Bölüm 731: İlk Temas

avatar
1472 37

Release That Witch - Bölüm 731: İlk Temas




Çevirmen: Lodos

Hayalet aleti ana salonun ortasına yerleştirilmişti. Büyü gücü onu doldururken, çekirdeği kasvetli ve soğuk mor bir ışık yayıyordu.


Alet çalıştırıldıktan sonra binlerce kilometre ötede bir ışık perdesi etkinleştirilecekti. Ne yazık ki böyle bir yetenek cadıların gücünün çok ötesindeydi. Bu, doğrudan Tanrı vergisiydi.


Pasha arkasına baktı. Tüm damlaların sarktığını ve yere değdiğini gördü. Tanrı'nın Cezalandırma cadıları yüzlerinde ciddi ifadelerle höyüklerin yanında duruyorlardı. Ölü melez şeytani canavarlar kasıtlı olarak zıt taraflara ve mor ışığın altına yerleştirilmişti. Açık mavi kanları floresan lekeleri yansıtıyordu. Bu şekilde oldukça kasvetli ve ürkütücü görünüyorlardı.


Bir grup sıradan insan buna tanık olsaydı böyle cehennem gibi bir manzaradan korkarlardı.


Pasha da işlerin böyle olmasını istememişti. Ayrışmanın başlamasından sonra şeytani canavarların kalıntıları yapışkan ve iğrenç hale gelecek ve temizlenmesi zor olacaktı. Tanrı'nın Cezalandırma cadıları herhangi bir koku almasalar da Pasha, dokunaçlarıyla bunu hissedebiliyordu. 400 yıldan fazla bir süreden beri bu salon onların evi haline gelmişti. Bu yüzden kimse onu mahvetmek istemiyordu. Ancak şimdiye kadarki en kötüsüne hazırlanmak zorundaydı.


Onların anladıkları üzere Phyllis tehlikeye atılmış ve yüzük de başkası tarafından parçalanmıştı.


Böyle bir felaket gerçekten yaşanmış olsaydı kendilerinin karşısına tehdit oluşturabilecek şekilde çıkanları sindirmek ve korkutmak için en ürkütücü ortamı hazırlamaları gerekiyordu.


Gökhisar’ın Batı Bölgesi Verimli Araziler’in girişine yakındı. Bu yüzden her yıl birçok kayıp şeytani canavar oraya saldırıyordu. İster cadılar ister sıradan insanlar olsun, Phyllis'i tehlikeye atan her kimse orada yığılmış olan ölü şeytani canavarlarla başa çıkmanın çok zor olduğunun farkına er geç varacaktı.


Taquila'dan kurtulanların büyük bir güce sahip olduğunu karşı tarafın açıkça fark etmesini sağlayarak Phyllis’i kurtarmak için zaman kazanabilirlerdi.


“Aleti etkinleştirin.” dedi Celine: “Phyllis'in durumunu anlamamız gerekiyor.”


Pasha, ana dokunaçlarına dokundu ve alete bir emir verdi.


Işıktan dev bir mor perde tüm salonu sarmış ve hayalet aletinin diğer tarafında farklı bir yansıma belirmişti.


Pasha şaşkına dönmüştü.


Sahnede görünen yer karanlık bir zindan ya da vahşi doğa değildi. Aksine açık ve geniş bir salondu.


Salon, çok aydınlık ve berraktı. Ortasında; üstünde çiçekler ve çay fincanları bulunan beyaz örtüyle kaplı uzun ahşap bir masa duruyordu. Herhangi bir çatışma belirtisi yoktu. Yani yüzüğü parçalamak için kasıtlı olarak burası seçilmiş gibi görünüyordu.


Phyllis bir pencere kenarında başka bir cadı ile sohbet halindeydi. Işık perdesini fark etti ve şaşkın bir bakışla başını çevirdi: “Ne oldu? Salon saldırıya mı uğradı?”


“Ee…” diyen Pasha o anda nasıl cevap versin bilemiyordu. Phyllis'in durumu varsayımlarına uymuyordu. Phyllis saldırıya uğramamış veya işkence görmemişti. Hatta tehlikede bile değildi. Yola çıkarken olduğundan daha yerindeydi morali… Üstünde o ucuz ve adi hizmetçi kıyafeti de yoktu. Onun yerine ince tüylü bir pelerin giymişti ve muhteşem kıyafetlerinin içinde doğal güzelliğiyle cildi görünüyordu.


Herkes Pasha kadar şok olmuştu. Birbirlerine baktılar ama kimse konuşmak için ağzını açmadı.


“Yakın bir zamanda, şeytani canavarlar bir saldırı başlattı. Ancak tanrıların büyülü özü ve kalıntıları güvende ve sapasağlam… Hepimiz de hayattayız. Bu yüzden endişelenme…” diye söze giren kişi en tecrübelileri olan Pasha idi. Sonrasında da sordu: “Ama epey fazla ceset var ve onları temizlemek için yeterli zamanımız olmadı.”


“Gerçekten mi?” diye soran Phyllis şüphelenmişti.


“Elbette ee…” diyen Pasha, dokunaçlarını arkasındaki Tanrı'nın Cezalandırma cadılarına doğru salladı: “Siz kalıntıları temizlemeye ve sıvılar zeminde kurumadan önce labirentten çıkarmaya devam edin.”


Ciddi bakışlarıyla yan yana duran cadılar, son derece hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyorlardı.


“Bu kadar çok cesedi nasıl atabiliriz?”


“Onları yığmamız bütün günümüzü alır.”


“O yapışkan ve iğrenç bedenlere dokunmak istemiyorum.”


“Haklısın. Kokusunu alamasak da inanılmaz derecede iğrenç görünüyorlar.”


“Şikâyet etmeyi bırakın! Gerçekten bu bedenlerin yanında yatmaya istekli misiniz?”


“Onları lavın içine atabilir miyiz? En fazla duman çıkarırlar.”


“Sana inanamıyorum! Kalıntıların her yerini bacaya mı çevirmek istiyorsun?”


“Hahaha!” diyen Phyllis'in yanında duran mavi saçlı cadı kendini gülmekten alamamıştı: “Benim tahminim senin tehlikede olduğunuzu düşünmeleri… Bu nedenle bu sahneyi bizi korkutmak için ayarladılar.”


Pasha konuşan cadının sesini biraz tanıdık bulmuştu. Dikkatlice bakınca adı da aklına gelmişti hatta…


“Sen Agatha mısın?” diye sordu.


“Ne?” diye soran Celine şaşkındı: “Tarihin en genç kıdemli cadısı mı?”


“Bu imkânsız… Onun da Taquila ile beraber yenilmiş olması gerekmiyor mu?”


“Kutsal Şehir'den kaçmayı başarmış olsa bile nasıl hala 400 yıl önceki haliyle aynı görünüyor?”


“Ta kendisi…” dedi Phyllis: “Puslu Orman'ın araştırma kulesinde şeytanlar tarafından saldırıya uğradıktan sonra çok katmanlı donmuş tabutu kullanarak kendisini tamamen dondurdu ve aynı anda tüm takipçilerini de öldürdü. Cadı Birliği, taş kuledeki kalıntıları keşfettiğinde ise onu kurtardılar.”


Demek olanlar buydu…


Bunu duyan Pasha aniden heyecanlanmıştı. Kalbinin derinliklerinde cesaret verici bir fikir uyanmıştı. Phyllis de Taquila ile beraber yenilmemişti. Ama kimliğini de hemen Gökhisar cadılarına açıklamıştı. Üstüne bir de Taquila'dan terfi etmiş bir cadıyla karşılaşmıştı. Yani Phyllis'in labirentle iletişim kurmak için açık bir amacı olmalıydı. Belki de bu kıdemli cadı, uzun süredir aradıkları Seçilmiş Kişi idi.


Pasha’nın bu düşüncesini duyan Phyllis onlara utangaç bir bakış attı. Tereddüt ediyor gibiydi.


Agatha'ya baktı ve kısık bir sesle: “Bize bir dakika izin verir misin? Uzun sürmez.” dedi.


Agatha başını salladı: “İşin bittiğinde Majesteleri’ne haber vereceğim.” dedikten sonra arkasını döndü ve koridordan çıktı.


Sonrasında Phyllis derin bir nefes aldı ve tekrar Pasha'ya baktı: “Büyülü taş sayesinde sözde Seçilmiş Kişi’yi gerçekten buldum. Ama o adam, bizim düşündüklerimizden biraz farklı biri…”


“Bir saniye… Adam mı?” diye soran Pasha şaşkına dönmüştü. Daha fazla soru soramadan Phyllis başından geçenleri anlatmaya başlamıştı.


Cadıların sıradan insanlarla nasıl yakından işbirliği yapabileceği hakkında başından geçenleri…


Kiliseyi yenen güçlü ordu hakkında başından geçenleri…


Güçlü barut silahları hakkında başından geçenleri…


Ve bütün bunlardan daha inanılmaz olan şey ise… Seçilmiş Kişi’nin bir sıradan insan olmasıydı!


...

Dananın kuyruğu koptu! Bakalım Taquila cadıları ne tepki verecekler ve Roland ile aralarındaki müzakereler nasıl ilerleyecek? Okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr