Bölüm 746: Yanan Gece

avatar
1478 40

Release That Witch - Bölüm 746: Yanan Gece




Çevirmen: Lodos

Patlamadan gelen ışık, gecenin ortasında bir ateş böceği gibi parlamıştı.


Vaner teleskopunu kaldırıp vahaya baktı.


Yanan meşaleler, hedeflerini bulmanın en iyi yoluydu. Demirkum Şehri'ne yaklaştıkça daha da yoğunlaşıyorlardı. Binlerce yanıp sönen meşale alevi, topçu taburunun ana hedefi olan Kum Ulusu kampını ayan beyan aydınlatıyordu.


Bir süre sonra vahanın derinliklerinden büyük bir patlama sesi gelmişti.


“İniş yerleri biraz düzensiz görünüyor.” diye mırıldanan Kedi Pençesi de bir yandan gözlem yapıyordu.


“Yapabileceğimizin en iyisi bu… Biliyorsun. Test atışları yapmak için topu kumun üzerine yerleştirmek zor.” diye cevap veren Jop bir sonraki atış için mermiyi namluya yüklemeye çalışıyordu.


“Her neyse… Daha uzağa ateş etmeye çalışın. Eğer mermi Demir Balta Ekselansları’nın başına düşerse işimiz biter.”


“Rahat olun… Meyhane kamptan uzakta… Zaten eğer yanlış vurursak bilgeler tarafından yazılan atış kılavuzlarının yeniden yazılması gerekecek.” diyen Rodney ateşleme ipini sıktı ve bağırdı: “Hazır!”


“Ateş!” diye haykıran Vaner de başını sallamıştı.


İki Uzun Şarkı topu, kulakları sağır eden kükremelerle ateşlendiler. Namlu ağzından çıkan alevler kısa bir süreliğine önlerini aydınlatmıştı. Yüzlerine çarpacak kadar toz kaldırdığı için de kalabalığın gözlerini kapatmasına neden olmuştu.


Küçük vaha aslında tam olarak bir kasaba değildi. Sadece Demirkum Şehri dışındaki klanlar tarafından oluşturulmuş bir kaleydi. Evlerin hiçbiri tuğla ve taştan yapılma değildi, bazı küçük binalar ve gözetleme kuleleri dışında çoğu, sadece deri ve kumaştan yapılmış çadırlardı.


Bu nedenle Uzun Şarkı toplarından gelen hasar şaşırtıcı derecede iyiydi.


Vaner, merminin nereye indiğine bakılmaksızın o bölgenin bir saniyeliğine kararacağını ancak kısa süre sonra yeniden aydınlanacağını fark etmişti. Patlama, çadırları ve meşaleleri devirmiş ve ardından da diğer yanıcı yapı malzemeleriyle karışan meşale yağı daha göz kamaştırıcı alevlere sebep olmuştu.


Bu, Birinci Ordu topçu taburunun; mesafeleri ölçme ve topçu pozisyonlarını atış tablosuna göre düzenleme yöntemini ilk kez kullanmak zorunda kaldığı zamandı. Sonuçlar çok ideal olarak tanımlanamazdı. Ama neyse ki hassas ve yanıcı hedefler bu kusurun icabına bakıyordu. Birkaç turluk atıştan sonra Kum Ulusu kampı büyük bir ateş yığınına dönüştüğünde kükreyen akşam rüzgârının da yardımıyla birkaç parlak alev yayılmaya başlamıştı. Tüm vahayı tutuşturacak gibiydi. Topların gücünü birinci elden deneyimlemiş olmasa da Vaner, o bekçi köpeklerinin şu an ne durumda olduklarını hayal edebiliyordu.


“Majesteleri tarafından ortaya çıkarılan ezici ve kaçınılması imkânsız olan bu toplara şükürler olsun!” diye geçirdi içinden: “Büyük kalibreli toplara şükürler olsun!”


Gururlu bakışlarını pusuda yatmış bekleyen silah taburuna ve her iki tarafta dizilmiş makineli tüfek birliklerine çevirdi. Doğru seçimi yaptığı için bir kez daha şanslı hissetmişti kendisini…


Savaşın geleceğine toplar hâkim olacaktı. Çakmaktaşı tüfekler ise… Sadece topları desteklemeye ya da savaş alanını temizlemeye yarayacaklardı. Daha fazlası olmayacaktı.



Thuram'ın dünyayı sarsan bu patlamalardan sonra kendine gelmesi için epey bir süre geçmesi gerekmişti. Kulaklarında sanki deminden beri tokatlanıyormuş gibi bir uğultu vardı.


Demir Balta'nın bahsettiği gök gürültüsü bu muydu?


Derin gök gürültüsü ve keskin uluma seslerinden sonra, meyhanenin çok da uzağında olmayan bir gözetleme kulesi aniden bir ateş topu tarafından yutulmuştu ve tüm kule de saniyeler içinde parçalara ayrılmıştı. Aynı zamanda patlamanın uğultusu da kulaklarının bir an için işitme kaybı yaşamasına neden olmuştu.


Duvardaki parçalanmış deliklerden birçok çadırın sıçrayan ateşler yüzünden tutuştuğunu ve daha sonra da büyük ateşlere dönüştüğünü gördü. İnsanlar çığlık atıyorlar ve alevleri söndürmek için sağa sola kaçışıyorlardı. Ne yazık ki çok azı bunu başaracak kadar şanslıydı.


Gözetleme kulesinin yakınındaki kum insanlarından bazıları bilinçsizce yere düşmüştü. Ölümcül şekilde yaralanmasalar da bir daha asla ayağa kalkamayacak durumdalardı.


İçinden: “Lanet olsun! Bu gök gürültüsü değil! Ölümlü dünyaya düşen tanrısal ateş! Sadece cennetteki tanrılar böyle bir güce sahip olabilir!” diye geçiren Thuram, başta bu şiddetli saldırının çok fazla sürmeyeceğini düşünse de çok geçmeden yanıldığını fark etmişti.


Birkaç dakikada bir yeni bir gök gürültüsü sesi duyuluyordu. Ardından da ateş topları ve patlamalar geliyordu. Ayrıca ateş toplarının; en başta dağınık olsalar da kısa süre içinde vahanın merkezinde yoğunlaştığını fark etti. Orası bekçi köpeklerin yaşadığı yerdi. Köle klanlardan farklı olarak, bekçi köpekler vahadaki en verimli toprağı işgal ediyorlardı.


Ancak o anda orası cehenneme dönmüştü.


Sanki gökyüzü yanıyormuş gibi bir ateş hâkimdi tüm atmosfere…


Artık Demir Balta’ya daha farklı bakıyordu Thuram.


“Üç Tanrı adına… Senin böyle bir gücün yok!” dediği sırada sesi çok boğuk ve titrekti: “Kime boyun eğdin, kime uydun? O kuzeylilere mi?”


“Merhametli bir krala…” diye cevapladı Demir Balta: “Mojin Klanı’na ve Demirkum halkına düzen ve güven getirecek o…”


“Bu imkâns…” diyen Thuram bilinçaltında ‘imkânsız’ demek istese de ateşin tüm vahayı kapladığını görünce son heceye dili dönmemişti.


“Ne yazık ki herkes böyle bir sistemi kabul etmeye istekli değil. Vaha, Kum Ulusu’nu besliyor ama aynı zamanda onların düşüncelerini de hapsediyor. Öldürmek ve iftira atmak, hayatta kalmak için savaşma fikrinden ortaya çıkan şeyler… Yaşamı desteklemesi gereken vahanın kana bulanmış olması ne kadar da ironik… Bekçi köpeklerine gelince… Büyük klanlar onları iktidarda tutuyor ve bizim klan üyelerimizin kum ve kuraklıkta acı çekmelerine sebep oluyorlar. Söylemeliyim ki bu… Aptalca ve dar görüşle yapılacak bir hareket…”


“Bu sözler kuzeyliler tarafından söylenseydi şaşırmazdım. Ama sen Demir Balta…” diyen Thuram acı içinde başını salladı: “Çölde büyümüş bir melez olarak, nasıl bu kadar saf olabiliyorsun? Vahanın sınırlı olduğunu ve toprak için savaşmazsak artan nüfusu destekleyemeyeceğini unuttun mu? Mojinler, Gökhisar’ın üstesinden gelemezlerse çölü terk edemeyiz. Kuzeyliler bize asla gerçekten güvenmeyeceği için yapacağımız işbirliği kötü sonuçlanır, onların önünde eğeceğimiz boyunlarımız anında cellatlara teslim edilir! Kara Kemik ve Kum Taşı klanları bunun en açık örnekleri…”


Demirkum Şehri’nde yaşama fırsatına sahip olması gereken bu iki klan, zengin bir toprak elde etme uğruna hizmetlerini Berrak Su Kraliçesi Garcia'ya sunmayı seçmişlerdi. Ama karşılığında aldıkları şey ne olmuştu? Hepsine garip haplar verilmişti zorla… Sonunda çürük et yığınlarına dönüşmüşlerdi ve Kraliçe’nin vaatlerinin de boş olduğu anlaşılmıştı.


“Asla gerçek güven kazanamaz mıyız?” diye sordu Demir Balta hafifçe iç çekerek: “Eskiden ben de böyle düşünürdüm. Ama gördüğüm kanıtlar bana bazı insanların bu alışılagelmiş düzeni bozmak için doğduğunu söylüyor.”


Birdenbire Thuram meyhanenin dışında gittikçe daha da sıklaşan bir dörtnala koşma sesi duymuştu. Bekçi köpeklerinin karşı saldırı ekibinin toplandığını biliyordu.


Savaşmak için cesaretlerini kaybedebilirlerdi ama yetenekleri ve binicilikleri de kaybolmazdı. Vahanın yakınında herhangi bir düşman ortaya çıktığı sürece kana susamış kum kurtları gibi onların peşine düşerlerdi. Tam Demir Balta’yı uyaracaktı ki yakalarından tutularak pencereye doğru götürüldü.


Çok da uzak olmayan bir mesafede, vahanın dışındaki çöle doğru hareket eden daha fazla meşale görmüştü.


Anlaşılan bu bekçi köpekleri saldırganların kokusunu almıştı.


Ama yine de hem Demir Balta hem de siyah saçlı İlahi Hanım rahat görünüyordu. Anlaşılan bekçi köpeklerinden oluşan bu süvari birliği onların çok da umurlarında değildi.


“Ne dedim az önce? Herkes seve seve yeni düzeni kabul etmez. Bekçi köpekleri de şu an gök gürültüsünü durdurabileceklerini sanıyorlar.” diyen melez, sanki kaderini açıklıyormuş gibi fısıldıyordu Thuram’ın kulağına: “Ama… Sen ister kabul et, ister etme… Yeni düzen gelecek.”


...

Üff… Racona bak be… Demir Balta masaya yumruğunu vurdu. Bizim Birinci Ordu da çok sert bir giriş yaptı çöle… Umarız böyle pürüzsüz, sorunsuz devam edebilirler. Okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!


 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr