Bölüm 645: Elveda ve Vaat

avatar
2255 39

Release That Witch - Bölüm 645: Elveda ve Vaat




Çevirmen: Lodos

Nihayet Roland bütün gün yatak odasında duramamış ve ofise gitmek zorunda kalmıştı. Çünkü Bülbül, Tilly’nin onunla görüşmek istediği haberini vermişti. Vakit alacakaranlıktı.


Roland bir ceket giydi. Uzun saçlarını taradı ve bir sürü kâğıt alarak ofise gitti. Kapıyı açtığında Ashes ile Tilly’nin çoktandır kendisini beklediğini fark etmişti.


Roland’ın ağır şeyler taşıdığını gören Ashes hemen ağır kâğıt yığınını aldı. Bu, Roland’ı epey şaşırtmıştı. Her zaman kendisi hakkında hoşnutsuz olan Ashes’ın günün birinde yardım etmesini beklemiyordu.


Fransız penceresini delip içeri sızan gün batımı, duvarları kırmızı turuncu bir renge boyuyordu. Aynı zamanda hafif bir altın renk de… Bütün bu ortam Roland’a biraz ayrılık duygusunu hissettirmişti.


Zaten Tilly'nin niyetini tahmin etmişti çoktan…


Roland her ne kadar gitmelerini istemese de bu günün en nihayetinde geleceğini biliyordu. Ayrıca kendisinin komada olduğu zaman ayrılmamaları bile çok büyük bir nezaketti.


“Sana veda etmek için buradayım.” dedi Tilly sakince: “Bloodfang Derneği hakkındaki sorunları çözmek için Uyku Adası’na geri dönmeliyim.”


Roland, Tilly'nin zarif yüzüne ve gün batımını yansıtan gözlerine baktı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra söze girdi: “Anlıyorum. Güzellik ne zaman gelecekmiş limana? Sana bir veda yemeği hazırlatayım… Bir saniye…” Aniden hayret eden Roland sordu: “Yani bir saniye… Sen geri dönecek misin?”


Ashes gülmemek için ağzını kapatmak durumunda kalmıştı.


Kıkırdayan Tilly, şakayla karışık sordu: “Beni istemez misin yoksa ağabey?”


“Hayır, demek istediğim... Sen neden…” diyen Roland, şaşkın şekilde ağzını açmıştı ama söyleyecek bir şey yoktu. Bir süre sonra sordu: “Şeytan Ayları yüzünden mi?”


“Başka bir şey yüzünden olamaz mı?” diyen Tilly ellerini uzatarak söze girdi: “Benim hakkımda daha farklı beklentilerin yok muydu?”


Roland tamamen şaşırmıştı: “Yani sen…”


“Evet. Düşündüğün şey doğru…” dedi Tilly açıkça: “Kilise ile olan savaşı kazandığın haberini Uyku Adası’na götüreceğim. Ayrıca onlara artık küçük bir adada saklanıp rahat olmayan bir hayat yaşamamaları gerektiğini de söyleyeceğim. Çünkü Kilise, Batı Bölgesi’ndeki Neverwinter Şehri’nde kontrolünü tamamen kaybetmiş durumda diyeceğim. Sen hazır olduğunda da buraya gelip yerleşmek isteyen tüm cadıları getireceğim. O gün geldiğinde umarım cadıların çok yemek yediğinden şikâyet etmezsin.”


Roland'ın kalbi tarif edilemez bir heyecanla dolmuştu: “Batı Bölgesi’nde hepsinin başım üstünde yeri var!”


“Ama kale o kadar çok cadıyı barındıracak kadar büyük değil. Sırf yarısı gelmek istese bile bu sayı, Cadı Birliği’nin birkaç katı olacaktır. Üstelik çoğu da savaş cadısı değil. Şeytan Ayları’ndan sonra gemiler kiralayarak onları buraya getirmeyi düşünüyorum. Yollar o zaman daha güvenli olacaktır.” diyen Prenses Tilly sinsi sinsi gülümsüyordu.


Tereddüt etmeden söz verdi Roland: “Karl gelecek bahara kadar yeterli konaklama inşa edecektir. Hiçbir problem olmayacak.”


Üç parmağını gösteren Tilly: “Ayrıca umarım üç ekstra şart için daha söz verebilirsin ağabey…” dedi.


Tilly o kadar ciddiydi ki Roland da elinde olmadan oturduğu yerde dikleşti: “Devam et.”


“Bir; başka kasabalara gitmek için Neverwinter Şehri’nden ayrılmak isterlerse onları sınırlayamazsın.”


“Sorun değil.” diye anında cevap verdi Roland: “Ama şu anda Gökhisar birleşmiş durumda değil ve diğer bölgelerdeki halkların ve insanların cadılara eşit şekilde davranacaklarının garantisini veremem. Bu nedenle onların güvenlikleri için şimdilik burası ve Uyku Adası haricinde bir yerlere gitmemelerini öneriyorum. Tüm krallığı kontrol edecek olmam, sonrasında da onların özgürce dolaşabilmeleri çok gecikmeyecektir.”


“Bu sadece bir fikir zaten şimdilik…” diyen Tilly memnuniyetle başını salladı ve devam etti: “İki; eğer istemezlerse onları senin için çalışmaya zorlayamazsın.”


Ashes ve Tilly’ye iki bardak çay dolduran Roland sordu: “Peki onları teşvik edebilir miyim, yani onları cezbetmek için bir şeyler yapabilir miyim?”


Tilly onay verircesine bir bakış atarak: “Zor kullanan yöntemlere başvurmazsan sorun değil.” dedi.


“Anlaştık.” diyen Roland, elinde olmadan gülümsüyordu.


Yaşadıkları uyanıştan sonra tek aradıkları; bir barınak olan o cadıları sanayileşme dalgasına çekmek Roland için çok kolay olacaktı. Onları çekmek için bir ödül mekanizması bile kuracaktı. Maaşlar hariç sadece çalışan cadılar, kokulu sabunlara, lezzetli şaraplara ve dondurmaya erişebilecekti. Bu kurallar da muhakkak etkileyecekti onları…


Bu tatlı ve kapitalist ‘mermiler’, şiddet yönteminden çok daha zorlayıcı idi.


“Son olarak da; Uyku Büyücüleri’nin bağımsız şekilde varlığını sürdürebileceğini umuyorum.” diyen Tilly, bu konudan bahsederken biraz tereddüt etmişti. Çünkü bu konunun biraz sert olduğunu düşünüyordu: “Elbette kazanılan paranın bir kısmını Neverwinter Şehri’ne teslim edeceğim.”


“Uyku Büyücüleri mi?” diye düşünen Roland, şaşırmıştı bir an… Sonradan hatırladı. Uyku Büyücüleri, Uyku Adası’na para kazandırırken bir yandan da savaş cadıları ile yardımcı cadılar arasındaki çatışmaları çözmek için kurulmuş bir ödül organizasyonuydu. Ve diğer bir deyişle adadaki cadıların neredeyse tamamı Uyku Büyücüleri’ne aitti. Yani bu organizasyonun bağımsız hale gelmesi demek Tilly’nin o cadıların hepsini kontrol edeceği demekti.


Prenses Tilly’nin neden tereddüt ettiğini kısa sürede anlamıştı Roland. Eğer Uyku Büyücüleri buraya bağımsız bir organizasyon olarak yerleşirse cadıları Fjordlar’a göndermeye ya da ödül görevlerini kabul etmeye yine onlar karar verecekti. Tilly’nin şu anda istediği şey Roland’a karşı önlem almak gibi görünüyordu bir nevi… Tereddüt etmesi bu yüzdendi…


Ancak Roland anında söze girdi: “Elbette olabilir. Sadece Batı Bölgesi’nin yasaları dışına çıkmamaları halinde tabii…”


“Uyku Büyücüleri özel bir şirket gibi değil miydi?” diye de düşündü sonradan.


Aslında Uyku Adası’ndaki cadıların buraya yerleşeceğini fark ettiği anda onları da Cadı Birliği’ne alsa mı almasa mı kararsız kalmıştı.


Belediye Binası ve Birinci Ordu ile birlikte üç büyük idari kurumdan biri olan Cadı Birliği,  Roland’a sadık olan Wendy tarafından kontrol edilmeliydi. Ancak bu şekilde rahat hissedebilirdi kendisini… Ama Uyku Adası’nda çok fazla cadı vardı. Hepsi Cadı Birliği’ne katılsa hem Wendy kontrolü azalacaktı hem de Roland rahat edemeyecekti.


Ama Cadı Birliği’ne katılmamaları halinde de o cadılara karşı duygusuz görünmek istememişti Roland. Tilly’nin bu söylediklerinden sonra da biraz rahatlamıştı. Ayrıca Tilly’nin endişeli hissetmesi de gayet normaldi. Çünkü bu tür işler normalden daha fazla güven isterdi. Tilly zaten eskisinden çok güveniyordu ona ve bu bile büyük bir ilerlemeydi. O yüzden zaman içinde işlerin rayına oturacağını düşünüyordu Roland.


“Gerçekten mi?” diye hızla cevap veren Tilly biraz şaşırmıştı.


“Merak etme. Hep tutacağım bu sözümü…” diye gülümsedi Roland.


“Pekâlâ…” diyen Tilly rahatlamıştı: “O halde ben eşyalarımı toplamak için yatak odama geri döneceğim. Güzellik üç gün içinde gelmiş olur. Beni takip eden savaş cadılarının haricinde Iffy ve Softfeathers’ı yanıma alacağım. Bloodfang Derneği hakkındaki sorunlar çözüldüğünde onları geri göndereceğim.”


“Şeytan Ayları bitene kadar geri dönmeyecek misin?”


“Bana Şeytan Ayları yüzünden olup olmadığını sordun az önce… Ben de onu inkâr etmedim.” diyen Tilly, gözlerini kırpıştırdı.


“Bu daha önce mi geri döneceğin anlamına geliyor?” diye sordu Roland.


Başını salladı Tilly: “Tıpkı geçen sene olduğu gibi ağabey… Şiddetli kar duruncaya kadar seninle şeytani canavarlara karşı savaşacağım.”


...

Güzel gelişmeler olacak gibi… Bu Uyku Büyücüleri’nin bağımsız olması hakkında siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44261 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr