Bölüm 691: Şehre Giden Yol

avatar
1746 44

Release That Witch - Bölüm 691: Şehre Giden Yol




Çevirmen: Lodos

Bu sözler 76 Numara’yı biraz şaşırtmıştı.


Anlaşılan birden fazla kişi tarafından inceleniyorlardı.


Ama 400 yıllık eğitim ona duygularını nasıl saklayacağını öğretmişti. Bedeninin istediği şekilde bilincinden ayrı olarak hareket etmesinden bahsetmiyordu bile… Ani bir soru onun paniğe kapılması için yeterli değildi.


Şaşırmış gibi davranarak isteksizce elbisesinden bir yüzük çıkardı. Uzun süre tereddüt ettikten sonra: “Kara Para’dan… Çalındı.”


Aynı zamanda içinden de Cadı Birliği’ne daha yüksek bir puan vermişti. En başta yeni gelenleri karşılamak açısından çok rahat olacağını düşünse durum böyle değildi. Yalanları tespit edebilecek bir cadı ve bir de görüşleri keskin olan bir cadı yollamışlardı. Daha temkinli olamazlardı.


“Kara Para mı?” diye soran yeşil ve uzun saçlı cadı, 76 Numara’nın elindeki yüzüğü alarak bir süre baktı: “Bu… Bir büyülü taş gibi görünüyor. Ama biraz farklı…”


76 Numara kaşlarını çatmıştı. İçinden: “Büyülü taşların varlığını gerçekten biliyorlar mı? O halde işler şimdi sıkıntıya giriyor. Sıradan büyülü taştan farklı şekilde aktive oluyor olsa da er ya da geç anlayacaklardır. Yüzükten uzaklaştırmalıyım onları… Ne de olsa başka bir taşım yok.”


“Kara Para, şimdiye kadar çalıştığım yer altı sergisi… Çoğu zaman antik harabelerden kalan şeylerin müzayedesi yapılırdı. Patron sık sık bu şeylerin inanılmaz bir güce sahip olduğunu ve ne kadar egzotikse o kadar popüler olduğunu söylerdi. Ayrıca ara sıra cadıların… Ara sıra cadıların da…”


“Ne?” diye sordu Wendy.


“Ara sıra cadıların da açık artırması yapılırdı…” diye fısıldadı 76 Numara.


Bu sözleri duyan dört cadının yüzlerinde bir öfke belirmişti ve yüzüğe olan odakları biraz daha azalmıştı. Net olarak anlaşılıyordu ki cadıları köle olarak satmak onlar için iğrenç bir durumdu. Bu da dolaylı olarak Gökhisar’daki Cadı Birliği'nin Starfall Şehri fikrine asla katılmayacağını gösteriyordu.


“76 Numara yalan söylemiyor. Ben neredeyse Kara Para tarafından soylulara satılıyordum.” diye araya girdi Amy: “Neyse ki sayın büyükelçi beni kurtardı.”


“Er ya da geç cezalandırılacaklar.” dedi sarışın cadı soğuk bir şekilde…


“O yüzük…” diyen 76 Numara, ürkmüş gibi davranıyordu.


Yeşil saçlı cadı omuz silkti ve: “Her ne kadar Bayan Agatha bu şeyle çok ilgilenecek olsa da sen Neverwinter'a aşina olana kadar bekleyelim.” dedi. Yüzüğü almamış aksine tekrardan 76 Numara’ya vermişti.


76 numara bir an şaşırmıştı: “Agatha mı? Bu isim oldukça tanıdık geliyor. Bir yerlerde duymuş olmalıyım.” diye düşündü.


“Söz veriyorum artık böyle bir şeyle karşılaşmayacaksınız.” diyerek onları teselli etti Wendy: “Neverwinter'da kimse size saldırmaya cesaret edemez. Majesteleri Kral Roland, cadıların ve ölümlülerin bir arada yaşadığı çağın gelmesine çok olmadığına inanıyor. O zaman geldiğinde sadece Gökhisar’ın Batı Bölgesi'nde değil, tüm krallıkta kimse bizi şeytanın köleleri olarak görmeyecek.”


“Öyle bir gün olacak mı?” diye soran Kırık Kılıç duyduklarına inanamıyordu.


“Elbette! Cadı Birliği'ni bu yüzden kurduk.” diyen Wendy güldü: “Her neyse… Sizi dinleneceğiniz yere götüreyim ben…”



76 Numara yavaşça bir sedyeye taşındı ve denizciler tarafından kabinden çıkarıldı. Yelkenli gemiden ayrıldığı an nihayet iskeleyi tamamen görmüştü. Havada uçuşan şiddetli kar, iskelede yoğun şekilde çalışan insanları durdurmuyordu. Düzinelerce insan, iskele boyunca sıraya girmiş yerdeki karı süpürüyordu. Daha da uzakta malları indiren tuhaf yük gemileri vardı. Tıpkı Amy'nin dediği gibi, yüksek direkler ve yelkenler olmadan yine de nehirde dolaşabiliyorlardı.


“Bu gemilerde kürek yok gibi…”


“Ve taştan mı yapılmalar?”


Cadılar seslerini alçaltarak birbirleriyle tartışmaya başlamışlardı. 76 Numara, Wendy'nin yüzünde yoğun karda bile hala sıcaklık yayan gururlu bir gülümseme gördü.


Ancak daha fazla şaşırdığı çok daha fazla şey vardı.


Şehre girdiklerinde Neverwinter'ın görüntüsü yavaşça önlerinde belirmişti.


Bu yeni Kral Şehri, şimdiye kadar gördüğü sıradan insanların şehirlerine veya Kutsal Birlik’in Kutsal Şehrine çok az benzerlik gösteriyordu. Geniş, sağlam sokakları siyah dikey çizgiler gibi dümdüz dizilmişti. Kar, yolun her iki tarafına düzenli şekilde yığınlar halinde dizildiğinden dolayı yağan kar taneleri yolun erişimini hiçbir şekilde kapatmıyordu.


Ağaçlar bu sahneyi güzelleştirmek için özenle dikilmişti ve çıplak gövdeleri de renkli kurdelelerle süslenmişti.


Kare çerçeveli tuğla evler neredeyse aynı büyüklükteydi ve yan yana duruyordu. Onların dışında 76 Numara herhangi bir bungalov veya sazdan yapılmış eski püskü evler görmemişti.


Çoktan Şeytan Ayları’na girilmişti. Ancak birçok insan hala yoğun kar yağışının altında yürüyordu. Yoldan geçenlerin birçoğu duruyor ve koyu saçlı cadıyı başlarını sallayarak selamlıyordu. Yüz ifadeleri samimi ve hevesliydi. Yani mecburi olarak değil de kendi istekleriyle ona selam veriyorlardı.


76 Numara’nın en çok önemsediği şey buydu.


İlk defa cadıların ve sıradan insanların birbirleriyle uyumlu bir şekilde anlaştıklarına tanık oluyordu. İlk Tanrı İradesi Savaşı sırasında cadılar ve sıradan insanların çatışmadıkları bir dönem yaşandığını duysa da sonuçta bu, 800 veya 900 yıl önceydi. Ve bu şehirde birbirlerinden ayrışmadıkları, aksine uyum içinde yaşadıkları için bir adım daha atmış gibi görünüyorlardı.


“Majesteleri Kral Roland, cadıların ve ölümlülerin bir arada yaşadığı çağın gelmesine çok olmadığına inanıyor.” demişti Wendy.


Gerçekten de şaka değildi. Neverwinter'da bunun eşiğindeydiler.


Bir ay süren yolculuk esnasında Gökhisar Prensi Roland hakkında biraz bilgi sahibi olmuştu. Sınır Kasabası’nın kayda değer olmayan lordundan ülkenin kralına dönüşmüştü. Sıradan insanlarla yapılan düşük seviyeli savaşların yanı sıra gücünü asıl kanıtlayacak şekilde Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu'nu ve Kilise’yi de mağlup etmişti. Bunun 76 Numara’nın önündeki manzara ile bir alakası olabilir miydi?


Yaralıymış gibi yapmasaydı şehre daha iyi bakabilmek için yattığı yerden doğrulacaktı.


Pasha'ya göre er ya da geç sıradan insanlarla ilgilenmek zorundaydılar. Şeytanları yenmek için Kutsal Birlik’in geçmişini geçici olarak gizlemeleri gerekiyordu. Sonuçta, güçlü düşman onlar labirent harabelerini kolayca terk edemezken yaklaşıyordu. Bu nedenle Starfall Şehri'nden kalan zorlu sorunları çözmek kolay olmayacaktı. Cadılar hayatta kalabildikleri sürece bir gün Taquila'nın ihtişamını yeniden üretebileceklerdi. Bu noktada hem Leydi Alice hem de Leydi Natalya aynı görüşe sahipti.



Dışişleri Binası’na geldikten sonra 76 Numara ve Hero kaldırılarak yatağa koyulmuşlardı. Ateşin yanına oturan diğer üç cadı ise yol boyunca gördükleri ve duydukları şeyler hakkında konuşuyorlardı. Neverwinter'ın kısa sürede üzerlerinde derin bir etki bıraktığına hiç şüphe yoktu.


Çok geçmeden Wendy küçük bir kızla odaya girdi.


“Bu Nana… İster yeni ister eski olsun, yaraları iyileştirebiliyor.”


“Kırık bacakları bile mi?” diye soran Amy sabırsızlanarak yatağa gitti ve Hero’nun üstünü örten battaniyeyi açtı.


Küçük kız bir denemek için ellerini uzattı ve yavaşça başını salladı: “Hayır. Eğer sizde hala kırık bacakları yoksa hayır… Bacakları kaybolduysa başka bacaklar bulunması halinde birleştirebilirim. Ama bacaklarının tekrardan büyümesini sağlayamam.”


“Yani onun için iki yeni bacak bulmamız gerektiğini mi söylüyorsun?”


“Yeni kesilmiş olsa en iyisi olur.” diye ciddi bir şekilde yanıtladı Nana. Sesi ne kadar çocuksu gelse de odadaki tüm cadılar ürpermişti.


...

76 Numara iyi yırttı. Ama ben şeyi merak ediyorum. Tamam kendisini eğitmiş olabilir falan ama… Bülbül zaten yalanları insanların jest ve mimiklerine bakarak anlamıyordu ki… Yanlış mı biliyorum? Sizce 76 Numara nasıl kurtulmuş olabilir?

Umarız yeni bacaklar bulunur de fedakar Hero tekrardan eski günlerine kavuşabilir… Okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr