Bölüm 575: Wendy’nin Beklentisi

avatar
2370 33

Release That Witch - Bölüm 575: Wendy’nin Beklentisi




Çevirmen: Lodos

Wendy uyanmıştı. Bütün gece yağan yağmurun dindiğini gördü.


Esneyerek yataktan çıktı. Pencereyi açtığı anda ıslak toprağın tatlı kokusu odaya girmişti. Bahçe parlak yeşil bir tona bürünmüştü. Camın yanındaki zeytin ağaçlarından düşen su damlacıklarını görebiliyordu. Sabahın yumuşak güneşi, ıslak otlara değerek yansıyordu.


Yeni bir gün başlamıştı.


İç çamaşırını ve ceketini giydikten sonra yatağın başucuna geri döndü ve Bülbül’ün yanaklarını okşadı: “Kalkma vakti.”


Belirsiz bir nefes veren Bülbül, yüzünü yastığa geri gömdü.


Yalnızca böyle zamanlarda savunmasızca kendisini açıkta bırakırdı Bülbül. Gülümseyen Wendy, başını salladı: “O zaman önce ben kahvaltı yapacağım.”


Bülbül’ün kulakları hafifçe hareket etti. Sanki bilinçsiz bir titreme gibiydi. Ama Wendy, onun kendisini duyduğunu biliyordu.


Kapıyı yavaşça kapattı. Güzel bir kahvaltı yapmadan önce yıkanmak için banyoya gitti.


Şefler her zaman çok erken uyanırlardı. Çünkü şafaktan önce herkes için yemek hazırlamak zorundalardı. Fırındaki odunlar uzun süre yanabiliyordu. Bu yüzden yiyeceklerin soğumasından endişe etmelerine gerek yoktu. Eğer bir şey yemek istiyorsa bir kâse ve kaşık alıp mutfağa gitmesi yeterliydi. Majesteleri bunun açık büfe olarak adlandırıldığını ve kendisi için epey alışılagelmiş bir şey olduğunu söylemişti. Ama Wendy için böyle bir yaşam tarzı ancak ‘abartılı’ sayılırdı.


Cadı Birliği dağlardayken Wendy, bir gün istediği şeyden istediği kadar yiyebileceğini hiç düşünmemişti. O zamanlar, tadının güzel olmasını bırak, ellerinde yeterli yiyecek olduğu zaman kendilerini şanslı hissederlerdi.


Ama şimdi her gün kahvaltıda; yulaf lapası, tost, kurutulmuş balık ve kızarmış yumurta gibi üç dört yemek oluyordu. Neredeyse bir yıldır kalede yaşıyor olsa da her yemek yediğinde aşırı mutlu hissediyordu kendisini.


Bu arada elbette tüm bunları cadıların önüne getiren ve kız kardeşlerinin özgür bir hayat yaşamasını sağlayan kişiye çok minnettardı.


Wendy yemek odasından kâsesini aldığında salonda kimse yoktu. Uzun masanın üstünde sadece birkaç kullanılmış tabak vardı. Anlaşılan ilk yemek yiyen o olmamıştı. Cadı Birliği’nde uyanmak için kesin bir zaman yoktu. Bu yüzden genelde birbirlerinin arkasına gelerek yapmış olurlardı kahvaltılarını… Şimşek ve Maggie, her zaman kaleden ilk ayrılanlar olurlardı. Ardından Anna, Agatha, Lucia ve diğerleri gelirdi. Wendy bu iki grubun arasında olurdu genelde.


Bülbül ise her zaman sonuncu olurdu.


Çünkü Majesteleri geç saatlere kadar uyumayı severdi. Acil bir şey yoksa devlet işleriyle ilgilenmek için öğlen kalkardı. Bülbül de ona bağlıydı haliyle…


Cadı Birliği’nin dağlarda olduğu zamanlarda; en çok dikkatli ve tek başına takılan kişi Bülbül idi. En ufak bir harekette bile tetiğe geçerdi.


Ancak Wendy bunun kötü bir şey olduğunu düşünmemişti.


...


Kahvaltıdan sonra Cadı Evi’nin birinci katına gitti. Burası Cadı Birliği’nin ofisi olmuştu artık.


Odaya girer girmez Ring, kalkarak ona doğru yürümüştü: “Wendy Abla! Hoş geldin!”


“Merhaba, Leydi Wendy.”


“Günaydın bayanlar…”


Belediye Binası’ndan iki genç kız daha Wendy’ye doğru eğilerek selam vermişti. Ta en başta Karl Van Bate tarafından kurulan okuldan mezun olmuşlardı. Nispeten Anna ve Nana’nın sınıf arkadaşları sayılıyorlardı ve cadılara karşı herhangi bir önyargıları yoktu. Büyük olanın adı Pearl, küçüğün adı Grayrabbit idi. Lucia’nın küçük kardeşi Ring ile beraber Cadı Birliği’nin ilk kâtip grubunu oluşturuyorlardı.


Tabii Ring 14 yaşından küçük olduğu için şimdilik sadece öylesine oradaydı.


Ama buradaki işler çok kolaydı. Bu yüzden bunu ekstra bir eğitim olarak görebilirdi.


Kâtiplerin de yardımıyla Cadı Birliği sonunda yola atılıyordu.


“Günaydın.” diyen Wendy başını salladı ve masanın yanına oturdu: “Cadı Günlükleri’nin ilk baskısının satışları nasıl?”


“Çok popülerler…” diyen Pearl gülümsed: “İnsanlar, özellikle de Birinci Ordu’daki askerler, Sınır Kasabası’nın küçük meleğinin hikâyesini çok seviyorlar. Neredeyse her gün satın almak için gelen oluyor. Bu hafta günde yaklaşık 60 tane sattık. Böyle giderse en başta bastığımız 1000 kopyayı yarım ay içinde satabiliriz.”


Bunu duyan Wendy biraz şaşırmıştı. Ne de olsa sadece eğlence amaçlı bir kitap olan ‘Cadı Günlükleri’ insanların karnını doyurmuyor ya da çalışmalarında onlara yardımcı olmuyordu. Ancak yine bu kadar yüksek bir fiyata kapış kapış gidiyordu. Bu inanılmazdı.


Bu fikir Majesteleri’nden çıkmıştı.


Karmaşık konular ve dokunaklı hikâyelere sahip bir oyun üçlemesi olan ‘Cadı Günlükleri’ Neverwinter Şehri’nden büyük talep görmüştü. Bu yüzden Majesteleri oyun modelini takip ederek cadıların hayat hikâyelerini resimli kitaplar şeklinde satmaya karar vermiş ve Ucuzluk Pazarı’nın butik kısmına koydurmuştu. Ancak oyunlardan farklı olarak kitaptaki hikâyelerin tüm ana karakterleri gerçek Cadı Birliği’nden idi. Enfes resimlerin yanı sıra okuyucuların kâğıt üstünde bir tiyatro izliyorlarmış gibi hissetmelerini sağlamak için bazı yazılmış diyaloglar da vardı.


İlk cildin ana karakteri Bayan Nana Pine idi.


15 yaşındaki kız, doğal yakınlığı ve başkalarının acısını iyileştirebilmesi sayesinde Sınır Kasabası’nda epey meşhur olmuştu. Kimse böyle bir melekten nefret edemezdi. Majesteleri’nin cadılara olan güçlü desteği ve Birinci Ordu’nun o hikâyeleri yayması sonucu Nana, Anna’dan bile daha popüler hale gelmişti.


Wendy hikâyelerin konusuna karar verdikten sonra Soraya onları tek tek boyamış ve kitabı bir araya getirmişti. Kitap başı beş gümüş idi. Cadıları en çok tanıması gerekenler mültecilerdi. Ancak yarım aylık maaşlarını bir kitaba veremiyorlardı. Yani en başta, potansiyel alıcı grupları yerli halk ve iş adamları idi.


Yerliler, mültecilerle görüşe görüşe bu hikâyeleri yayabilir ve iş adamları da bu hikâyeleri krallığın her şehrine götürebilirdi.


Cadı Günlükleri’nin ne kadar popüler olduğunu gören Wendy heyecanlanmış ve bir ilham gelmişti.


Kalemi, kâğıdı eline almak için sabırsızlanıyordu. Çoktan bir sonraki cildin içeriğini düşünmeye başlamıştı.


“Sonraki hikâyelerin içeriğini düşündünüz mü?” diye merakla sordu Ring.


“Evet. Majesteleri, bir sonraki cildin ana karakterinin Yankı olacağını söyledi.” diyen Wendy, gülümsedi ve sordu: “Şu başlık hakkında ne düşünüyorsun: Sallanan Kum ve Volkanların Diyarı Aşırı Güney’in Gümüş Ay Prensesi?”


“Vay canına! Harika!” diye haykırmıştı küçük kız.


“Majesteleri Güney Bölgesi’ni ele geçirdiğinde prensesin memleketine giderek geniş çölleri görebilirsiniz.”


“Harika!”


Cadılar hakkında hikâyeler yaymak ve insanların onların gerçekte kim olduklarını bilmesini sağlamak onun işiydi.


‘Cadı Günlükleri’ bunun bir parçasıydı sadece…


Yankı çoktan Yıldız Çiçekleri Topluluğu ile tanışmıştı. Oyuncuların hiçbiri onun sürükleyici müziğini övmeyi bırakamıyorlardı.


Evelyn, Kutsal Dağ Oteli’nin yanına genelde eşsiz bir tada sahip olan karışık likörler servis eden bir taverna açmıştı.


Sinekkuşu da ayriyeten Belediye Binası’na girmiş ve İnşaat Bakanlığı Bakan Yardımcısı olmuştu. Scroll’dan sonra Belediye Binası’ndaki ikinci görevli cadı olmuştu.


Cadıların hepsi Neverwinter Şehri’ni inşa etmek için çok çalışmıştı. Aynı zamanda insanlara kendi varlıklarını kabul ettirmişler ve herkesle eşit olduklarını kanıtlamışlardı.


Wendy, Majesteleri’nin onlara sözünü verdiği günün çok yakında olduğunu hissediyordu.


...

Vay be… Wendy de böyle bir işle ilgilenmeye başlamış demek… İyi kazançlar diyelim o zaman!

Wendy de Majesteleri’nin verdiği sözün yakında gerçekleşeceğini hissediyorsa bir şeyler yaklaşıyor demektir keyifli okuyucular, biz de meraklıyız! Devam ediyoruz!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr