Bölüm 788: Gurme Yolculuğu

avatar
1141 35

Release That Witch - Bölüm 788: Gurme Yolculuğu




Çevirmen: Lodos

“Gelmiyor musun? Hey! Bununla ne demek istiyorsun? Sadece geç kalmayıp bir de son dakikada paçayı kurtarmaya karar verdiğini falan mı söylemeye çalışıyorsun?” diyen kişi hattın diğer tarafındaki bağırışların sahibi Garcia idi. Bu bağırışlar Roland'ın başını hoparlörden uzaklaştırmasına sebep oldu. Garcia'yı görmese de öfkesini rahatlıkla hissedebiliyordu.


“Ev sahipliği yapmam gereken beklenmedik bir ziyaretçim var.” diyen Roland, Garcia nefes nefese kalmışken hızlıca açıkladı: “Başka seçeneğim yok. Dairemde benim dışımda sadece 14 yaşında bir kız olduğunu biliyorsun. Bir misafir ağırlaması için ona nasıl güvenebilirdim?”


“Oda numaran 0825, değil mi? Gelip seninle konuşacağım.”


“Ee… Şu anda dairede değilim...” diyen Roland bu sözleri söyledikten sonra, gözlerini kıstı ve bir sonraki azarlama saldırısına hazırladı kendisini…


Beklediği gibi Garcia sesini yeniden yükseltmişti: “Derneğin son kıdemli üyeleriyle randevu ayarladığımı bilmiyor musun? Sonunda biraz sorumluluk alabileceğini düşünmüştüm. Beni nasıl ekmeye çalışırsın? Neyin peşinde olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Şimdi hemen gel!”


Roland kendi kendine: “Sorumluluk almak... Bu da ne anlama geliyor? Çok yanıltıcı bir söz.” dedi.


Roland taksi şoförünün yüzünde “Evet dostum, seni tamamen anlıyorum.” ifadesini görünce daha fazla üstelemenin işe yaramayacağını anlamıştı.


“Ne dedin? Telefon sinyali çok iyi değil. Oriental Yolu’na girdim az önce… Alo! Hala orada mısın? Alo… Alo?” diyen Roland bu sahte gösteriyi yaptıktan sonra aramayı kapattı. Geri araması ihtimaline karşı telefonu da kapatmıştı.


Muhtemelen bu yaptığı Garcia’yı oldukça gücendirmişti.


Garcia'nın, Savaşçılar Derneği'ne katılıp katılmayacağını bu kadar önemsemesini beklemiyordu. Tepkisi, bir kez daha Roland'ın; Garcia’nın yabancılara mesafeli davrandığı yönündeki teorisini doğrulamıştı. Roland, Doğa Gücü’nün uyanışı ile tanınır tanınmaz Garcia gerçek kişiliğini ortaya çıkarmıştı.


“Bu çok klişeydi.” dedi arka koltuktaki Zero soğuk bir şekilde: “Derin bir ormanda özel bir hayat yaşadığımızı mı düşünüyorsun sen? Şehirdeyken telefonun çekmemesi gibi bir sorunla nasıl karşılaşabiliriz?”


“Sen var ya sen… Çok akıllısın.” dedi Roland arka koltuğa bir bakış atarak. Phyllis hala pencerenin yanında oturuyordu, dışarıdaki her şey karşısında şaşkına dönmüş durumdaydı. Arabaya girdiğinden beri kıpırdamadan oturuyordu. Yüksek binalar, yoğun trafik, devasa reklam panoları ve duvara asılı ekranlar geçmişten gelen bir insana belli derece bir şok etkisi yaratabileceği için, onun böyle tepki vermesi şaşırtıcı değildi. Nitekim, verimlilikteki artış, çağda büyük değişikliklere neden oldu. Burada yaşayanları bile şok edebilecek bu değişikliklerin radikalliği, bir şehri yalnızca yirmi yıl içinde tamamen farklı gösterebilecek düzeyde olabileceğinden, bir Taquila cadısını şaşırtması anormal olarak görülemezdi.


Bu yolculuğa çıkmadan önce Roland, Phyllis’e Taquila üniforması olduğu söylenen yırtık elbisesini kendi kıyafetlerine dönüştürmesi için yardım etmişti. Tişört ve şort unisex kıyafetler olduğundan Phyllis'in bunları giymesinde bir sorun yoktu. İşin garibi, bu ucuz kıyafetler onun üzerinde oldukça rahat ve şık da görünmüştü. Anlaşılan kılık kıyafet, çirkini güzel yapabiliyordu. Tek sorun sütyen olmuştu. Sonunda Roland bu sorunu çözmek için Zero'dan Phyllis’in göğsüne bir bez sarmasını istemek zorunda kalmıştı.


Bu ufak gezintinin amaçları belirliydi. Tanrı'nın Cezalandırma cadısını yemek yemeye ve yeni birkaç elbise almaya götürüyorlardı. Tekrar rüyasına girmesi halinde her zaman Roland’ın kıyafetlerini giyemez veya bir kumaş parçasına sarılamazdı.


“İşte geldik Yeşil Vadi Parkı…” diyen sürücü taksimetreyi aşağı itti: “25 dolar.”


Bu park, Roland'ın dairesine pek uzak değildi. Roland'ın şehir keşfi sırasında keşfettiği güzel bir yeşil alandı. Çok kalabalık bir yer değildi ve hemen yakınında da geniş bir cadde vardı. En önemlisi ise yakınlarda KFC ve McDonald's mağazaları vardı.


Bu ikisi Roland'ın ilk tercihleriydi. Çünkü yol kenarındaki yemek tezgâhları çok kötü yemek ortamları sunuyordu ve tadının iyi olduğuna dair de hiçbir garanti yoktu. Ne de olsa bu gezi, diğer dünyadan gelen misafirlerin iyi vakit geçirmesini sağlamak içindi. Doğal olarak, lezzetler ve yemek ortamı iki temel kriterdi. Ayrıca, yiyeceği şey cadıyı doyuracak ve onu tok hissettirecek miktarda olmalıydı. Yıldızlı restoranlar belli ki daha iyi bir ortama sahipti ama cadı kendini şımartırsa... Roland, böyle bir şeyin yaşanması durumunda beş parasız kalmaktan korkuyordu.


Bu nedenle fastfood restoranları kesinlikle en iyi seçimdi.


Ayrıca Zero uzun süredir fastfood yemekten bahsediyordu. Ama bu isteği, muhtemelen çocuk yemekleriyle birlikte gelen oyuncaklardan kaynaklanıyordu.


İkisini bir KFC restoranına götüren Roland pencere kenarındaki bir koltuğu seçti. Doğrudan tezgâha giden Roland iki aile kovası ile bir çocuk menüsü sipariş etti.


Zero, Roland'ın masaya çok fazla yemek koyduğunu görünce şaşkınlıkla sordu: “Neden bu kadar çok şey aldın? Amca… Her ne kadar şu anda bir işin olsa da paranı israf etmemelisin.”


“Nadiren bu kadar cömert olurum ben… Neden sadece tadını çıkarmıyorsun?”


Çocuk menüsündeki oyuncağı görünce surat asmayı bırakmıştı Zero: “Tamam!”


“İstediğin kadar ye. Daha fazla istersen sadece söylemen yeterli.” diyen Roland, Phyllis'e bir parça kızarmış tavuk uzattı. Yüksek sıcaklıkta, yüksek basınçlı bir ortamda kızartıldıktan sonra, tavuk derisi bu baştan çıkarıcı altın rengini alıyordu. Sadece kokusu bile insanın iştahını açıyordu. Modern yöntemle pişirilen tavuk sadece gevrek ve yumuşak bir tada sahip olmakla kalmıyor, ette de karabiber, kekik, sarımsak ve tuz gibi baharatların taze tadı hissedilebiliyordu. Lezzeti tamamen farklıydı ve eski zamanların sade haşlanmış tavuğu bununla asla kıyaslanamazdı.


Modern insanlar her zaman yüksek kalorilerden ve fastfoodun evrensel lezzetinden şikâyet etseler de her zaman yiyecek ve baharat kıtlığı yaşanan bir yerden gelen birisi için bu yemekler sadece ‘olağanüstü’ idi. Son birkaç yüzyıldır yemek yemeyen Phyllis'i kesinlikle havalara uçuracaktı.


Yoldalarken Phyllis, Roland'ın talimatlarını mükemmel bir şekilde takip etmiş ve gördüğü tuhaf şeyler ne olursa olsun hiçbir şey sormamıştı. Başkalarının nasıl davrandığını taklit etmek için elinden geleni yapmıştı. Ama kızarmış tavuğu ısırdığı anda artık kendini kontrol edemiyordu. Sıcak gözyaşları gözlerini dolduruyordu.


“Sorun ne abla?” diye soran Zero oldukça şaşırmıştı.


“Ee… Hiçbir şey. Sadece epeydir karnı aç… Phyllis'in ailesi ona hiç iyi davranmazdı... Her zaman bir erkek çocuk istemişlerdi. Ancak hiç erkek çocukları olmadı. Bu yüzden… Her neyse, sen bunu anlamak için çok küçüksün. Sadece onun orada mutlu bir hayat yaşamadığını bilmen şimdilik yeterli. “


“Anlıyorum...” diyen küçük kızın yüz ifadesi sempati duymasından dolayı yumuşamıştı.


Roland, Zero'nun neden Phyllis’e abla kendisine de amca dediği konusunda yaygara çıkarmaya niyetli değildi. Bir antik cadının ağlayarak yemek yediğini görmesi yeterince kötü hissettirmişti.


Cadılar için, yemek yemenin o basit zevki uğruna her şeyi ödemeye hazır oldukları bir rüyaydı. Bütün bunların haksızlık olduğunu fark etmek onu üzmüştü. Neyse ki, bugünkü deneyimi Phyllis'i biraz teselli etmişti. Ancak bir daha bu anı yaşamasının mümkün olup olmayacağını söylemek zordu.


Roland’ın onun için yapabileceği en iyi şey, bu bir günlük macera sırasında dileklerini yerine getirmek için elinden geleni yapmaktı.


...

Helal olsun be Roland! Çok ince bir davranış gerçekten… Bakın görün Phyllis de çok mutlu olacaktır. Acaba bu güzel gün nasıl devam edecek biz de onu merak ediyoruz. Okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!


 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44295 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr