Bölüm 683: Çöl Planı

avatar
1707 42

Release That Witch - Bölüm 683: Çöl Planı




Çevirmen: Lodos

“Majesteleri… Siz Aşırıgüney Bölgesi’ni fethetmek üzere bir sefere çıkmaktan mı bahsediyorsunuz?” diyen Demir Balta’nın genelde sakin olan yüzü anlık bir heyecan belirtisi göstermişti: “Ama Şeytan Ayları yaklaşıyor.”


“Şeytani canavarlarla mücadele etmek için Neverwinter'da kaç asker bırakılmalı sence?”


“Eh…” diyen Demir Balta derin heyecanını belli etmemek için iç çekti ve: “Geçen yılki şeytani canavarların sayısına bakılırsa 1000 asker surları koruyabilecektir.”


“Yani garanti olsun istiyorsak 2.500 asker şehri korumak için yeterli olacaktır. Ayrıca, Neverwinter'ı koruyacak yeni bir işe alım turu da başladı.” diyen Roland, Fransız penceresine yürüdü: “Bana Aşırıgüney Bölgesi’ni anlat. Oradaki insanlara en çok sen aşina olmalısın.”


“Evet Majesteleri…” diyen Demir Balta selam vererek söze girdi: “Aşırıgüney Bölgesi’ndeki arazinin yarısından fazlası sarı kumdan oluşur. Vahalar, Gümüş Dere boyunca çölün Batı tarafına dağılmıştır. Mojinlerin %90'ından fazlası bu vahalar arasında yaşar. Aşırıgüney’deki tek şehir olan Demirkum Şehri de en büyük vahanın üzerine inşa edilmiştir.”


“Yani Gümüş Dere bir nehir mi?”


“Yarım nehir sayılabilir.” diye açıkladı Demir Balta: “Çoğu yeraltına gömülü halde… Tıpkı yeraltı dünyasının Styx Nehri gibi… Yer üstünde beliren kısımlar vahaları oluşturuyor yani… Bu nedenle de Mojinler ona Yaşam Nehri de diyorlar.”


Roland arkasını dönerek merakla sordu: “Haritaya bakıyorum da yakınında yüksek dağlar veya göller yok. Nereden geliyor bu nehir?”


“Denizden geliyor. Deniz tanrısının bir armağanı…” diyen Demir Balta masaya yürüdü ve Aşırıgüney Bölgesi’nin batısındaki kavşağı ve bir parça yeşil araziyi işaret etti: “Burada deniz suyunun sürekli olarak geriye, içine doğru aktığı büyük bir kireçtaşı mağarası var. Durduğunuz yerde ayaklarınızın altındaki titremeyi hissedebilirsiniz.”


“Gümüş Dere’nin denizden geldiğini mi söylüyorsun? E ama o kadar vaha ortaya çıkarmış.”


“Vahalara sebep oluyorsa bu Gümüş Dere’nin tatlı su olduğu anlamına gelir. Oysa deniz suyu çok tuzludur ve ne sulamaya ne de içmeye uygundur. Yani Demir Balta’nın söylediği şey mantıklı değil şu an…” diye düşündü içinden.


“Toprak Ana deniz suyundaki tuzu emiyor. O bölgenin her yerinde beyaz tuz kalıntısı görülebilir durumdadır. Gökhisar’daki gibi otlaklardan yok orada… İnsanlar ne zaman tuza ihtiyaç duysalar ellerine sadece bir kova almaları yeterlidir.”


“Bu doğanın mükemmel işçiliği değil de ne? Sarı kumun altındaki toz, tuzu filtreliyor ve tüm bölgenin toprağını tuzsuz alkali bir toprağa çeviriyor.” diye düşünen Roland elinde olmadan haykırdı. Petrolün yanında şimdi bir kaynak daha vardı elinde…


“Kaç kişi var Demirkum Şehri’nde?”


“Yaklaşık 40.000.”


“Gökhisar’ın Eski Kral Şehri’nden bile mi fazla?”


“Majesteleri… Kum ulusunun şehri, Kral Şehri’nden farklıdır.” diyen Demir balta gülümsedi: “Altı klanın güç sahiplerine konut sağlayan tek bir nükleer kentsel alan var. Çevredeki alanların hepsi çadır veya samandan kulübelerle doludur. Birkaç sefer genişlemeden sonra şehir şimdi görüldüğü halini aldı. Bir kişi vahaya adım attığı anda Demirkum Şehri’ne girmiş oluyor.”


“Peki ya diğer vahalarda yaşayan Mojinler? Birkaç tane olmalı, değil mi?” diye sordu Roland. İnsan gücü, yerel uzmanlığı hızlı bir şekilde pratik bir kaynağa dönüştürmenin püf noktası idi. Neverwinter’dan petrol madenine çok fazla insan göndermesi pek olası değildi. Yani oranın yerlilerine güvenmek zorundaydı çalışma konusunda…


Başkomutan başını salladı: “Bu konuda hiçbir veri yok. Ama bence en az 100000 kişi vardır.”


“O halde birkaç maden istasyonu ve bir boru hattı inşa edebilirim. Bu yeterli olacaktır. Sıradaki sorun halkı nasıl kontrol edeceğimize karar vermek…” diye geçirdi içinden Roland.


“En son ‘kutsal düellodan’ bahsetmiştin. O ne idi? Mojinler yönetim hakkını nasıl belirliyor?”


Demir Balta bu sorulara çok detaylı bir cevap vermiş, Roland'ın da nihayet kum ulusunun iktidar yapısını ve nasıl devam ettiğini anlaması yarım saat sürmüştü.


Klanlar içindeki terfileri bir kenara bırakırsak, gücü destekleyen o uzaylılar için güvenilir kabul edilen tek şey, kuvvetti. Demirkum Şehri’ndeki, genelde altı klan tarafından oluşturulan, yönetme grubu saltanat yerine savaşarak belirleniyordu. Dış tehdit tehlikelerine karşın klanların güçlerinin düşmemesi için düellolara birkaç temsilci seçiliyordu sadece.


Zamanla bu kural kum ulusu tarafından kabul edilmiş ve kutsal bir anlam kazanmıştı. Demirkum Şehri’nde bulunan büyük klanlar ya da vahalarda yaşayan küçük klanlar olsun; hepsi kutsal düelloların sonucuna saygı duyuyordu. Düelloları lekeleyen her kim olursa halk tarafından kınanırdı.


“Yani Mojinlerin baş yöneticilerinin her klandaki liderler olduğunu mu söylüyorsun?” diye soran Roland’ın kafası karışmıştı: “Bir şef gibi falan bir karakter yok mu orada?”


“Şef mi?”


“Tüm klanları yöneten bir lider demek istiyorum. Gökhisar Krallığı’nın Kralı gibi mesela…”


“Eh…” diyen Demir Balta tereddütte idi: “Klanlar arasında kum ulusunun isteyerek itaat edeceği iki şey olduğu söylenir. Birincisi; Üç Tanrı’nın onayını almak… Diğeri ise susuzluk, ölüm ve kum fırtınası gibi tehditlerden kaçınmak için ortaya daha büyük vahalar çıkarmak…”


“Üç Tanrının onayı… Nasıl oluyor bu?” diye soran Roland, kaşlarını çatmıştı.


“Ateş Diyarı’nda bir kişinin Üç Tanrı’ya, yani; dünyayı yöneten Zırhlı Dev Akrep’e, Aşırıgüney Burnu’nun gücünü elinde bulunduran Tek Boynuzlu Deniz Canavarı’na ve gökyüzüne hükmeden Dört Kanatlı Kartal’a fedakârlıkta bulunması gerekir.” diyen Demir Balta bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Bu üç canavar gizemli şekillerde ortaya çıkıyorlar ve sonra da ortadan kayboluyorlar. Şimdiye kadar sayısız hayat aldılar ama yuvaları hala bilinmiyor. Yemler ya da tuzaklar onların üzerinde işe yaramıyor. Temel bir düşünce ve bilgi sahibi olan melez şeytani canavarlar olduklarını düşünüyorum ben…”


“Her iki yolun başarılması da kolay değil, özellikle de ikincisi… Çölde bir vaha ortaya çıkarmak mı? Bu neredeyse Tanrı’nın gücü gibi…” diye düşünüyordu Roland: “Beş sene önce iftiraya kurban gittiği için Yankı’yı tekrar şef yapmak tüm Güney Bölgesi’ni birleştirmeme yardımcı olmayacaktır. Vahalara dağılmış olan kum ulusu zaten bir yana, her ne kadar altı klanın farklı bir sosyal statüsü olsa da doğrudan bir ilişkileri yok. Kendimi Mojin Klanı’nın büyük şefi yapmak için bir yol bulmalıyım. Ayrıca kutsal düello yolunu da düşünmeliyim. Birinci Ordu muhtemelen Demirkum Şehri’nin muhafızlarını saman çiğner gibi ezip geçecektir. Ama kum ulusu halkının isteyerek bana bağlanmasını sağlamak… İşte bu kolay değil. Orayı ilhak etmenin en uygun yolu Mojin Klanı’nın kendisi tarafından konulan kurallara uymak olacaktır.”


Epeyce düşündükten sonra sordu: “Bir yabancı düelloya katılmaya davet edilebilir mi?”


“Evet, problem değil.” diye yanıtladı Demir Balta: “Ben melez kanlıyım. Ama ben de Osha Klanı’nı temsil ederek katılabilirim. Aslında cesur dövüşçüler büyük klanlar tarafından daha çok sevilirler. Bu zaten küçük klanların tepeye tırmanabilmeleri için de ellerindeki tek şans… Torunları, çocukları arasında 3-4 tane cesur savaşçı olması halinde kutsal düellolar sırasında biraz daha yükselme ihtimalleri fazladır.”


“Öyle mi?” diye soran Roland, gülümsedi: “Bu işleri daha da kolaylaştırıyor.”


...

Aşırıgüney fethedilecek demek… Ama buraya diğer bölgelerden çok daha fazla dikkat etmek lazım… Ordular yenildiği kadar halkın da gönlünün kazanılması gerekiyor. Bakalım Roland nasıl hareket edecek?

Bu arada yabancı birinin dövüşmesini sormakla neyi amaçlıyor sizce? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere! 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44341 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr