Bölüm 763: Dişi Kurtadam

avatar
1343 39

Release That Witch - Bölüm 763: Dişi Kurtadam




Çevirmen: Lodos

Guelz Burnflame antrenman salonuna yaklaşırken, içeriden büyük bir gürültü duydu. Oldukça yoğun bir faaliyet sürüyor gibiydi. Sanki ağır ve keskin olmayan bir alet tekrar tekrar bir kum torbasına vuruyordu.


“Şef!” diyen kapıdaki muhafız başını eğdi ve eğildi.


“Lorgar içeride egzersiz mi yapıyor?” diyen Guelz aralık kapıyı işaret etti.


“Evet. Sabah erkenden buraya geldi ve kendisini rahatsız etmememizi söyledi.”


“Ben bir göz atacağım.”


“Ama Şef…”


“Ne?” diyerek muhafızlara bir bakış attı.


“Hiçbir şey… Girebilirsiniz.” diyen muhafız hafifçe titremişti.


“Anlaşılan kızıma git gide daha da çok kıymet veriliyor.” diye düşünen Guelz muhafızın engellemesinden hoşnut kalmış ve kaşlarını ilgiyle kaldırmıştı. İşlerin gidişatına bakılırsa artık kendisi Yanan Sahne’ye çıkamayacak olduğunda Yükselen Alev klanının yeni bir halefi olacaktı.


Binlerce deri parçası, kenevir ipi ve tahta direklerden bir araya getirilen antrenman salonunun kapısını açtı. Demirkum Şehri’nde yalnızca etraftaki en büyük taş kaleye sahip olan Şef’in kendisi böyle bir kapalı antrenman alanı inşa edebilirdi.


Salon toprak veya taşla değil ince sarı kumla döşenmişti. Bu sayede çölde yürüyormuş gibi hissettiriyordu. Kum ince ve küçüktü ama yumuşak değildi ve içinde birçok keskin nesne gizlenmişti. Bunlar genellikle eğitmenler tarafından geride bırakılan kırık dişler veya silah parçalarıydı. Ayrıca önemli miktarda sızmış olan kan da kumun bir kısmının koyu kırmızıya dönmesine neden olmuştu.


Guelz'in büyükbabası bir keresinde sarı kumun tamamının kırmızıya boyanması halinde Vahşi Ateş’in sonsuza kadar en güçlü klan konumunda duracağını ve Aşırıgüney Bölgesi'nde rakipsiz kalacağını söylemişti. Bunun nedeni eğer klan yenilirse bu taş kaleyi terk etmek zorunda kalacaklarını ve sonuç olarak, tüm sarı kumların yanı sıra, baş üstündeki deri tentenin de götürülmesi gerektiğini düşünmesiydi. Böyle bir eğitim salonunu yeniden yapamasalar bile en azından ilk sıraya tekrar yükseldiklerinde kumu tekrar boyamalarına gerek kalmazdı.


Eğitim salonunun bir ucuna bir sıra metal çubuk dikilmişti. Kızı yalın ayak bir şekilde orada duruyordu. Pantolonu ve bileklerindeki kıyafetlerini içe doğru kıvırmıştı. Asılı kum torbalarına defalarca ağır yumruklar atıyordu. Guelz'in, bu yumrukların bir kişinin vücuduna atılması durumunda iç organların parçalara ayrılacağından hiç şüphesi yoktu.


“Hmm… Osha Klanı’nın performansını gördükten sonra heyecanlandın mı?” diye sorarak kızına doğru gülümsedi.


Lorgar vücudunu çevirdi ve geri tepen bir kum torbasına havadan tekme attı. İnce bacakları şimşek kadar hızlı hareket ediyordu ve bir insan kadar uzun olan kum torbasını uçarak gönderdi. Kum torbasını tutan kenevir ipi nihayet ezilmiş ve şiddetli sallanmanın sonucunda kopmuştu. Sonrasında da havada dönen kum torbası ağır bir şekilde yere düşmüş ve içindeki kumlar sağa sola saçılmıştı.


“Huh…” diye yüksek sesle nefes veren kız yabani ellerini normale döndürdü: “Herkese sormak zorunda değilsin baba… Ne düşündüğümü zaten biliyorsun.”


“Ashes isimli İlahi Hanım’a hayranlık duyuyorsun, değil mi?” diyen Guelz samimi şekilde güldü: “Sonuçta bire bir dövüşte sana bu şehirden uygun bir rakip bulmak zor.”


Lorgar dudaklarını büzdü: “Maalesef Demirkum Şehri’ne girme hakkını kazandılar ve bir süre boyunca başka bir yarışma çıkma ihtimali yok. Onlara bir meydan okuma daveti yapsak bile muhtemelen reddedeceklerdir.”


“Elbette… Yeni terfi eden bir klan olarak bu şehirde bir yer edinmek için çözmeleri gereken pek çok önemsiz detay olacak. Belki önümüzdeki ilkbaharda yeni bir meydan okuyucu olacaktır. Kimse enerjisini şu anda boşa harcamak istemez.”


“Bu yüzden şimdilik sadece bu kum torbalarıyla takılabiliyorum zaten…” diyen Lorgar iç çekti: “Bunu söylemek için mi geldin beni görmeye?”


“Babanla konuşmaktansa bu kum torbalarıyla takılmayı mı tercih edersin?”


“Ee… Öyle değil.” diyen kız hatasını kabul edercesine kulaklarını aşağı indirdi.


“Ee… Yüz ifadene dikkat et.” diyen Guelz, kızının yumuşak ve kabarık kulaklarını okşama dürtüsünü bastırdı ve bunun yerine ona ciddi bir uyarıda bulundu. Ne kadar sevimli görünürse görünsün böyle bir ifade takınmak gelecekteki bir klan liderine yakışmıyordu. Her zaman ciddi kalmalıydı. Çünkü astlarının ona saygı duyup itaat etmelerinin tek yolu buydu.


“Ah…” diyen Lorgar hemen kulaklarını düzeltti ve ciddi bir yüz ifadesine büründü.


Guelz memnuniyetle başını salladı. Kızı bir İlahi Hanım olarak uyanış yaşadığından beri gücü ve yeteneği sürekli olarak gelişmiş, savaşmaya olan tutkusu ile savaştan aldığı zevk de giderek artmıştı. Mojinlerin bakış açısından bunda yanlış bir şey yoktu. Ancak Lorgar büyüdükçe Üç Tanrı tarafından kendisine bahşedilen yetenekler de hastalık kalıntıları göstermeye başladı. İlk başta Lorgar, yeteneklerini kullandığında büyük bir çöl kurduna dönüşmesi dışında tamamen sıradan bir insan gibi görünüyordu. Girdiği birçok savaştan sonra tek bir organını dönüştürme tekniğinde ustalaşmıştı. Bu sayede Tanrı Gözü’nün İntikamı konusunda daha çok şey öğrenmişti. Tanrı'nın Gözü’nün İntikamı taşının etki menzili sadece iki ila üç adım olduğu için Lorgar taştan uzaklaşarak kolunu en iyi şekilde dönüştürebiliyordu. Ve dönüşmüş kolunun uygulayabileceği kuvvet ise herhangi bir insanın karşı koyamayacağı kadar büyüktü.


Böylece bir düelloda yenilmez hale gelmişti. İlk konumlarını savunma sürecinde ciddi bir eleman kaybına uğrayan ve istikrarsızlık belirtileri gösteren klanın savaşçı birliği, Lorgar katıldığında her zamankinden daha diri ve daha güçlü hale gelmişti. Beş yıldır kimse Vahşi Ateş’in pozisyonuna meydan okumaya cesaret edemiyordu. Ancak yıllarca süren antrenmanlar ve savaşlardan sonra Lorgar'ın vücudunun bir bölümü, sivri kulakları ve yarı görünür kuyruğu gibi, kalıcı olarak bir kurda benzemişti. Yeteneklerini geri çektiğinde bile bunlar normale dönmüyordu.


Bu nedenle şu anda Lorgar yarı insan, yarı kurt bir canavardı.


Kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi o asla düzgün bir İlahi Hanım hayatı yaşayamayacaktı. Büyüleyici savaşçılar asla onun vücudundan ve görünüşünden etkilenmeyecekti ki Lorgar'ın kendisi de açıkçası vasıfsız olan savaşçılara pek düşkün değildi.


Belki de sadece sevgili babası onun insan mı yoksa canavar mı olduğunu umursamıyordu.


Böylece Lorgar, Vahşi Ateş’in şefi olmaya gönül vermişti. Ancak herkesin itaat etmesi gereken bir konumda durarak kendisi hakkındaki soruları susturabilirdi.


“Sen ne düşünüyorsun kutsal düello hakkında?”


“Epey canlı görünüyordu. Ama gerçekte sadece Osha'nın şefi Drow Silvermoon'un bir numarasıydı. Ashes dışında etkileyici hiçbir şey yoktu.” diyen Lorgar kuyruğunu salladı.


“Ben itiraf etmeliyim ki o taktik gerçekten harikaydı. Kısıtlamalardan sıyrılırken seyirciyi düelloya sokma yeteneğini kullandı ve düellonun yönünü tamamen kontrol etti.” diyen Guelz sakalını okşuyordu: “Düellonun sonucunu belirlemek için tek bir kişi bile ölmedi. Yıllardır böyle bir şey görmemiştim. Kesik Kemik Klanı olanlara baktığında bu düello için Osha’dan nefret dahi etmeyecektir.”


“Bu tür bir numara yalnızca bir kez kullanılabilir.” diye onaylamayarak karşılık verdi Lorgar: “Yaklaşan düellolarda seyircilerin de Tanrı Gözü’nün İntikamı taşını giymeye başlayacağına bahse girerim. Osha'nın yöntemleri rakibinin saygısını kazanmış olsa da bir gün geri tepebilir. Midenizi saygıyla dolduramazsınız… Kim bilir? Belki de onların ilk rakibi kısa bir iyileşme döneminden sonra yeniden dirilen Kesik Kemik Klanı olacaktır.”


Guelz kızının omuzlarını sıvazladı. Bunları fark edebilmesi ve klanın çıkarlarını kendi düşüncelerinin üstüne koyabilmesi, bir şefin yapısına sahip olduğunun işaretleriydi. Kendi denginde ve eğlenceli bir yarışmaya istekli olsa da kasıtlı olarak bu tür fırsatları aramıyor ve böylece klana yönelik tehditleri görmezden gelmiyordu.


Tam o sırada antrenman salonunun dışında nöbet tutan muhafız aceleyle ikilinin yanına yürüdü. Selam verdikten sonra: “Şef! Osha Klanı’nın kutsal bir düello için başka bir talepte bulunduğunu duydum!”


“Ne?” diyen Guelz’in yüzü renk değiştirmişti. Ne de olsa Osha Klanı’nın Demirkum Şehri'ne girişlerinin üzerinden sadece bir gün geçmişti: “Kime meydan okumuşlar?” diye sordu.


“Dördüncü sıradaki Kum Fırtınası Klanı’na…”


“Küçük vahadan Demirkum Şehri'ne taşınmıyorlar mı onlar?”


“Hayır. Kesik Kemik Klanı’nın taşınmak için yaptıkları ayarlamaları bile reddetmişler.”


“Bu insanlar ne düşünüyor? Onların niyeti Demirkum Şehri’ne taşınmak değil mi?”


“Anlaşılan yanılmışız.” diyen Lorgar yavaşça gülmeden önce bir süre sessiz kalmıştı: “Belki de Ashes ile bir düello hayal ettiğim kadar imkânsız değildir. Ne dersin baba?”


...

Lorgar’ın hikâyesi bir hayli farklıymış gerçekten… Bu özelliğinden dolayı da canı yanmış gibi… Daha nasıl bir karakter olduğunu tam öğrenmedik de yine de üzüldük biraz…

Bu arada bizim Osha Klanı herhalde hızlı hızlı klanları eleye eleye yükselmeye çalışacak gibi… Bakalım neler olacak, okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44244 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr