Bölüm 561: Kanın Büyü Gücü

avatar
2615 28

Release That Witch - Bölüm 561: Kanın Büyü Gücü




Çevirmen: Lodos

Agatha, Roland ve kadın nihayet ayrıldığında rahatlamıştı.


“Çok mu fazlalık ettim? Belki de sıradan insanların önünde Lord’a karşı daha nazik olmalıyım. Ne de olsa 400 yıl geçmiş durumda ve dünya şimdi daha farklı.” diye düşünen Agatha, bu düşüncelere rağmen yine de cadı olmayanların laboratuvara girmesini sevmiyordu. Majesteleri’nin mühür yapma yöntemini öğrenmesini istemiyordu.


Ama ikincisi elbette çok geçmeden ortaya çıkacaktı.


Agatha sabah hazırladığı altı kare ahşap kutuyu ayarlamak için döndü ve Majesteleri’nin topladığı Tanrı Gözü’nün İntikamı Taşları’nı içine yerleştirdi.


Bu, mührün tabanı için gereken kalıptı.


Dört Dinleme Mührü, bir Çığlık Mührü ve bir de Gözlem Mührü yapması gerekiyordu.


Tıpkı Agatha’nın beklediği gibi; Majesteleri herhangi bir savaş mührü seçmemiş, onun yerine eldeki büyülü taşlara uygun olan temel mühürleri seçmişti. Bir Büyü Avcısı’ndan kalan üst düzey büyülü taşlar ile Çığlık ya da Gözlem Mührü yapmak Keşif Topluluğu’nda olsa israf sayılırdı.


Ama şimdi Roland’da güçlü ateşli silahlar olduğu için savaş mühürlerine olan talep o kadar güçlü değildi.


Mühür ne kadar güçlü olursa gereken büyü miktarının da o kadar artacağından bahsetmeye gerek yoktu.


Kulübenin dışından yine bir tıklama sesi gelmişti.


Bağımsız bir araştırma kulesine ek olarak birkaç hizmetçiye de ihtiyacı olacak gibi görünüyordu Agatha’nın… İsteksizce büyülü taşları eline aldı: “Ne oldu Majesteleri? Başka bir şey mi…” diyerek kapıyı açtı.


“Beklediğin için teşekkürler.”


“Şeytanı tekrar tedavi etmemi ister misin?”


Bu sefer içeri girenler Anna ve Nana olmuştu. Agatha’nın Roland’dan istediği asistanlardı.


“Hayır, ee…” diyen Agatha, kendini düzeltti ve: “Tam zamanında geldiniz. Gözlemlerimi daha yeni bitirdim. Malzemeleri kutulara koyalım. Sonrasında da resmen başlayabiliriz.”


...


Parlak mavi kan kaplamalı esnek borudan ahşap kutuya aktığı anda Tanrı Taşları’nda bazı inanılmaz değişiklikler olmaya başlamıştı.


Taşların üzerine değdiği anda bir dizi kabarcık ortaya çıkmıştı. Yanan bir mum gibi sert taşların köşeleri yapışkan sıvıya dönecek şekilde erimiş ve Tanrı Taşları’nın kendisini ortaya çıkarmaya başlamıştı.


Şeytan umutsuzca mücadele ediyordu. Sanki ne yaptıklarının farkındaymış gibi vücudundaki son çabayı harcıyordu. Ama ne yazık ki demir zincirler altında verdiği bütün o mücadeleler boşaydı.


Çok geçmeden altı kutu Çılgın İblis’in kanıyla dolmuştu. İlk kutu kaynıyormuş gibi görünüyordu. İnce kum, cıva ve Tanrı Taşı ile karışmış olan sıvı yapışkan görünüyordu.


Anna değişiklikleri dikkatle gözlemliyordu. Sordu: “Hammaddeler mühür kalitesi etkiler mi?”


“Evet. Esas olarak Tanrı Gözü’nün İntikamı Taşı’na ve kandaki büyü gücüne bağlı. Keşif Topluluğu büyülü gücün vücudun tüm yönlerini değiştirdiğini düşünürdü. Kıdemli cadıların fiziksel kaliteleri sıradan cadılara kıyasla daha iyiydi. Aşkın olanlar da bu konuda sınıra ulaşmışlardı. Mührün verimini artırmak ve en iyi mührü yapmak için en güçlü şeytandan kan almalı ve en kaliteli Tanrı Taşı’nı seçmeliyiz. Örneğin Leydi Alice'in Tanrı Gözü’nün İntikamı Taşı, savaş alanında ölmekte olan bir doğa üstünün kanıyla tamamlanmıştı.”


“Bir cadının kanı Tanrı Taşı ile birleştiğinde de aynı şey olur mu?”


“Aynı olmaz. Tanrı Taşı bir mum gibi erimez ve tepkime de o kadar yoğun olmaz. Oluşan sıvı şimdi olduğu şekilde su gibi serbestçe akabilir. Ama elbette şeytanın kanı sonunda katılaşacak ve taş kadar sertleşecektir.” diyen Agatha, ahşap kutunun içine ayırıcı bir panel parçası ekledi ve devam etti: “Bu nedenle mühür yapma süreci aslında metal eritmeye benziyor diyebiliriz. Tamamen katılaşmadan önce büyülü taşları gömmeli ve en önemli adımı tamamlamalıyız: büyü damarını bağlamak.”


“Damar mı?” diye soran Anna meraklanmıştı: “Bir bitki gibi mi?”


Agatha başını salladı: “Önceden söylediklerimi hatırlıyor musun? Keşif Topluluğu sadece hayatın büyülü gücü taşıyabileceğine ve büyülü damar olmadan bir mührün ölü bir nesne olacağına inanırdı. Büyülü taşlar bireysel varlıklarını sürdürürdü ancak birleşmeden sonra o devasa gücü üretemezlerdi.''


“Bu, şeytan kanının bu sıradan maddelere… Hayat verebileceği anlamına mı geliyor?” diye soran Anna, şaşkındı.


“Sadece şeytan ile olmaz.” diye sakince cevap verdi Agatha: “Bir cadının kanına da ihtiyacımız var.”


Bunu duyan Nana şok olmuştu. Ağzını elleriyle kapattı.


“Keşif Topluluğu, bu sırrı kazara keşfetmişti. Cadının kanını şeytan kanı ile karıştırmak erimiş Tanrı Taşı’nı bir bitki gibi 'canlı' tutacak garip bir etki yaratacaktır. Damar, uzun süre bir kenarda kalmış olsa bile büyülü gücün etkisini kaybetmez... Bunu tam olarak nasıl açıklayabileceğimi bilmiyorum. Her neyse… Gördüğünüzde anlarsınız.”


İlk sıvı kutusu soğumuş ve grimsi bir ışık tabakası ortaya çıkmıştı. Yoğunlaştırılmış mavi balmumu yağı gibi görünüyordu.


Agatha paneli çıkardı. Kutuda iki yarım küre şeklinde bir oluk ve bir tane de şerit şeklinde oluk kalmıştı. Sonra masanın üstündeki bıçağı aldı ve bileğini doğrusal şekilde kesti. Bir şarap kadehinin yarısını dolduracak şekilde kan fışkırmıştı. Nana’ya döndü ve: “Yarayı iyileştirir misin lütfen?” diye sordu.


Agatha'nın bu ikisini seçmesinin nedeni buydu.


Anna, Cadı Birliği içindeki en iyi öğrenme yeteneğine sahip olan cadı idi. Becerilerin aktarımı için uygundu ve Nana da Agatha’nın acısını etkili bir şekilde azaltabilirdi. Şifa cadıları, Taquila'da iken cephe savaşının ana güçleriydi. Savaşı bırakarak Keşif Topluluğu’na gelip de onlara yardım etmeleri imkânsızdı. Kan akıtıldıktan sonra tedavi etmek için laboratuvarda çoğu zaman şifalı ot tedavileri uygulanırdı.


Agatha’nın, Roland’dan gördüğü şeytanları yenme umudu olmasaydı mühür yapma yöntemini sonsuza kadar gömmeyi tercih ederdi. Cadı kanının şeytan kanıyla mükemmel bir şekilde ve hiçbir sorun çıkarmadan karışabileceği gerçeğini Kutsal Birlik’te bile çoğu kişi kolay kolay kabul edemezdi. Bu konunun bizzat içinde olan Agatha bile bir zamanlar cadıların kökeninden şüphelenmişti. Bu tür karışıklıklar Tanrı İradesi Savaşı için çok zararlı olurdu. Bu nedenle mührün nasıl yapıldığı Kutsal Birlik üyelerinin sakladıkları bir sırdı.


Majesteleri’nin bu nedenle gözlemlere katılmasını istememişti Agatha.


Özellikle de cadıların şeytanlar tarafından yoldan çıkarılan köleler olduğuna dair söylentiler vardı.


Agatha, Roland'ın bunu er ya da geç öğreneceğini biliyordu. Sadece elinden geldiğince erteliyordu.


“Muhtemelen kendimi kandırıyorum ama…” diye düşünerek hafifçe iç çekti.


Karışım yarı sert hale geldiğinde Agatha büyülü taşı oluğa gömdü ve üzerine sıcak kan döktü. Kıpkırmızı kan şerit şeklindeki oluktan akıyordu. Onu çevreleyen kobalt rengindeki kan pıhtıları da kıvranmaya başlamıştı. Aralarındaki çizgiler git gide belirsizleşmeye başlamış ve ikisinin de iç içe geçtiği bir forma dönüşmüştü.


Sonrasında mühre büyülü güç enjekte etti Agatha.


Aniden kırmızı renkli kan çizgisi ince ışık ışınları yansıtmaya başlamıştı. Damar içerisinde çok sayıda ışık lekesi akıyordu. Ritmik olarak genişliyor ve daralıyordu. Sanki nefes alıyor gibiydi…


Anna ve Nana aynı anda anlamışlardı Agatha’nın az önce ne demek istediğini…


Mühür canlanmıştı!



...

Mühürler üretiliyor… Bunlar zaten çok yararlı şeyler, bir de Roland’ın zekâsı ile birleşince çok harika işlerde rol oynayabilecekler gibime geliyor, bakalım…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr