Bölüm 605: Karşılıklı Söz Vermek

avatar
2116 35

Release That Witch - Bölüm 605: Karşılıklı Söz Vermek




Çevirmen: Lodos

Devamında uzun süren bir sessizlik yaşanmıştı.


Anna'nın gözleri Roland'ın düşündüğü kadar sakin değildi. Sessizce birbirlerine bakarken Roland, Anna’nın gözlerinin masmavi yüzeylerin altında yükselen bir akım görüyordu. Endişe, korku… Ama her şeyden önce kararlılıktı bu… Yüz ifadesinin her zaman bu kadar çelik gibi görünmesi de bundan kaynaklanıyordu.


Zaman yavaşça ilerledikçe duyguları da daha da yoğunlaşmıştı.


Roland en sonunda Anna’nın fikrini değiştirmeyeceğini fark etti.


Gözlerini kapattı ve uzunca bir nefes aldı.


“Tamam. Ama bir isteği kabul etmelisin.”


“Söyle…”


“Asla cepheye gitmeyeceksin. Her zaman arkada kalacaksın.”


“Söz.”


“Eğer savaş alanında bir şey olursa…” diyen Roland dudaklarını ıslattı: “Yani olur da…”


“Öyle bir şey gerçekten olursa ben hemen Kuzey Bölgesi’ni terk edeceğim.”


Roland bir an için sersemlemiş gibiydi.


“İntikamını almaya çalışacağımı ve sonunda da gereksizce öldürüleceğimi mi düşünüyorsun?” diyen Anna, Roland’ın yanaklarını hafifçe okşadı: “Sadece Bülbül ve Ashes yapar böyle bir şeyi… Bana gelince; ben hızlı bir şekilde Batı Bölgesi’ne döneceğim ve sana sadık olan herkesi toplayarak Uyku Adası’na gideceğim, Kutsal Şehre oradan direnmeye devam edeceğim. Majesteleri… Seni ölüme kadar takip etmek istesem de senin buna asla izin vermeyeceğini biliyorum.” diyen Anna, konu buna geldiğinde bir an duraksamış sonra devam etmişti: “Sana söz veriyorum ki; cadıların ve insanların özgürce yaşayabildikleri o ideal dünyanı gerçekleştirmek için senin yolundan yürüyeceğim.”


Roland cevap vermedi. Cevap vermesine gerek yoktu. Anna'nın büyüklüğü Roland’ın beklentilerini aşmıştı. Bu dünyaya geldi geleli aldığı en büyük ödül buydu.


Roland'ın gömleğinin düğmelerini açmak için ellerini uzattı Anna…


Başka bir şey demeye gerek yoktu.


Yatağa doğru geçerken öpüştüler.


Anna’nın siyah alevleri perdeleri çekti, kıyafetler ve battaniyeler bir tarafa atıldı. O noktada Roland ve Anna'nın kaderi birbiriyle sıkı sıkıya bağlanmıştı. Gökyüzündeki yıldızlar da buna tanıklık ediyordu.


...


İki gün sonra yola çıkmadan Roland meydanda son bir konuşma yaptı.


Haberi duyduktan sonra gelen insanlar öyle kalabalıktı ki meydanda iğne atılsa yere düşmezdi. Bir buçuk yıllık gelişimin sonucunda eskinin Sınır Kasabası yoktu. Artık müreffeh ve hareketli Neverwinter Şehri vardı. Bu insanların hayatlarında devasa değişikliklere yol açmıştı. Bu, Roland’ın itibarının da devasa kitlelere ulaştığı anlamına geliyordu.


“Günaydın halkım!” diyerek sahneye çıkan Roland’a, anında tezahüratlar yağmaya başlamıştı.


“Kralımız çok yaşa!”


“Çok yaşa Majesteleri Roland!”


İnsanların tezahüratlarının şiddetlerinin artması için ne Yankı’ya ne de başka teşviklere ihtiyacı vardı. Bilinçli bir şekilde saygı duydukları krallarına tezahürat ediyor ve ellerini havaya kaldırıyorlardı.


Bu coşku ancak yedi dakika sonra yavaş yavaş azalmıştı.


“Hepiniz çoktan biliyorsunuzdur…” diyen Roland, platformun altındaki sayısız saygıyla bakan göze bakarak kalın bir sesle konuşuyordu: “Krallığımız bir işgalciye karşı kendini savunma savaşı vermek üzere… Düşman, Ebedi Kış Krallığı ve Kurt Yüreği Krallığı’nı istila etmiş olan Kutsal Hermes Şehri’nden başka biri değildir! Bugün dört krallıktan geriye sadece Gökhisar Krallığı ve Şafak Krallığı kalmış durumda… Ve şu anda da bizi hedef alıyorlar!”


“Bazılarınızın önceden Tanrı'ya ve Kilise’ye inandığını biliyorum. Bunda utanılacak bir şey yok! Sizin duygularınız kullanıldı ve kandırıldınız! Siz benim yalancılar ve soyguncuların yerine kurbanları suçlayacağımı mı düşünüyorsunuz? Elbette hayır!” diyen Roland, yumruklarını kaldırdı: “Kilise bunu ödemek zorunda! Sadece Tanrı Gözü’nün İntikamı taşlarını satarak senede 100,000 kraliyet altınından fazla para kazanıyorlar! Bu para sizin olmalı!”


“Peki neden? Nedeni basit! Soylular, Tanrı Taşları’nı satın almak için fazladan para ödemek istemiyorlardı. Ve bu nedenle de harcamaların bu kısımları vergi artışları, mal mülk müsadereleri olarak; kısaca gündüz gözüyle soygun olarak sizden alınıyordu! Sadece Tanrı Taşları da değil! Kilise inşaları, rahiplerin maaşları ve vaftiz törenlerinin harcamaları da sizden alınıyordu! Eminim ki hiçbiriniz verdiğiniz paranın karşılığını alıp da bir törene falan da katılmamışsınızdır!”


Halkın en kolay anladığı ve nefret ettiği şeyler sömürü ve baskıydı. Kilise’nin yöntemleri soyluların yöntemleri kadar açık değildi. Ama çok tecrübeli Roland için; bir şeylere kulp takarken Kilise’yi de lekelemek hiç zor değildi.


“Kilise sizden alınan bu paraların Tanrı’nın kutsaması ile takas olacağına söz verdi, değil mi? Ama ne oldu en sonunda? Ben bu kasabaya gelmeden önce insanların çok az yiyecek ve giyecekleri vardı. Aynı şekilde her sene Şeytan Ayları’nda gelen kıtlık ve şiddetli soğuk da birçoğunun canını alıyordu. Hayatta kalanlara sesleniyorum… Sizin hayatta kalmanıza Kilise mi yardım etti? Hayır, onlar hiçbir şey yapmadılar!” diyen Roland, sesini bir derece daha yükseltmişti: “Onların ilgilendikleri tek şey sizin kanınızı emmekti!”


Yerliler bu olanları kendi gözleriyle görmüşlerdi. Diğer şehirlerden gelen mültecilerin çoğu da benzer deneyimlere sahipti. Meydan bir anda herkesin geçmişteki tüm acılarını Kilise’ye bağladığı öfkeli bir kargaşaya dönüşmüştü.


“Yani asla teslim olmayacağım ve daha da önemlisi; bu kan emicilere kaybetmeyeceğim!” diyen Roland yumruğunu havaya sallayarak bağırmaya başlamıştı: “Birinci Ordu onları toz haline getirecek ki kimse bir daha benim halkımı soymaya kalkışamasın! Kiliseler inşa etmek ya da ‘günahlarınızın kefareti’ gibi paralar ödemeyeceksiniz! Öyle saçma vergiler yeni Gökhisar Krallığı’nda olmayacak bile!”


“Gerçekler kanıtladı ki; Kilise’nin varlığı olmadan hem Neverwinter Şehri hem de diğer şehirlerin hepsi çok daha iyi bir yer olacak!”


“Sahip olduğunuz her şey kendi elleriniz ve ruhunuz tarafından ortaya çıkmış durumda, o hayali şeylerin bir etkisi yok! Ben bu yüzden emek denen şeyin ne kadar önemli olduğunu defalarca vurguladım! Sadece emek zenginlik yaratır. Ve siz insanlar da emekçilerin en şanslılarısınız! Bununla gurur duymalısınız! Siz olmadan bugünkü müreffeh Neverwinter Şehri olmazdı!”


Halkın tezahüratlarını duraklatmaları için bir hareket yaparak sözlerine devam etti: “Birinci Ordu, Kuzey Bölgesi’ne doğru yola çıktı ve Kilise’ye karşı savaşacak. Eğer yenilirsek sahip olduğumuz her şeyi kaybederiz ve eski yoksul zamanlara geri döneriz… Söyleyin bana… Geçmişe dönmek ister misiniz?”


Aldığı cevaplar kendini belli ediyordu zaten…


“Hayır Majesteleri! Sonuna kadar Kilise ile savaşacağız!”


“Hepsini öldürün!”


“Onları krallığımızdan kovun!”


“Majesteleri’ni hayatım pahasına koruyacağım!”


Her türlü cevap geliyordu. Ama söylenen şeyler etkileyici bir şekilde aynıydı. Zorlukla sahip oldukları şeyleri savunmak için istekli ve hazırlardı.


“Ne güzel söylediniz! Benim sizin düşmanla savaşa girmenize ihtiyacım yok. Bu, Birinci Ordu’nun sorumluluğudur. Siz aynı zamanda savaşa destek vermek için ekstra vergi ödemek zorunda da değilsiniz ki bildiğiniz üzere Kilise bunları yapıyordu… Sizin yapmanız gereken tek şey yaşamaya devam etmek ve bu şehrin inşası ile üretimine devam etmektir! Bu ön cephelerde savaşan yakınlarınızın ve akrabalarınızın sizden alabileceği en büyük yardım olacaktır!” diyen Roland sağ elini göğsüne koyarak halkı selamladı: “Zafere ulaşmalıyız! Yaşasın Gökhisar Krallığı!”


“Zafer için!”


“Krallık çok yaşasın!”


İnsanlar, Roland'ın ayrılmasından çok sonra bile bu iki ifadeyi defalarca tekrarlamıştı.


Aynı günün öğleden sonrasında son asker grubu kürek gemilerine binmişti. Amiral gemisi olarak görev yapan ‘Roland’ isimli gemi yolculuğun başladığını belirtircesine ilerlemeye başlamıştı.


Hedef Derinvadi Kasabası idi!


...

Anna da geliyor savaşa… Cepheye bir yolunu bulup gider mi sizce? Yoksa arkada mı kalır?

Roland da konuşma yapmayı çok iyi biliyor gerçekten... Düşündüğü ne varsa tek bir konuşma sayesinde halka iletebildi ve halk da onu destekledi! Sonu güzel olur umarız!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr