Bölüm 687: Kalıntının Esrarı

avatar
1749 34

Release That Witch - Bölüm 687: Kalıntının Esrarı




Çevirmen: Lodos

Kalıntı bir parça şeffaf karmen kristal idi. Labirent kalıntılarındaki büyülü çekirdeğe benzer şekilde aynı zamanda bir iğ ipliği idi. Ama çok daha küçüktü. Bir insanın yarısı boyunda falandı…


Ancak Elena odaya girdiğinde farklı görünüyordu. Pürüzsüz küresel yüzeyi keskin bir dik açı halini almıştı. Yukarıdan kürenin dörtte biri kadarmış gibi görünüyordu.


Tıpkı büyülü çekirdekte olduğu gibi bu parça da tek başına havada kalabiliyordu. Epey nadir bir şeydi yani…


“İnsanlığın kaderini belirleyen şey bu mu?” diye düşündü Elena.


Kalbi şüphelerle doluydu ve aynı zamanda tanrılar hakkında da biraz öfkeli hissediyordu kendisini…


Pasha'ya göre hiç kimse bu parçanın dünyada nasıl ortaya çıktığını bilmiyordu. Ama geldiği an insanların kaderi ile bir bağ olmuştu. İnsanlık onu kaybederse cadılar ve sıradan insanlar da dâhil olmak üzere tüm insanlar bir anda ölecekti. Yine de tanrılar insanlığın çektiği acıyı görseler de herhangi bir talimat vermemişlerdi. Hem de hiçbir zaman… Sadece sessizlik içinde neler olup bittiğini izlemeye devam ediyorlar, nihai kazananı bekliyorlardı.


Elena bundan tiksinmişti.


O sırada Zooey sordu: “Hazır mısın? Pasha'nın bize ne dediğini hatırlıyor musun? Zihnimizi kontrol etmeli ve kalıntıyı hareket ettirirken asla tanrılarla bağlantı kurmaya çalışmamalıyız.”


Elena başını sallayarak cevap verdi: “Endişelenme, hatırlıyorum. Üçe kadar sayacağım. Sonra birlikte hareket ettirelim.”


Zooey başını ‘evet’ anlamında salladı.


“Bir, iki, üç!” Dışarı doğru hareket ederken kalıntıyı da kaldırdılar. Havada yüzebiliyordu belki ama asla bir tüy kadar hafif değildi. Bir Tanrı'nın Cezalandırma savaşçısının güçlü bedenine sahip olan Elena bile parçayı epey ağır bulmuştu. Yorulmuş hissetti kendisini…


Eğer Pasha ona bu durumu anlatmış olmasaydı yüzlerce yıldır yok olan hislerinin nihayet kendisine döndüğünü düşünürdü.


Ama bu ‘yorgunluk hissi’ tamamen zihinsel idi.


Kalıntı onlarla bağlantı kurmaya çalışıyordu.


Başını sallayan Elena, bu düşünceleri kovmaya çalıştı. Ama aniden zihnini boşaltmaması gerektiğini hatırlamıştı. Aklına bu gelince bu süreçte bir şeyler düşünmesi gerektiğine karar vermişti.


“Ne düşünmeliyim? Bir adam mı? Ya da lezzetli yemekler… Veya yumuşak bir yatak…”


Birden aklına bir ses geldi: “İstediklerin duygular, rahatlık, mutluluk, acı, soğukluk, sıcaklık vb. her neyse… Ben onları sana verebilirim. Rahatla ve bana bak…”


“Neye bakacağım? Hayır, hayır!” diyen Elena’nın gözleri bir anda şaşkınlıkla genişlemişti: “Kim konuşuyor? Kalıntı mı?”


Başını çevirerek Zooey’e baktı ve onun gözlerinin de donuklaştığını gördü. İçinde ruh olmayan boş bir beden gibi görünüyordu.


“Kahretsin! Neler oluyor? Pasha bize böyle bir şey olacağını söylememişti!” diye endişeyle düşündü Elena…


Kafasındaki ses tekrar bastırdı: “Endişelenme… O sadece kendi kalbini takip ediyor ve bana uyum sağlıyor.”


“Onu serbest bırak, çıkar onu!”


“Yapamam. Onu dışarı çıkarmak için sen gelmelisin…” diyen kafasındaki ses, kısık bir sesten yumuşak bir kadın sesine dönüşmeye başlamıştı. Bir an için, kalıntıyla mı iletişim kuruyor yoksa kendisiyle mi, emin olamamıştı.


“Onu dışarı çıkarmak için içeri girmek mi?” diye düşündü.


O anda zihninde Pasha'nın uyarısı belirmişti: “Asla tanrılarla bağlantı kurmaya çalışmayın.”


Ama Zooey'in aklını kaybettiğini görmeye de dayanamıyordu. Ruhu olmayan bir beden çok geçmeden ölürdü. Bunu düşünerek önce Zooey’i kalıntıdan çıkarmaya karar verdi.


“Sadece kalıntıya bir bakmam mı gerekiyor?” diye düşündü. Kalbine dadanan merak duygusu içini kemiriyordu.


Derin bir nefes alarak karmen kristale baktı.


Kristalin bozuk şekilde dalgalandığını gördü. Sonrasında karanlık onu ele geçirmişti. Tekrar bir şeyler görmeye başladığında tamamen farklı bir dünyada olduğunu fark etmişti.


İnanılmaz derecede yüksek ve geniş bir salondu. Kubbesi, içinde Kanlı Ay’ın da bulunduğu yıldızlı bir gökyüzü idi. Kanlı Ay’ın yüzeyinde kaynar lav gibi akan büyülü gücü görebiliyordu. Sonrasında dört devasa tablo yavaşça etrafını sararak onu kuşatmıştı.


Salon, Kanlı Ay ve tablolar onu tanımlanamaz bir huşu ile kaplamıştı. Bu dünyayı sadece Pasha’dan duymuştu. Böylesine inanılmaz bir şeye ilk defa tanık oluyordu.


“Zooey! Neredesin?” diye bağırdı.


Ama kimse cevap vermemişti.


Salondaki tek şey tablolardı.


Kendini sakinleşmeye zorlayarak tablolara baktı.


Onlara bir göz attıktan hemen sonra sırtının soğuk bir terle kaplandığını fark etmişti. Çünkü tablolar da aynı anda ona bakıyordu.


İlk resimde iyi zırhlı bir şeytanın tahtından kalktığını gördü. Gözbebeklerinden ölümcül kırmızı bir ışık yayılıyordu. Şeytan adım adım ona doğru ilerliyordu.


İkinci resimde, göz küresinde üçgen şekilde dizilmiş birçok gözbebeği vardı. İnsanları tek seferde yutabilecek devasa ağızlar gibi aynı anda açılıp kapanıyorlardı.


Elinde olmadan geriledi. Ama hala içinden kendisini teşvik ediyordu: “Paniğe gerek yok. Onlar sadece hareketli resimler…”


Ancak sadece birkaç saniye içinde soğukkanlılığını kaybetmişti.


Aniden ucunda küçük elleri olan altı yedi siyah dokunaç bu iki resimden dışarı fırlayarak onu yakalamaya çalışmaya başlamıştı.


Tepki vermek için çok korkuyordu. Bu nedenle dokunaçlar tarafından yakalandı.


Her dokunaç grubu onu kendi resmine çekmek için var gücüyle uğraşıyordu. Sanki Elena nadir bir ödülmüş gibi onu bir başka dokunaç grubuna kaptırmak istemiyorlardı. İki resim arasında asılı kalmıştı. Parçalanacakmış gibi hissediyordu. Bu dayanılmaz acı yüzünden çığlık attı.


“Bir saniye… Acıyı hissediyor muyum?” diye düşündü.


O esnada görüntüsünün tekrar cadıya dönüştüğünü görerek şok olmuştu.


“Yani ölmeden önce hissedeceğim son şey parçalanma acısı… Sorun değil… En azından bir Tanrı’nın Cezalandırma savaşçısının bedeninde, boş bir kabuğun içerisinde ölmeyeceğim.” diye düşündü. Acı arttıkça bilinci de yavaş yavaş uzaklaşıyordu.


Bayılmadan önce başka bir resimde garip bir şey görmüştü.


Kendi Tanrı’nın Cezalandırma savaşçısının vücudu yerde sallanıyordu. Zooey’in vücudun bacaklarından tutarak tuzak kapısına çektiğini gördü.


“Neler oluyor? O aptal kız da kalıntıyla birleşmemiş miydi?” diye düşündü.


O anda salon anında çökmüştü. Kanlı Ay, tablolar, dokunaçlar ve hissettiği acı aniden ortadan kayboluvermişti. Gözlerini kırpınca tekrardan kütüphanede olduğunu fark etti.


“O bir… Rüya mıydı?” diye mırıldandı.


Zooey dişlerini gıcırdattı: “Ne rüyası? Beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattın. Pasha'nın söylediklerini hatırlamıyor musun? Asla tanrılarla bağlantı kurmaya çalışmayın demişti! Kalıntıyı taşımadan önce sana hatırlatmıştım!”


“Ama ben senin aklını kaybettiğini gördüm…”


Zooey sabırsızlıkla araya girdi: “Ben de senin kalıntı tarafından yutulduğunu gördüm. Bu tanrılar tarafından oluşturulan hayalden başka bir şey değil! Eğer seni dışarı çıkarmasaydım sonsuza dek içeride kalırdın.”


Tablolardan çıkan güçlü dokunaçları, şeytanı ve devasa gözü düşünen Elena onların sadece yanılsama olduklarına inanmakta zorlanıyordu. Hala kendisinden emin değildi. Pasha bunu bizzat yaşamadığı için bu yanılsamalar hakkında uyarmamış olması normaldi. Ancak şu anda kalıntıda yaşadıklarına bakarak bunun bir yanılsama olmadığından emindi. Çünkü tablolardakiler Elena onlara baktığı anda onu fark etmişti.


Betty araya girdi: “Üzgünüm, işinize karışmak istemem ama… Şimdi ne yapmalıyız?”


Zooey tekrar Elena'ya baktı: “Başka birinin buraya gelip kalıntıyı çıkarmama yardım etmesi gerekiyor. Dua Odası yıkıldı. Kalıntıyı mümkün olduğunda çabuk şekilde Tanrı Taşı kutusuna koymalıyız. Aksi takdirde o şeytani canavarlar bizi yeraltı mağaralarına kadar takip ederler.”


...

Bu tablolarla Zero’nun kısmında bir kez daha karşılaşmıştık. Hala sırrını koruyor. Umarız yazar ileride açıklar.

Bu kalıntı da şu anda pek anlaşılmıyor. Yazar zamanla açıklayacaktır diye düşünüyoruz. Sizin bu konu hakkında teorileriniz var mı, varsa yorum olarak yazar mısınız?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr