Bölüm 706: Resmi Toplantı, Çatışmanın Öncesi ve Sonrası

avatar
1556 39

Release That Witch - Bölüm 706: Resmi Toplantı, Çatışmanın Öncesi ve Sonrası




Çevirmen: Lodos

Roland, 76 Numara’nın durumunu Bülbül'den öğrenmişti. Aslında, Taquila'nın uzak tarihi ve Taquila cadısının sahip olduğunu iddia ettiği Tanrı İradesi Savaşı hakkındaki istihbaratla da çok ilgileniyordu. Artık 76 Numara kendi başına ortaya çıktığı için çok zaman ve emek harcamaktan kurtulmuştu Roland.


Ofiste herhangi bir kazanın yaşanmaması adına Bülbül, Sylvie ve Scroll dışında Yaprak ve iki de saksı bitkisi vardı. Bitkilerin yetenekleri kullanıldıktan sonra 76 Numara Tanrı Taşı’nı kullansa bile çılgın sarmaşıklardan kurtulamazdı.


Saksı bitkileri süs gibi görünüyordu ve büyü gücüyle tetiklenmediğinde de zararsızdı. Bu nedenle Roland'ın bir avuç dolusu muhafızla odayı çevreletmesine gerek yoktu. Müzakerelere başlamadan önce niyetinin açığa çıkmasını istemiyordu.


76 Numara, Wendy'yi ofise kadar takip ettiğinde Roland gülümsedi: “Neverwinter'a hoş geldin. Taktiksel göz merceğine falan ihtiyacın var mı?”


“...”


“...”


Herkes ifadesizdi. Bülbül gözlerini devirdi ve sisin içinden Roland’ın omzunu sıktı: “Lütfen şu anda saçma sapan konuşma…”


“Ee tamam.” diyen Roland boğazını temizledi ve her zamanki sakinliğine geri döndü: “Yani sen Taquila'nın 76.’sısın?”


“Benim adım Phyllis sevgili kralım.” diyen cadı bir elini göğsüne koyup hafifçe başını eğdi: “76 Numara sıradan bir insan olmam için kimliğimi değiştirmemdi. Ama artık ortaya çıktığına göre geriye bir anlamı kalmadı.”


Bu resmi selam, soylular kraliyet ailesiyle buluştuğunda ya da büyükelçiler diğer ülkeleri ziyaret ettiğinde verilirdi. Phyllis’in seküler görgü kuralları hakkında bilgisiz olmadığı görülüyordu. Roland ise bu tarz şeyleri çok umursamıyordu. Sözlü ifadelerden ise gerçek çıkarlarla daha çok ilgiliydi.


“O halde oturup konuşalım.” diye başını salladı Roland: “Sana soracak çok sorum var."


Phyllis ciddiyetle: “Cevap verebilirsem veririm.” dedi.


Muhtemelen Roland gibi ‘sıradan bir insan’ ile bu kadar uzun süredir konuşmamış olmasından dolayı yüz ifadesi oldukça katıydı. Kibar olmayı istiyor ama aynı zamanda da Taquila’nın önceki dünya hükümdarı olması konusundaki gururunu kaybetmek istemiyordu.


Roland, Yorko'nun Phyllis hakkındaki tanımını hatırlayınca eğlendi. Phyllis hizmetçi kılığına girdiğinde rolüne sorunsuz bir şekilde uyum sağlamıştı. Şimdi resmi statüsüne kavuşmuştu ve Cadı İmparatorluğu uzun zaman önce parçalanmış olsa bile bu gururu sürdürmeye kararlıydı. Taquila'nın adı şüphesiz uzun süredir onların inançlarının bir parçasıydı.


“İlki sizin hakkınızda bir bilgi… En nihayetinde eğer şeytanlara karşı birlikte çalışmak istiyorsak birbirimiz hakkında daha fazla şey bilmek her zaman daha iyidir.” diyen Roland çayından bir yudum aldı ve telaşsız şekilde sordu: “Dürüst olmak gerekirse Kutsal Birlik’in nasıl iki gruba ayrıldığını hep merak etmişimdir. Madem hepiniz cadısınız, Kilise neden kendi türünün peşinden gitti ki? Özellikle de Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu'nun mükemmel formunun varlığı öğrenilince şüpheler yoğunlaştı. Detaylar açısından beni aydınlatabilir misin?”


Phyllis muhtemelen en başta bu soruyu sormasını beklemiyordu. Cevap vermeden önce bir an için tereddüt etti: “Hiç kimse labirentteki kalıntılara girmeden önce böyle şeylerin olmasını beklemiyordu.”


“Yani bunun kalıntılarla alakalı olduğunu mu söylüyorsun?”


“Kalıntılardaki keşifler olmasaydı Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu yaratılamazdı. Taquila’dan kalan cadılar hayatta kalmayı başaramazlardı. Ama maalesef bunu çok geç keşfettik.” diyen Phyllis yavaşça iç çekti: “Labirentte Ruh Transferi yöntemini bulmanın haricinde kaçaklar başka bir şey daha bulmuşlardı. Leydi Natalya ve Starfall Şehri Kraliçesi bu yüzden ayrışmıştı. Bu da onların nihai kırılmalarına sebebiyet verdi.”


“Başka bir şey derken?” diye soran Roland kaşlarını çatmıştı.


“Şu anda daha fazlasını açıklayamam. Sadece Seçilmiş Kişi’yi bulduktan sonra daha ayrıntılı olarak tartışabilirim. O zaman da  Leydi Pasha sizinle şahsen konuşacak zaten…”


“Pasha kimdir?”


“Kutsal Birlik’in üç şefinin halefi ve aynı zamanda hayatta kalanların da güvenilir lideri…”


Eğer Roland yanılmıyorsa Kutsal Şehir o sırada çoktan çökmüş olmalıydı. Ölen bir grup kaçağın kendi aralarında kavga ederek sorunlarını çözmelerine neden olan her ne ise, İlahi Takdir'den daha güçlü bir silah olmalıydı.


“İki taraf aynı anda var olamaz mı? Madem Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu'nun mükemmel biçimi cadıların hayatına mal olmuyordu. O halde sadece dönüşüm törenine katılacak gönüllüleri seçmek yeterli olurdu. Alice neden Kutsal Birlik’in kalıntılarını gömmek istedi?”


Bu soru sorulduğunda Phyllis'in yüzünde nadir görülen bir acı ifadesi belirmişti: “Cadıların hayatına mal olmak mı? Hayır… Majesteleri, işler sandığınız kadar basit değildi. Benim en başta kullandığım kabuk vücut, dönüşümü başaramamış bir Tanrı’nın Cezalandırma savaşçısından gelme… O kabuğa uyum sağlamamam ne kadar sürmüştü, biliyor musunuz?”


Biraz düşünen Roland: “10 yıl mı?” diye sordu.


Bu aynı zamanda bir şövalyeyi eğitmek için gereken zamandı.


“Yaklaşık 50 yıl.” diyen Phyllis başını salladı: “Sahip olmadığım bir bedeni manipüle etmeye alıştığımda Tanrı'nın Cezalandırma savaşçısının orijinal kabuğu da çoktan yaşlanıyordu.”


Odadaki cadılar ellerinde olmadan nefeslerini tutmuşlardı.


“Kanda eriyen büyülü güç; dokunma, tatma ve koklama da dâhil olmak üzere birçok duyuyu yok etti. Bu yüzden Tanrı'nın Cezalandırma ordusu acı hissetmezdi ve bu nedenle yaralanmaktan korkmazdı. Ama bizim için bu, geçmiş anıları altüst etmekle eşdeğerdi. Yürümek, konuşmak ve elini yumruk yapmak… Her konuda yeni baştan ustalaşmak gerekiyordu. Başlangıçta ayağa kalkıp bir bardak tutmak için bile çok fazla çaba harcanması gerekiyordu. Beyni bu eğitimleri hatırlaması konusunda eğitmek için onlarca yıl boyunca her gün tekrar etmek şarttı. Silah ve dövüş becerilerini de sayarsanız yüzlerce yıl…” diyen Phyllis bir an duraksamıştı: “Yani sonrasında olanları tahmin edebiliyorsunuz.”


“Alice'in çok fazla boş kabuğa ihtiyacı vardı.” diyerek kaşlarını çattı Roland.


“Doğru. Bir cadı ölmediğinde yüzlerce yıldır yaşamış olan bir Tanrı'nın Cezalandırma savaşçısı, yeni dönüştürülmüş bir savaşçıdan çok daha güçlü olacaktı. Yıllar boyunca biriken bu gücü devam ettirmek için, ruhların yaşayabilmesi adına daha fazla kabuk yaratması gerekiyordu Leydi Alice’in… Yeni kabuğa alışması biraz zaman alsa bile sıfırdan başlamaya kıyasla gereken süre birkaç yıla kadar indirilebiliyordu.”


“Ve kabuk sağlayıcılar da sadece zayıf cadılardı. Bu yüzden Leydi Alice’in; cadıların mutlak hükümdarı olabilmesi adına Kutsal Birlik’i değiştirmesi gerekiyordu. Bu, bazı cadıları kurban malzemesi olarak kullanabilmesinin tek yoluydu.” diyen Phyllis gözlerini kapatmıştı: “Tanrı İradesi Savaşı’nın tehdidi altında neredeyse başarıya çok yakındı. Kutsal Birlik’in üst düzey personellerinin çoğu onun bu davranışlarına razı olmuştu. Ve kalıntılardaki yeni keşifler olmasaydı Tanrı’nın Cezalandırma Ordusu hayatta kalmanın tek yolu olurdu.”


...

Hemen hemen anlaşıldı gibi mesele… Ama bizim yazarın tarzı bu artık… Önce kapalı şekilde veriyor, sonradan daha da açıyor. Bu bölümde de biraz kapalı kalan kısımlar vardı. Umarız kısa zamanda öğreniriz, keyifli okumalar!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr