hoşlanmıyordu.

 

‘Bir görev sonra seviye atlayacağım ve bronz sınıf bir maceracı olacağım. Ondan sonra zindan baskınlarına gidebileceğim.’

 

Bronz sınıf maceracıların bir takıma katılması zorunluydu. Böylece baskınlara katılabilir hale geleceklerdi. En küçük partiler bile beş kişiden oluşur, yeni katılanlar bir süre onların yanında hamal olarak işe başlardı. Dean ne yapması gerektiğini biliyordu. Vücudunda mana olmadığından bir süre boyunca geri planda kalması gerekecekti.

 

Ancak bunu umursamadı. Hamal olmak sıkıntı değildi. Zamanla gruplarından birisi olacaktı. Aslına bakarsak birileriyle grup olmak istemiyordu.

 

‘Kitap okuyayım bari.’

 

Kitaplar büyücüler dışında kimsenin önemsemediği bilgi depolarıydı. Matbaada olmadığından fiyatları çok uçuktu. Öyle ki işe yarar bilgileri olan kitaplar bin veniadan başlıyordu. Büyücülük ve simya kitaplarıysa çok daha pahalıydı.

 

Fakat Dean [Gri Kurt Sürüsünü Temizle] görevini temizlerken ölü bir bedende [Büyücülüğün Temelleri] isimli kitapla karşılaşacak kadar şanslıydı. Kitap her büyücünün elde edebileceği kadar sıradan bir kitap olsa da Dean için elde etmesi neredeyse imkansız bir şeydi. Çünkü bu kitaplar sadece büyücülere özgüydü. Onları almak isteyenler çok daha fazla para ödemek zorundaydı.

 

Gaz lambasını yakarak odayı aydınlattı ve mumun desteği ile kitabı okumaya başladı.

 

***

 

Havada hiç bulut yoktu. Dean, sabahın erken saatlerinde tamamladığı görevinin ödülünü almak için loncaya giderken bir kalabalığın şehir girişinde bir sıra oluşturduğunu gördü. Şövalyeler yolu iki taraftan kesmiş ve yolda hiçbir şeyin olmamasını sağlamıştı.

 

Dean kaşlarını çattı.

 

“Ne oluyor?”

 

Kalabalığa yaklaştıkça sebebin ne olduğunu anladı.

“Majestelerinin ve Kahramanın yakında buradan geçeceğine inanamıyorum. Onları görmek bile bizim gibi insanlar için büyük onur.”

 

Kasap önlüğün giyen iri adam oldukça heyecanlı bir şekilde yanında adamlara bir şeyler anlatıyordu.

 

‘Genji…’

 

Dean’ın alnı kırıştı ve gözlerinde menfur bir bakış ortaya çıktı.

 

Yedi havarinin hiçbirisini görmek istemiyordu. Onları görmesi gerektiği tek zaman, onları öldürdüğü andı.

 

‘Ben o kadar şey çekerken onlar…’

 

Dişlerini sıkmadan edemedi. Kötü anılar aklına dolunca düşünmeyi kesti. Böyle şeyler düşünmek ona zarar vermekten öteye gitmeyecekti.

 

“Prensesin öğretmeni Efendi Aria’ya selam vermek için geldiğini duydum. Kahraman Genji ise Yardımcı Şef Athas’a meydan okuyacakmış.”

 

“Hadi canım! Kahraman şimdiden o kadar güçlendi mi ki?”

 

“Kahramanların çok nadir çıktığını biliyorsun! Aslan Tapınağı’ndan bir kahin, Kahramanın gelmiş geçmiş kahramanlar arasındaki en yeteneklisi olduğunu söyledi.”

 

“Öyleyse, neden prensesin onunla evlendiği anlaşılıyor.”

 

“Şşş! Kelleni kaybetmek istemiyorsan daha fazla konuşma.”

 

Kalabalıktaki fısıltılar bir anda kesildi. Ufuktaki tepelerin ardından gösterişli askerler ortaya çıktı. Hemen ardından atlar ve onun ardında ise gösterişli bir at arabası çıktı.

 

“Çok yaşa majesteleri!”

 

“Çok yaşam kahraman!”

 

Kalabalıkta kükremeler yükselirken at arabası kalabalığa ulaştı. At arabasının üzerinde yuvarlak yüzlü, parlak siyah saçlara sahip genç bir adam, güzel bir kızın elini tutuyordu. Üzerinde gümüş ve altının ahenginden oluşan güzel bir zırh vardı. Hemen yanında büyük bir kılıç asılıydı.

 

Yanındaki kız ise çok güzeldi. Uzun dalgalı siyah saçları omzuna dökülmekteydi. Kırmızı gül işlemeleri olan beyaz gelinliği ile saf bir orkideyi andırıyordu. Bokun yanında açmış bir çiçekti adeta.

 

‘Çirkin orospu çocuğu…’

 

Dean, Genji’nin yanında duran güzel kadını görünce dişlerini sıktı ve oradan ayrıldı. Bu manzarayı daha fazla görmek istemiyordu. Ondan yayılan tanıdık auraya bakılırsa Athas’tan daha zayıf değildi. Yani platin seviyesindeki bir maceracı kadar güçlü olmalıydı.

 

Bu karşı koyabileceği güç seviyesinin çok üzerindeydi.

 

***

 

Genji aptal bir gülümsemeyle kalabalığa el sallarken bir anda eli durakladı ve gözleri parladı. Heyecanla etrafa bakınmaya başladı.

 

“Genji, bir şey mi oldu?”

 

Güzel karısı sorduğunda kafasını çevirdi.

 

“Bir kahraman buradaydı… Çok zayıftı ancak ilahların aurasını taşıyordu.”

 

“Lionguard’daki tek kahraman sensin, Genji.”

 

Elena hafifçe gülümsedi ancak gözlerinde farklı bir ışık vardı. Fakat Genji bunu fark etmeden onun elini daha sıkı tuttu. Burada olan kahraman bir anda aklından çıkmıştı.

 

“Ben kahramanlar arasındaki en güçlü ve en yetenekli olan kişi, seninle evlenmek için can atıyorum Elena. Pek yakışıklı olmadığımı biliyorum ancak her şey dış görünüş değil ya?”

 

Elana tatlı tatlı gülümseyerek Genji’nin elini okşadı.

 

“Ne dediğinin farkında mısın Genji? Sen oldukça yakışıklısın. Ayrıca bir kahramanla evlenecek kadar şanslı olan kişi benim.”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44539 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr