Bölüm 557: Hasar Testi

avatar
2480 27

Release That Witch - Bölüm 557: Hasar Testi




Çevirmen: Lodos

Akşam yemeğinden sonra Roland hemen kalenin arka bahçesine koşmuştu. Her ne kadar önce Anna ile biraz baş başa vakit geçirmek istese de şeytandaki kırmızı sis sınırlıydı ve deney hemen yapılmalıydı.


Cadı Birliği’nin hemen hemen tüm üyeleri oradaydı. Teste katılmayanlar bile şeytana daha yakından bakabilme fırsatını kaçırmak istememişlerdi.


Parçalanmış Çılgın İblis, Breeze'in kontrolü altındaydı ve kulübe zemininin ortasında sessizce yatıyordu. Roland ilk defa insandan farklı yabancı bir yaratık görüyordu. Büyük bir vücuda sahipti ve Demir Balta’dan bile daha uzundu. Donmuş kolları, bir insan kalçası genişliğindeydi. Belirgin kasları gücünü gösteren mavi kan damarları ile kaplıydı.


Şeytanın kaba cildinin siyah-mavi rengi, kanının mavi olduğu göz önüne alınırsa normal idi. Roland vücuduna dokunmak için elini uzattı. Şeytanın vücudu daha sıcaktı. Bu da onların metabolizmalarının daha hızlı olduğu anlamına geliyordu. Metabolizma hızı ne kadar yüksek olursa, çevresel adaptasyonlar da o kadar düşük olurdu.


Çılgın İblis’in kaskına bağlı bir nefes maskesi olduğu için görünüşü pek açık seçik değildi. Ama tüm görüntüsünden yola çıkılırsa epey gelişmiş bir organizma olduğu belliydi. Saçma varlıklar olan Korkunç Şeytan ya da Cehennem Lordu’na kıyasla biraz daha insana benziyordu.


Ama tabii Agatha'ya göre, genç şeytanın daha düşük bir zekâ seviyesi vardı ve insanlarla kıyaslanamazdı. İş kurnazlık ve kandırmaya gelince kıdemli şeytanlar daha çok benziyordu insana…


“Beş şeytandan, Büyü Avcısı, Tanrı İradesi Mührü ile eridi. Çılgın İblisler’den birisini de Anna doğradı. İki tank kızıl sis diğerlerinden alındı ve yolda da kullanıldılar haliyle.” diyen Agatha, alnını ovuşturdu. Yorgun görünüyordu. Yumuşak bir sesle devam etti: “Sis sadece yarın akşama kadar dayanacaktır. Yani eğer mühür yapmak istiyorsak yarın öğleden önce yapmamız lazım deneyi. Eriterek bir mühür tabanı yapmak için yarım gün gerek bana ve işlemler sırasında birkaç kez başarısız da olabilirim.”


“Kırmızı Sis cadılar için ölümcüldü… Tankı nasıl değiştirdin?”


“İnsanlardan yardım aldık.” diyen Agatha, yandaki sklerotin kabını işaret etti: “Gelecekte ihtiyacımız olursa diye boş tankların bir kısmını geri getirdim.”


Roland başını salladı ve Breeze'e döndü: “Kullandığı büyülü gücü kontrol edebilir misin?”


“Eğer şeytan yapabilirse evet…” diye ciddi bir şekilde yanıtladı Breeze: “Her hareketini özel olarak manipüle etmem gerekmiyor. Sadece bir emir verip emri takip etmeye zorlamak yetiyor. Bu komut, dil ve düşüncenin sınırlarının ötesinde… Bu yüzden şeytani canavarlar bile komutlara uyardı. Bu da çok karışık olmamalı herhalde…”


“Bu iyi…” diyen Roland daha sonra Nana'ya talimat verdi: “Uzuvlarını birleştir. Bu sayede de mızrak atıcı olan bir Çılgın İblis’in gücünü ve yöntemlerini görebileyim.”


“Bir saniye… Kalenin içinde mi?” diye soran Lily kaşlarını çatmıştı.


Gizemli Ay, Sinekkuşu ve diğerleri hemen Wendy'nin arkasına saklanmıştı. Ama Cadı Birliği’nin, Kutsal Dağ yolculuğunda yaşadıklarını yaşamamış ve çok fazla şey görmemiş olan Paper ve Summer çok tepki göstermemişti. Yüzlerinde korkudan çok merak vardı.


“Bir kaza çıkacak mı?” diye mırıldandı Softfeathers.


Merak etme. Gözümüz üstünde…” dedi Iffy sakince.


Roland akşam yemeği sırasında ‘Erime Noktası’ operasyonunun nasıl gittiğini az çok anlamıştı. Kıdemli bir şeytanın birden ortaya çıkması ekipte paniğe sebep olmuş ve onları tehlikeye atmıştı. Ancak cadılar savaşın sonunda kazanmışlardı. Iffy harika iş çıkarmış, özellikle de Tanrı İradesi Mührü etkisizleştikten sonra önemli bir rol oynamıştı. Herkesin kaçması için oluşturduğu zaman sebebiyle cadıların; ona ve onun savaş dışı cadılarla ilgili olan düşüncelerine karşı tutumları yumuşamıştı. Ama öyle hafif bir yumuşamaydı ki Iffy de dâhil daha fark eden olmamıştı.


Belki de takımdan biri olarak kabul edilmesi biraz daha uzun sürecekti. Ancak Roland, her iki tarafın da uzlaşması için rahat bir ortam görebiliyordu.


Nana isteksizce çömelerek şeytanı tedavi etmeye koyuldu.


Geleneksel tıp sayesinde bir ameliyatın tamamlanmasının imkânı yoktu. Antifriz gibi bir malzemenin yokluğunda bu organların sadece çürümesi engellenebilir, donma sırasında hücrelerde meydana gelen yanmalar önlenemezdi. Ama şeytanın kırık organları gittikçe iyileşiyor ve açıklanamaz büyü tedavisinin altında yanık izleri de hafif hafif soluyordu.


Organlar tekrar bağlandığında asıl siyah renkli deri, yeşile dönmüştü. Bu da kan dolaşımının yeniden başladığına işaretti.


Yarım saat sonra şeytan sessizce yattığı yerden ayağa kalkmış ve kulübeden çıkmıştı.


Cadılar da onu dışarı doğru tek tek takip ediyorlardı. Eskiden olduğu gibi yeni bir şey gördükleri anda hep birden üstüne atılmıyorlardı. Wendy ve Scroll’un arkasında uzun bir tek sıra oluşturmuşlardı. Gizemli Ay ve diğerlerinin yüzlerindeki korku ve merak karışımı ifade Roland’ın elinde olmadan gülmesine sebep olmuştu.


Yaprak, ahşap kulübeden yaklaşık 200 metre uzakta bir hedef hazırlamıştı. Her iki tarafı da kaplayan iki sıra zeytin ağacını geçince bahçe çitlerinin sonundaki asmalardan bir çelik levha ve göğüs zırhı sarkıyordu. Bu mesafe döner tüfeğin de genel atış mesafesiydi.


“Başla.” diye sinyal veren Roland, kemik mızraklı şeytana bakıyordu.


“Peki.”


Breeze söylediklerini tam bitirmişti ki Çılgın İblis’in kolları şişmeye başlamıştı. Kollarına monte edilmiş büyülü taş soluk sarı bir ışıkla parlıyordu. Vücudu bükülmüş olarak öne çıkan şeytan mızrağını hedefe doğru fırlattı.


Beyaz bir flaş görünmüş, hemen arkasına da zırhtan temiz bir ses gelmişti.


Kolları hızla büzülmüştü şeytanın… Sanki tüm gücü tükenmiş gibiydi…


Muhtemelen ciddi yaralanmaları sebebiyle iyileşme süresi bu kadar artmıştı. Kollarının normale dönmesi bir saat sürmüştü.


Ama tabii ki atma gücü zayıf değildi.


Kemik mızrak, zırha tamamen nüfuz etmiş ve arkadaki çite de sıkıca saplanmıştı. Kemik mızrak dışarı çekildiğinde darbenin etkisinden dolayı kırıldığı görülebiliyordu. Demir kısa mızrakla değişmesi halinde verilen hasar kesinlikle daha fazla olacaktı. Şeytanın kıyafetlerine bakıldığında da metal kullanımı konusunda çok bir şey bilmediği anlaşılıyordu. Kıdemli şeytanların zırhları bile saf metalden yapılmış gibi görünmezdi.


Bunun sebebi muhtemelen metali eritmek için gereken yüksek ateşti ve kırmızı sis de ateşe dayanıklı değildi. Agatha’nın söyledikleri doğruysa şeytanların ateş kullanırken çok dikkatli olmaları gerekirdi. İnsanlar ateşin bulunmasıyla medeniyet olabilmişlerdi. Yani şeytanların da bu ateşten nefret etmesi normaldi.


Bir sonraki test hızlı atıştı.


Çılgın İblis kısa süre içinde iki kemik mızrağı atmak zorunda kalmış, sonrasında da acı içinde kükremişti. Vücudu kontrol ediliyor olsa da büyülü taşların fazla kullanımından kaynaklanan keskin acının bir yere gittiği yoktu. Atışlar bittikten sonra kolları felç olmuştu. Kabuk gibi buruşuk, kuru ve bir daha iyileşemeyecekmiş gibi görünüyorlardı.


Kemik mızraklarının her ikisi de üç milimetre kalınlığındaki çelik levha karşısında ezilmişti.


Yani Çılgın İblis’in en tehdit edici tekniği olan mızrak atmada çok bir şey yoktu. Onun yerine siyah barut mermileri kullanan sürgü tüfeği kullanılsa çelik levhalar çoktan delik deşik olmuştu.


...

Bu bölümde yazar, şeytanları biraz daha tanıtmış bizlere… Biz her ne kadar sadece kayda geçirilen verileri okuyup geçsek de Roland’ın her bir veri hakkında farklı farklı fikirleri oluyor. Bu hasar testinden gördüğü şeylerle bizi şaşırtacaktır elbet…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44252 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr