Bölüm 782: Elveda Demek

avatar
1325 37

Release That Witch - Bölüm 782: Elveda Demek




Çevirmen: Lodos

Yol boyunca, klan halkının sırtlarında çantalarla gelip gittiğini gördü Lorgar. Üzgün yüzleri evlerini terk etme konusundaki bariz isteksizliklerini gösteriyordu.


Rütbe seviyeleri üçüncü dereceye düştüğü için taş kalenin çok daha küçük evlerine dağıtılacaklardı. Kalede yaşamaya artık uygun olmayanlar için durum daha da kötü olurdu. Daha dışarıda olan sokaktaki kamp alanına taşınacaklardı. Burası da Demirkum Şehri'ne ait olsa da merkezi bölgeye göre daha kötü şartlara sahipti.


Sonuçta taş kaleler ve göller ile vahaların çevresindeki sınırlı toprak parçalarını büyük klanlar kontrol ediyordu.


Lorgar, klan halkının yüz ifadelerini zihnine kazdı ve kalbine sakladı.


Babasının yatak odasının önünde duran muhafız Lorgar'ın geldiğini görünce elinde olmadan gülümsedi: “Prenses, siz... İyileşmişsiniz!”


“Evet, önceki halimden bile daha iyiyim.” diye şaka yaptı Lorgar. Ardından sordu: “Babam odasında mı?”


“Lord Şef her zaman oradadır, ancak...” diyen muhafız tereddüt etti: “Şu anda yalnız değil.”


Babasının yanında kimin olabileceğine dair bir fikri vardı Lorgar’ın… Bu yüzden sormaya zahmet etmedi.


Tam o anda kapalı kapının arkasından gelen bir tartışmanın sesini duydu.


“Bunu zaten hallettiğimizi sanıyordum. Klanınız üç gün içinde ana kaleyi terk edecekti. Öyleyse neden hala buradasınız?” diye yüksek sesle sordu birisi ve devam etti: “Üç Tanrı'nın yeminine karşı mı geliyorsunuz?”


“Tavrına dikkat et Kabucha!” diye ağır bir ses geldi. Doğru şekilde duymuşsa, ses en büyük kardeşi Rohan'a aitti: “Artık Kara Nehir Klanı’nı ilhak ettiğinize göre önce onları tahliye etmelisiniz. Böylece biz de oraya taşınabiliriz. Henüz kayıplarının yasını tutarken onlarla bir yeri paylaşamayız. Hala duvarlarında beyaz çarşaflar asılı.”


“Adamlarını çarşafları indirmeleri için gönderebilirsin. Lord Şefimiz sonuç görmek istiyor, sizin bahanelerinizi değil!”


“Sen-!”


“Klanınız kutsal düello sırasında teslim olduğuna göre kibirli olmaya çalışma zahmetine girmemelisiniz. Şefiniz hala konuşmadı ve siz yine de bizi eleştirmeye cesaret mi ediyorsunuz? Yolumuzdan çekilin ve sesinizi kesin!”


Diğerleri de tartışmaya katılmaya başlamıştı: “Kesinlikle! Sonuçları kabul edin yoksa sizi tekrar yerle bir ederiz!”


“Şrak!”


Aniden kınından çıkarılan kılıçların sesi duyulmuştu.


Odanın dışındaki muhafız da tam kavgaya katılmak için silahını çekecekti ki Lorgar onu durdurdu: “Bana bırak.”


“Ama...” diyen muhafız Lorgar’a karşı çıkmaya çalışarak bir an homurdandı. Ancak sonra Lorgar’ın keskin bakışlarını gördü. Başını eğdi ve: “Pekala prensesim…”


Lorgar kapıyı iterek açtı ve somurtarak içeri girdi.


Vahşi Dalga Klanı’nın savaşçıları, Vahşi Ateş Klanı savaşçılarının boğazlarına dayanmış bıçaklarını umursamadan ayakta dikiliyorlardı. Vahşi Ateş Klanı’nın kendilerine zarar veremeyeceklerini düşünüyorlardı.


Bu düşünceler de doğruydu. Hem Lorgar’ın kardeşi hem de muhafızlar yalnızca zarar vermekle tehdit etmeye cesaret ediyorlardı.


Guelz Burnflame kare bir masanın arkasına oturmuştu ve gözleri azgın alevleri andırıyordu. Bir an için oda sessizliğe bürünmüştü.


“Silahlarınızı indirin.”


Lorgar'ın sesi gerginliği bozdu.


Guelz gülümsedi: “Nihayet uyanmışsın!”

“Kardeşim, sen... Sen... Hayır, yani... Bu harika!” diyen Rohan ona doğru yaklaşırken çabuk ve anlaşılmaz bir şekilde bir şeyler dedi. Lorgar ilk başta kardeşinin yüz ifadesini okuyamadı. Şok içinde miydi yoksa sadece şaşırmış mıydı bilemiyordu.


Lorgar aniden babasının Kuzeyli İlahi Hanım’dan kimseye bahsetmediğini fark etti. Sadece babası ve ona değer verenler bunu biliyordu. Geri kalanlar hala bu konuda cahildi.


Vahşi Dalga savaşçıları bir yana ağabeyi bile şaşırmıştı.


“Lo-Lorgar? Sen… Kutsal düello sırasında... Ağır şekilde yaralanmamış mıydın?”


“Bu imkânsız! Platformdan dışarı taşınırken bacaklarının ezildiğini ve kanlar içerisinde kaldığını kendi gözlerimle gördüm!”


“Bunlar da ne...  Kurt kulakları ve kuyruğu mu yoksa?”


“O bir canavar!”


Söylediklerine kayıtsız kalan Lorgar, tartışmaya devam ederken soğukkanlılığını açıkça kaybetmiş olan Vahşi Dalga savaşçılarının yanına gitti: “Her neyse… Vahşi Ateş, Üç Tanrı'nın tanık olduğu Yanan Sahne’deki düello sırasında teslim oldu! Bir sonraki meydan okumadan önce altı ay beklemelisiniz!”


Katılımcıların altı ay geçmeden kazanana meydan okumalarını engelleyen bu kural, güçlerini korumak için ‘önceden planlanmış teslim olma’ olayına karşı bir önlemdi. Kum ulusu genelinde bu kural iyi biliniyordu ve herkes tarafından da kabul edilmişti.


“Üç Tanrı'ya inandığımız gibi bu sonuçları da kabul ettik.” diyen Lorgar, Vahşi Ateş muhafızlarının göğsündeki gerilimi hafifleten cevabı vermişti. Ne yazık ki bu sakinlik uzun sürmemişti. Sonrasında söylediği şey odayı tekrar gerdi: “Peki... Kabucha kim?”


“Ben!” diyen Vahşi Dalga savaşçılarının liderinin öne çıkmaktan başka seçeneği yoktu: “Artık sonuçlara saygı göstereceğinize dair söz verdiğinize göre, hemen burayı terk edin ve başka bir yere taşının. Artık en güçlü klan değilsiniz. Hala bu kaleye dört elle sarılmakta kararlı mısınız?”


Cevap herkesin yüz ifadesinin anında değişmesine neden olmuştu.


Kabucha gerçekten iyi bir dövüşçüydü. Mükemmel bir savaşçı olsa bile, hemen önünde beliren bir çift kurt pençesini yenemezdi. Buruşturulmuş bir kâğıt misali dışarıya fırlatılmadan önce kapıyı kırarak uçup gitti.


“Sen…” diyen diğer savaşçılar ona dik dik baktılar ama yine de hiçbiri ona saldırmaya cesaret edemiyordu.


“Vahşi Ateş Klanı, üçüncü klan pozisyonuna düşmüş olsa da şefin onuru görmezden gelinemez. Özellikle de topraklarımızın tam ortasında duran biri tarafından… Bu kadar küstah olmaya nasıl cüret edersiniz?” diyen Lorgar suçlayıcı bir tavırla konuşmaya devam etti: “O yumruğu kendinize bir ders olarak alın ve dışarı çıkın, hepiniz!”


Lorgar odaya girdiğinde işler tersine dönmüştü. Kara Nehir Klanı’nı ilhak etmek Vahşi Dalga’nın gücüne büyük bir katkıda bulunmuştu. Bu yüzden kutsal düellodan ya da herhangi bir olası özel mücadeleden korkmamışlardı. Vahşi Ateş’i aşacaklarından eminlerdi. Ancak, Vahşi Ateş Klanı’ndan Prenses Lorgar ete kemiğe bürünmüş şekilde önlerinde göründüğünde, adeta özgüvenleri onları terk etmişti. Vahşi Ateş onlarla altı ay içinde düello yapmamaya karar vermiş olsa bile önlerindeki bu sürede zaman zaman gizlice içlerine sızıp onlara saldırabilecek dev Çöl Kurdu’na zarar veremeyeceklerini kabul etmeleri gerekiyordu.


İlk başta onlara meydan okuduklarından dolayı da hesaplaşacakları bir gün elbette gelecekti.


Kum ulusu halkı için intikam, kutsal düello kadar değerliydi.


Vahşi Dalga savaşçıları suratı kanlar içindeki Kabucha'yı taşıdılar ve tek kelime etmeden oradan ayrıldılar.


Rohan heyecanla sordu: “Baba, kız kardeşim iyileştiğine göre bu taş kaleye altı ay sonra geri dönebilir miyiz?” Yumruklarını sıktı ve devam etti: “Ya da belki Vahşi Dalga Klanı şefiyle pazarlık yapabilir ve bizi taşınma zahmetinden kurtarabilirsin. Bir sonraki düelloyu kazanma şansları olmayacağından, sana bu iyiliği yapmak zorunda.”


“Evet. Prensimiz haklı…” diyen muhafızların sesi etrafta yankılanmıştı.


“Gidip toparlanan herkesi durdurayım.”


“Ayrıca, şatonuzda kalan Vahşi Dalga klanının üyelerini de dışarı atmayı unutmayın.”


“Eşyalarını da yanlarında götürmelerini söylemeyi unutmayın!”


Yüzlerinde bariz bir sevinç ifadesiyle bir süre gevezelik etmişti muhafızlar…


Guelz Burnflame yavaşça öksürdü ve kızına baktı: “Sen ne için gelmiştin?”


Bu soru odaya sessizlik getirdi. Herkes gözlerini Lorgar'a çevirdi ve cevabını bekledi. Rohan da onların arasındaydı. Hafifçe dudaklarını ısırıyordu, gözlerini kısmıştı.


Lorgar bu bakışları zar zor fark etti. Derin bir nefes aldı ve net bir şekilde: “Baba ben gitmek istiyorum.” dedi: “Elveda demeye gelmiştim.”


...

Lorgar yumruğu vurdu masaya, hakikaten helal olsun! Güzel hareketti!

Bu arada Kuzey’e mi gidecek yoksa Lorgar? Ne güzel olur be… Okumaya devam dostlar!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr