Bölüm 603: Savaşa Giriş

avatar
2161 32

Release That Witch - Bölüm 603: Savaşa Giriş




Çevirmen: Lodos

Zero, Babil Kulesi'nin en üst katında durmuş, hareketli Kutsal Hermes Şehri’ni izliyordu.


Bu yıl gelen Kilise inananlarının sayısı geçen yıla göre iki katına çıkmıştı. Bu yüzden yeni bir Yargı Ordusu vardı. Sadece Ebedi Kış Krallığı, Kilise’ye yaklaşık 20.000 kişi sağlamıştı. Bu, şeytani canavarlara ve Kurt Yüreği Krallığı’na karşı verilen savaşlarda kaybedilen insan gücünün hızla toparlanmasına katkıda bulunmuştu. Hatta önceki sayıyı bile aşmışlardı.


Bir bakıma Papa O’Brien'ın şu anda verebileceği tek doğru karar, dört krallığı birleştirmek olurdu. Gökhisar Krallığı ve Şafak Krallığı, Kutsal Şehrin eline geçtiği anda Kilise hiç şüphesiz yeni zirvelere erişecekti.


Ancak bu, Zero için yeterli değildi. Her ne kadar Kilise tüm krallıkları yönetecek olsa da asla Verimli Araziler’e sahip Kutsal Birlik ile karşılaştırılamayacaklarını düşünüyordu.


Eğer Kilise, Tanrı İradesi Savaşı’nda zafer kazanmak istiyorsa daha fazlasını yapmak zorundaydı.


“Bugün Isabella'nın sırası değil miydi?” diyen Tayfun’un sesi Zero’nun arkasından geliyordu. Arkasını dönünce üç başpiskoposun saraya girdiğini gördü.


“Papa Hazretleri onu bir izleme görevi için Şafak Krallığı'na gönderdi.” diyen Zero, saygısını sunmak için hafifçe eğildi: “Bugün onun yerine toplantıyı ben organize ediyorum.”


“Yüce Papa gerçekten çok mu meşgul?” diyen El omzunu silkti: “Bizi görecek zamanı bile mi yok?”


“Tavrınıza dikkat edin El!” diyen Soli Daal kaşlarını çatmıştı: “Papa Hazretleri’nin kendi planları vardır. Onu sorgulamaya hakkınız yok.”


“Ciddi değildim.”


“Konumu göz önüne alınırsa gerçekten çok meşgul olmalıdır.” diyen Tayfun güldü: “Papa O'Brien hala papa iken Mayne ve Heather'ın da böyle şikâyet ettiğini duyardım.”


“Aynen öyle…” diyen Zero, kendisini takip etmek için üç başpiskoposa eliyle işaret yaptı. Sonra da pencerenin önündeki küçük masaya doğru yürüdü ve: “Toplantıyı burada yapalım.” dedi.


“Gizli odada değil mi?”


“Kilise şu anda harika durumda… Kim bizi dinlemeye ve söylediklerimizi sızdırmaya cüret edebilir ki?” diye sakince cevap verdi Zero: “En dik kafalı soylular bile hangi tarafı seçeceklerini biliyorlar.”


“Ama her zaman akıntının tersine gitmekte ısrar eden insanlar olacaktır.” diyen Tayfun, her ne kadar Zero’nun açıklamasını onaylamasa da gizli odaya gitmek konusunda da ısrarcı olmamıştı. Diğer ikisi de aynı şekilde…


“Gökhisar’ın Dördüncü Prensi’nden mi bahsediyorsunuz?”


“Başka kimden bahsedebilirim?” diyen yaşlı adam oturdu. Bir ağız dolusu çay içti ve homurdandı: “Batı Bölgesi’ni kuşatma girişimlerimiz başarısız oldu. Sadece safkan cadılar değil, rahipler de Hermes'e geri döndü. Bu tamamen saçmalık!”


“Onların geri dönmelerine izin veren, Papa Hazretleri idi.” diye açıkladı Zero.


“Mayne mi yani?” diye soran Tayfun şaşırmıştı.


“Bir adım yavaşladığında diğer adımlar da yavaşlayacaktır.” diyen Zero, başını salladı: “Silverstrip, Mağlup Ejder Sırtı’nda öldürüldüğünden beri Roland Wimbledon'un gerisinde kaldık. Haberi olaydan ancak üç ay sonra alabildiğimiz için takviye göndermek için çok geçti. Yani safkan cadıları suçlamaya gerek yok. Gökhisar’da kalmaları halinde hepsi kolayca Roland’ın hedefi olurdu.”


“Onları cezalandırmaya gerçekten gerek yok mu? Bu fırsatı Emma'nın öfkesini bilemek için kullanmak isterdim doğrusu…” diyen Soli, kaşlarını kaldırmıştı: “Her zaman benim emirlerimi sorguluyor.”


“Bu demektir ki emirlerinizde çok sayıda hata ve çelişki vardır.” diye iğneledi El: “Hepimiz bir Yargı savaşçısı için beynini kullanmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz.”


Soli tekrar laf atmadan önce Zero hızla araya girmişti: “Onun sorularını dinlemeniz sizin için faydalı olacaktır. Nasıl disiplin edeceğinize gelince de ona çok sert davranmadığınız sürece herhangi bir yorum yapmayacağım. Ancak unutmayın… Her safkan cadı Kilise’nin değerli bir üyesidir.”


“Evet Leydi Zero…”


“Her neyse… Roland neden Tanrı Gözü’nün İntikamı Taşları’nı ele geçirdi?” diye mırıldandı Tayfun: “Silverstrip ve Storm yüzünden safkan cadıların varlıklarını tespit etmiş olabilir mi?”


“Ya da belki de uzun zamandır biliyordu…” diyen Zero, kesin bir cevap verememişti: “Şu anda biliyoruz ki Roland; çok uzun zamandır cadıları yanına alıyor ve Uyku Adası halkıyla da ilişkiler kuruyor. Cadıların her türlü güçlü ve garip yetenekleri olabilir. Bu sebeple Kilise hakkında bilgilerinin olması çok da şaşırtıcı değil.”


“O kadar büyük miktarda Tanrı Taşı’nı ele geçirdikten sonra hiçbir yerde satışa çıkardığına dair bir bilgi yok elimizde… Bu hiç de iyiye işaret değil.”


“Hiçbir şey kesin değil.” diyen Zero, dikkatlerini çekmek için masaya vurdu eliyle: “Bu yüzden Papa Hazretleri bugün gelmenizi istedi. Gizli Bölge’deki istihbarat teşkilatı, son zamanlarda Soğuk Rüzgâr Sırtı’na alışılmadık tahıl siparişleri verildiğini öğrenmiş. Ayrıca Kızıl Su Nehri’nin kuzeyinden geçen gemilerin sayıları da ilk defa bu derecede… Her gün en az bir veya iki gemi görülüyormuş. Yine de Gümüş Şehir’deki gözcümüz bu gemileri ne Kral Şehri’ne ne de Sanwan Nehri’ne giderken görmüş.”


“…”


Üç başpiskopos şaşkınlıkla birbirlerine bakıyorlardı: “Nereye gitti peki o gemiler?”


"Üçünüz Şafak Krallığı'nda konuşlandırılan savaş malzemelerini geri toplamakla meşguldünüz… Bu yüzden Gökhisar’daki durumla ilgilenememiş olmanız gayet normal…” dedi Zero, açıkça: “Doğu ve batıyı elediğimizde gidebilecekleri tek bir yer var: Kuzey Bölgesi’ndeki Derinvadi Kasabası… Orası Kızıl Su Nehri’ne bağlı tek kol. Aynı zamanda Gökhisar’ın kuzeyindeki Soğuk Rüzgâr Sırtı’na da en yakın kasaba…”


Berrak Su Kraliçesi’nin hafızasına erişmiş olan Zero, Gökhisar Krallığı'ndaki şehirlerin ve kasabaların dağılımını mükemmel bir şekilde anlayabilmişti: “Başka bir deyişle Roland Wimbledon kaynaklarını Kuzey Bölgesi’nde toparlıyor. Sanırım ne yapmak istediğini söylememe gerek yoktur.”


Üç başpiskoposun hiçbiri aptal değildi ve Zero'nun ne demek istediğini çabucak anlamışlardı. Ancak, anlamak ve inanmak iki farklı şeydi: “Bekleyin bir dakika… Siz gerçekten Roland'ın, Hermes'i istila etmeyi planladığını mı düşünüyorsunuz?”


“Benim ne düşündüğüm önemli değil. İstihbarat teşkilatının analizlerinden çıkan sonuç bu ve Papa Hazretleri de bu varsayımı kabul etti. Roland’ın Kral Şehri’ni fethettikten sonra kendisine güveninin gelerek aynısını Kutsal Hermes Şehri’nde de yapmak istemesi gayet anlaşılır bir durum… Her ne kadar kar tozu silahları Timothy’nin silahlarından kat kat üstün olsa da biz de kötü hazırlanmış durumda değiliz. Papa Hazretleri bu yüzden Gökhisar Krallığı’ndaki Kilise personelinin geçici olarak çekilmesine izin verdi.” diyen Zero, omzunu silkti: “Oradaki soylular Roland’ı kendi topraklarındaki kiliseleri yok etmek konusunda engelleyemezler. Çünkü Roland resmi olarak bize savaş ilan etmeye hazır durumda…”


“O kafayı sıyırmış bir deli!” diye mırıldandı Soli.


“Tüm Wimbledon ailesi deli zaten!” diyen El, yutkundu: “Garcia öyleydi. Şimdi de Roland böyle…”


“Bu bilgi çok büyük bir önem taşıyor. Bir kere daha doğrulatmalıyız.” diyen Tayfun, bir süre düşündükten sonra devam etti: “Daha fazla bilgi edinmek amacıyla safkan cadılarımı Soğuk Rüzgâr Sırtı’na göndermeme ne dersiniz?”


“Ona gerek yok.” diyen Zero, Tayfun’un önerisini reddetmişti: “Gökhisar’ı er ya da geç istila edeceğiz. Yani Roland’ın birliklerini tek bir yere toplaması bizi zahmetten kurtarıyor. Bu sayede Kurt Yüreği Krallığı’nda olduğu gibi şehir şehir saldırmak zorunda kalmayacağız. Tek yapmamız gereken Roland’ı yenmek. Sonrasında da savaş bitecek.” dedikten sonra Tayfun’a doğru baktı: “Malzemelerin hazırlanması ne kadar sürer?”


Yaşlı piskopos kalın bir sesle cevap verdi: “Neredeyse iki hafta…”


“Yaklaşık 1000 kişilik bir öncü kuvvet göndersek nasıl olur? 300 tane de Tanrı’nın Cezalandırma askeri ile beraber…”


“O tür bir kuvveti hemen yarın gönderebiliriz.”


“Harika…” diyen Zero koltuğundan indi: “Roland'ın bizi rahatsız etmesini beklemek yerine Soğuk Rüzgâr Sırtı’na önce bizim saldırmamız ve ele geçirmemiz daha iyi… Orada tahıl toplamıyor mu? Belki Tanrı Taşları’ndaki kaybımızı telafi bile edebiliriz. Soli Daal… Bu öncü kuvvetten siz sorumlu olacaksınız. Soğuk Rüzgâr Sırtı’nı üç gün içerisinde yok etmenizi istiyorum.”


Ancak beklediği gibi anında bir cevap alamamıştı.


Üç başpiskopos düşünüyorlar gibiydi ki Tayfun sordu: “Bu sizin fikriniz mi yoksa Papa Hazretleri Mayne’in mi?”


“…”


Zero aniden kalbinde bir öfke dalgası hissetmişti: “Aptallar!” diye geçirdi içinden.


O'Brien tarafından tanınan gerçek mirasçı ve Kutsal Birlik’in meşru halefi olarak, birkaç ölümlünün kendisinden şüphe etmesini hakaret olarak sayıyordu. Öfkesini bastırmak için elinden geleni yapmış ve hiç kaygılanmamış gibi davranmıştı. Gülerek söze girdi: “Elbette Papa Hazretleri’nin kararı… Herhangi bir sorunuz varsa ona şahsen sorabilirsiniz. Ancak Gizli Bölge’de yapılması gereken çok iş var. Gerçekten aşırı önemli bir şey yoksa onu rahatsız etmemek en iyisi olur.”


Bunun üstüne ellerini kalplerinin üstüne koyan üç başpiskopos aynı anda: “Elbette… Papa Hazretleri’nin isteklerine alçakgönüllülükle uyuyoruz.” dediler. 



...

Kilise tarafında da planlar yapılmaya başlıyor. Çetin ve zorlu bir dönem bizleri bekliyor gibi, bakacağız…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr