Bölüm 584: Haliç

avatar
2355 28

Release That Witch - Bölüm 584: Haliç




Çevirmen: Lodos

Yaklaşık dört ayın sonunda Sınır Kasabası’na döndüğünde Lotus’un içinde farklı bir his vardı.


Kasaba hızla gelişmiş, yoğun kar yağışı dahi durduramamıştı bu gelişmeyi… Kızıl Su Köprüsü üstünde ne zaman dursa bu şekilde hissediyordu.


Nehrin güney kıyısında bulunan fabrikalar düzgün bir kare gibi dizilmiş ve nehrin karşısındaki iskeleler de birkaç kat genişlemişti. Nehirde ileri geri gidip gelen beton gemiler nehrin parıltılı yüzeyini tamamen dolduruyordu.


“Uyku Adası’ndan çok daha kalabalık… Bir sürü insan var, karıncalara benziyorlar.” diyen Honey, köprünün korkuluklarına tutunmuş aşağı bakıyordu.


“Katılıyorum.” dedi Lotus. Majesteleri’nin neden bu kadar geniş bir köprü istediğini anlamamış ve köprü inşa edildiğinde de başlı başına bir israf olduğunu düşünmüştü. Ancak şimdi o kararın doğruluğunun ispatlandığının farkındaydı.


Köprüden yürüyen insanlar ara sıra garip kıyafetleri ve görünümleri nedeniyle onlara bakıyorlardı.


Diğer şehirlerde böyle bir durumda olsalar Lotus nasıl ve nereye kaçabileceğini düşünürdü. Ancak burada güvenlik konusunda endişelenmesine gerek yoktu.


Gözle görülebilecek değişikliklere ek olarak gözle görülemeyen birçok değişiklik daha vardı.


Örneğin; insanları ısıtan ısıtma sistemi, geceyi aydınlatan elektrik lambaları ve dondurma gibi yeni, lezzetli yiyecekler ve benzeri… Evelyn ve Candle bu değişiklikler hakkında bir gün boyunca hiç durmadan konuşabilirlerdi. Ancak Lotus’u asıl şaşırtan şeyler bunlar değildi.


En büyük değişimin cadılar ile insanlar arasındaki ilişki olduğunu düşünüyordu.


Ve bu da Evelyn'in tavernasında açık açık görülebiliyordu.


Taverna, Cadı Birliği tarafından finanse ediliyordu. Evelyn ise hem yönetici hem de barmen rolüyle; Batı Bölgesi’ni ziyaret eden konuklara lezzetli karışık şaraplar servis ediyordu. Kazandıkları paraları ve birikimlerini çekmecelerinde saklı tutmaktansa iş kurmak için harcamak Majesteleri’nden çıkan bir fikirdi.


Lotus, Wendy tarafından iki bardak buzlu elma şarabı içmeye davet edilmişti. Tadı enfesti. Yulaf şarabından çok daha güzel bir aroması vardı ve hafice de bir meyve aroması ile karıştırılmıştı. Aynı zamanda içecekler çok da çekici görünüyordu. Şeffaf kristal camın içindeki berrak yeşil sıvı parlıyordu sanki… Buranın ortamı genellikle gürültü patırtı olan o bar ortamları gibi değildi. Aksine misafirler kendi koltuklarında zarif bir şekilde oturuyorlardı. Etraf, zemin, masalar ve kadehler ise temiz ve düzenliydi. Tezgâhın arkasındaki bir dizi varil olmasaydı buranın bir bar olduğunu düşünmezdi.


Elbette bu hoş deneyim içki fiyatlarına da yansıyordu aynı şekilde…


Evelyn tezgâhın önünde duruyor, misafirleriyle sohbet ediyor ve kimse de onu bir cadı olduğu için suçlamıyordu. Aksine birçok yabancı işadamı meraklandıkları için gelmişlerdi buraya içmeye… Lotus, Evelyn’in nadiren bu kadar içten gülümsediğini görürdü. Bu işi gerçekten sevdiği anlaşılıyordu.


Lotus buradan ayrılmadan cadılar, çoğu işlerini kale içinde hallederler ve dışarı çıkmaları gerekirse de Majesteleri’nin korumalarının eşliğinde çıkabilirlerdi. Ama şimdi kasabanın her yerinde git gide alışılıyordu cadılara…


Böylesine değişikliklerin yalnızca bir mevsimde yapılmış olması inanılmazdı.


O akşam Wendy ile konuştuktan sonra birçok şeyi daha da fazla anlar hale gelmişti Lotus. Cadı Birliği cadılarının her işlerinde ellerinden gelenin en iyisini yapma isteklerinin belki de bu yüzden olduğunu düşünüyordu.


Sadece Majesteleri Roland için Neverwinter isimli bir şehir inşa etmemişlerdi. Aynı zamanda kendi evlerini de inşa ediyorlardı.


“Hadi gidelim. Eğer bugün her şey yolunda giderse haliçteki dönüşümü tamamlayacağız.” dedi Lotus, Honey’e…


“Yaşasın!”


...


Son kaya parçası da yere gömüldüğünde Lotus alnındaki teri silerek derin bir nefes aldı.


“Harika! Gerçekten dağın içinden bir yol yaptın.” diye alkışladı Honey.


Bu arada başının üstündeki ağacın tepesine konmuş kuşlar da sevinçle ötmüştü sanki…


“Elbette! Yapamayacağım hiçbir şey yok.” dedi Lotus gururla.


Uyku Adası’nı çevreleyen kayalıkların aksine buradaki kaya tabakası çok daha derin ve sertti. Bu yüzden onu şekillendirmek çok daha zordu. Neyse ki; tüm dağı dümdüz etmesine gerek yoktu. Majesteleri’nin planı doğrultusunda beş altı arabanın yan yana geçmesine izin verebilecek bir geçit inşa etmesi gerekiyordu yalnızca… Aklında demir köprü vardı. O yüzden böylesine geniş bir yolun israf olduğunu düşünmüyordu.


Dağın tepecikleri, deniz seviyesinden kırk metreden fazla yukarıda olduğu için bu yolu inşa etmenin en kolay yolu, uzun ve yumuşak bir yamaca dönüşene kadar zemini yavaş yavaş aşağı gömmekti.


Arabaların geçişini kolaylaştırmak için tepeciklerin yüzeyindeki kaya tabakasını kasıtlı olarak yol seviyesine düşecek kadar yere bastırmıştı. Bu sayede yağmur yağsa dahi yolun yüzeyinde su birikintileri oluşmayacaktı.


Yamacın tepesinde durulduğunda altın plaj ve mavi deniz görülebiliyor, aynı zamanda yamaç boyunca esen tanıdık tuzlu meltem rüzgârı da hissedilebiliyordu.


“Ateş getirdin mi?” diyen Honey, zıplaya zıplaya Lotus’a doğru ilerledi.


“Hayır. Ne yapacaksın ki ateşle?”


“Kızarmış balık tabii ki!” diyen Honey, gülümsedi: “Ben onları buraya çektiğimde sen de onları su yüzeyinden alarak buraya getirmeye ne dersin? Ateşimiz yoksa eğer onları iki gün boyunca güneşin altında bekletebiliriz!”


Başının üstündeki ağaçtaki kuşlar daha da neşeyle ötmüştü.


Gözlerini yuvarlayan Lotus: “Her yerde tuzlu balık kokusu almak istemiyorum! Ayrıca sıkılmadın mı balıktan? Uyku Adası’ndayken epey yedin zaten!” dedi.


“Çok iyiydi ama…” diyen Honey, başını eğiyordu.


“Her neyse… Burada güneşin altına balık koymak yasak… Majesteleri de balık kokusunu sevmiyor.” diyen Lotus’un aklına aniden Ashes gelmişti. Uyku Adası’nda her gün her gün balık çorbası yemekten sıkılıp sıkılmadığını düşündü içinden: “Majesteleri Leydi Tilly’nin istediği zaman buraya gelebilmesi ve sıcak hava balonuna gerek olmaması için buraya bir liman inşa etmek istediğini söyledi.”


Leydi Tilly'den bahsedilmesi Honey’in dikkatini çekmişti: “Yani Leydi Tilly… Gelecek mi?”


Yüz ifadesi bir hayvanın yüz ifadesinden bile daha basitti. Lotus, Honey’in kabarık saçlarını okşayarak söze girdi: “Hiçbir fikrim yok. Ama yakında Majesteleri’nin Kilise’ye karşı savaşması gerekecek. Yani abisine yardım etmek için gelmeli…”


Aslında Lotus pek emin değildi. Özellikle de Bloodfang Derneği ve Heidi Morgan ile alakalı tüm detayları duyduktan sonra… Eskiden beridir savaş cadılarında olan o kibirli tavırları sevmezdi. Ancak şimdi oldukça acınacak durumda gibilerdi.


Onlara karşı olan önyargılarını bıraktıktan sonra aslında kendisinden çok da farklı olmadıklarını fark etti. En azından şimdi Iffy ile arada bir sohbet edebiliyordu. Ama Uyku Adası’ndaki cadılar… Leydi Tilly’nin onları ikna etmesi pek kolay olmayacaktı işte…


“Yaşasın! Bu harika!”


Lotus iç çekti. Bu küçük kız savaş hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Eğer Leydi Tilly, Bloodfang Derneği'nin sorununu çözemez ve Kilise de aynı zamanda Majesteleri Roland'a saldırırsa bu büyük bir sorun demekti.


Buna rağmen yine de Leydi Tilly’nin Sınır Kasabası’na gelmesini istiyordu.


Ayrıca Leydi Tilly'nin sonsuza dek burada kalmasını da...


O zaman kışın dilediği dilek gerçek olacaktı.


“Bu sayede kendim de dâhil olmak üzere tüm cadılar Sınır Kasabası’nda mutlu bir şekilde yaşayabilir.” diye düşündü Lotus… 



...

Bu bölümde yazar olay örgüsünü biraz karışık vermiş. Ama yine de ne olup bittiğini anlayabildik en azından…

Lotus cidden çok istiyor Sınır Kasabası’nda yaşamayı, daha önce de bir bölümde bahsedilmişti. Bakalım gelecekte hem onu hem de bizi neler bekliyor?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44240 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr