Bölüm 628: Birbirine Dolaşan Kaderlerin Savaşı Part -3

avatar
2118 42

Release That Witch - Bölüm 628: Birbirine Dolaşan Kaderlerin Savaşı Part -3




Çevirmen: Lodos

Roland'ın yaşadığı beş ölüm, ikisi arasındaki en büyük farkın yine kendilerinde yattığını fark etmesini sağlamıştı. Güçlü silahlar kendisini kolayca etkileyebiliyor ve bir korunak da kolaylıkla Tanrı İradesi’nin Mührü’nün hedefi olabiliyordu. Herhangi bir tehlikeden çekiniyordu Roland… Çünkü elinde çok fazla hayatı kalıp kalmadığından emin değildi.


Safkan cadıyı kontrol edemediği sürece bu savaşı kesinlikle kaybedecekti.


“Şimdi ne yapmalıyım?” diye düşündü Roland: “Bir kafes mi? Dipsiz bir çukur mu? Bir elektrik şebekesi mi? Bir lazer çiti mi?” diye düşünüyor ama aklına gelen her öneriyi reddediyordu. Çünkü hiçbiri Zero’yu kısıtlayamazdı. Zero’nun yaşadığı ölümlerden sonra nerede belireceğini asla kestiremezdi Roland… Enerjisi dibe vurmuştu. Sürekli bu tarz tükenebilir malzemeler yaratmak kalan hayatlarını da boşa harcardı. Ve bir sonraki başarısızlığında gerçekten ölebilirdi.


“Onu hareket edebilmekten mahrum bırakmalıyım…”


“Çatıyı üstüme yıkmaması için çatıyı da sağlam tutmalıyım…”


“Aynı zamanda tek bir atışta onu yüzlerce kez öldürmek de zorundayım…”


“Bu, bu… Bu mümkün mü?”


Bütün bunları düşünen Roland derin bir nefes alarak sordu: “Bu 200 yıl boyunca kaç kez girdin böyle bir savaşa?”


“Binden fazla olmalı… Ama gel gör ki beni sadece birkaçı etkileyebildi.” diye cevap verdi Zero: “Senden daha güçlü iradeleri vardı. Ama benim sonsuz ölümlerim karşısında yenilmek zorunda kaldılar. Sonlarının çaresizliğinin farkında olup da işkencelere devam etmek isteyen çok az kişi oldu.” dedikten sonra bir an duraksayıp devam etti: “Yoksa sen de bu yolu mu seçeceksin?”


“Çok bir umudum yok gerçekten… Ancak her şey sona ermeden önce merakımı gidermek istiyorum sadece… 1000'den fazla savaşta hiç mi başarısız olmadın?”


“Eğer başarısız olsaydım burada duruyor olmazdım.”


“Nasıl?” diye soran Roland, zaten az olan enerjisinden tasarruf etmek için yavaşça yere oturdu: “Sen böylesine büyük bir güce ulaşmadan önce hiç kimse düşünmedi mi derin bir deniz ya da en basitinden bir lav denizi oluşturmayı?”


“Bu yeni bir fikir değil… Ama ne yazık ki kimse bunu yapamaz.” diyen Zero, Roland’ın önünde yürüyordu: “Sırf şu an bulunduğumuz yeri değiştirmek bile ölümden az enerji tüketmez. Dünyayı değiştirmek bir aldatmacadır ve bunu da sadece Tanrı başarabilir.”


“Benim dünyamda bir Tanrı yok…” dedi Roland üzülmüş bir şekilde…


“Peki… Pes etmeye karar verdin mi?” diyen safkan cadı Zero eğilerek Roland’ın çenesini kaldırdı: “O halde bana itaat et ve beni takip et.”


“Üzgünüm…” diyen Roland, Zero’nun her iki omzuna da tutundu ve gülümseyerek Zero’yu yavaşça itti: “Hala tekrar denemek istiyorum.”


Bunun üstüne tekrardan ayağa dikilen Zero, silahını çekti. Ama ikisinin arasındaki mesafenin hızla arttığını fark etmişti.


Roland'a doğru hareket edemediğini fark ettiği anda yüz ifadesi değişmişti. Tüm hızıyla koştuğunda bile vücudu geriye doğru kayıyordu! Aşağı bakan Zero, ayaklarının altındaki zeminin kendisi farkında olmadan tıpkı bir ayna gibi pürüzsüz hale geldiğini fark etmişti.


Ancak zemin o kadar pürüzsüz olsa dahi kaymamalıydı. Bu onun mantığına aykırı bir durumdu! Ne yaparsa yapsın vücudu sanki yere çivilenmiş gibiydi ve bir türlü hareket etmiyordu.


“Anlaşılan o inanılmaz hızın ve hareketliliğin artık işe yaramıyor…” dedi Roland: “Senin gibi bir canavar bile sürtünme olmaksızın bir adım atamıyor.”


“Bu da ne? Ne yaptın sen?” diye soran Zero, eğilmişti. Hem kollarını hem bacaklarını kullanarak yönünü değiştirmeye ya da yavaşlamaya çalışıyordu. Ancak hepsi boşaydı.


“Savaş alanında küçük bir değişiklik yaptım.” diyen Roland, daha rahat bir oturma pozisyonuna geçerek söze girdi: “Anlaşılan yapılan değişiklikler çok büyük olmazsa çevreyi değiştirmek için sarf edilen enerji de çok fazla olmuyor. Eylemsizlik Yasası’nı duymuş muydun hiç?”


“Eylemsizlik mi?”


"Bir nesne dış kuvvetlere tabi olmadığında ya hareketsiz kalacak ya da sürekli olarak doğrusal hareket halinde olacaktır. Elbette buna Newton’un ilk yasası da diyebilirsin.” diyen Roland çatının korkuluklarına çarparak durduğunda zemin aniden değişmişti.


Yerden fırlayan çelik çerçeveler sürekli olarak yükselmeye başlamıştı. Onları o çerçeveleri saran metal sac kapaklar takip ediyordu. Çok geçmeden Roland’ın arkasında soğuk parlak ışıklı bir anıt ortaya çıkmıştı. Anıtın her bir tabakası eşit 10 dikdörtgene bölünmüştü ve uzatılmış bir rubik küpüne benziyordu. Her bir dikdörtgenin ortasından çıkan çelik boruların hepsi hala sabit bir hızda kaymakta olan Zero’ya nişan almıştı.


“Şimdi benim sıram.” dedi Roland.


Zero bir şeylerin ters gittiğini fark etmişti. Uzun kılıcını kaldırdı, altın ışık tekrar ortaya çıkmıştı.


Ancak bu sefer Roland ondan daha hızlıydı.


Yaklaşık 100 çelik boru aynı anda kükredi. Yanan barutlar havayı anında 1000 dereceden fazla ısıtmıştı. Yüksek sesli kükremeler kulakları sağır ediyordu. Gecenin kapladığı kampüs sanki güneş doğmuşçasına aydınlanmıştı.


“Bu imkânsız!” diye bağırıyordu Zero: “Var olmayan şeyleri öylece yaratamazsın… Bunlar aslında yoklar!”


Zemin silahlardan çıkan ateşlerden sonra dahi tertemizdi, en ufak bir çizik bile yoktu: “Bir aynadan daha pürüz ve bir çelikten daha güçlü! Böyle bir şeyin var olması imkansız!” diye çığlık attı safkan cadı Zero…


Roland onun ne dediğini duyamasa da ne hissettiğini tahmin edebiliyordu. Belki kendisini Süpermen'e dönüştüremezdi ama Süpermen’in gücünden az olmayan bir güç yaratabilirdi.


Zemindeki atomların arasındaki mesafeyi değiştirmişti Roland.


Atomlar düzgün şekilde dizilmiş askerler gibi güçlü bir bağ ile sıkı sıkıya birbirlerine bağlanmışlardı. Bu sayede de zemin tamamen pürüzsüz ve inanılmaz derecede güçlü hale gelmişti. Önündeki bu tetrahedron karbür aynı zamanda bir su birikintisi kadar da yumuşaktı.


Zero tamamen kısıtlanmıştı. Ne kaçabiliyor ne de saklanabiliyordu. Mermi dalgalarının altında eziliyordu sadece… Bunun onun iradesiyle hiçbir alakası yoktu. Sadece bilgisizliğinden kaynaklanıyordu.


Tanrı İradesi’nin Mührü’nü birkaç kez aktive etmeye çalışmıştı. Ancak durmaksızın devam eden silah seslerinin altında dış görünüşü yavaş yavaş sürdürülebilirliğini kaybediyordu.


“Lütfen bırak beni!” diyen Zero’nun sesi, Roland'ın kalbinde yankılanıyordu.


Bir an sonra Garcia’nın sesine dönüşmüştü: “Kardeşini mi öldüreceksin?”


“Dur! Sen bir canavarsın. Aile üyelerini öldürüyorsun!” diyen ses, bu sefer de Kral Wimbledon III'ün sesiydi.


Ancak Roland hareketsiz kalmıştı.


“Her şeyi sonlandırmanın zamanı geldi…” diye cevap verdi içinden: “Senin adına yeneceğim şeytanları… Huzur içinde yat!”


“Hayır! Gitmene izin vermeyeceğim!”


Göz kamaştırıcı mavi bir ışık Zero'nun çığlığı ile birlikte tüm gökyüzünü aydınlatmıştı.


Sonrasında da tüm dünya dağıldı.


...

Bu bölüm hakkında söz hakkı tamamen siz okuyuculara ait, sizin ne düşündüğünüzü bilmek istiyorum.

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44307 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr