Bölüm 671: Sarsıntılı Bir Durum

avatar
1643 38

Release That Witch - Bölüm 671: Sarsıntılı Bir Durum




Çevirmen: Lodos

Yorko içinden sessizce hayıflandı.


“Hani bir daha asla görüşmeyeceklerdi benimle? Bir sıkıntı olursa benimle iletişime geç demek sadece nezaket gereği idi…” diye düşünen Yorko, Otto ile bakıştıktan sonra seslendi: “İçeri gönder.”


Gerçek alıcı burada olmasaydı Yorko muhtemelen: “Büyükelçi şu anda mevcut değil. Lütfen daha sonra tekrar gelin.” falan diye bir mazeret bulup cadıyı dışarı çıkarmalarını söylerdi.


Çok geçmeden 76 numara kızı odaya getirmişti. Gelen Kara Para müzayedesindeki 10. ürün idi: Amy.


Cadı, içeri girer girmez endişeyle Yorko'nun koluna yapıştı: “Efendim lütfen bize yardım edin! Annie ve diğerleri tehlikede!”


“Tehlike mi?” diyen Yorko bunun iyiye işaret olmamasından dolayı ürkmüştü: “Yavaşla, yavaşla…” dedikten sonra omzunu okşayarak sordu: “Bana tam olarak ne olduğunu anlatır mısın?”


“Biz… Bulunduk!” diyen Amy nefessiz şekilde bir dizi bozuk kelime söyledi: “Büyük sayıda bir… Devriye ekibi yetimhaneyi kuşattı ve çevredeki tüm yolları kapattı. Birden fazla şövalye birliği gördüm… Birer birer cadıları arıyorlar. Diğer cadılar hala oraya sıkışmış durumdalar… Lütfen! Onlara yardım edin!”


“Sen ve Annie’nin dışında başka cadılar da var mı?”


“Evet. Hero ve Kırık Kılıç. Hero’nun bacakları yok. Annie’nin onu sırtında taşıması gerekiyor.”


Yorko nefes nefese kalmıştı. Bir tane cadı endişelenmek için yeter de artıyorken şimdi dört tane vardı! Sordu: “Sen nasıl kaçtın?”


“Yemeğimiz azalıyordu. Bu yüzden biraz yiyecek almak için dışarı çıkmıştım. Geri döndüğümde… Geri döndüğümde her yerdelerdi!” diyen kızı sesi iyice boğuklaşmıştı.


Yorko kendini çok zor bir durumda bulmuştu. Her ne kadar Gökhisar Büyükelçisi olsa da gerçek bir yürütme gücüne sahip değildi. Yani devriye ekibini durdurması imkânsızdı. Ayrıca bu operasyonun emri saraydaki toplantı sırasında çok sinirlenen Şafak Kralı tarafından verilmişti. Yorko ortaya çıkarak cadıları korumaya çalışırsa saraydan kovulmaktan daha ciddi sonuçlarla karşılaşacaktı.


“Merak etme. İyi olacaklar.” diyen 76 numara, Amy’yi sırtından okşayarak teselli ediyordu: “Sör Yorko onları nasıl sağ salim getireceğini biliyordur.”


“Hiç de bile!” diye içinden tersledi Yorko. Amy en başta kendisinin teklifini kabul etseydi bunlardan hiçbiri yaşanmayacaktı.


“Peki ya Bay Hill?” diye sorguladı Otto.


“Bilmiyorum. Bana asla rapor vermez. Çoğu zaman da herhangi bir yerde bulamam onu…” diyen Yorko kaşlarını çatmıştı: “Korkarım onu en erken akşam yemeğinden sonra görürüz.”


“Anlıyorum… Önce Kont Quinn'i bulmaya çalışacağım ben… Hem başbakan hem de devriye ekibinden sorumlu. Belki kaçmalarına yardım edebilir.”


“Bir saniye… Senin sözünü dinler mi?”


“Hiçbir fikrim yok. Ama denemeye değer.” diyen Otto’nun yüzünde karışık bir ifade vardı: “Sana daha önce bahsettiğim cadı arkadaşımı hatırlıyor musun? Onun ismi Andrea Quinn. Kont Quinn’in kızı…”


...


Zaman yavaş yavaş kayıp gitmişti. Yorko öylece beklerken pencereden dışarı bakmaktan başka bir şey yapamıyordu.


Bu esnada 76 numara Amy'yi rahatlatmak konusunda harika bir iş çıkarmıştı. Heyecanlı kız sonunda sakinleşmiş ve koltukta uyuyakalmıştı. Bu uzun yolculuğun kızın enerjisinden epey bir şey alıp götürdüğünü anlayabiliyordu Yorko. Bütün bunlara rağmen kızın burada uyuyakalabilmesi de biraz… Safça idi gerçekten…


Akşam vakti Hill Fawkes, büyükelçi malikânesine dönmüştü.


"Neredeydin…” diyen Yorko cümlesini bitirememişti ki Hill ile beraber odaya giren diğer üç kişiyi gördü.


Aslında… İki buçuk kişiydi.


Birisi Hill'den bile yarım baş daha uzundu. Yüzünde kan lekeleri vardı ve gözleri parlıyordu. Bu, geçen sefer Amy’yi Kara Para’dan alan Annie idi. Sırtında mor saçlı bir kız taşıyordu. Kolaylık sağlamak için kız, belinden ve omzundan Annie’ye bağlanmıştı.


Pantolonların boşta sallanan bacak kısımlarından Yorko, onun Hero olduğunu anlayabiliyordu.


En son giren kişi 76 numara ile yaklaşık aynı boydaydı. Omuzlarına inen gümüş saçları vardı. Biraz sıska ve zayıftı. Elleri belinde dikiliyordu ve sanki daha önceden ciddi yaralanmalar geçirmiş gibi sert bir görünüme sahipti.


Ayak izlerine uyanan Amy, bir an olduğu yerde donup kalsa da sonrasında kendisini Annie'ye atmıştı: “Hepiniz kaçmışsınız… Tanrı’ya şükür! O şövalyeler size zarar verdi mi?”


“Ben iyiyim. Ama Kırık Kılıç... Çok fazla büyü gücü tüketti.''


“Sizin için çok endişelenmiştim…” diyen Amy duygularını daha fazla geri tutamamıştı. Gözyaşlarına boğuldu.


“Annie burada. Artık hiçbir şey hakkında kendini yıpratmana gerek yok.” diye onu teselli etmeye çalışmıştı Hero.


Yorko bön bön bakıyordu: “Nasıl buluştun onlarla?”


“Uzun hikâye… Buradan mümkün olduğunca çabuk ayrılmak zorundalar.” diyen Hill, büyükelçinin elini tutarak onu yatak odasına çekti: “Dinle. Şehir kapısı kapanmadan önce Parıltı Şehri’ni terk etmelisiniz. Toplamda beş vagonumuz hazır. İlk ikisi buğday ve meyve taşıyacak. Siz diğer üçüne bineceksiniz…”


“Bir saniye bekle…” diye araya girdi Yorko: “Sen az önce ‘siz’ mi dedin?”


“Sen ve cadılar… Ben yokum.” diyen Hill, her kelimeyi vurgulamıştı: “Majesteleri’nin planını engellememek için Şafak Krallığı ile daima temasta olmalıyız, daima haberimiz olmazlı…”


“Ama büyükelçi olan benim!”


“Bu yüzden ayrılman gerekiyor zaten…” diyen Hill, böylesi kritik bir zamanda her şeyden çok kendisine çekidüzen vermiş gibiydi: “Bak. Bu üç cadıyı ben kurtarmadım.”


“Ne?” diye soran Yorko şok olmuştu: “Sen kurtarmadın mı?”


“Benim kuşlarım her zaman Turnuva Meydanı civarlarında takılıyorlar. Şövalyeler yola çıktıktan hemen sonra haberi aldım. Ne yazık ki oraya vardığımda her yeri kuşatmışlardı. Oraya nasıl girileceğini sadece fareler bilebilirdi.”


“Farelere rüşvet mi verdin?”


“Şafak Krallığı'na geldiğimden beri yerel farelerle temas halindeyim zaten… Her ne kadar büyük bir maliyeti olsa da kriz durumlarında bazen bana yardım ediyorlar.” diyen Hill, düşük bir sesle devam etti: “Ama farelerin yardımlarıyla izlerini bulduğumda bu üç cadı çoktan kaçmıştı.”


“İşte harika değil mi bu? Denise’den onları buradan çıkarmasını isteyeceğim. Hiçbir şey olmamış gibi davranalım yeter…”


Hill başını salladı: “O kadar basit değil. Şafak Kralı, bu cadıların saklandığı yerin tam olarak nerede olduğunu zaten biliyordu. Bütün o muhitin içini dışına çıkarmaya yetecek kadar adamı var. E cadılar nasıl kaçtı? Bunun tek bir mantıklı açıklaması var: Cadıların kaçmasına bilerek izin verdiler. Belki Appen yolda daha fazla cadıya iletişime geçerlerse diye yapmıştır bunu… Belki de onları destekleyen kişiyi bulmak istiyordur.”


Yorko sertçe yutkundu.


“Eğer durum gerçekten buysa Parıltı Şehri’nde kalmak çok riskli olur. En iyi seçenek mümkün olan en kısa sürede burayı terk etmek…” diyen Hill devam etti: “Majesteleri’ne dört cadı götürebilirsen bunun karşılığı büyükelçilikte aldığın ödüllerden çok daha büyük bir ödül olacaktır.”


“Peki ya sen…” diye tereddütle sordu Yorko: “Eğer yakalanırsan…


“Tanınmış bir ismi olan bir kişiyi tutuklayabilirler. Ancak karanlıkta gizlenen isimsiz bir adamı kimse tutuklayamaz. Onların gözünde ben hiç var olmadım.” diyen Hill kıkırdadı: “Kimse heyetten bir muhafızın eksik olduğunu fark etmeyecektir. Aynı şekilde Lord Otto da benim yerime bakacak. Ne dediğimi hatırlıyor musun? Ben sadece sıradan bir akrobatım. Majesteleri ile birlikte bir dahaki sefere Şafak Krallığı’na geldiğinizde bu müreffeh Parıltı Şehri’nde yepyeni bir akrobasi topluluğu görebilirsiniz.”


...

Oh be… Cadılar kurtuldu. Gerçi bunun bir de sınırdan çıkması var da… Bakalım neler olacak, sonraki bölüme devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr