Bölüm 567: Patlayıcı Kovanlar

avatar
2464 33

Release That Witch - Bölüm 567: Patlayıcı Kovanlar




Çevirmen: Lodos

Batı surunun ötesinde bir banliyö, Neverwinter Şehri.


Büyük bir kükreme sesi, halkı surlara tırmanmak ve yukarıdan izlemek için cezbediyordu. Birinci Ordu deney alanına birisinin girmesi ihtimaline karşın Gizli Orman’ın girişlerini kapatmıştı. Ama bir teleskop sayesinde her şey görülebiliyordu: “Ateşli silahları test etmek için daha özel bir yer bulmak lazım gibi…” diye düşündü Roland.


“Majesteleri ikinci sefer hazır!” diye bildirdi bir topçu askeri.


“Herkes sığınağa!” diye elini salladı Roland: “Kimsenin burada olmadığını onayladıktan sonra geri sayıma başlayın.”


Bu test, 152 mm obüsün atış testiydi. Mühürleri araştırırken bir yandan ateşli silahların ilerlemesiyle de ilgileniyordu Roland. Timothy ortadan kalkmış, kuzey bölgesi de Roland’a boyun eğmişti. Gökhisar Krallığı’ndaki durum oldukça iyiydi. Bu yüzden Roland, mermileri geliştirmeye karar vermişti.


Ancak Roland kabul etmek zorundaydı ki; bir darbe fünyeli obüs geliştirmek katı kovanlar geliştirmekten teknik olarak çok daha zordu. Anna her gün testler için dört obüs mermisi yapıyordu. Ancak üst üste üç günün sonunda hiçbiri başarılı bir şekilde patlamamıştı. Daha da kötüsü testlerin ikinci gününde, bir mermi bölmeden çıktıktan hemen sonra patlamış bu da atış testlerinde kullanılan yeni topun namlusuna büyük zarar vermişti. Neyse ki Roland test alanının etrafında birkaç siper kazarak önlem almıştı da bir kayıp yaşanmamıştı. Yalnızca topun yanındaki birkaç askerin kulak zarı hasar görmüştü. Onları da Nana iyileştirmişti zaten…


“Bu şey, gerçekten söylediğiniz gibi düşmana dokunduğu anda patlıyor mu?” diye soran Agatha, kendisini tutamayarak başını dışarı uzatmıştı: “Anna’ya sordum. Birkaç parça metalin bir araya getirilmesinden başka bir şey değilmiş. Canlı değil yani… E o zaman dokunduğu şeyin bir düşman olup olmadığını nasıl biliyor?”


Agatha, Cadı Birliği içinde silah testlerine en çok heves ve ilgi duyan cadı olmalıydı. Testten haber aldıktan sonra kimya fabrikasındaki üretim çalışmalarını bir kenara bırakmış ve bizzat yeni kovanları izlemeye gelmişti.


“Düşmana dokunduğunda değil, düşmanın pozisyonuna düştüğünde patlar.” diye düzeltti onu Roland: “Bu, obüsün karşılaması gereken temel bir gereklilik. Kesin bir güvenlik olmazsa her an patlayabilir ki bu da çok tehlikeli olur…”


Tetik güvenliği, yeni kovan için en temel teknolojiydi. Aynı zamanda testlerin de odak noktasıydı.


Çarpışma veya kazara düşme ile tetiklenen patlamaları önlemek için Roland, büyük çaba sarf etmiş ve üç tane güvenlik sistemi kurmuştu.


Birincisi, fünyeleri ve kovanları ayırmak, depolamak, nakliye etmek ve gerektiğinde yüklemek idi. Fünye tutacağı olan bir koniye benziyordu ve bir yumruk büyüklüğündeydi. Alt kısımdaki dişler sayesinde kovanın üstündeki çentiğe kolayca monte edilebiliyordu. Kovan ise fünye olmadan tutuşması zor olan çift bazlı bir kimyasal tozla doluydu.


İkincisi, fünyedeki eylemsizlik güvenliğiydi.


Güvenlik cihazı, bir kapı kilidine benziyordu. Tehlikesizdi, sert bir yay tarafından yerinde tutulduğu için hareket edemiyordu. Kovan ateşlendiğinde eylemsizlik, kilit silindirini geri iterek yay direncinin üstesinden gelip mandalı açacak ve güvenliği kaldıracaktı.


Teoride kolaydı. Ancak uygulamaya koymak zordu. Roland ve cadılar ilk iki günün çoğunu bu mesele üzerinde harcamışlardı. Eğer yay çok sert olursa kilit silindiri yeterli geri tepme mesafesine ulaşamazdı. Eğer çok yumuşak olsaydı da güvenlik garanti olmazdı. Anna, test sonuçlarına göre kademeli olarak ayarlamak zorunda kalmıştı. Sekiz tur atış testinden sonra nihayet yayın ne kadar sıkışması gerektiği hakkında nispeten güvenilir istatistiklere ulaşmışlardı.


Sonuncusu santrifüjlü birincil fünye idi.


Bu, en çok teknoloji gerektiren cihazdı. Basitçe söylemek gerekirse; patlatıcıyı, madeni para büyüklüğünde yarım daire şeklindeki bir demir plakaya yerleştiriyordu. Normalde bir yay ile sabitlendiğinde fünye, sigortanın ortasında bir açıyla dururdur. Böyle bir kurulumda ateşleme pimi, fünye ve patlayıcı toz hizalanmazdı. Bu sayede kovan yukarıdan düşse bile ateşleme pimi, kazara patlamaları önlemek için fünye ile temas etmezdi. Sadece mandal ikinci güvenlik kilidinden ayrıldığında demir plaka harekete geçebiliyordu.


Ateş edildikten sonra el bombası namludaki yiv nedeniyle yüksek bir hızda dönerdi. Merkezkaç kuvveti altında devirme patlatıcısı yavaş yavaş dik hale gelirdi, tıpkı ağırlık merkezi yavaş yavaş eksen çizgisine kapanmış bir dönen top gibi… Bu işlem, mermi namluyu 200 veya 300 metre terk ettikten sonra tamamlanırdı. Bu sayede namlu sıkışsa veya mermi ağaç dallarına çarpmış olsa bile erken patlama yaşanmazdı.


Fünye dik konuma döndüğünde ateşleme pimi ve patlayıcı toz ile hizalanırdı. Bu şartlar altında sigorta yere dokunduğu anda ateşleme pimi fünye içine girerek barutu namlunun ucuna iter ve etraftaki düşmanları paramparça ederdi.


“Ateş etmeye hazırlanın. Beşten geriye sayıma başlayın!”


Bir gözlemci emir vermişti.


Uzatılmış kordon kademe kademe sıkılaşmıştı.


“Ateş!”


Topçu, halatı çektiği anda zemin titremişti.


Namludan gelen kükreme ve şiddetli rüzgâr izleyicilerin kafalarının üstünden esmişti. Roland yakasının toz toprak içinde kaldığını hissetmişti. Kulakları iyi şekilde kapalı olsa da ayaklarıyla gelen titremeleri hissedebiliyordu.


“Düşme noktasını buldum. Patlama başarısız oldu! Tekrar ediyorum: Patlama başarısız oldu!”


Şimşek’in sesi Bülbül'ün elindeki Dinleme Mührü’nden geliyordu.


“Anlıyorum. Geliyoruz.” diye cevap veren Bülbül, bir büyülü taş çıkardı.


“Yine mi başarısız olduk?” diye hayal kırıklığı içinde sordu Agatha.


“Deney yaparken başarısız olmak çok normaldir.” diye tesellide bulundu Anna: “Yalnızca doğru yönü bulduğumuz anda seri üretimde başarıyı garanti edebiliriz.”


"Güzel söyledin.” diyen Roland, Anna’nın başını okşadı: “Ayrıca şimdi Summer ve Sylvie’nin de yardımları sayesinde araştırma geliştirme hızı çok iyi durumda…”


Modern çağlarda bile bombalama testleri sırasında binlerce merminin ateşlenmesi gayet yaygın bir durumdu. Bu yüzden iki üç atışta problemi bulmak imkânsızdı.


Merminin düşme noktasına varan Anna, taşınan yükün güvenliğini sağlamak için sigortayı siyah alevleri ile kesti. Sonrasında askerler de başarısız olan mermiyi toplamışlardı. Hem baruta hem de metal kovanlara geri dönüştürülebilirlerdi. Yani onları atmak israf olurdu.


“Summer… Senin sıran…” dedi Roland.


“Emredersiniz Majesteleri…” diyen Summer, başını salladı. Geri oynatma yeteneği sayesinde bir anda zemine dokunmak üzere olan kovan herkesin gözü önünde ortaya çıkmıştı.


Summer'ın büyülü gücü hala düşük bir seviyede olsa da dört aylık bir antrenmandan sonra günde dört kez kullanabilir duruma gelmişti. Büyü gücünü kontrol edebilmesindeki ustalığı sayesinde de herhangi bir anı direkt olarak ortaya serebiliyordu.


Bu sayede Sylvie de kovanın içini görebiliyordu. Her ne kadar bir hayalet gibi olsa da asıl sahneden hiçbir farkı yoktu.


Summer ve Sylvie'nin yardımıyla Roland, sadece sekiz turluk atış testlerinden sonra yayın gerginliğini belirleyebilmişti.



...

Bu endüstriyel gelişmeler seriye yer yer tat katıyor bizce… Çünkü serinin tamamen bu kısmına çekilince bu bölümde olanları öğrenmekle kalmıyor, şimdiye kadar olanları da bir hatırlayıp hafıza tazeliyoruz. Yazar işini biliyor!

“Bu yeni mermi de hayırlı olsun, Roland’ın sıktığı mermi isabet etsin!” dileklerimizle de bir sonraki bölüme geçiyoruz…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr