Bölüm 569: Tehdit Altındaki Güç

avatar
2415 33

Release That Witch - Bölüm 569: Tehdit Altındaki Güç




Çevirmen: Lodos

Çorak bahar sona erdiğinde yaz yaklaşıyordu. Neverwinter Şehri’nin nüfus artış hızı ilk patlayıcı zirvesini yaşamıştı.


Güney ve Doğu Bölgeleri’nden mülteci çekme görevi etkisini göstermeye başlamıştı. Bir önceki yılda da edinilen tecrübeler sonucu elçi heyetlerinin verimliliği epey artmıştı. Her gün yüzlerce mülteci Kızıl Su Şehri ve Söğüt Kasabası’nda toplanarak zengin ve tehlikesiz olduğu söylenen Neverwinter Şehri’ne transfer edilmeyi bekliyordu.


Bu insanları uygun şekilde barındırabilmek için Belediye Binası, toplanma yerlerinde görevli iş adamlarına geçici barakalar kurmalarını, su ve yulaf lapası vermelerini söylemişti.


Sınır Bölgesi’nin iskelesi şehrin en işlek yeri haline gelmişti. Polislerin yüzde doksanı düzeni sağlamak ve gelen nüfusu yazıya geçirmek için oraya gönderilmişti. Tıbbi muayeneler için kurulmuş bariyerin önünde de hep uzun bir sıra vardı. Konut kontrolünden sorumlu olan memurlar ise, kalabalık mültecileri çeşitli kategorilere ayırıyorlar ve onları ya nehir kıyısındaki toplantı odalarına ya batı şehirdeki mağara evlere ya da duruma göre resmi konutlara taşıyorlardı.


Bu nedenle Belediye Binası her geçen gün daha da hareketli bir yer oluyordu.


“Kızıl Su Şehri’nden üç yelkenli gemi daha yeni iskeleye geldi. 126 kişi var. Direkte mavi bir bayrak asılı ve Bob sorumlu…”


“Yine mi? Kaç posta geldi bugün ya?”


“Dört veya beş… Neyse, dırdır etmeyi kes. Git ve onları al.”


“Peki, Bob'un işini kim devralacak ve Kızıl Su Şehri’ne gidecek?"


“Ben yaparım. Bekleyin, hemen hazır olurum.”


“Yanına biraz sabun al. Oradan satın alamazsın."


Ofisinin dışındaki gürültülü sohbetleri dinleyen Barov, stresli hissediyordu kendisini… Çok meşgul olduğu için değildi. Hatta Belediye Binası’nda ne kadar çok iş olursa o kadar çok zevkli olurdu.


Ancak son zamanlarda durum epey karmaşıklaşmıştı.


Sebep Edith Kant idi.


“Müdür Bey! Adalet Bakanlığı daha fazla personel için yine bizi çağırıyor.” diyen bir asistan ofisine girerek böyle demişti: “Ekselansları Carter 100 kişiyi yedek polis olarak işe almamızı istedi. Daha fazla polis olmazsa şehrin düzeninin kontrolden çıkacağını söyledi. Eğer bir şey olursa ve Majesteleri sorarsa suçu bizim de üstlenmemiz gerekecek.”


“Baş şövalye olduğu için Majesteleri’nin önünde daha fazla konuşabilir tabii…” diye düşündü Barov. Ama böyle küçük şeylerle uğraşacak zamanı yoktu. Bir belge hazırlarken başını kaldırmadan: “Masanın üstüne koy. Sonra halledeceğim.” dedi.


“Emredersiniz efendim!”


Asistan odadan çıkarken Edith'in sesi Barov’un kulaklarına geliyordu: “Bu işe alım emri mi? Madem çok meşgulsün ben sana yardım edeyim.”


“İşte Edith de buradaymış!” diye geçirdi içinden Barov: “Saygılı bir dil bile kullanmıyor!”


“Elbette Edith, Kuzey Bölgesi Dükü'nün kızı, benden çok daha yüksek bir statüde… Gerçekten Kral’ın Eli olmadan önce bana herhangi bir isimle hitap edebilir… Ama ne olursa olsun ben onun için yarım da olsa bir akıl hocasıyım. Çünkü Majesteleri onu, bölümsel işleyiş ve hükümet sürecini öğrenmesi için benim ofisimde asistan yaptı. Ama yine de Edith pek öyle düşünmüyor gibi…”


“Ee… Peki, olabilir…”dedi isteksizce Barov.


Ama Barov ne kadar isteksiz olursa olsun Bayan Kant'ın davranışlarında herhangi bir hata bulamıyordu. Onu tekrar tekrar reddetmesi çok yanlış görünürdü. Özellikle de bu kritik zamanda Majesteleri’nin gözünde kötü bir izlenim bırakmayı göze alamazdı.


Roland Wimbledon'un büyük bir anlayışa sahip bir adam olduğunu asla unutmamalıydı.


“Teşekkür ederim.”


Çok geçmeden karşı masadan yazı yazma sesleri gelmeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra da Edith, işe alım emrini Barov'un masasına geri koymuştu.


“Son zamanlarda elimden geçen taslaklardan yola çıkarak bu tür işe alım emirlerinin genellikle personelin güvenilir olmasına ve temiz sabıkalı olmasına dayandığını öğrendim. Ama Sınır Bölgesi’nde böyle çok fazla aday kalmamış durumda… Meydanda işe alım bültenleri yayınlamak ve adayların Belediye Binası’na iş başvurusunda bulunmalarını beklemek yerine bence kayıtlı ikamet dosyalarını arşivlerden çıkararak 100 işsiz yerliyi seçmek daha iyi olur. Adalet Bakanlığı, Belediye Binası’ndaki büyük bir bölüm… Nispeten iyi bir maaş ve refah sağlıyor. Bence kimse böyle bir iş teklifini geri çevirmez. Bu şekilde normal prosedürlerle işe alımlarda yaşanan yaklaşık bir haftalık zaman israfından kurtulur ve baş şövalyeden gelen şikâyetleri de azaltırız. Eğer onaylarsanız bu işe alım emrinde cevap vereceğim ve bunu arşivlere vereceğim."


Söyledikleri açık ve mantıklıydı. Daha iki hafta önce Belediye Binası’na girdiğini düşünmek zordu.


Başta sessizce bir kenarda oturuyor, Barov'un belgeleri gözden geçirmesini izliyor ve nadiren bir şey söylüyordu. Ama şimdi Belediye Binası’ndaki her türlü işi yüksek yeterlilikle halledebilir durumdaydı.


“Ee… Kendi yolunla yap o zaman…”


O an için Barov, Edith'in önerisinden daha iyi bir çözüm yolu bulamamıştı. Sıkışık programı sayesinde bu tür küçük şeyleri görmezden gelmiş ve her şeyi aynı usulle yapmaya devam etmişti.


“Bir varis Dük’ün malikânesinde büyüdükten ve üst düzey soylular tarafından eğitildikten sonra böyle mi oluyormuş demek?” diye düşünen Barov, kendisini büyük tehdit altında hissetmişti.


Evet… Saygısızlık falan, bunlar küçük ayrıntılardı. Barov’un asıl umurunda olan elindeki güçtü: “Şu anda teslimiyet kararı vermiş olan Kuzey Bölgesi’nin her yerindeydi propagandalar… Edith, Majesteleri’nin emriyle orada yeni bir Belediye Binası kurmak üzere kuzeye gönderilirse problem yok. Ama ya burada kalırsa? Majesteleri de henüz evli değil. Ve Edith de bir Dük’ün kızı!” diye düşünen Barov, elinde olmadan stresli hissetmeye başlamıştı: “Bu iyi olmaz. Belediye Binası’ndaki yönetimde o kadar kolay ustalaşılamayacağını öğrenmesini sağlamalıyım. Majesteleri’nin büyük tabloyu görebilen bir bakana ihtiyacı var.”  diye içinden geçirmişti.


Edith ofise döndüğünde Barov boğazını temizledi ve ona bir istatistik formu verdi.


“Bu ne…”


“Sıkıntıdayız.” dedi Barov: “Neverwinter Şehri’nin tahıl stokları hasat gününe kadar dayanmayabilir.”


“Bunun sebebi aşırı nüfus mu?” diye soran Edith, forma baktı ve şöyle dedi: “Tüketim oranına göre, kalan tahıl yaz sonuna kadar dayanabilmeli… Bahar buğdaylarını Temmuz ayı ortasında hasat edebiliriz. Eğer yeni mültecileri kabul etmeyi bırakırsak bu yeterli olacaktır.”


“Ancak Belediye Binası yeni mültecileri kabul etmeyi bırakamaz.”


“Majesteleri tarafından belirlenen 100.000 kişilik nüfus hedefi yüzünden mi?”


“Hayır. Asıl mesele o değil.” diyen Barov, başını salladı: “Ülkenin hem Doğu hem de Güney Bölgeleri’nden toplanma yerine sürekli bir mülteci akışı var. Onları terk edip bırakırsak sadece Kızıl Su Şehri ve Söğüt Kasabası bir isyan riski ile karşı karşıya kalmaz. Aynı zamanda inşa etmek için çok çalıştığımız o imajımız da bir gecede yok olur. Sonrasında mültecileri tekrar işe almayı istememiz halinde bu çok zor olur. Majesteleri bir keresinde bana kalkınma planının çok sayıda insana ihtiyacı olduğunu söylemişti. 100.000 kişi sadece başlangıç. Bu yüzden Belediye Binası sırf bir tahıl sorunu nedeniyle Majesteleri’nin planını bozamaz. Bu sorunu çözmeliyiz. Ve bakan olduğum için bu da benim sorumluluğum.” diyen Barov, bir an duraksadıktan sonra Edith Kant’a bakarak sordu: “İyi bir fikrin var mı?” 



...

Hahaha! Kırk yıl düşünsem Barov’un birini kıskanacağı aklıma gelmezdi. Baya baya Edith’i kıskanıyor ve kendince onun yeterince iyi olmadığını ispatlamaya çalışıyor, sorular falan soruyor… Vay be Barov… Ama asıl önemli olan Edith’in nasıl bir cevap vereceği…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr