Bölüm 742: Uzaktan Aşk

avatar
1617 39

Release That Witch - Bölüm 742: Uzaktan Aşk




Çevirmen: Lodos

İki tekniğin birleştirilmesi, telefon sinyalinin bir röle olmadan birkaç yüz kilometreye kadar okunmasını sağlayacaktı. Bu da temelde Batı Bölgesi'ndeki yerleşim alanlarının çoğunu kapsamasına ve Neverwinter'ın Geçilmez Sıradağlar'daki savunma hattından gerçek zamanlı güncellemeleri almasına izin verecekti.


Menzili daha da genişletmek isterse bir sinyal rölesi kullanmak zorunda kalacaktı.


Roland'ın kablolu telefon yapmasının nedeni, yalnızca Anna'nın sözlerinden ilham alması değildi. Aynı zamanda bu aracın geniş kullanımı ve uygulanabilirlik alanıydı. Siyasi durumları kontrol etmek, hükümetin merkezileşmesini güçlendirmek ve savaş zamanında savaş alanını komuta etmek gibi çok önemli bir dizi yarar sağlayacaktı.


Daha da önemlisi Neverwinter'daki endüstriyel projeler zaten doygunluk noktasına ulaşmıştı.


Yeni göçmenler, çeşitli sektörlere yönelmeden önce hala ilköğretimi geçmek zorundalardı. Dört ana endüstri - inşaat, maden işleme, makine imalatı ve kimyasal üretim – işgücünün %90'ından fazlasını işgal ediyordu. Mevcut tahminlere göre, bu dört sektörün ilköğretimden geçtikten sonra 60.000 ila 70.000 yeni göçmeni istihdam etmesi zor olmayacaktı.


Bu endüstriler gelecekteki seferberlik dönemleri için hayati önem taşıdığından, üretimleri kesinlikle kesintiye uğrayamazdı. Öte yandan başlangıçta Roland tarafından heyecanla inşa edilen bisiklet fabrikası, Birinci Ordu'nun talebini bile karşılayamamıştı. Belediye Binası ilk güç kesintisi olduğunda ilk olarak bisiklet fabrikasını kapatacak ve insan gücü kıtlığı olduğunda da işçileri buhar makinesi fabrikasına yeniden atayacaktı.


Kral Yolu ve 67. Rota’daki inşaat hâlihazırda tamamlanmıştı. Ama Sınır Bölgesi ne atların dinlenmesi için ahırlar kurmuş ne de işe yarar atlar yetiştirmemiş olsa da yollar hala çoğunlukla Uzun Şarkı Bölgesi'nden veya diğer şehirlerden gelen arabalar tarafından kullanılıyordu. Diğer tarafta devam eden demiryolu inşaatı sayesinde de halk, Sınır Bölgesi ile Uzun Şarkı Bölgesi arasında bisiklete binmeye hiç başlamamıştı.


Elbette Roland, bu stratejik hatayı yaptığını Barov'a karşı asla kabul etmezdi. O zamandan beri yeni tesisler planlarken Neverwinter'ın üretim kapasitesini her zaman hesaba katıyordu.


Bütün bunlara rağmen telefon, Neverwinter'ın ürün çıktısını zorlamayacak iyi bir ürün olmuştu. Ayrıca çok sık bakım da gerektirmiyordu.


Her şeyden önce Roland tüm piyasaya telefon sunmayacaktı. Sadece askeri iletişim amaçları için kullanılacak ve Sınır Bölgesi ile Uzun Şarkı Bölgesi arasındaki temel iletişimi sağlayacaktı. Roland yalnızca her iki tarafı birbirine bağlayan bire bir kablo döşemeyi amaçlamıştı. Bu şekilde, karmaşık bir kablo ağı kurmak için gereken zamandan ve enerjiden tasarruf etmiş olacaktı.


İkinci olarak, sınırlı sayıda telefon sistemiyle başlamak Anna, Gizemli Ay ve Soraya'nın Neverwinter'ın iş gücüne katkıda bulunmak zorunda kalmadan sadece boş zamanlarında yardım etmeleri gerektiği anlamına geliyordu.


Dahası vakum tüplerini üretmeyi başardıkları zaman halk için de telekomünikasyon sistemi geliştirebilme imkanına sahip olacaklardı.


Bu nedenle, Taquila'dan kurtulanlarla Büyük Kar Dağı’nı keşfetmeden önce başlamak için en uygun olan proje kablolu telefondu.



Telefon üretiminin prototip oluşturma aşaması Roland’ın beklediğinden daha sorunsuz geçmişti. Öğleden sonra Kuzey Yamaç Dağı’nın arka bahçesinde manyetik hoparlörler içeren iki temel düzeyde telefon duruyordu.


Dışında bir kaplaması olmadığından bir tel ve mıknatıs bobini gibi görünüyordu sadece… El ile çalıştırılan bir jeneratör ve bir mini Şafak I pil ile donatılmıştı. Düşük güç gereksinimleri nedeniyle, pil yalnızca bir parmak kalınlığındaydı ve en az bir ay dayanabilirdi. Bu da Roland’ı bağımsız bir kuru pil yapma zahmetinden kurtarmıştı.


“Bu nasıl çalışıyor?” diye merakla sordu Gizemli Ay: “Benim yeteneğim bunu gerçekten yapabilir mi?”


Roland doğal olarak onun cümlesinin ikinci yarısını görmezden gelmişti: “Çok basit. Dikkatlice izle... Bu elle çalıştırılan jeneratör bir aramayı başlatmak için kullanılır. Kullanıcı hızlıca döndürdüğünde…” dedikten sonra kolu tutup zorla döndürdü ve diğer taraftaki manyetik zil aniden çınladı: “Bu zil sesi, gelen bir çağrı olduğu anlamına gelir.”


Anna'ya bir bakış attıktan sonra kulaklığı ve ses borusunu eline aldı.


“Kulaklık kaldırıldığında ve anahtar açıldığında, ses hattının bağlanmış olduğuna ve her iki taraftaki kişilerin konuşmaya başlayabileceği anlamına gelir. Elektrik sinyallerini ileten akım mini Şafak I pili tarafından sağlanır. Bu nedenle Gizemli Ay tarafından büyülenmiş bu bakır çubuk olmadan telefon sadece çalabilir ama ses iletilmez.”


“Ah anlıyorum!” diyen Gizemli Ay göğsünü kabarttı ve şiddetle başını iki kez salladı.


“Majesteleri… Bununla konuşmayı deneyebilir miyim?” diyen Soraya da denemeye hevesliydi.


“Ben de, ben de!” diyen Ring de elini havaya kaldırmıştı.


“Elbette… Bu aletin üretilmesinde hepinizin payı var ve doğal olarak, bu çağı belirleyen iletişim aracını deneyimleyen ilk birkaç kişi olmaya hak kazandınız.” diyen Roland güldü. İnsanların uzak dünyalardan birbirleriyle iletişim kurma şeklini tamamen değiştirdiği için telefonun önemini açıklamaya gerek yoktu: “Bu kadar küçük bir bahçede sinyal zayıflaması olmayacaktır. Bu yüzden telefonu sıradan bakır kabloyla bağlamak yeterli olacak.”


Sessiz, karla kaplı bir ormanda zil kesintisiz şekilde çaldı. Direkt telefonla konuşabilirlerdi isteseler… Ama en baştan elektrik üretmek için kolu çevirmekte ısrarcıydılar.


“Gerçekten sesini duyabiliyorum!”


“Kulağa Lucia gibi geliyor!”


“Ah, ne söylemeliyim?”


“Kim olduğunu tahmin et!”


Duvarla ayrılan cadılar ses tüpüne bağırmak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Birkaç dakika boyunca, bahçenin her iki ucundan da kahkahalar yankılanmıştı.


Roland da ayrıca iki kez dinlemeyi denedi. Dürüst olmak gerekirse prototipin pek de iyi olmadığını düşünüyordu. Duyduğu ses çok dalgalanıyordu ve çok fazla parazit vardı. Kesinlikle standartlara uygun değildi. Ancak metal kamışın boyutunu ve elektromıknatıslar arasındaki boşluğu ayarlamaya devam ettiği sürece en iyi çağrı kalitesi için doğru parametreleri bulacağını biliyordu.


Kısa süre sonra ses borusu bir kez daha Roland'ın eline ulaşmıştı.


Gülümseyerek başını salladı ve kulaklığı kulağının yanına koydu. Alışkanlığının bir sonucu olarak: “Alo?” dedi.


Bakır kablonun zayıf iletkenliğinin neden olduğu parazitten başka bir şey duyamıyordu.


Ama telefonun diğer tarafında kim olduğunu sanki kalpleri birbirine bağlıymışçasına biliyordu.


“Anna?” diye fısıldadı Roland.


Bir süre sonra biraz bozuk sesli bir yanıt gelmişti kulağına: “Senden hoşlanıyorum Roland…”


***************


Bülbül, bütün gün Roland'ı koruduktan sonra kötü bir ruh hali içinde yatak odasına döndü.


İlk defa başkalarının söylediği hiçbir şeyi anlamadığı için böyle hissediyor değildi. Ve bu her gerçekleştiğinde, sadece kurutulmuş balık ve dondurmalı sandviç onu rahatlatabilirdi.


Şimdi Karmaşa İçkileri de vardı elinde…


Roland ve Anna arasındaki yakınlığı gerçekten kıskanıyordu. Bu esnada hafif ama bitmek bilmeyen bir acı da vücudunu ele geçirmişti. Buna er ya da geç alışacağını düşünmüş olsa da anlaşılan düşündüğünden çok daha zordu.


Duygularına ne kadar çok bağlı kalırsa kalbindeki dikenler de bir o kadar derine iniyordu.


Şimdi Bülbül, Wendy'nin ona söylediklerini biraz da olsa anlamıştı.


Masaya yürüdü ve çekmeceyi açtı. Ama içindeki şişenin boş olduğunu gördü.


“Yanlış olanı mı aldım?” diye düşündü.


Bu yüzden başka bir çekmeceyi açtı ve onun içindeki şişenin de boş olduğunu gördü.


“Wendy? Benim Karmaşa…” diyen Bülbül arkasını döner dönmez oda arkadaşı Wendy onu kucakladı. Wendy'nin büyük göğüsleri neredeyse nefesini kesiyordu.


“Bülbül… Birbirimizi kaç yıldır tanıyoruz? Gilen Ailesi'nden ve Gümüş Şehri’nden ayrıldığından beri benimlesin, değil mi?”


“Evet… Neredeyse dört ya da beş yıl… Ama benim Karmaşa…”


“Bugüne kadar geldiğimiz yolda pek çok tehlike ve zorluk yaşadık. Hiçbir şey dostluğumuzu zayıflatamaz, değil mi?”


“Elbette… Sana hep bir kız kardeşimmişsin gibi davrandım. Ama benim Karmaşa…”


“Bütün içkilerini ben içtim. Üzgünüm!” diyen Wendy Bülbül’e daha da sıkı sarıldı: “Gelecek ayki payımla bunu kesinlikle telafi edeceğim.”


“Ne? Hepsini mi?” diye düşünen Bülbül, kurutulmuş balık torbasını aradı. Ama o da boştu.


Sadece kurutulmuş balık, dondurmalı ekmek ve Karmaşa İçecekleri onu rahatlatabiliyorken şimdi elinde hiçbir şey yoktu.


Kalbine bir şey saplanıyormuş gibi hissediyordu.


Sabahtan beri hissettiği acı daha keskin şekilde hücum ediyordu artık…


...

Tamam, telefon icat edildi. Anna ile Roland birbirlerine sevgi sözcükleri söylediler de… Bülbül’e de yapılmaz bu be… Bölüm tam güzel ilerliyordu sonunda yine yüreğimiz buruldu sevgili okuyucular… Umarız ileride bir çare bulunur bu meseleye… Anna ile Bülbül bazı konularda uzlaşırlar falan belki… Ama böyle gitmeyeceği kesin. Her neyse, okumaya devam…


Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44262 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr