Bölüm 707: Starfall Şehri Kraliçesi’nin Yolu

avatar
1666 37

Release That Witch - Bölüm 707: Starfall Şehri Kraliçesi’nin Yolu




Çevirmen: Lodos

“Tıpkı açıkladığı gibi geliyordu.” diye düşündü Roland. Ashes bir keresinde Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu ile bir olağanüstü arasındaki farkın güçlerden veya tepkilerden değil, akıllarından geldiğini söylemişti. Bir Tanrı'nın Cezalandırma savaşçısı bir cadı zihnine sahip olsa ve ölümsüz olsaydı, yüzyıllar boyunca biriken savaş deneyimi korkunç bir seviyeye ulaşırdı. Bu tür savaşçılar bir olağanüstüden bile daha güçlü olurlardı.


Soğuk Rüzgâr Sırtı’nda Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu'nun tam haline karşı savaşıyor olsaydı sonuç büyük olasılıkla tersine dönmüş olurdu.


Yani uzun adaptasyon ana sorun değilmiş gibi görünüyordu. Ruh aktarılmaya devam ettiği sürece, güçlü savaşçıları tutmak doğal bir süreç haline gelmişti.


Sadece bir soru kalmıştı geriye… Alice, Kanlı Ay'dan önce kaç tane Tanrı'nın Cezalandırma savaşçısı saklamıştı? Güçlü kabuklar aynı zamanda normal insanlara göre daha da yüksek bir toleransa sahipti. Yaklaşık 100 yaşında iken yaşlılığa geçerlerdi. Kişinin 20 yaşında dönüşüm törenine dâhil olduğu düşünülürse 70-80 yıl kullanılabilirdi. Dönüşüm ve ruh transferinin başarısızlık oranını hesaplamadan bile bir cadı yalnızca iki kabuk yaratabilirdi. Bu da vücutların sayısını illa ki kısıtlayacaktı. Yani eğer birisi bir Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu kurmak istiyorsa 400 senede tüketilen cadıların sayısı korkunç bir miktar olurdu.


Roland bu soruyu sorduğunda Phyllis bir an dudağını ısırdı ve sonra cevap verdi: “Herkes…”


Roland şaşırmış, yanlış duyduğundan şüphelenmişti: “Ne?”


“Aşkınlar dışında tüm cadıları son kıyamet gününü atlatmak için Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu'na dönüştürmeyi planlıyordu.''


“Bir saniye… Bu nasıl yapılabilir ki? Yani kıdemli şeytanları alt etmek isteyen kişinin çok iyi eğitimli bir Tanrı’nın Cezalandırma savaşçısı olması gerekir. Ama bu tür savaşçıları elde etmek için çok sayıda kabuğun ayrılması gerekmez mi ruh transferi için…”


“Doğru. Ama ruhu korumanın başka bir yolu vardı. Bu yol da önce diğer kaplara taşımaktı.”


“Diğer kaplar mı?”


“Biz buna kış uykusu diyoruz.” diyen Phyllis'in sözleri Roland'ın titremesine neden olmuştu. Cadı devam etti: “Bu dönemde kış uykusuna yatan insanın çok fazla tüketim yapmasına ihtiyacı olmaz ve tekrar uyanana kadar da hiçbir şey hissetmez. Baştaki o sıkıntılı günlerde nasıl hayatta kaldık sanıyorsunuz… Starfall Şehri’nin düşmesinden sonra elimizde hiç Tanrı’nın Cezalandırma savaşçısı kabuğu kalmamıştı. Biz de tamamen kış uykusu ile hayatta kaldık. Elbette Leydi Pasha gibi bazı istisnalar da vardı.”


“Ne olmuş ona?”


“Onu gördüğünde anlayacaksın.” diyen Phyllis ayrıntı vermemişti: “Kısacası Leydi Alice, sadece bir yüzyıl içerisinde sağlam bir Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu yetiştirmeyi planlamıştı. Sonrasında da ruhların kış uykusuna yatmasına izin verecekti ki kabuklar çok fazla kullanılmasın. Sonuç olarak Starfall Şehri sürekli şekilde Tanrı’nın Cezalandırma savaşçısı dönüştürebilecekti. Kanlı Ay geldiğinde de tüm ruhlar uyandırılacak ve Tanrı’nın Cezalandırma savaşçılarının sayısı cadıların sayısını bile aşacaktı.”


Bu, savaşın arifesinde hayatta olan her cadının dönüşeceği anlamına geliyordu.


Wendy, Sylvie ve Yaprak’ın yüzlerindeki renk kaybolmuştu. Roland, Bülbül’ün yüzündeki ifadeyi göremese de onun da kasvetli bir ifadeye sahip olduğunu biliyordu.


“Ve Alice'in kendisi… O da ruh transferine katılacak mıydı?”


“Hayır.” diyen Phyllis iç çekti: “Daha sonradan Leydi Pasha'dan duyduğum şey buydu. Starfall Şehri Kraliçesi ve onun takipçileri en başından beri hayatlarını uzatmak istememişler. Hayatlarının geri kalanını yalnızca yeni düzenin kurulmasına ve Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu'nun planının amaçlanan yoldan sapmayacağına adamak istemişler.”


Bu sırada Phyllis’in gözlerinde karmaşık bir ışık parlamıştı. Korku, saygı ve iç çekme belirtileri okunuyordu sanki...


Roland, Leydi Alice’in niyetini belli belirsiz anlamıştı. İkisi de fikir olarak bariz bir anlaşmazlık içerisinde olsalar da Roland yine de onun ruhu karşısında şok olmuştu. Cadıların yaşamaya devam edebilmesi için şeytanları yenmek gerekiyordu. Ve Starfall Şehri Kraliçesi de bedeli ne olursa olsun ödeyerek ilerlemeye kesin karar vermişti. Böyle bir rakip kesinlikle saygıya layık olurdu.


Tamamlanmamış tarihi kayıtlardaki boşluklar nihayet doldurulmuştu. Belki de Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu'nun tam hali çok acımasızdı. Bu nedenle kalıntılarda bir şeyler ortaya çıktığında ve Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu planı artık şeytanlara karşı savaşmak için tek geçerli çözüm yolu olmadığında bir bölünme kaçınılmaz hale gelmişti. Bu bölünmeden sonra da Kutsal Birlik ciddi darbe almıştı. Starfall Şehri cadıları kiliseye dönüşmüş ve Alice'in ölümünden sonra da yavaş yavaş kraliçenin orijinal yolundan sapmışlardı.


“Kaplar, ruh transferleri ve Seçilmiş Kişi… Bütün bunların hepsi kalıntılarda bulunanlarla mı alakalı?” diye sordu Roland.


Phyllis düşüncelerini toparladı ve: “Evet, böyle de denebilir.” dedi.


“Ve hala şimdi söyleyemez misin?”


“Bu kararı sadece Leydi Pasha verebilir.”


“Seçilmiş Kişi şeytanları nasıl yenebilir ki?” diye soran Roland kaşlarını çatmıştı: “Hiçbir şey bilmeden sizinle çalışmayı kabul edemem.”


“Bundan ben de emin değilim. Tanrı İntikamı Aleti’ni araştırmakla görevli olan kişi Celine idi…” diyen Phyllis yavaş yavaş konuşuyordu: “Önce Seçilmiş Kişi’yi belirleyip sonrasında bu tartışmaya devam edebiliriz. O adayı doğrulamak Neverwinter cadıları için hiçbir tehlike oluşturmayacaktır. Ve Taquila da asla şeytanlarla savaşmak için kendi türüne zarar vermez. Öbür türlü olsaydı kimse sonuna kadar Leydi Natalya’yı takip etmezdi.”


“Bizim ne yapmamız gerekiyor?”


“Oldukça basit. Cadı Birliği’nin her üyesinin yeteneklerini bir kez göstermesi gerekecek.” diyen Phyllis yüzüğünü kaldırdı: “Ben bunun vasıtasıyla içerisinden bakarak Seçilmiş Kişi’nin yeteneğine sahip cadıları görebiliyorum.”


Bülbül, büyülü taşın tuhaf ışık demetlerine sebep olabileceğini kısaca Roland’a anlatmıştı. Roland bir an için düşündükten sonra sordu: “Seçilmiş Kişi bulunduktan sonra Leydi Pasha Neverwinter’a hemen gelebilecek mi?”


“Leydi Pasha'nın labirentten çıkması imkânsız. Ama sizinle… Birtakım büyülü yollar yardımıyla doğrudan konuşacak. Bu beş renkli büyülü taşı kırdığım anda benim konumumu hissedebilecek. Bu yüzden onu ancak Seçilmiş Kişi’yi bulduktan sonra çağırabilirim.”


“Anladım.” diyen Roland başını salladı: “Öğleden sonrasında kale bahçesinde Neverwinter'ın tüm cadılarını görebileceksin.”


Phyllis, onun onayını aldıktan sonra çok daha rahat görünüyordu. Tekrar göğsüne dokunarak resmi selam verdi ve eğildi: “Söz verdiğiniz için teşekkürler. Şeytanların yenilgisinden sonra sizin isminize de Taquila gibi saygı duyulacak.”


Ancak Roland, adının ne kadar süre ortalıkta dolaşacağını umursamıyordu. Seçilmiş Kişi ve kalıntılarda bulunanlar hakkında güçlü bir merak duyduğu için söz vermişti. Gerisi ise Agatha’nın ona olan güveninden kaynaklanıyordu. Madem o bu hayatta kalanlara yardım etmek istiyordu, Roland da yardım etmeyi umursamayacaktı o halde…


...

Neler olup bitmiş be… Sizce Alice’in planı uygulansaydı başarılı olunabilir miydi, yorumlara yazın…

Tamam, tarihi gerçeklikler falan da önemli ama hepimiz şu an öğleden sonraki testi bekliyoruz. Okumaya devam o halde!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!



 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr