Bölüm 771: Çöl Sözü

avatar
1275 38

Release That Witch - Bölüm 771: Çöl Sözü




Çevirmen: Lodos

“Şef nedir?”


“Tüm klanların başı gibi geliyor kulağa…”


“Üç Tanrı temsilcisi ile aynı şey değil mi bu?”


Kalabalık tartışmaya başlamıştı. O anda, dördüncü sıraya inen Kara Nehir Klanı’nın reisi platforma atladı ve yüksek sesle sordu: “Ama bahsettiğin kuzey krallığının kralı Roland Wimbledon bir Mojin değil. O bütün çölü nasıl yönetebilir ki?”


“İşte geldi bu soru…” diye düşündü Ashes: “Bu, Aşırıgüney Bölgesi’ni Gökhisar’a katmak istiyorlarsa uğraşmaları gereken temel sorunlardan biri. Bakalım Yankı bu soruyla nasıl başa çıkacak?”


Yankı reise baktı ve huzur içinde sordu: “Eskiden çölü yöneten Üç Tanrı Temsilcisi… Mojin miydi?”


Sesi yüksek değildi. Ama yine de büyülü gücünün yardımıyla herkesin kulağına yayılıyordu. Kara Nehir Klanı’nın başı bunu duyduğunda irkildi: “Yani ee…”


“Hepimiz cevabın hayır olduğunu biliyoruz.” diyen Yankı reisin sessizliğini fark etmişti. Bu yüzden platformun altına baktı: “Üç Tanrı Temsilcileri gerçek devlerdi. Tek tip görünüşleri olmadığı söyleniyor. Birinin dört ayağı ve üç eli varmış ve diğerinin de birden fazla kafası… Onların Mojin olmadıklarına şüphe yok yani…”


Bu noktada çok daha yüksek bir sesle konuşmaya başlamıştı Yankı: “Temsilcilerden geriye kalan birkaç söz, Mojin Klanı’nın tüm Demirkum ulusunun uyduğu kurallar haline gelmiş durumda… Kayalar üzerine kazınmış yasalar bize çöl yöneticilerinden bahsediyor. Bir özellik, Üç Tanrı tarafından kutsanmasıyken diğeri ise sınırsız vahalar açarak tüm klanları açlıktan, susuzluktan ve ölümden uzak tutmak. Bunlardan herhangi birini başarabilen herkes Aşırıgüney Bölgesi’nin hükümdarı olabilir.”


Kalabalıktaki tartışma durulmuştu. Ateş Ülkesi’nde Üç Tanrı Temsilcisi’nin bıraktığı yasalara kimse itiraz etmek istemiyordu. Aslında kutsal düello, kanunlardan kaynaklanan güç dağıtımına karar vermenin bir yoluydu.


“Ama Üç Tanrı Temsilcisi çöle yeşil toprak getirdi.” diyen Kara Nehir Klanı’nın reisi göz ardı edilmek istemiyordu. Yankı’yı işaret ederek sesini yükseltti: “1000 yıl önce bu bölgenin bir vaha olduğu söyleniyor! Gökhisar kralı bunu yapabilir mi? Sahte menfaatlerle aldatılmayın! Bu tür bir güce sahip olan biri, tanrıdan farklı değildir.”


“Kum ulusuna yeni vahalar getirebildiği sürece Majesteleri’ni Aşırıgüney Bölgesi’ni yönetme konusunda yetkili kabul edip onu şefiniz olarak görürsünüz, değil mi?” diye sordu Yankı gülümseyerek…


“Doğru. Sadece ben değil, korkarım tüm diğer klanlar da benimle aynı fikirdedir!” dedi Kara Nehir Klanı’nın başı…


“Doğrusu… Majesteleri Aşırıgüney Bölgesi’ni yeşil bir araziye dönüştüremez. Ancak bizim topraklarımızı Gökhisar sınırlarına almaya ve bize; susuzluk ve kum fırtınası tehditlerinden sonsuza kadar uzak durabileceğimiz göller ve ormanların yakınlarında konutlar teklif etmeye razı…” diyen Yankı aynı anda platforma da geri dönüyordu. Kelime kelime bastırarak konuşuyordu: “Majesteleri’nin verdiği söz bu… Size yeni bir vaha getirecek. Uçsuz bucaksız ve zengin olan Kuzey Bölgesi, rengi asla solmayacak sınırsız yeşil bir vahadır.”


Herkes şaşırmıştı, duyduklarına inanamıyorlardı.


Thuram da aynı derecede şok olmuştu.


“Osha Klanı’nın gerçek amacı bu demek!


Demir Balta’nın bahsettiği yeni vahanın ve yeni düzenin anlamı demek bu!” diye düşündü içinden…


Sonsuza kadar yeşil olan bir vahada yaşamak her Mojin'in hayali olmuştu. Böyle bir cazibe; özellikle de Demirkum Şehri'nin bir parçasını bile görememiş küçük klanlar için hayal bile edilemez bir şeydi. Her ne kadar büyük klanlar tereddüt etseler ve Aşırıgüney Bölgesi'nin düzeninde köklü bir değişiklik görmeye isteksiz olsalar da Yankı’nın mesajının iletilmesini engelleyemiyorlardı. Muhtemelen yarım ay içinde bu şaşırtıcı mesaj, klan üyeleri tarafından tüm çöle yayılacaktı.


“Hayır, bu kesinlikle saçmalık… Bu bir yalan, sahtekârlık!” diye bağırdı Kara Nehir Klanı’nın reisi: “Kara Kemik Klanı’nın ve Kumtaşı Klanı’nın trajik sonunu unuttunuz mu? Berrak Su Kraliçesi Garcia'nın söylediklerine kolayca inandıkları için yok olup gitmediler mi? Bize bir vaha ve su kaynağı sunmak mı? Kurnaz kuzeyliler bunu asla yapmazlar. Size sadece bir gölet ya da benim avcum kadar büyük bir toprak parçası verecekler ve bu kaynaklar için ölümüne çalışmak zorunda olduğunuz Aşırıgüney Bölgesi’nde yaptığınız gibi durmaksızın savaşmanızı sağlayacaklar.”


Thuram hafifçe içini çekti: “Eğer bu konuşma kutsal düellodan önce olsaydı insanları özlemlerini bastırabilirdi. Ama artık çok geç…” diye düşündü.


Beş düelloda da kimse öldürülmemişti. Osha Klanı’nın merhametli görüntüsü küçük vaha boyunca yayılmıştı. İnsanlar, Osha'yı destekleyen kuzey krallığının kralının da aynı derecede merhametli olduğunu düşünebilirlerdi kolayca… Ve açıktı ki merhametli biri; Berrak Su Kraliçesi kum ulusu halkına baskı yapmazdı.


Kara Kemik ve Kumtaşı gibi meydan okuyucular bile Garcia'ya kendilerini ucuza satmaya isteklilerdi. Bu da rahatlıkla hayatta kalabilecekleri bir bölgenin onlar için ne kadar çekici olduğunun bir göstergesiydi. Bir tuzak olsa bile bazı kabile üyeleri bu riski almak isterdi. Gökhisar Kralı içtenlikle Aşırıgüney Bölgesi’ni kendi topraklarına almak isteseydi bu öncüler kesinlikle diğer klanların takip edecekleri bir örnek olurdu. Ve bir kere başladığı sürece de tüm kum ulusunun kuzeye göçü kaçınılmaz hale gelecekti.


Bu kral belli ki tüm hareketlerini iyi planlamıştı. Klanların dikkatini çekmek için bir güç gösterisi yapmış, merhametli bir imaj oluşturmak için düellolarda kimseyi öldürmemişti. Üstüne bir de herkesin dikkati Osha’nın üstünde olduğu için bir şey yapamayacak olan büyük klanları engellemek adına da tartışmasız şekilde kutsal düelloları kazanmış ve tüm klanların şefi olmuştu.


Thuram, kendisinin Osha Klanı’nın Demirkum Şehri'ne yerleşme sürecinde oldukça önemli bir rol oynayacağını düşünmüştü. Ancak şimdi rolünün sadece Osha'ya klan üyeleri tedarik etmek ve Demirkum Şehri'ndeki büyük klanlar hakkında bilgi vermek olduğunu görmüştü. Gerçek plan konusunda tamamen karanlıkta kalmıştı. Yankı, Demirkum Şehri'nde konuşlanmayı bile umursamamıştı. Aldığı intikam için tek el hareketi yetmişti. Thuram kendisini kaybolmuş gibi hissediyordu.


Ancak kısa bir süre sonra tekrar yerine gelmişti morali… Eğer her şey yeni liderin söylediği gibi giderse Osha şüphesiz en güçlü klanlık pozisyonunun da ötesine geçecekti. O zaman Osha'nın bir üyesi olarak Thuram da açıkça büyük faydalar elde edecekti. Bu ümit verici gelecek karşısında neden o an için kaybolmuş hissetsindi ki?


Beklendiği gibi Yankı hafifçe başını salladı: “Yanılıyorsun… Garcia'nın ihtiyacı olan şey sıradan klan üyeleri değil, paralı askerlerdi. Onun Majesteleri ile arasındaki en büyük farkı buydu. Kara Kemik ve Kumtaşı’nı seçmesinin nedeni de daha güçlü dövüş kapasiteleriydi. Ama Majesteleri bunu yapmayacak. O tüm Mojinleri kendi halkı olarak görüyor. Bu yüzden buradaki herhangi bir klan, kaç genç yetişkine sahip olduğuna veya güçlü olup olmadığına bakılmaksızın Gökhisar Krallığı'na gidebilir. Majesteleri’nin kum ulusu insanlarının kendisi için ölmesine ihtiyacı yok! Hiçbir merhametli kral öylece oturup halkının boşuna ölmesini seyretmez!”


“Karşılığında ne istiyorsunuz? Bunun için bir ödeme yapmamız gerekiyordur…” diyen Vahşi Ateş reisi Guelz ayağa kalkmıştı: “Kum ulusuna boşuna yardım ediyor olamaz. Bedava ekmek diye bir şey olduğuna inanmam ben!” dedikten sonra dişlerini sıktı: “Söyle bana! Ben kabul etmeye hazırım.”


“Majesteleri’nin sizden istediği şey basit; bu da çalışmak…” dedi Yankı dürüstçe: “Diğer on binlerce kişilik halkı gibi krallık için çalışmanızı, kendiniz için çalışmanızı istiyor! Para alacaksınız, hayatlarınız iyileşecek, eğitim alacaksınız ve çocuklarınızı yetiştireceksiniz. Onun tek istediği bu!”


“Hepsi… Hepsi bu mu?” diye soran Guelz şaşırmıştı.


“Evet! Hayatınızı savaşmadan ve mücadele etmeden yaşamanın bir yolu işte!” diyen Yankı sesini yeniden yükseltmişti: “Herkes gittikçe daha az Gümüş Akım vahası kaldığını biliyor. Çocukluğumda ara sıra Sonsuz Pelerin’in güney noktasına yakın vahalar görebiliyordum. Ama şimdi kuzeybatı bölgesinin yakınındaki beyaz çorak arazi sürekli genişliyor gibi görünüyor. Vahalar kumlu toprağa dönüşüyor. Demirkum Şehri çevresindeki küçük vahalar bile küçülmüş. Mojinler yaşam alanı bulmak için savaşmaya ve öldürmeye devam etmeyi, sarı kumları kanlarıyla boyamaya devam etmeyi mi istiyor? Sonunda da vahalarla birlikte kaybolmayı mı? Siz bu sonucu kabul etmeye istekli misiniz?”


“Hayır Leydim.”


“Sizinle gitmek isterim Bayan Silvermoon!”


“Lütfen beni yanına al!”


Yuvarlanan dalgalar gibi sesler platformun merkezinden çevredeki alanlara yayılıyordu.


Klanların çoğunun dikkatini çeken platformdaki son derece güzel kıza bakan Demir Balta sıcak gözyaşları dökerek diz çökmekten kendini alamadı.


Bunun sayısız kez gerçekleştiğini hayal etmişti. Özellikle de Osha Klanı’nın ilk defa bir düelloya katılmaya hak kazandığı o gece… Ama uyandığında klan ortadan kaybolmuş ve prensesleri de bir köle olmuştu. Şu anda yaşananları görebilecek kadar yaşayamayacağını düşünmüştü hep…


Ama şimdi Yankı'nın başardığı şey Demir Balta’nın hayallerinden çok daha ileriydi. Şu anda ağlıyor olsa bile aslında çok tatmin olmuş ve gururlu hissediyordu kendisini…


“Osha sonunda Üç Tanrı'nın lütfunu kazanıyor.” diye geçirdi içinden…


“Hala tereddüt eden insanlar olduğunu anlıyorum. Ancak söylediklerim yakında kanıtlanacak.” diyen Yankı sağ elini kaldırdı: “Beni Gökhisar’ın güney bölgelerine kadar takip etmek isteyen klanlar, hemen şimdi toplanıp benimle küçük vahada buluşabilirler. Hemen ayrılamayanların ise endişelenmelerine gerek yok. Kuzey krallığında uygun yaşam yerleri bulmak isteyenlere rehberlik etmeleri için personelimi geride bırakacağım. Gökhisar yasalarına uyduğunuz sürece Majesteleri’nin halkı olacaksınız ve korunacaksınız. Gökhisar’ın kapısı size her zaman açık!”


Bir anda yayılan tezahüratların nasıl başladığını kimse anlayamamıştı. Ama suya düşen bir damla mürekkep gibi kısa sürede dalgalanmış ve tüm Ateş Ülkesi’ne dağılmıştı.


Büyük klanlar hala sessiz kalıyorlardı. Ancak platformun altındaki kalabalığa kıyasla bu hiç de önemli değildi.


Gümüş Akım’ın her köşesinden gelen klanların sesleri ilk kez Demirkum Şehri’nden gelen sesleri aşmıştı.


İlkel ve katı düzende bir çatlak belirmişti işte…


Bu seslerin ayaklanmasıyla beraber yeni bir düzen şekilleniyordu.


Küçük ve olgunlaşmamış sanılabilirdi. Ama sonsuz bir canlılık yayıyordu bu düzen…


Kalabalık yeni en güçlü klanı neşelendirmek ve şefe boyun eğmek için diz çökmeye başlamıştı. Herkesin öncü olacak cesareti yoktu belki… Ama her zaman yüreklerinde tüten yeşil topraklar için her şeylerini feda edecek kadar cesur insanlar vardı.


O gün tezahüratlar Ateş Ülkesi'nde durmaksızın yayılmıştı.


Çölün artık yeni bir lideri vardı.


...

Çölün artık yeni bir lideri var gerçekten de… İyi güzel, genel halk tamam da… Büyük klanlar sorun çıkarmaya kalkışırlar mı sizce? Bakıp göreceğiz artık… Çok keyifli ilerliyor işler, bol bol okumaya devam dostlar!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere! 



 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr