Bölüm 694: Işık Demetleri

avatar
1660 44

Release That Witch - Bölüm 694: Işık Demetleri




Çevirmen: Lodos

Roland uyuduktan sonra Bülbül sise girdi ve sessizce kaleyi terk etti.


Hedefinde Dışişleri Binası vardı.


Geceleri her yer karanlıkla kapladığı zaman bile Bülbül puslu dünyasından her şeyi siyah beyaz olarak görebiliyordu. Çarpık hatlardan ve çizgilerden yararlanarak tek bir adımda birkaç metre zıplayabiliyordu. Sadece birkaç adımda binanın etrafındaki avlu duvarından geçmişti.


Roland bu hareket tarzına 'Flash' diyordu. Süper hızda gecikme zamanı olmadan tek seferlik bir vuruş olarak tanımlamıştı. Bülbül bu ismi ilk duyduğunda beğenmişti. Tam da anlamı gibi, bir şimşek çakması kadar hızlı ve bir gölge kadar sessizdi. Herhangi bir yerde birden bire ortaya çıkıp kaybolabiliyor bu sayede hareketlerinin tahmin edilmesini zorlaştırıyordu.


Böyle bir tanımlama Bülbül’ün çok hoşuna gitse de gecikme zamanının ne anlama geldiğini tam olarak çözebilmiş değildi.


Ama Roland’ın bu konuşma tarzına alıştığı için çok da umurunda değildi. Roland’ın tuhaf sözler söylemesi çok nadir yaşanan bir şey değildi en nihayetinde…


Bülbül, kale bölgesinden çıktıktan sonra tepeden aşağı inmek için sık sık kullandığı rampayı takip etmedi. Aksine doğrudan yükseklere sıçradı ve havada yürüdü. Havada beliren çizgileri takip etti ve birkaç adım sonunda doğrudan Dışişleri Binası’nın en üst katına inmişti.


Bina, kale bölgesi ile yukarı şehir arasındaki bölgede konumlanmış durumdaydı ve kalenin bulunduğu plato kadar bir yüksekliği vardı.


Başlangıçta zindanda tutulan Dük Ryan'ın ailesi gibi bazı önemli mahkûmları tutuklamak için inşa edilmişti. Bülbül’ün gördüğü kadarıyla Roland onlara hak ettiklerinden çok daha fazla saygı gösteriyordu. Her ne kadar mahkûm olsalar da bu yeni yer zindanlardan çok daha iyiydi ve rahatlamaları için arada dışarı çıkmalarına bile izin veriliyordu.


Belki de Majesteleri burada alıkonulacak çok fazla düşmanı olmayacağını düşünmüştü. Bu yüzden yerdeki odaları Kral Şehri Simya Atölyesi ya da Astroloji Derneği gibi yeni gelen onurlu konukları ağırlamak için ilk yer olarak kullanmıştı. Fjordlar’ın deniz tüccarları bile bir süre burada kalmışlardı.


Dışişleri Binası’ndaki odaların çoğu boş olduğundan ve yeri de merkezi ısıtma sisteminden fazlaca uzak olduğundan dolayı buraya sadece musluk suyu bağlanmıştı. Majesteleri hem misafirlere saygısını göstermek hem de bir gözünü onların üstünde tutmak için bazı muhafızlarını buraya yerleştirmişti.


Bülbül muhafızları alarma geçirmesi durumunda elbette içeri giremezdi. Doğrudan en üst katın duvarlarından geçerek Kurt Yüreği’nden gelen cadıların yaşadığı yatak odalarına yöneldi.


Öğleden sonraki incelemede cadılar hakkında tuhaf hiçbir şey bulamamıştı. Gösterdikleri büyü fırtınaları çok kararlıydı ve kapasiteleri de oldukça sıradandı. Bu da onların en yaygın cadı türünden oldukları anlamına geliyordu. Soruşturma esnasında geçmişleri hakkında verdikleri belirsiz cevaplar dışında temelde yalan söylemediklerini biliyordu. Türev becerisi sayesinde bu ayrıntıları yakalasa da bu kadar bir gizlemenin normal olduğunu düşünüyordu. Çünkü bu cadılar işkenceler görmüşler, avlanmışlar hatta Bülbül’ün ağzına alamayacağı şekilde muameleler dahi görmüşlerdi. Çektikleri bütün o acılar kalplerine konuşmak istemedikleri konular olarak yerleşmişti.


Neverwinter'a gelenler sadece onlar olsaydı muhtemelen onları hemen yeni kız kardeşleri olarak kabul ederdi Bülbül.


Ama 76 Numara isimli sıradan bir insanla gelmişlerdi. Bülbül’ün şüphesini asıl uyandıran da oydu.


Herhangi bir büyü parıltısı ya da farklı bir davranışı yoktu. Ama Bülbül yine de onda tuhaf bir şeyler hissedebiliyordu. Sonradan hatırladığında kendisini rahatsız edenin kadının farklı tavrı olduğunu fark etmişti. 76 Numara, Bülbül’den hiçbir şey saklamamıştı ki bu gerçekten garipti.


Bülbül birçok insanın sadece ölürken bildikleri her şeyi anlattığını görmüştü. Oysa bir zamanlar yeraltındaki bir Ticaret Odası'nda hizmetçi olarak görev yapan bu kadın, ilk kez tanıştığı bir yabancıya kendisiyle ilgili tüm gerçekleri anlatmıştı. Bu gerçekten nadir görülen bir tavırdı.


Ancak Bülbül bildiklerinden yola çıkarak kadının sahte bir kimlik kullanıp kullanmadığından emin olamıyordu.


Tek kesin olan şey, 76 Numara’nın yalan söylemediği idi.


Bu, şimdiye kadar geçmişi hakkında söylediklerinin gerçek olduğu anlamına geliyordu. Ayrıca Yorko, Amy ve Annie'nin ifadeleri de bunu doğruluyordu. Gerçekten de Kara Para sergisine hizmet etmiş ve cadı müzayedesine karıştığı için Yorko tarafından satın alınmış bir rehberdi.


Bülbül bu yüzden; 76 Numara’yı gece vakti ziyaret etmeye ve sisin içinden onun davranışlarını izlemeye karar vermişti.


76 Numara herhangi bir kötü niyet barındırıyorsa bir kusur belli etmesi için en uygun vakit, bu vakit olurdu.


Yatak odalarından tek tek geçen Bülbül kısa süre sonra hedefinin olduğu odayı bulmuştu.


Cadıların çoğu uyuyakalmıştı. Ancak 76 Numara’nın odası hala aydınlıktı. Yatakta oturmuş, mum ışığında elinde bir yüzükle oynuyordu. Gözlerinde neşeli bir ifade vardı.


“Yüzükteki değerli taş yüzünden mi bu kadar neşeli acaba?” diye düşündü Bülbül.


Yatağa iyice yakınlaştı. Sessizce 76 Numara’yı seyrediyordu.


Ama davranışlılarında şüpheli hiçbir şey yoktu. Tek yaptığı şanslı bir kadınmış gibi elindeki yüzükle oynamaktı.


Yüzük, soluk bir büyü parıltısıyla ışıldıyordu. Ancak genellikle bilinmeyen kökene ait kalıntıların satıldığı bir açık artırmada çalışan bir rehber için böylesi bir büyülü taşa sahip olmak çok da saçma değildi.


Bir saat sonra 76 Numara yorulmuş ve uykusu gelmişti. Gözlerini kırpıştırarak kollarını indirip gözlerini kapattı. O anda Bülbül nazikçe iç çekerek: “Anlaşılan fazla titizim.” diye düşündü.


76 Numara’ya son bir bakış atan Bülbül, arkasını dönüp duvardan geçerek dışarıda uluyan kar fırtınasına karıştı.


***************


Renkli büyülü taşın sıcaklığı azalmış, büyülü gücü kullanan kişinin yatak odasından ayrıldığını göstermişti.


76 Numara rahat bir nefes aldı.


Ruh Transferi ile sonsuz yaşam kazanmış olsalar bile bu, bir gece boyunca uyanık kalabilecekleri anlamına gelmiyordu. Ruhunu bedeninden ayırdığında sıradan bir uykudan çok daha verimli bir şekilde dinlenebilirdi. Bu şekilde kendini tamamen iyileştirmesi için her gün iki veya dört saat dinlenmesi yeterli oluyordu.


Bu nedenle cadılardan çok daha geç yatacaktı.


Ama bu alışkanlık yüzünden asla inanılmaz bir şeyin başına gelmesini beklememişti.


76 Numara gözlerini açtı. Az önce gelen ziyaretçinin durduğu yere baktı. Yüzükteki büyülü taş sayesinde ziyaretçinin durduğu yerde parlak turuncu bir ışık demeti görmüştü. Doğrudan tavana kadar yükselen bu demet, bir yetişkinin vücudu kadar kalındı. 76 Numara bu anahtarın, Taquila’dan geriye kalan cadılardan kıdemli cadı Pasha’yı geride bıraktığını ve Kutsal Birlik’in üç şefi ile aynı kulvarda olduğunu fark etmişti. Her ne kadar ziyaretçiyi görmemiş olsa da yeteneğinin basit bir görünmezlik becerisinden çok daha karmaşık bir şey olduğunu öğrenmişti.


Bu ziyaretçinin Nana'nın bahsettiği Anna mı yoksa Yaprak mı olduğunu merak etti.


Işığa bakılırsa ziyaretçi ile Seçilmiş Kişi arasında hâlâ belli bir boşluk olduğu netti. Ama bu güçlü turuncu ışık demeti dahi onu heyecanlandırmak için yeterliydi.


Renkli büyülü taş yüzüğü etkinleştirmek çok basitti. Yakınlarda birileri biraz büyü yaptığı sürece yüzüğün üzerindeki büyülü taş, yükselen büyü gücünün küçük bir bölümünü emerdi. Büyülü taştan gözlemlenen ışık sonucunda da büyü becerisinin ne kadar karmaşık olduğu anlaşılabiliyordu. Işık demeti ne kadar kalın ve güçlüyse Anahtar da o kadar karmaşıktı.


76 Numara bunu düşündükçe daha da heyecanlandı. Odadan çıkarak binanın tepesine gitti.


Kar fırtınası yüzüne doğru esiyor ama o hiç üşümüyordu. Bu duyu eksikliği nedeniyle genelde hasta oluyordu. Ama şu anda yüreği heyecanla dolduğu için epey dinç hissediyordu kendisini…


Yüzüğü kaldırıp kaleye doğru çevirdi. Wendy'nin söylediklerine göre cadıların yaşadığı yer orasıydı. Artık ilk kıdemli cadı görünmüştü. Acaba Cadı Birliği’nin onun için başka ne sürprizleri vardı?


Dört gözle bekliyordu 76 Numara…


Tam o anda aniden anormal bir şey oldu.


Elindeki yüzük sanki bir şeyle etkileşiyormuş gibi titremeye başlamıştı.


Büyülü taşın içinden daha önce hiç görmediği bir ışık demeti gördü. Geniş ve yüksek bir sur gibiydi. Neredeyse gökyüzünün yarısını kaplıyordu.


...

“İlk kıdemli cadı görünmüştü.” cümlesi Bülbül hakkında sanırım… Odaya giren kişi oydu çünkü… Her neyse, ileride daha da açıklığa kavuşur her şey…

Bu en sondaki ışık demeti ne acaba? Ya da daha doğrusu; kim sebep oluyor büyülü taşın bu derece etkileşmesine?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr