Bölüm 604: Anna’nın Kararlılığı

avatar
2191 30

Release That Witch - Bölüm 604: Anna’nın Kararlılığı




Çevirmen: Lodos

Kalenin ofisine uçarak giren Şimşek, karlı dağın son kuş bakışı haritasını Roland’a uzattı.


“Sıkı çalışıyorsun.” diyen Roland genç kızın başını okşadı: “Yeni keşif var mı hiç?”


“Sadece daha da fazlar kar…” diyen Şimşek, gözlerini kapatmıştı: “Şeytan ve canavarları bırakın büyük hayvan bile görmedim hiç…”


“Öyle mi? Ben çok fazla şey hayal etmişim demek ki…” diyen Roland önceki haritaları da çıkararak iyice incelemeye koyuldu. Sadece eskiz olarak çizilmiş ve Soraya’nın fotoğrafları kadar gerçekçi ya da isabetli olmasa da en azından karlı dağının net bir görüntüsü ortaya çıkıyordu.


Dağın gövdesi son derece büyüktü ve yüksekliği de yaklaşık 4.000 metre idi. En tepesinden bulutlar çok yakından ve açıkça görülebiliyordu. Zirve, Roland'ın beklediği kadar dik ve keskin değildi. Aksin geniş ve düz bir alandı ve orta kısmı büyük bir volkanik krater gibi hafif içe gömülmüş haldeydi. Bir volkanik kraterden tek farkı o içbükey kısmın donmuş bir gölle dolu olmasıydı. Şimşek kalın buz tabakalarının altında akan suyu görebiliyordu.


“Zirvede ne olacağını hayal etmiştiniz?”


“Harabeler, Siyahtaş kuleleri, bir kasabadan kalıntılar… Bunlar şaşırtıcı olmazdı…” diyen Roland güldü: “Tamamen boş ve çıplak olması daha da şaşırtıcı bence…” diyerek yeni çizilen haritayı işaret etti: “Burası Kızıl Su Nehri’nin kaynağı mı?”


“Evet.” diyen Şimşek, başını çevirerek haritaya bir göz attı: “Bulutların içinde… Eğer akan suyun sesi olmasaydı fark edemezdim. Dağın gövdesinde çok sayıda çatlak var ve bazıları da şaşırtıcı derecede büyük… Genişlikleri iki yüz üç yüz metreye kadar uzanabiliyor. Yakına gidildiğinde düşen su sesi gök gürültüsü gibi neredeyse…”


“Bu çatlaklara girmeye çalıştın mı?”


“Ee…”


“Dürüst ol.”


“Denedim. Ama başaramadım.” diyen genç kız somurttu: “Çatlaklar yeterince geniş ve yükseklikleri de yarım kale boyunda… Ama hızlı akış yüzünden çok fazla sis vardı ve hiçbir şey göremiyordum. Aynı zamanda beni çok hızlı şekilde geri iten sert rüzgârlar da vardı.”


“Gelecekte bu kadar tehlikeli bir şey deneme…” diyen Roland, hafifçe ters ters Şimşek’e baktı: “Bana ne söz verdiğini hatırlıyor musun?”


“Herhangi bir keşif yapmadan önce izninizi isteyecektim...” diyen Şimşek başını eğdi.


“Evet. Bu seferlik ödev cezası vermiyorum. Git ve Maggie ile oyna haydi…”


“Peki… Ya karlı dağ ne olacak?”


“Şimdilik duracağız.” diyen Roland, haritaları düzgün bir şekilde katladı ve bir çekmeceye koydu: “Daha derin keşifler hakkında plan yapmadan önce Sylvie’nin dönüşünü bekleyeceğiz. Şu anda Kilise ile yapacağımız savaşa odaklanmalıyım.”


“Pekâlâ…” diyen Şimşek, başını sallayarak pencereden geri uçmuştu.


“Sen ne düşünüyorsun?” diyen Roland arkasına baktı.


“Buradayım Majesteleri…” diyen Bülbül, masanın üstünde görünmüştü. Bacaklarını çapraz yapmış otururken söze girdi: “Karlı dağ dondurucu derecede soğuk. Kim öyle bir yerde kamp kurmak ister ki?”


Bülbül ayakkabı giymemişti. Beyaz çoraplar içerisindeki şirin ayaklarına bakmadan edemeyen Roland, kendisini toplayarak söze girdi: “Eh… Sen aynı zamanda dev ağız canavarının da karlı dağda saklandığını mı düşünüyorsun?”


“Bu sadece bir tahmin… Eğer onlar inandığımız gibi kazı yapma konusunda ustalarsa o zaman dağın gövdesinde kendilerine in yapmaları da zor olmayacaktır. Ya da daha fazlasını…” diyen Bülbül, biraz tereddütte görünüyordu.


“Ne?”


“Merak ediyorum da… Acaba Geçilmez Dağ sıralarındaki deliklerle aralarında bir bağlantı olabilir mi?”


...


Roland gece olana kadar Bülbül’ün söylediklerini düşünmeye devam etmişti. Nereden bakarsa baksın bu gerçekten korkunç bir varsayımdı.


“Eğer bu korkunç canavar toplulukları her yerdelerse ve doğal engellerle sınırlandırılmamışlar ise… Onları nasıl yok edeceğim?” diye geçirdi içinden…


Bir başka şey onu daha da fazla şaşırtmıştı: Eğer dev ağız canavarları Şafak Arazileri’nin sınırına kadar ulaşabiliyorlarsa o halde Verimli Araziler’de de faaliyet belirtileri olmalıydı… Kutsal Birlik neden onlara hiç rastlamamıştı da bu canavarların haklarında bir kayıt yoktu?


Ne yazık ki mevcut durum daha fazla araştırma yapmasını engelliyordu. Konuşabileceği ve hakkında planlar yapabileceği bir geleceği olması için Kilise’nin tamamen yenilmesi lazımdı.


Bir aydan fazla süredir yürütülen nakliye işlemlerinden sonra Kuzey Bölgesi’ne yaklaşık 4000 asker ve onlara yetecek kadar cephane ile erzak taşınmıştı. Cepheden gelen istihbaratlar vardı. Saha savunma hatları planlara göre kurulmuşken Soğuk Rüzgâr Sırtı’ndan krallığı iç kısmına giden yollar da Birinci Ordu tarafından kesilmişti. Çok geçmeden son asker grubu da yola çıkacaktı. Roland da başarısızlığın bir seçenek olmadığı bu savaşta onları komuta etmek için onlarla beraber Kuzey Bölgesi’ne gidecekti.


Tam o anda birisinin yatak odasının kapısını çaldığını duymuştu.


Kapıyı açan Roland, Anna’nın geldiğini gördü.


“Wendy'nin sefer kadrosunu gördüm. Ama benim ismim yok.” diyen Anna, ifadesiz ve duygusuz bir yüzle odaya girdi: “Affedersiniz ama bunu kabul edemem Majesteleri…”


Anna öfkeyle odaya girseydi ve direkt olarak tartışmaya başlasaydı Roland ne yapılması gerektiğini bilirdi. Ama şu anda Anna’nın yüzündeki ifadesizlik onu biraz korkutmuştu. Sanki Anna kararını vermişti ve yaşam ile ölüm onun artık umurunda değil gibiydi. Roland onu hapisten kurtardığından beri yüzünde böyle bir ifade görmemişti.


Roland onu çekerek yatağın başucuna oturttu. Uzun bir sessizlikten sonra şöyle dedi: “Nasıl hissettiğini anlıyorum. Ancak… Sınır Bölgesi’ndeki askeri üretimin sana ihtiyacı var. Ağır makineli tüfek bileşenleri veya obüs veya kovanlar… Hepsi için senin becerilerin gerekli… Ve bunlar da bizim zafere giden yolumuzda hayati öneme sahip…”


“Cephe tehlikeli olduğu için değil yani?”


“Kilise’ye karşı savaşırken muhakkak belirli bir tehlike var olsa da kesinlikle galip geleceğiz. Yani çok fazla endişelenmene gerek yok... Burada kalmak senin için daha uygun bir seçim…”


Anna'yı savaşın ne kadar güvensiz olduğu gibi bir düşünceye dayanarak ikna etmeye çalışmamıştı Roland… Onun gibi işine bağlı birini ikna etmenin tek yolu, askeri üretimin savaşın sonucunu ne kadar etkileyeceğine dair daha üst düzey neden bulmaktan geçiyordu.


“Eğer durum buysa Derinvadi Kasabası’nda da işlemelere devam edebilirim.” diyen Anna, hareketsiz kalarak konuşmaya devam etmişti: “Kuzey Bölgesi’nde de demir ve bakır üretimi var. Eminim Bayan Edith, cevher konusunda cimrilik etmeyecektir. Lucia da benimle gelmeyi kabul etti. Bu yüzden madenleri rafine etmek de problem olmayacak. Ulaşım konusunda da gemiler silah taşımak yerine silahların parçalarını taşısınlar, montaj Kuzey Bölgesi’nde yapılabilir ne de olsa… Bu verimliliğimizi dahi artıracaktır.” Bu cevap hem çok net hem de karşı çıkılması çok zor bir cevaptı. Anna’nın hazırlanarak geldiği anlaşılıyordu.


Roland ne söyleyeceğini bilememişti.


“Majesteleri… Böyle bir zamanda senden ayrılmayı kabul edemem ben…” diyen Anna, ellerini uzattı ve Roland’ın yanaklarını okşadı: “Bu, geçmişteki ayrılıklarımızdan farklı olacak. Kilise ile yapılacak savaşın şimdiye kadar karşına çıkan sorunların en büyüğü olduğunu herkesten çok sen biliyorsun. Savaşın sonunda ya Hermes ya da Birinci Ordu yok olacak. Ben yapmam gerekenden asla kaçınmam ya da kendimi asla kandırmam. Ama sen eğer kaybedersen bir daha seni hiç görememe ihtimalim var. Ayrıca Neverwinter Şehri’nde kalırsam haberleri sadece olaylar olup bittikten iki üç ay sonra duyabilirim. Sadece sonunda elveda diyebilmek için o kadar uzun süre işkence çekmek istemiyorum…” 


...

Bir önceki bölümün üstüne tam içimden şimdilik Kilise ile yapılacak savaşa odaklanılmalı diyordum ki Roland da aynısını söyledi. Bu güzel oldu. Kilise ile yapılacak savaş sonrasında bunların hepsi ile ilgilenilir… Bu arada Roland’ın birtakım farklı dürtüleri mi var acaba? Her neyse JJJ

Anna da ne konuştu be… Ama hakikaten Anna’nın da gitmesi lazım. Yani böylesine gelişinden belli zorlu olacak bir savaş sürecinde ayrı kalmamalılar bizce… Siz ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr