Bölüm 720: Yarışma Sonuçları ve Kabul Töreni

avatar
1560 36

Release That Witch - Bölüm 720: Yarışma Sonuçları ve Kabul Töreni




Çevirmen: Lodos

Tıpkı Agatha'nın tahmin ettiği gibi öğleden sonra Maggie'nin kaygısız kükremesini duymak pek mümkün olmamıştı.


Bir cadı savaşmaya başladığında gergin zihinleri sadece büyü güçlerini değil aynı zamanda fiziksel güçlerini de tüketirdi. Bu nedenle Kutsal Birlik, dövüşçünün; zamanını en iyi şekilde kullanmak için gereken kilit noktalara odaklanmıştı. Savaş eğitimlerinde en çok üstünde durulan noktalardan birisiydi bu: Savaşta zihni gevşetmek ve fiziksel gücün geri kazanılmasını sağlamak. Sonuçta şeytanlar gelip onları çevrelediklerinde ancak makul bir işbirliği ve görev değişimi sayesinde hayatta kalabilirlerdi.


Bu, Phyllis şeytani canavarları zorlarken ve çekerken birkaç tanesi bir araya gelinceye dek Agatha’nın dinlenmek için fırsat bulması anlamına geliyordu. Öğlen olduğunda hızlı bir mola verdiler, sadece karla beraber kurutulmuş yiyecekler yemişlerdi. Agatha üç veya dört canavarı dondurmayı başardıktan sonra karda pürüzsüz bir buz pisti yaparak canavarları surlara doğru yolladı.


Gökyüzü kararıp kül rengine büründüğünde ise Yaprak onlara yarışmanın bittiğini haber vermişti.


Başlangıç ​​çizgisine döndüklerinde ahşap kafeslere hapsolmuş düzinelerce şeytani canavar olduğunu görünce şaşırdılar. Şeytani melez canavarların sayıları ise 30’a yaklaşmıştı. Aralarında en büyüğü kurt-ayı şeytani meleziydi. Neredeyse surlar kadar uzundu. Organları taş sütunlar kadar kalındı ​​ve o kadar güçlüydü ki bir Tanrı'nın Cezalandırma askeri ile bir uçan canavar bir araya gelse bile onu yakalayamazdı.


“Bunu hangi takım yakaladı?” diye düşündü Phyllis. Yavaş yavaş yüz ifadesi değişiyordu. Ellerinden gelenin en iyisini yapmışlardı. 22 tane küçük ve orta büyüklükte şeytani canavar yakalamışlardı. Bunun öne çıkacak kadar iyi bir puan olduğunu düşünmüştü hatta Phyllis… Ama şu an onların puanı en düşük olacak gibi görünüyordu.


Diğer iki takım bu kadar çok şeytani canavarı nasıl yakalayabilmişti?


Wendy herkesin güvende olduğunu görünce rahatlayarak önlerine doğru geldi: “Hepiniz çok emek verdiniz.” dedikten sonra de defterini çıkardı ve sonuçları duyurmaya başladı: “Neverwinter, 7 puan, Aferin!”


“Bi’ saniye… 7 puan mı?” diye şok içinde sorguladı Phyllis: “Neverwinter birinci değil mi yani? Geriye kalan 80 canavarın hepsi Uyku Adası’nın iki üyesi tarafından mı yakalandı?”


“Hepsi Maggie'nin hatası…” dedi Şimşek alnına dokunarak: “Yolun yarısında ayrılıp bir kış şahininin yuvasındaki yumurtaları çalmasaydı, üstüne bir de iki saat onları pişirmeye uğraşmasaydı birkaç tane şeytani canavar daha yakalayabilirdik.”


Şimşek’in kafasına tünemiş güvercin söze girdi: “Beni gönderen sendin…” diye homurdandı: “Benden daha fazla yumurta yemenden bahsetmiyorum bile… Hatta mantarlı yumurtanın daha lezzetli olduğunu söyleyip kuş gagası mantarı isteyen de sendin…”


“Boş verin… Hepiniz güvenli şekilde geri döndüğünüz sürece sorun yok. Sırada Uyku Adası var, 15 puan. Ashes, sen gerçek bir savaşçısın.” dedi Wendy.


“O sadece esirleri taşıma işine baktı.” diye araya girdi Andrea: “Canavarları asıl etkisiz hale getiren bendim. Yol boyunca bu kadar az canavarla karşılaşmış olmamız kötü… Üstelik Ashes yeterince hızlı da koşmadı.”


Andrea’ya huysuz bir bakış atan Ashes: “Neden o şeytani domuzları karda 15 kez ileri geri taşımayı sen denemiyorsun?” dedi.


“Kaslı barbarlar bu tür işler için daha uygundur çünkü…”


“Böylesine hassas ve kırılgan birinden daha iyidir her türlü…”


“Sen…”


İki kez yüksek sesle öksüren Wendy hızla büyüyen bu tartışmayı kesmişti. Sonra da devam etti: “Son olarak da lider toplam 22 puanla Taquila ekibi! Tebrikler! Aylık Karmaşa İçkileri ödülü sizin!”


“Ah… Çok kıskanıyorum…” dedi Andrea gönülsüzce…


“Ben de onu içmeyi çok isterdim.” diyen Maggie hevesle Agatha'ya baktı.


Ancak Phyllis bir hayli şaşırmıştı: “Ama yüzlerce kafes var içlerinde şeytani canavarlar olan…”


“Ah evet… Onları yol boyunca Yaprak yakaladı.” diyen Wendy, gülümsüyordu.


Cadı Birliği'nin sorumlusu olan Wendy bu cümlesini bitirdiği anda herkes başını yanlarındaki yeşil saçlı cadıya çevirmişti.


Yaprak utangaç bir şekilde elini ensesine götürdü: “Avlanma bölgesine çok fazla şeytani canavarın girmesinden korkuyordum. Bu nedenle dış halkaya 1 km çaplı bir tuzak kurdum ve sadece bazı canavarların içeri geçmesine izin verdim. Devamında canavarlar zaten bir asma tuzağa düştüğü için onları kolaylıkla surlara sürükleyebilecektim. Majesteleri için ne kadar fazla hedef olursa o kadar iyi olacağını düşündüm.”


Birdenbire herkes susup kalmıştı.


Tek başına, üç rakip takımın toplamından daha fazla canavar yakalamıştı. Dahası; bunu yarışmaya göz kulak olurken yapmıştı. Cadı Birliği'ndeki evrim geçirenler arasında bu kadar güçlü bir cadının saklandığını kimse düşünememişti.


Bir Aşkın bile bir gün içinde bu kadar çok şeytani canavar yakalayamazdı.


“Neden anlatılamayacak kadar depresif ve bunalmış hissediyorum?” diye düşündü Phyllis…


Birden yarışmayı kazanmanın o kadar da önemli olmadığını hissetmişti.


***************


Ertesi gün Neverwinter nihayet topçu tatbikatı için gereken tüm hazırlıkları tamamlamış haldeydi.


Roland Batı surlarına vardığında surların tepesi, koltuklarda oturan 2000 vatandaşla dolmuştu ve herkes hevesle tatbikatı izlemeyi bekliyordu. Edith’in verdiği bilgilere göre koltuklarda oturanların %80’i Sınır Kasabası’nın eski halkıydı. Bu da açıkça gösteriyordu ki; kralın bulunacağı bir etkinliğe katılmak için verilecek iki gümüş artık yerli halk için mali bir yük değildi.


Hava tatbikata uygun görünüyordu. Yoğun kar yağışı, uzun gecenin ardından şafak sökerken durmuş ve uluyan kuzey rüzgârı da hafiflemişti. Surun batısındaki geniş alan gümüş-beyaz bir halıyla kaplı gibi görünüyordu. Şeytani canavarları taşımanın geride bıraktığı izler ve ayak izleri tekrar karla kapanmıştı ve şu anda zemin pürüzsüz görünüyordu.


Hedef olan şeytani canavarlar şüphesiz seyircilerin dikkatini çekmişti. Çok sayıda esir şeytan üç sıraya bölünmüştü. Bu üç sıranın üçü de belirli mesafeler olarak ayarlanmışlardı: 300 metre, 480 metre ve 1 kilometre. Daha güçlü ve vahşi canavarlar seyircilere daha da yakın sıralardalardı. Bu güçlü canavarların ağır top ateşleri altında kanlı et parçaları haline gelmelerini izlemek şüphesiz tarif edilemez bir zevk olacaktı. Senelerdir Şeytan Ayları’nda nice sıkıntılar çeken Neverwinter halkı için tatlı bir intikam olacaktı.


Daha küçük canavarların gömülü barutlara yem olması düşünülmüştü. Rahat rahat görebilmek için çok uzak bir mesafeydi. Sadece süs olsunlar diye koyulmuşlardı. Ancak Roland’ın fikrine göre canavarların sayısı daha önemliydi. Son sırada yaklaşık 100 metre uzunluğunda dizilmiş kafeslerdeki şeytani canavarlar en görkemli patlamaları yaşayacak olanlardı.


Demir Balta surların üstüne çıktı ve yüksek sesle rapor verdi: “Majesteleri! Birinci Ordu’nun topçu taburu hazır!”


Roland beyaz buharlar çıkaracak şekilde bir nefes verdi ve yanındaki Yankı’ya baktı: “Geçit Marşı’nı söyle.”


“Emredersiniz Majesteleri…''


Büyü gücü Yankı’nın parmaklarından yayılırken, tanıdık ses anında surlarda çınlamıştı. Roland bu şarkıyı daha önce duymuş olsa da; önceki yaşamındaki okulunun spor günlerinde defalarca dinlemiş olsa da melodi Neverwinter'da yankılanırken hala heyecanlanıyordu. Sanki askerleri beklerken ona cesaret veriyordu.


Sohbet eden insanlar aniden susmuştu. Hepsinin gözleri surun yanındaki uzun sokağın sonuna çevriliydi. Üniformalı bir grup askerin caddede düzenli bir şekilde pozisyonlarına doğru yaptıkları yürüyüşü izliyorlardı.


Roland iki sene önce şehrin avuç içi büyüklüğünde bir kara parçası olduğu zamanları, Şeytan Ayları'nı ilk kez deneyimlediği günleri hatırladı. İki aydan az eğitim almış adamlarının enkazlardan inşa edilmiş çimento surda mızraklar ve sopalarla şeytani canavarlara karşı savaşmak zorunda kaldıkları günleri… O zamanlar sıradan bir şeytani melez bile tüm orduyu paniğe sürükleyebilirdi. Ama şimdi daha fazlası gelse bile hiçbir şekilde sakinliğini bozmayacak bir Birinci Ordu vardı. Dışarıdan güçlü görünen canavarlar, Neverwinter’ın gücünü göstermesine yardımcı olacak hedefler haline gelmişti. Bu zıtlık, Roland’ı son derece heyecanlandırıyordu.


Askerler yumuşak yamaçlardan yavaşça surlara tırmanırken kalabalığın arasında sanki hiç durmayacakmış gibi coşkulu bir alkış kopmuştu. Roland şu anda bir konuşma yapmasına gerek olmadığını biliyordu. Çünkü herkes umutla topçuların silahlarını kükretmelerini bekliyordu.


Bunu gören Roland yüksek sesle duyurdu: “Top tatbikatı başlasın!”


...

Şu Yaprak gerçekten hafife alınamayacak bir cadı… Şimdiye kadar çok öne çıktığı noktalar olmadı tarım haricinde evet… Ama ileride ondan çok iyi şeyler görebileceğiz gibi geliyor. Siz neler düşünüyorsunuz bu konuda?

Gerçekten de öyle… 1 sene içerisinde tüm Batı Bölgesi nereden nereye geldi. Emeği geçenler sağ olsun hakikaten… Epey zor iş…

Ve beklediğimiz top tatbikatı da geldi. Bakalım neler olacak? Okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr