Bölüm 744: İntikam Arayan

avatar
1536 35

Release That Witch - Bölüm 744: İntikam Arayan




Çevirmen: Lodos

Thuram'ın en sevdiği aktivite bir tavernanın ikinci katında oturmak ve alt katta gelen giden müşterileri izlemekti.


Burası onun tavernası ve bölgesiydi. Bu yüzden Thuram buraya kendi tercihine göre ‘Kafatası Fincanı’ adını vermiş ve yeniden dekore etmişti. Hatta meyhanenin işareti olarak girişe bir dizi yarım kafatası da asmıştı.


Ancak beş yıl önce bu isimle anılmıyordu burası…


“O sırada adı neydi?” diye düşünen Thuram bunu merak etmişti. İçinden: “Adı Elf Ormanı mıydı? Yoksa Elf Bahçesi mi? Neyse… Artık önemi yok.” diye geçirdikten sonra içinde ateş feneri meyvesi olan bazı özleri içti ve yoğun tadını dilinde gezdirdi: “Böylesine hassas bir isim kan lekeli mekâna uymuyor. Çünkü burada elf veya elf benzeri kadın yok. Ama epeyce kemik var.”


Her savaştan sonra Demirkum Şehri'nin dışına ceset yığınları bırakılırdı. Kemikleri, özellikle de sıcak kumlarda pişmiş kafataslarını, çabuk bozulan insan etleri yerine tercih ediyordu Thuram.


Birinci sebep, kafataslarının korkutucu olmasıydı. Bu sayede, sorun çıkaran baş belası müşterilerin buranın ne tür bir mekân olduğunu anlamalarını sağlayacaktı.


İkinci sebep ise; bu kafataslarından şarap içilebiliyor olmasıydı. Bu da onu daha fazla şarap kadehi almaktan kurtarabilirdi.


Sonuçta geçmiş, herkesin seveceği bir şey değildi. Her yere kendi arka bahçeleri gibi davranabileceklerini ve düşmanlarının ağlamaktan başka hiçbir şey bilmeyen kadınlardan daha iyi olmadığını düşünen deforme beyinlerle doğan bazı aptallar her zaman olurdu. Sorunluların sık sık ortaya çıktığı bir yerde kırılgan çanak çömlek ve cam kaplar ideal eşyalar olmazdı.


Gelen her müşteriye dik dik bakmak Thuram'ın son yıllarda geliştirdiği bir alışkanlıktı. Bu topraklara giren ve çıkan insanlar genellikle üç türe ayrılırdı: Yarı ölüler, can çekişenler ve ölüler… İnsanları kimliklerinden ziyade bu şekilde ayırt etmeyi tercih ediyordu. Yarı ölülerin buraya gelme amacı çok basitti: İçki içmek, kumar oynamak ve kadınlar… Mevcut durumlarını korudukları sürece yolculuklarının geri kalanını bitirebilirlerdi. Can çekişenlerin çoğu buradaki durumları araştırmaya gelen bekçi köpekleri veya meydan okuyucular olurlardı. Hayatlarını, her an kafalarını kesecek bıçakların altına koymuşlardı.


Ölülere gelince… Şüphesiz onlar baş belası olanlardı işte…


Thuram'ın dikkati ne yarı ölülere ne de ölülere odaklanmıştı. Çünkü yarı ölüler çok sıkıcıydı ve ölüler de ona sadece ölürlerken neşe veriyordu. En sevdiği can çekişenlerdi. Çünkü içlerinde genç benliğinin yansımalarını görebiliyordu.


Zamanında kendisi de tıpkı onlar gibiydi. Elinde keskin bir bıçak tutuyordu ve birçok klan için hayranlık uyandıran bir yer olan kan lekeli mekânda savaşıyordu. Ama yine de gözü her zaman Demirkum Şehri'ne dikilmiş haldeydi.


Cesareti, cüreti ve gücü; bir gün birisi onu küçük vahanın yeni sahibi olarak atayana kadar her geçen gün azalmıştı. Hayatta kalma şansı için yalvarması gerekmişti. Sonunda kanlı yerin bir parçası olmuştu. Ancak bu değişiklik sırasında can çekişen birinden yarı ölü birine dönüşmüştü.


Can çekişenler hayatlarını zaten bıçakların altına yerleştirmiş olsalar da zamanı geldiğinde yükselme şansına sahip olabiliyorlardı. Kozalarından çıkabilir veya küllerinden doğabilirlerdi. Ama yarı ölü olanlar asla böyle bir fırsata sahip olamayacaktı. Hayatlarının geri kalanı boyunca kendilerini rahatlatmak için eğlenceler arayabilirlerdi sadece…


Mesela bu vahaların önünden geçenleri, kumlarda ölecek ya da buranın yeni sahibi olabilecek yolcuları izlemek gibi…


O anda adamlarından biri kapıyı açtı. Ona doğru yürüdü ve kulağına fısıldadı.


“Emin misin?” diye soran Thuram şaşırmıştı.


“Adam öyle dedi. Yanındaki kadın da anlaşılan… Muhtemelen bir İlahi Hanım…”


Thuram bir süre düşündü. Sonra yüzünde kötü niyetli bir gülümseme belirmişti: “Onları içeri alın. Silahlarını almayı unutmayın. O adam çetin cevizdir.”


“Tamam!”


“İşte şimdi büyük bir eğlence bizi bekliyor.” diye düşünmeden edemedi Thuram.



Cesetleri gevşek halatların altına gizlenmiş toplam iki ziyaretçi vardı. Ancak Thuram onların bir erkek ve bir kadın olduklarını hâlâ ayırt edebiliyordu. Uzun boylu adam kapüşonunu çıkarıp yüzünü gösterdiğinde Thuram kendini tutamadı ve gözlerini kıstı: “Seni bir gün yeniden görmeyi beklemiyordum Demir Balta.”


“Bekleyemeyeceğin şeyler, vahaya yansıyan yıldızlardan çok daha fazlası… Bunda garip bir şey yok.” diyen Demir Balta kadının oturacağı yeri hazırlayıp oturmasına yardım etti ve sonra sakince Thuram’ın karşısına oturdu: “Ama şimdi… Ne için geldiğimi biliyor olmalısın.”


“Muhtemelen…” diyen Thuram omuz silkti. Eski bir Kum Ulusu vatandaşı olarak, Ateş Ülkesi’nde düzenlenen her kutsal düelloyu biliyordu. Can çekişenlerin bir kısmı gerçekten küllerinden doğabilirdi. Ama çoğu bunu başaramazdı ve Osha Klanı da onlardan biriydi. Düello sırasında bazı kazalar olduğunu duymuş olsa da sonuçta hiçbir fark olmamıştı: “Ama geri dönmemeliydin. Çünkü Demir Kırbaç Klanı artık eskisi gibi değil.” dedi.


Thuram eskiden, oldukça ünlü bir melez savaşçı olan Demir Balta’yı işe almayı düşünmüştü. Bir bekçi köpeğine hizmet etmek zorunda kaldıktan sonra bile hırsının yok olmasına izin vermemişti. Her zaman klanının bir gün küçük bir vahayı yeniden işgal edeceğini ve düellonun kutsal topraklarına gireceğini hayal etmişti.


Ama bu yıllar önceydi.


Şimdi sadece… Biraz eğlenmek istiyordu.


“Öyle mi? Benim de tam olarak istediğim şey bu…” dedi Demir Balta onaylamayarak: “Onların diğer meydan okuyucular tarafından Demirkum Şehri'nden atıldıklarını ve şimdi izole bir köşede çürümeye başladıklarını düşünüyordum. Anlaşılan Üç Tanrı tamamen uykuya dalmamış gibi görünüyor.”


Thuram kaşlarını çatmıştı. Çünkü bu melez savaşçının ihtişamlı bir adam olduğunu hatırlamıyordu: “İntikam alma hevesini anlıyorum. Ancak nitelikli olmayan birinin almaya kalkışacağı intikam, intihardan başka bir şey değildir.” dedikten sonra sessiz duran kadına bakmak için döndü: “Osha Klanı bir İlahi Hanım’a sahip olsa dahi Demir Kırbaç Klanı ile aranızdaki boşluğu doldurmaya yetmeyecektir. Üstelik o yılki sürgün edilenlerin çoğu öldü… Sadece siz ikiniz ne fark yaratabilirsiniz ki?”


“Bu yüzden sana geldim Thuram.” dedi Demir Balta. Söylediği sözler kendine çok doğal gelse de aslında birer birer Thuram’ın kalbine iniyordu. Demir Balta bunun da farkında olarak devam etti: “Klanın hala bu vahada, değil mi? Sekiz yıl önce tıpkı Osha Klanı gibi bir meydan okuyucuydu senin klanın ve Demirkum Şehri’nin bir bölümünü kontrol etme şansına da sahipti. Ama sonu bir bekçi köpeği oldu ve sonrasında da… Bir bekçi köpeğinden daha azı haline geldi. Klan üyelerinin diğer klanların kölesi olduklarını görünce pişmanlık duymadın mı? Şimdi Leydi Drow Silvermoon'a bağlılık yemini etmen halinde sana bir kez daha Demirkum Şehri’nin surlarına dokunma şansı sunuyoruz.”


Thuram bir an sersemledikten sonra kahkahalara boğuldu: “Hah hah ha!”


Gerçekten de nadir bir şakaydı bu… Çünkü çılgın bir intikamcının kendisini yok etmesini görmekten daha ilginç bir şey yoktu. Ama Thuram bu adamın şakayı kendisine yöneltmeye çalışmasını beklemiyordu.


“Yani sen bu küçük kızı kutsal bir düelloya başlamadan önce bir klanın yeni şefi mi yapmak istiyorsun? Babası bile zamanında benim üstümde değilken şimdi ona hizmet etmemi mi bekliyorsun? Belki düelloda bazı numaralar yapabilecek iyi yardımcılar bulabilirsin buradan… Ama benim bundan ne çıkarım olacak? Köle klan üyelerimi, bekçi köpeklere karşı bir sürü yara alana kadar savaşmaya çağırıp sonra da güzelce sizi Demirkum Şehri'ne mi göndereceğim?”


Thuram'ın tonu bu son sözlerde biraz çirkinleşmişti: “Söyle bana Demir Balta… Cömert bir ödül karşılığında Demir Kırbaç Klanı’na Leydi Drow Silvermoon'un nerede olduğunu söylememem için bana ne gibi teklifler sunabilirsin? Sanırım eski düşmanlarının bir İlahi Hanımı’na işkence etmek onların oldukça ilgilerini çekecektir.”


...

Bu Thuram biraz sinsi ve kurnaz bir adam… Hatta epey sinsi ve kurnaz… Kötü bir karakter havası veriyor. Ama sanırım zaten Demir Balta ve Yankı da onunla canciğer ilişki kurma arayışında değiller. Sadece işlerini görsün diye uğraşıyorlardır belki de… Tabii yanılıyor da olabilirim. Okumaya devam! Bakalım neler göreceğiz?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr