Bölüm 769: Boyun Eğmez İrade

avatar
1204 37

Release That Witch - Bölüm 769: Boyun Eğmez İrade




Çevirmen: Lodos

“Üç Tanrı adına! Bu... Dört Kanatlı Kartal!”


“Bu canavar Yanan Sahne’ye girmeye nasıl cüret eder!”


“Yardım edin, yardım edin!”


“Muhafızlar! Muhafızlar nerede?”


Kalabalıktan panik ve inanamamazlık çığlıkları yükseliyordu. Kum ulusu insanlarından bazıları silahlarını çıkarıp Lorgar'ı kurtarmak için platforma tırmanırken diğerleri de kaçmak istiyordu. Sahne aniden devasa bir karmaşanın içine sürüklenmişti.


Ashes dumanın içinden kuşun aslında dev bir şeytani canavar olduğunu açıkça görebiliyordu. Bir kartal ve bir kınkanatlının şeytani bir melezine benziyordu. Sırtı, alt karnı ve başı çizgili bir kabukla kaplıydı. Altı pençesi vardı ve her bir bölümü açıkça görülebiliyordu. Öndeki çift en kalın olanıydı ve Lorgar'ı demir bir kelepçe gibi yere sıkıca bastırmış halde tutuyordu. Ağustosböceği kanatları kadar ince olması gereken dört çift kanat ise kuş kanatları kadar kalındı ​​ve onun en çarpıcı özelliği de buydu.


Doğa asla bu kadar çirkin bir canavar üretemezdi.


Şeytani canavar kurt kızı yere bastırırken bir yandan da boynunu gagalamaya çalışıyordu. Pençelerinden kaçınılamıyordu ve kurt kız saldırıdan kaçınmak için sadece sağdan sola doğru sallanabiliyordu. Vücudunu hareket ettirememesi nedeniyle kaçabileceği menzil büyük ölçüde sınırlandırılmıştı. Çok geçmeden yanağında çoktan birkaç çizik oluşmuştu ve taze kan kürkünü lekelemişti. Anlaşılan uzun süre dayanamayacak ve şeytani canavar tarafından öldürülecekti.


Ashes bunun olmasına kesinlikle izin vermezdi.


Ashes, Tilly sayesinde Çöl Görevi’nde Demir Balta’ya katılmıştı. Zafer kazanılması için kutsal düelloyu kullanmak Tilly’nin de tercihi idi. Yaprak’ın otlarından ve Nana'nın tedavisinden yararlanabilirdi kendisi… Bu yüzden Lorgar'ı tamamen öldürmeme meselesini çok ciddiye almıştı. Ve Lorgar hala bir cadı idi ve safkan cadılar gibi kötü birisi olmadığı sürece Ashes’ın öylece bekleyip şeytani canavarın ellerinde ölmesine izin vermesi mümkün değildi.


“Yankı!” diye bağıran Ashes şeytani meleze doğru fırladı. Tam canavar tekrar gagalamaya çalışıyordu ki Ashes ağzına yapıştı.


Ağzının keskin köşesi Ashes’ın kolunu çizmiş ve akan kan yavaşça kurt kızın yüzüne damlamıştı. Ama Lorgar hâlâ hareketsizdi.


Kurt kız geriye kalan gözüyle Ashes'a zayıf bir şekilde baktı. Karanlık göz bebeğinde karmaşık bir bakış ortaya çıkmıştı.


Aynı zamanda Yankı’nın ninnisi de duyulabiliyordu. Müzik yavaş yavaş herkesin paniğini dağıtmış ve kaçmaya çalışan kalabalığı yatıştırmıştı.


Çevredeki kalabalığın müdahalesi olmadan Andrea'nın bulunduğu yerden tekrarlanan silah sesleri duyulabiliyordu.


Andrea yanlışlıkla cadıyı yaralayabilecek Birinci Ordu'dan farklıydı. Hassas atış yeteneği, bir anlık boşluk bulabilmesi halinde bile hedefi mükemmel bir şekilde vurabilmesini sağlıyordu.


Ashes, Lorgar'ın pençelerinin şiddetle titrediğini gördü. Hemen ardından da birkaç mermi aynı ortak konuma isabet ederek Dört Kanatlı Kartal'ın pençelerini doğrudan iki parçaya böldü.


Kıskaçtan kurtulan Lorgar toparlandı ve canavarın karnına tekme attı. Kanatlarını çırpan canavar tekrar yükselmişti. Ancak şimdi Birinci Ordu ekibinden silah sesleri yükselmeye başlamıştı. Ama ne yazık ki daire çizebilen veya yukarı aşağı sallanabilen ve bir kuştan çok düzensiz bir böcek gibi davranan uçan bir hedefi vurmak o kadar da kolay değildi.


“Sen iyi misin?” diye soran Ashes siyah elbisesini çıkardı ve devasa kurdun küçülen bedeninin üzerine örttü.


"Geçici olarak evet… Ee… Daha ölmeyeceğim…” dedi insan formuna geri dönen Lorgar. Bir ağız dolusu kan öksürmüş ve birkaç kez tırmanmak için çabalasa da başarısız olmuştu.


“Hareket etme yoksa yaralarını ağırlaştırırsın.” diyen Ashes el yordamıyla Lorgar’ın vücudunu yokladı göğsünün bir tarafının çöktüğünü ve kemiklerin çıkıntılarının hissedilebildiğini fark etti. Önceki şiddetli darbede birkaç kaburga kemiğinin kırıldığı açıktı. Kurt formunun bu ağır saldırıların etkisine direnebilmesi şanslıydı. İnsan formunu korumuş olsaydı bu saldırı muhtemelen hayatını alırdı.


Vahşi Ateş Klan savaşçıları da bölgeyi kısa yaylarıyla çevrelemiş ve gökyüzündeki şeytani canavarı hedef almıştı. Ancak ateşli silahlar bile bu mesafede etkili olamazken okların işe yarması çok daha zordu.


“Dikkat! Yine geliyor!” diye herkesi tekrar uyardı Yankı.


“Herkes yoldan çekilsin!”


Ashes Lorgar'a sarıldı ve şeytani canavarın saldırısından kaçınmak için yuvarlandı. Birkaç klan savaşçısı saldırıdan kaçamamıştı. Göğüslerinden kavranarak dışarı atıldılar. Hayatta kalmaları pek mümkün değildi.


Dört Kanatlı Kartal’ın zeki olduğu açıkça belliydi. Onu tehdit edebilecek tek şeyin Andrea'nın tuttuğu tüfek olduğunu anlıyor gibiydi. Dalış yaparken ve Lorgar'a saldırırken sarışın cadıyı karşılamak için her zaman karnının kabuğunu kullanıyordu. Aynı zamanda bir sallanma hareketi de yapıyor ve bir yoldan fazla uçuş rotası kullanıyordu. Andrea yeniden şarjör doldururken şeytani canavar, yakaladığı insanları Sinekkuşu ve Yankı'ya doğru fırlatarak şarjör doldurma hareketini engelliyor ve ayrıca saldırı yönünü de döndürüyordu.


Andrea tehlikeden milimlik farklarla kaçınabilmişti. Şeytani canavarın hareketlerine dikkat etmenin yanı sıra diğer iki ortağına da bakmak zorundaydı. Yakın mesafeden güçlü bir hava akımı bırakmasını sağlayan yeni evrimsel becerisinde ustalaşmış olmasaydı şeytani canavar tarafından dakikalar önce yere fırlatılmış olurdu.


Bu Dört Kanatlı Kartal cadıları hedefliyormuş gibi göründüğü için Ashes elinde olmadan kaşlarını çattı.


Sadece avlanmak ve yiyecek bulmak istiyor olsaydı tüm platform insanlarla doluydu ve hiç kimse onun bir ya da iki kişiyi almasına engel olmazdı. Fakat ya Lorgar'a saldırmak için defalarca dalıyordu ya da Andrea ve diğer cadılara bakıyordu sürekli… Sıradan insanlara hiç ilgi göstermiyordu. Söylentilerdeki acımasız ve kana susamış saldırgandan çok daha farklıydı.


Birinci Ordu'nun Ateş Ülkesi’ne giren sadece 50 askeri vardı ve havada esnek bir hedefle başa çıkmak konusunda herhangi bir yardımları olmuyordu. Ashes, canavarı tam ordunun tepesine götürmenin gerekli olduğunu düşünüyordu. Oradaki yoğun atışla vurulabileceğini umuyordu.


Ama tam olarak… Ne yapılması gerekiyordu?


O anda Lorgar, Ashes’ın elini tuttu.


“Beni… Yukarı… At!” diyen kurt kız nefes nefese konuşuyor, her seferinde bir kelime söyleyebiliyordu.


“Ne?”


“Beni… Yukarı… At!” diye tekrarladı Lorgar: “Bize doğru geldiğinde onu yakalayabilmem için tek şans bu. Kendi başıma hareket edemem o yüzden sadece sana güvenebilirim!”


“Başaramazsan burada ölme ihtimalin var.” dedi Ashes.


“Bir savaşçının ikinci evi her zaman savaş alanı olmuştur.” dedi Lorgar kulaklarını aşağı eğerek: “Yani en azından sonuna kadar direndim. Sen tanıdığım en güçlü savaşçısın. Ee… Bana harika bir dövüş yaşama şansı verdin. Teşekkür ederim.”


Lorgar’ın yüz ifadesinde kesin bir kararlılık gören Ashes bir anlık sessizliğin ardından başını salladı: “Anlıyorum. Ama yanılıyorsun… Bu bizim son savaşımız değil.”


“Hayatta kalmayı başarsam bile normal bir insan gibi ayakta durmam bile imkânsız olacak. Beni teselli etmene gerek yok.” diyen Lorgar kendi kendine güldü.


Bu kadar ağır yaralardan kurtulabilse bile yine de sakat kalacaktı. Belki de ölüm onun için daha iyi bir seçenek olabilirdi.


“Gökhisar’ın Neverwinter Şehri’nde Nana isimli bir cadı var. Herhangi bir insanı tamamen yepyeni hale getirebilir. Son nefesini alıp vermekte olan veya bütün kemikleri kırılmış olan birini bile…” diyen Ashes hafifçe ağzını açmıştı.


Kurdun kulakları göz açıp kapayıncaya kadar dikleşmişti tekrardan…


“Ne? Bu… Doğru mu?”


“Elbette. Ben bunun gibi en az yüz savaştan geçtim ve daha da güçlü düşmanlarım oldu. Eğer yeteneğini geliştirmek istiyorsan istediğin zaman bunun için fırsat bulabilirsin. Yani eğer yaşarsan…” diyen Ashes cümlesini bitirmeden duraksadı. Lorgar’ın gözünde yepyeni bir ışık fark etmişti.


“Kesinlikle hayatta kalacağım.”


“Yukarı gel o halde…”


Ashes daha fazla tereddüt etmeden tek eliyle Lorgar'ın ayağını tuttu. Dört Kanatlı Kartal'ın merkeze doğru dalmasını avantaj bilerek Lorgar'ı dışarı doğru fırlatmadan önce kendi etrafında iki tur döndü.


Vahşi Ateş Klanı’ndan Prenses Lorgar, siyah elbisesiyle uçan bir ok gibiydi. Dümdüz aşağı doğru uçan canavarı hedef almıştı.


...

İşlerin buraya döneceğini beklemiyorduk hiç… Ama iyi de oldu bizce… Lorgar iyi bir kıza benziyor gerçekten. Ama şu şeytani canavar nereden çıkıp geldi onu merak ediyoruz baya… Belki ilerleyen bölümlerde onun sebebini de öğreniriz, okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44235 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr