Bölüm 657: İki Kızın Paylaştığı Sır

avatar
1898 37

Release That Witch - Bölüm 657: İki Kızın Paylaştığı Sır




Çevirmen: Lodos

Kendine bir bardak çay dolduran Roland, Bülbül’e baktı: “Sen de ister misin?”


“Evet, teşekkür ederim.”


Kanepede yattığı esnada May tarafından yazılmış yeni bir oyunu büyük bir ilgi ile okuyordu. Bir elinde kitap diğer elinde de bir parça kurutulmuş balık vardı.


Anna onunla konuştuğundan itibaren iki günlüğüne ortadan kaybolmuştu. Geri döndüğünde tıpkı daha önceki gibi rahat, huzurlu ve özgür görünüyordu. Döndüğünden beri Roland’a bakıp bakıp gülümsüyor ve hayat dolu gözleriyle arada onu dikizliyordu. Roland da hissetmişti bunu…


Örneğin şu anda yaptığı gibi…


Ayaklarını çay masasına koymuş ve elbisesini de bir tarafa atmıştı. Uzun ince bacakları dar siyah çoraplarının içinde tamamen ortadaydı. Roland’dan hiç çekinmiyor sadece başka birisi ofise geldiğinde kendisini gizliyordu. Bu çekici duruş da Prens’in odaklanmasını zorlaştırıyordu. Elinde olmadan gözlerini Bülbül’e doğru kaydırıyordu ara sıra… Bunun sonucunda da tüm sabah bir tane plan bile bitirememişti.


İçinden kendi kendine yakındı: “Soraya'dan insanları ısıtacak şeyler yapmasını isterken bu tarz çoraplara benzer şeyler yapmamasını istemeliydim.”


Bir fincan kokulu çayı doldurduktan sonra ona götürdü: “İşte çayın…”


Kitabı indiren Bülbül iki eliyle çayı aldı. Kokladı ve: “Ah… Güzel olmuş. Benim için bir parça şeker ekleyebilir misin?” dedi.


Roland Bülbül’ün hem tuzlu hem de tatlı yiyecekleri sevdiğini ve ne kadar yerse yersin asla şişmanlamadığını fark etmişti. Kendisi komada olduğu süre boyunca Bülbül çok fazla kilo vermişti ve eskisinden çok daha ince görünüyordu. Roland uyandıktan sonra ise eski kilosuna hızla ulaşmıştı. Sanki kilosunun bir üst sınırı vardı da o sınıra ulaştıktan sonra daha fazla kilo almıyordu.


Çok yemeyi bırakması için onu uyarmıştı zamanında… Yoksa şişmanlayacaktı. Ama şimdi bunun bir sorun olmadığını fark ediyordu.


Çaya bir parça şeker ekleyen Roland, masasına geri döndü. Kâğıda birkaç çizik attıktan sonra dayanamayıp sordu. Merakını daha fazla engelleyemiyordu: “Bülbül…”


“Hmm?”


“Anna sana tam olarak… Ne söyledi?”


“Eh…” diyen Bülbül çevik bir hamleyle kanepeden kaydı ve Roland’ın masasında belirdi: “Bu bir sır.”


“Bana bile söyleyemez misin?”


Biraz tereddüt eden Bülbül başını salladı: “Hayır. Anna'ya söz verdim. Eğer sadece benim hakkımda olsaydı bilmek istediğin her şeyi söylerdim. Şimdilik gizli tutmamı istedi o…”


“Peki, anlıyorum.” Diyen Roland çayından bir yudum aldı ve sormayı bıraktı. Doğrudan gidip Anna’ya sorabilirdi. Ama sosyal zekâsı normal bir düzeyde olan biri olarak bu meseleyi tekrar tekrar gündeme getirmeyi bırakması gerektiğini biliyordu.


Ama en azından Bülbül’ün tepkisinden Anna’nın kızgın olmadığını anlayabiliyordu.


Tüy kalemini tekrar aldığında Bülbül aniden: “Teşekkür ederim.” dedi.


“Ne?” diye soran Roland şaşırmıştı. Başını kaldırınca bakışları birbirine değdi.


Sıcak sonbahar güneşinde Bülbül’ün uzun sarı saçları parlıyor, cildi ışıltılar saçıyor ve yüzü de son derece güzel görünüyordu. Zaman durmuş gibiydi.


“Ona nasıl hissettiğimi söylediğin için teşekkür ederim.” dedi Bülbül.


...


Öğleden sonra İnşaat Bakanlığı'ndan iyi haberler gelmişti. Yakın zamanda Roland tarafından tasarlanan bir çelik üretim tesisi olan Neverwinter'ın ilk dönüştürücü çelik fabrikasının inşaatı Kuzey Yamaç Dağı’nda tamamlanmıştı.


Adı çelik fabrikası olsa dahi sadece içinde büyük ekipmanlar olan demir bir kulübeye benziyordu. Önceki tüm fırınlardan farklı olarak bu ekipman tamamen çelikten yapılma idi, açısal bir ızgara ile destekleniyordu ve aynı zamanda ısıya dayanıklı bir kaplama ile kaplanmıştı. Yüzeyi koyu ve mat bir gri renkti. Bu sayede makine, güneş ışığında daha güçlü ve kalın görünüyordu.


Roland, Belediye görevlileriyle birlikte oraya vardığında bu yeni fırının çok sayıda meraklı ve tecrübeli işçi tarafından kuşatıldığını görmüştü.


“Majesteleri, bu soba çelik yapabilir mi? Bir şöminesi bile yok.” diye soran İnşaat Bakanlığı'ndan Lesya, yine de Roland’ın tasarımına bire bir bağlı kalarak burayı inşa etmişti. Bu dönüştürücünün tüm bileşenleri Anna tarafından işlenmişti. Sinekkuşu’nun da yardımıyla ağırlık meselesi hiç problem olmamış ve tüm inşaat yalnızca bir hafta içerisinde bitirilmişti.


Roland gülümsedi ve şöyle dedi: “Doğada ısı üreten tek şey ateş değildir. İşçiler ilk test denemesi için ekipmanlarını hazırlasın.”


Roland, en sık kullanılan üç çelik üretim tesisini, açık ocak fırınını, dönüştürücüyü ve elektrikli fırını karşılaştırmıştı. Gerekli koşulların olmaması nedeniyle elektrikli fırını direkt olarak plandan çıkarmıştı. Uzun süren düşünme sürecinden sonra dönüştürücü yönteminde karar kılmıştı.


Üç seçenek arasında inşaatı ve yapısı en basit olan açık ocak fırınıydı. Çalışma açısından geleneksel bir eriticiye benziyordu. Ancak aynı zamanda enerji tüketimi olarak da büyük bir dezavantaja sahipti. Çelik yapımında büyük miktarda yakıt gerekiyordu. Bu da Neverwinter'ın sınırlı enerji kaynağı için kesinlikle bir tehdit oluştururdu. Kömür madenlerinin çok uzakta, Kızıl Su Nehri’nin kaynağında olduğu ve kok fabrikasının da daha yeni çalışmaya başladığı için eritme talebini zar zor karşıladığı göz önüne alınırsa açık ocak fırını sistemi çok kısa sürede tüm yakıtların tükenmesine neden olurdu.


Dönüştürücüyü seçmiş olmak neredeyse çok az yakıta ihtiyaç duyduğu için bu sorunu önleyecekti. Eritmeye devam etmek için sıvı demiri yüksek bir sıcaklıkta tutuyordu. Bunu da pik demirdeki manganez, silikon ve karbon gibi safsızlıklar tarafından üretilen sıcaklık sayesinde yapıyordu.


Açık ocak fırınının diğer dezavantajları ise hem çok geniş bir alan kaplıyor olması hem de uzun bir eritme süresine sahip olmasıydı. Yakıtın en iyi kullanımını sağlayabilmek için önceden havayı ısıtması adına fırına bağlı bir de rejeneratör inşa etmeleri gerekiyordu. Ve bu tesisin yapacağı her bir posta çelik yarım günü bulacaktı. Buna karşılık bir dönüştürücü daha az yer kaplıyordu çünkü herhangi ek bir cihaza ihtiyaç duymuyordu. Aynı zamanda taşıma hattı da ikiye katlanabilirdi. Ayrıca daha da verimli çalışıyordu. Her bir eritme işlemi en fazla 45 dakika – 1 saat sürüyordu ve teknoloji geliştikçe bu süre rahatlıkla 15 dakikaya kadar düşebilecekti.


Bu iki nokta göz önüne alındığında Roland, Neverwinter'ın çelik üretimi için ana tesis olarak dönüştürücüleri seçmeye karar vermişti.


İşçiler, buhar motoru kullanarak armut şeklindeki fırına bir grup ham demir külçe koydular.


“Anna… Ateş yak.” diye seslendi Roland.


Başını sallayan Anna merdivenlerden dönüştürücünün tepesine doğru yürüdü. Siyah alevlerini çağırarak anında demir külçeleri sıvı demir haline getirmişti. Çok geçmeden sıcak kırmızı sıvı yüzünü yakacak hali almıştı.


Bu çelik fabrikası için yüksek fırın tarafından üretilen sıvı demiri kullanmayı planlıyordu seri üretimde… Bu yüzden bu fırın bölgesinde inşa etmişti.


Çelik üretim ekibinin liderine seslendi: “Şimdi, talimatlarımı takip et. Üfleme borusunu fırın ağzına yerleştirin.”


Bu tecrübeli işçiler ilk defa kullanıyorlardı bir dönüştürücü çelik fabrikası… Ama daha önceden benzer ekipmanlar kullandıkları için bu boruyu kontrol etmek bir römorku kontrol etmek kadar kolaydı. Buhar motorunun patlayan gürültüsü altında yukarıdan bir çelik boru yavaşça fırına düştü.


Borunun diğer ucu, buhar motoru tarafından hareket ettirilen bir hava pompası görevi gören esnek bir boruya bağlanmıştı. Oksijen bakımından zengin hava dönüştürücüye verildiğinde fırının ağzında şiddetli alevler belirmişti. Fırından sıçrayan turuncu kıvılcımlar havai fişeklere benziyorlardı. Göz kamaştırıcı beyaz alevler etraftaki insanların gözlerini açmalarını zorlaştırıyordu.


Tüm görevliler hayret içinde bu muhteşem manzarayı seyrediyordu.


Yüzüne üflenen sıcak havayı hisseden Roland’ın kalbi bir tatmin hissiyle dolmuştu.


Bu kıvılcımları, insanların yeni bir çağa geçmesinin sembolleri olarak görüyordu.


...

Anna ile Bülbül ne konuştular? Anna nasıl tepki verdi? Bülbül neler hissetti? Hepsi çok merak ettiğimiz sorular da… Sırmış işte… Neyse… Araları bozulmasın kimsenin de varsın sır olsun…

Bu çelik fabrikası da gerçekten çok iyi oldu. Roland bununla şahlandırır şimdi Neverwinter’ı…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!



 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44229 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr