Bölüm 612: Savaşın Sonu

avatar
1925 35

Release That Witch - Bölüm 612: Savaşın Sonu




Çevirmen: Lodos

Savaş teknesi hafifçe sallanarak durduğu esnada Roland da kabinden çıktı. Gördüklerine hayran kalmıştı.


Her iki taraftan da uzanan kayalıklı kemerli dağlar, iki büyük kol gibi tüm kasabayı sarıyordu. Güneş ışınları etrafa saçılıyor, altın ışıltılardan bir duvar meydana getiriyordu.


Kayaların dibinden yeşil saça benzeyen sayısız sarmaşık büyümüştü. Bazı şişkin olanlar yere kadar ulaşmıştı, sanki insanları tırmanmaya teşvik ediyordu. 


Roland, kendini el değmemiş bir ormanda gibi hissediyordu. Ancak, alan tamamen bakımsız bir araziden oluşmuyordu. Sessiz Nehir boyunca, insanlar tarafından inşa edilmiş çeşitli binalar yer alıyordu. Kasaba halkı bel hizası yüksekliğindeki çalılıkların arasından ileri geri yürüyordu. Duman çizgileri uzaktan rahatça görülebiliyordu. Bu bölgedeki her şey doğa ile mükemmel bir uyum içindeydi. 


Güneş ışığı eksikliği nedeniyle bu kasabadaki sıcaklık diğer yerlere kıyasla biraz daha düşüktü. Bitkilerin renkleri, doğal olarak çok daha koyu ve kapalı tonlarda idi. Kasabanın adının Derinvadi olmasına şaşırmamalıydı…


Roland ve cadılar yosunlarla kaplı rıhtıma adım atarak uzun süredir orada bekleyen insanlarla buluştular. Öndeki üç kişi, Birinci Ordu'nun Genel Komutanı Demir Balta, Kuzey Bölgesi Dükü Calvin ve kızı Edith idi.


“Tekrar karşılaştık Majesteleri...” diyen Edith bir reverans yaptı: “İlk savaşınızdaki zafer için tebrikler." 


“Buraya gelirken haberleri duydum. İyi iş çıkardınız.” diyen Roland onaylarcasına başını salladı: “Demir Balta’nın söylediklerine göre; yalnızca yemek ve mühimmat taşınmasında kolaylık sağlamakla kalmamış aynı şekilde düşmanları da başarılı bir şekilde çekebilmişsiniz.”


“Bunlar Kant Ailesi'nin yükümlülükleri.” diye cevapladı Edith, hafif bir gülümsemeyle: “Kuzey Bölgesi'nin esnafı hizmetinizde olmaktan mutluluk duyuyor.” 


“Ama bu kasabanın sahibi yarım yıl öncesine kadar Timothy Wimbledon idi.” dedi Roland. Bu üç şehirdeki esnafların muhtemelen yeni kraldan hiç haberleri yoktu. Sadece Edith’in emri ve onun Kuzey Bölgesi’ndeki itibarı nedeniyle yardımlarını sunmuşlardı. Birkaç cesaret verici sözden sonra Demir Balta’ya dönen Roland: “Hasar sayımı yapıldı mı?” diye sordu.


“Evet Majesteleri.” diyen Demir Balta asker selamı vererek cevap verdi: “Ayrıntılı rapor ofisinize gönderilmiş durumda…”


“O-Ofis mi?” 


“Bu konuyu Reis Haier ile konuştum. Derinvadi Kasabası’nda kaldığınız süre boyunca onun kalesini sarayınız olarak kullanmanız gerektiğine karar verdik.” diyerek araya giren Edith açıklamaya devam etti: “Ayrıca, orayı Sınır Bölgesi’ndeki ofisinize benzetmeye çalışarak yeniden dekore ettim. Bayan Maggie bana sizin parlak bir oda sevdiğinizi söyledi. Bu yüzden büyük duvarı yıkarak yerine bir Fransız pencere yaptırdım.”


“Gerçekten mi?” diye soran Roland’ın ilgisi çekilmişti: “O halde reis nerede kalacak?”


“Sizi rahatsız etmemek için banliyödeki konağında…” diyen Kuzey Bölgesi’nin İnci’si bir an durakladıktan sonra sordu: “Onu çağırmamı ister misiniz?” 


“Hayır, sorun değil. Bahse girerim siyasete katılmayı da sevmiyordur zaten…” diyen Roland elini salladı: “Önce kaleye girelim.”


“Pekâlâ. Lütfen beni takip edin.” 


“Gücün getirisi bu muymuş?” diye düşünen Roland, hafifçe dudaklarını şapırdattı: “Zaman zaman tadına bakmak fena olmuyormuş.”


 ... 


Ofisine girdikten sonra Neverwinter Şehri’ne geri dönmüş gibi hissetmişti. Köşedeki sehpa ve yatar koltuk ile birlikte büyük maun masa, Sınır Bölgesi’ndekilerle tam olarak aynıydı. Tek büyük fark Fransız penceresinin dışındaki manzaraydı. Burada o kasvetli Geçilmez Dağ sıraları yerine yeşil vadiyi görebiliyordu. 


Buranın önceki sahibi Reis Haier'in bu yenileme hakkında ne düşüneceğini merak ediyordu doğrusu... Masaya oturarak raporu okumaya başladı. 


Savaşın nasıl gittiğini öğrenmiş olsa da Kilise’nin hasırlarına bakınca epey sevinmişti. Bu gerçekten hatırlanmaya değer bir zaferdi. 


Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu ile ilgili endişeleri, Tanrı'nın Ceza savaşçılarından 156 kişinin öldüğünü görünce bir anda dağılmıştı. O güçlü, korkusuz ölüm makinelerinin hiç de yenilmez olmadıkları ortaya çıkmıştı. Ne de olsa et ve kan mermiye ve ateşe karşı rekabet edemezdi. Her dönüşüm bir cadı kanı gerektirdiğinden dolayı çok fazla Tanrı'nın Cezalandırma savaşçısı kalmamış olduğunu düşünüyordu Roland… Agatha, Kanlı Ay'ın gelmemesi şartıyla ordunun 1500'den fazla savaşçıya sahip olamayacağı tahmininde bulunmuştu.


1’e 10 hasar oranı Kilise’nin kayıpların arkasından üzülmesi için yeterince yüksek bir orandı.


Tanrı'nın Cezalandırma savaşçılarına ek olarak Yargı Ordusu’nun da 300'den fazla üyesi öldürülmüş, 20'den fazlası ağır yaralanmış ve dört komutan da esir edilmişti. Bu rakamlar çok da önemli değildi. Yargı savaşçıları çoğunlukla güçlü, iradeli ve yetenekli savaşçılar olsa da Roland onları şövalyelerle aynı tuttuğu için pek ciddiye almıyordu. 


Birinci Ordu ise o başa çıkması son derece zor olan safkan cadılarla karşılaşmadığı için şanslıydı. Ne yazık ki eğer karşılaşsalardı muhtemelen sadece Sylvie ve Iffy ile bu kadar kolay kazanamazlardı. Aslında Sylvie’ye verilen talimat; makineli tüfek ekibiyle beraber taarruzdaki safkan cadıları hedef almaktı ama… Yine de karşılaşmamış olmaları şanstı.


“Ya Birinci Ordu’daki hasar?” diye soran Roland raporu katladı. 


“2 ölü, 21 ağır yaralı…” diye düşük bir sesle cevap verdi Demir Balta: “Hepsinin sebebi de Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu’nun yakın mesafeden yaptığı mızrak saldırısı… Yaralılar iyileşmiş ve göreve geri dönmüş durumdalar…”


Kilise’nin saldırıyı başlattığını öğrenen Şimşek, Nana'yı kısa sürede Derinvadi Kasabası’na getirmişti. Kimse Bayan Melek’ten daha iyi bir tedavi sağlayamazdı.


Roland masaya vurarak emir verdi: “Bir gemi ayarlayarak öldürülen askerlerin cesetlerini cenaze töreni için Neverwinter Şehri'ne gönderin!”


“Emredersiniz Majesteleri…” diyen Demir Balta, kısa bir aradan sonra sordu: “Dördüncü seçkin atış biriminin bölük lideri Danny hakkında ne yapacaksınız Majesteleri?”


“Tanrı'nın Cezalandırma Ordusu'nun beş üyesini vuran o yaşlı avcı mı?” diyen Roland, Sınır Bölgesi’ndeki çayla tadı birebir aynı olan çaydan bir yudum aldı: “Sen ne düşünüyorsun?”


Kurtarma sırasında Brian, Danny ve koruyucusunun aldığı yaraların; bulunması gereken pozisyonlarıyla tutarsız olduğunu fark etmişti. Haberler aynı gecede Dinleme Mührü ile Roland’a ulaştırılmıştı. O esnada savaş daha yeni sona eriyordu. Birinci Ordu o sırada kutlama yaptığı ve koruyucunun durumu da kritik olduğu için Roland, Demir Balta’ya şimdilik yaralılara bakılması emrini vermişti. Ancak artık Derinvadi Kasabası’na varıldığı için bu meseleyi gündeme getirme zamanı gelmişti.


“Bence her ne kadar Danny talimatı göz ardı edip görev yerinden izinsiz ayrılsa da zafere büyük katkı sağladı. Tek başına beş Tanrı'nın Cezalandırma savaşçısını vurdu. Böyle olağanüstü bir performans onu orduda ünlü yapmak için fazlasıyla yeterli olacaktır. Bütün bunlar nedeniyle kusurlarını telafi ettiğini düşünüyorum.” diyen Demir Balta, yavaş şekilde konuşuyordu: “Demirkum Şehri’nde onun gibi bir savaşçıya ödül bile verilirdi. Bu yüzden…”


“Ancak Birinci Ordu askerlerini kaç kişi öldürdüklerine göre ödüllendiren eski moda bir ordu değil.” diye Demir Balta’nın sözünü kesti Roland: “İlk eğitimde sana öğrettiklerimi hatırlıyor musun?”


Sertçe yutkundu Demir Balta: “Bize disiplin öğrettiniz Majesteleri…”


“Sadece iyi disiplinli bir ordu yenilmez olabilir.” diyen Roland ayağa kalktı ve Fransız penceresine doğru yürüdü: “Umarım bunu her zaman aklında tutarsın. Şimdi söyle bana… Onunla nasıl ilgileneceksin?”

 

...

Bu Edith, Roland’ın gözüne girmeye başladı iyice… Gerçekten de epey faydalı şeyler yapıyor gibi… Baya ilgilenmiş savaşla…

Şu Danny’ye ne olacağı çok meraklandırıyor insanı… Bir sonraki bölümde göreceğiz bakalım…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!



 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr