Bölüm 644: Yeni Çağda Diplomasi

avatar
2116 41

Release That Witch - Bölüm 644: Yeni Çağda Diplomasi




Çevirmen: Lodos

Öğle yemeğinden sonra Roland, Barov'u yatak odasına çağırdı.


Roland'ın yatak odasına ilk kez gelen Barov, normalden daha temkinli görünüyordu. Ancak heyecanını da saklayamıyordu.


Onun bu halini gören Roland’ın aklına tarihi bir ünlünün halkının önüne düzensiz kıyafetlerle çıkma hikâyesi gelmişti. Ki bu davranış halka epey iyi hissettirmişti. O hikâyeden yola çıkarak aslında bu tembellik ederek Barov’u yatak odasına çağırma fikrinin Barov’un güven duygusu üzerinde etkili olduğunu anlamıştı Roland…


Erkek personelin sadakat açısından benzersiz bir avantajı olduğunu kabul etmek zorundaydı. Bir gece boyunca onunla konuşabilir, yeri gelir aynı yatakta bile yatabilirlerdi. Ama onun yerine Edith Kant olsaydı bir sürü dedikodu çıkardı.


Gülümseyerek başını sallayan Roland, bu dikkat dağıtıcı düşünceleri bir kenara attı: “Kuzey Bölgesi’nde iken savaştığım ve komaya girdiğim süre boyunca kaç mektup geldi?”


“Toplam 16.” diye hızla cevap verdi Barov: “Mektupların çoğu; ticaret yapmak veya ziyaret etmek isteyen çeşitli bölgelerdeki lordlardan… Doğru Bölgesi’nden gelen barış müzakerelerine dair de iki mektup… Hepsine sizin istediğiniz gibi cevap verdim.”


Bu tarz düzenlemeleri savaştan önceki bir konsey toplantısında halletmişlerdi. Kral orduyu yönettiğinde ve savaşa gittiğinde Neverwinter'in idari işleriyle geçici olarak Barov ilgilenecekti. Krala gönderilen tüm mektupları okumaktan o sorumlu olacaktı. Özellikle önem taşıyan ve Barov’un cevap verme gücünün ötesinde olanlar ise güvercinler vasıtasıyla cepheye gönderilecekti.


“Sadece barış müzakeresi için mi?”


“Evet... Sizin fermanınızı kabul etmek istemiyorlar. Dahası soyluluk geleneğini ve onurunu devam ettirmenizi öneriyorlar.”


“Gelecek bahar hangi seçimi yapmaları gerektiğini iyice öğrenecekler o halde…” diyen Roland, omuz silkti: “Benim ilgilenmem gereken mektuplar nerede? Nereden gelmişler?”


“Biri Şafak Şehri’ndeki Astroloji Derneği'nden, diğeri ise Şafak Krallığı'ndan…” diyen Barov, iki kâğıt teslim etti Roland’a: “Siz derin uykudayken geldiler biraz… Garipler…”


“Garip mi?”


Roland ilk önce, üstünde takımyıldızı deseni olan parşömeni yaydı.


Dağılış Yıldızı tarafından yazılmıştı. İlk yarım sayfayı tebrikler, selamlamalar ve teşekkürler ile geçirmişti. Roland’ın oraya yolladığı teleskoplar kullanıma koyulmuştu. Elbette bunun için teşekkür etmeleri lazımdı. O sırada mektubun geri kalanı Roland’ı bir anda uyuşturmuştu.


“Yokoluş Yıldızı’nı mı tespit etmişler gökyüzünde? Kırmızı kırmızı parlayan ve yeri hep sabit kalan bir yıldız mı?” diye düşündü. Aklına gelen ilk şey eşzamanlı yörünge olmuştu.


Astronomi konusundaki zayıf bilgisinden aklında sadece şu vardı: Sadece birbiriyle eş zamanlı bir yörüngede seyahat eden nesneler hareketsiz kalıyor gibi görünebilirdi.


“Eğer Kanlı Ay bu yörüngede göründüyse bu, kesinlikle gezegeni etkileyecektir. Ayrıca gözlemler, boyutunun da son derece küçük olduğunu söylüyor. Yani Kanlı Ay doğal bir gök cismi değil de insan yapımı bir uydu mu?”


Bir an bunları düşünen Roland hemen bu teorileri içinden reddetmişti: “Eğer bir uydu olsa Dünya'ya nasıl inebilir?”


Çünkü Agatha’ya göre Kanlı Ay ortaya çıktığı anda tüm anakara hiç şüphesiz buna tanık olacaktı. Ay’dan daha büyük ve daha parlaktı. Kırmızı ışığı Kutsal Şehrin surlarını kan kırmızısına boyuyordu. Parlak bir gündüz vaktinde bile boyadığı kısımlar belli oluyordu.


“Hiç mantıklı değil…” diye düşünen Roland, bir süre sessiz kaldıktan sonra mektubu kenara koyarak söze girdi: “Astrologları Neverwinter’a gelmeye davet et.”


“Ama geçen sefer sizi reddetmişlerdi.” dedi Barov tereddüt içinde: “Korkarım bu sefer…”


“İşler değişti. Astroloji Derneği, takip etmek istedikleri yıldızı bulmuş durumda. Sadece gökyüzünü izlemeye devam etmeleri gerekiyor. Onlara Neverwinter’da daha iyi bir astronomik teleskop olduğunu ve Yokoluş Yıldızı hakkında bazı eski kitaplar keşfedildiğini söyle. Geleceklerini düşünüyorum.”


“Emredersiniz Lordum…”


İkinci kâğıt parçasını da yaydı. Her zamanki gibi bir haberci güvercinin getirdiği mesajlar hep çok az ve öz olurdu.


“Şafak Kralı öldü. En büyük oğlu Appen Moya tahta geçti.”


“Kilise’nin inananlarının ortadan kaldırılmasını emretti. Kutsal Şehre giden ticaret yolunu kesti ve cadıları avlamaya başladı.”


“Sonuç olarak sınırda; bizim karavanımızı da etkileyen bir isyan patlak verdi.”


“Orijinal plan geçici olarak askıya alınabilir.”


Roland elinde olmadan kaşlarını çattı. Kilise’nin Şafak Krallığı’na neler yaptığını bilmeyen Barov’un kafasının karışmasının normal bir durum olduğunu biliyordu. Isabella ve diğer cadılar geri çekildikten sonra Şafak Kralı er ya da geç ilaç eksikliğinden dolayı ölecekti. Roland sadece Appen’in Kilise’den böylesine nefret ederek işin içine cadıları katmasını da beklemiyordu.


Appen'in uygulamaya geçtiği politikalardan; Kilise inananlarının ortadan kaldırılması mantıklı görünüyordu. Ancak tek taraflı ticaret yasağı temel olarak sınırdaki lordlar için para kazanma kaynağını kesiyordu. Bu isyanın arkasında Kilise olmalıydı. Ama yine de cadıları avlamak Roland’a tamamen aykırı olan bir durumdu.


Böylesine reflekse bağlı bir emrin üç büyük aileden gelmiş olması imkânsızdı. Tek mantıklı açıklama, yeni kralın babasının intikamını almak için her şeyi yapacak olmasıydı.


Roland, Şafak Krallığı'nın potansiyel bir müttefik olacağını düşünmüştü. Ama bu gerçek onu biraz hayal kırıklığına uğratmıştı.


“Appen'e resmi bir diplomatik mektup gönder.” dedi Roland yavaşça: “Her şeyden önce taç giymesi hakkında onu tebrik et. Sonra da cadıları avlamayı bırakması konusunda onu uyar. Safkan bir cadı ile sıradan cadılar aynı değil ve Gökhisar da bugüne bugün resmi bir cadı örgütü kurmuş olan bir krallık… Cadılara düşman olarak muamele eden herkes bu muameleyi Gökhisar’a da göstermiş sayılacaktır.”


“Ee Majesteleri…” diyen Barov alnındaki teri sildi: “Mektuba bu kelimeleri koymak istediğinizden emin misiniz?”


“Herhangi bir soru mu soracaksın bu konuda?”


“Ciddiye almayacaktır. Onu tehdit ettiğinizi düşünebilir.”


Roland, diğer kralları bırak, bazen yerel lordlar altındaki derebeylerinin bile kralın emirlerine uymadığını biliyordu. Ama bu dönem değişmişti. Eğer krallık diplomasiyi anlamadıysa Roland seve seve öğretmeye hazırdı.


“Onu tehdit ediyorum zaten…” diye açıkça cevap verdi Roland: “Eğer Appen Moya bu yoldan gitmek konusunda ısrarcı olursa gelecek sene Kutsal Şehri fethettiğimiz zaman Şafak Krallığı'ndan kral olması için yeni bir adayı destekleyebilirim. Tanrı İradesi Savaşı’nda Gökhisar ile beraber savaşacak bilge bir kral… Quinn Ailesi’nden Andrea iyi bir seçim olacaktır.”


Yeni çağda diplomasi, çelik ateşli silahlar üzerine inşa edilecekti. Müzakere masasında kazanamadığı her şey kuvvet ve güçle alınacaktı. Diğer krallıklarla başa çıkarken onların iç işlerine müdahale etmek, tahtın varisleriyle uğraşmak, yerine göre tahta muhalif olanları desteklemek ve doğrudan o krallık topraklarına birlik yerleştirmek gibi seçimler çok normal sayılacaktı. Kanlı ay gelmeden önünde hiçbir krallık dursun istemiyordu Roland…


Bu nedenle bu diplomatik mektubun asıl mesajı şuydu: “Seni uyarmadım deme…”


“A-Anladım.” diye yanıtlayan Barov’un gözlerinde karmaşık bir ifade vardı. Şaşırmış, hayran kalmış, heyecanlanmış ve derin bir huşu hissetmişti. Eğilebildiği kadar eğilerek Roland’ı selamladı: “İsteklerinizi Şafak Krallığı’na ileteceğim Majesteleri…”


...

Kesinlikle Moya’yı tehdit etmek iyi oldu. Zaten yanındaki aileler de, özellikle Oro ve Otto, konuşup aklını başına getireceklerdir. Aklı başına gelmese de olacaklar belli…

Bakalım şu Yokoluş Yıldızı hakkında neler olacak, işler nasıl ilerleyecek? Göreceğiz…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr